03 Aralık 2023 - Pazar

Şu anda buradasınız: / Karı-Koca Arasında Cinsellik
Karı-Koca Arasında Cinsellik

Karı-Koca Arasında Cinsellik Prof. Dr. Ahmet Yaman

Yüce Allah insanı erkek ve kadın olarak iki farklı cinsiyette yaratmış ve insanlığın devamını bunların meşru ölçülerdeki cinsel ilişkisine bağlamıştır. Bunun için her iki cinsiyetin doğasına diğerine ilgi duymasını sağlayacak duygular ve güdüler yerleştirmiştir: “Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten birikmiş hazinelere, soylu atlara, sığır-davar ve arazilere yönelik dünyevî zevkler insanoğlu için çekici kılınmıştır. Bütün bu zevkler bu dünya hayatında tadılabilir, ama hedeflerin en güzeli Allah katında olanıdır.”3
İşte bu duyguların tatmin edileceği ve güdülerin kontrollü bir biçimde yönetileceği yegâne ilişki biçimi de nikâhlı beraberliklerdir: “Kurtuluşa eren müminler öyle insanlardır ki, iffetlerini korurlar ve sadece sahip oldukları eşleriyle cinsel ilişki kurarlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.”4 Böyle olduğu içindir ki Müslümanların en başta gelen görevlerinden birisi iffet ve namuslarını korumaktır: “Evlenmeye güçleri yetmeyenler de Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar.”5; “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar… Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar…”6
Eşiyle girdiği cinsel ilişki, karı-kocaya aynı zamanda sevap kazandıran da bir eylemdir. Zira bir defasında Rasûl-i Ekrem (s.a.s) “Birinizin eşiyle cinsel ilişkide bulunması bir sadakadır” buyurduğunda, sahâbîler “Nasıl olur Ey Allah’ın Rasûlü! Birimizin şehvetini tatmin etmesine de mi ödül var?” diye şaşırınca, Rasûl-i Ekrem şöyle cevap vermiştir: “Söyleyin bakalım, şehvetini haram yolla gidermiş olsaydı bundan dolayı ona günah var mıydı? İşte bunun gibi ihtiyacını helâl yolla giderdiğinde de ona bir ödül vardır.”7
İslâm âlimleri, fıtrat denen yaratılış kuralları yanında bu ve benzeri âyet ve hadislere dayanarak “cinsellikte temel ilke haram oluştur” kuralını koymuş ve bu noktadaki helâlliğin nikâha bağlı ve naslarda yasaklanmayan ilişki biçimlerine özgü olduğunu belirtmişlerdir. Biz de burada karı-koca arasındaki cinselliğe dair bazı ilke, öneri ve yasakları kısaca hatırlatacağız.
Cinselliği İhmal Etmemek: Doğal ve fıtrî bir güdü ve hatta ihtiyaç olduğu için cinsel ilişkiyi ihmal etmek, Hz. Peygamber (s.a.) tarafından doğru bulunmamıştır. Çünkü bu ihmal hem yaratılışla çelişme hem de eşin hakkını çiğnemek anlamına gelmektedir. Daha dindar bir hayat adına eşini ihmal eden sahâbîleri Rasûl-i Ekrem (s.a.s) “Yoksa benim hayat tarzımdan yüz mü çevirdiniz? Allah’tan korkun! Ailenizin sizin üzerinizde hakkı vardır, bedeninizin de sizin üzerinizde hakkı vardır.”8 diyerek uyarmıştır.
Aynı şekilde kocasının beraberlik isteğine herhangi bir rahatsızlığı yokken karşılık vermeyen kadınları da uyarmıştır: “Erkek karısını ilişkiye çağırdığında kadın gelmeye yanaşmaz de bu sebeple erkek öfkeyle sabahlarsa, melekler sabaha kadar ona lanet eder.”9
Eşine Karşı Alımlı Olup Süslenmek: Evli çiftler, eşlerine karşı erkeksi ve kadınsı niteliklerini tebarüz ettirmeli, bedenlerine gerekli özeni göstermeli ve bakımlı olmalıdırlar. Sağlıklı ve tatminkâr bir cinsel hayat için bu önemli bir unsurdur. Hz. Peygamber’in (s.a.) hanımıyla beraber olmadan önce güzel kokular süründüğünü10 daha önce nakletmiştik. Kızı Hz. Fâtıma ile Hz. Ali’nin düğününde mehrin bir kısmıyla güzel kokular almasını istemesi, bunun ne kadar önemli olduğunun bir başka göstergesidir.

Bu vesileyle belirtelim ki, eşleri dışında yabancılar için süslenip dışarı çıkan kadın, Allah Rasûlü tarafından kıyamet gününde karanlıklar içinde kaybolmuş kişiye benzetilmiştir.11
Cinsel İlişki ve Sınırları: Karı-koca arasındaki cinsellikte genel ilke, serbestlik ve genişliktir. Aşağıda değinilecek bazı yasaklar dışında karı-koca bu ilişkiyi diledikleri biçim ve takvimde kurabilirler. “Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde yaklaşın…”12 âyeti bu geniş serbestlik alanına işaret etmektedir. Esasen bu âyet, karı-koca arasındaki cinselliği bastırmaya ve onu belli şekillerle kısıtlamaya çalışanlara cevap olarak inmiştir. Yahudilerin, eşiyle farklı pozisyonlarda ilişkiye girenlerin çocuklarının şaşı gözlü doğacaklarına dair fikirlerinin etkisinde kalan Medineli hanımlarla evlenen Mekkeli eşleri arasında tartışma çıkınca Yüce Allah bu âyet ile söz konusu telakkinin yanlış olduğunu beyan buyurmuştur.13
“Kişinin eşiyle oynaşması boş işlerden değildir”14 hadisi de geniş anlamıyla burada hatırlanabilir.
Her konuda örnek olan Hz. Peygamber karı-koca arasındaki cinsel ilişkinin âdabına yönelik uyarılarda bulunmuştur: “Bir kimse eşiyle cinsel ilişkiye girmek isteğinde ‘Bismillah. Allah’ım! Şeytanı bizden ve bize lütfedeceğin çocuktan uzaklaştır’ der ve bu ilişkiyle onlara bir çocuk takdir edilirse, şeytan o çocuğa zarar veremez.”15 diyerek ilişkiye besmele ve dua ile başlanmasını; “Sizden biriniz eşiyle beraber olduktan sonra tekrar ilişkiye girmek isterse ikisi arasında abdest (gusül değil) alsın veya el ve ağız-burnunu yıkasın”16 diyerek de kısmî temizliği tavsiye etmiştir.
Onun bir diğer tavsiyesi, cinsel ilişki sırasında eşlerin üzerlerine örtü almalarıdır.17 Bu, her ne kadar oda yetersizliği ve aynı mekânda çocukların da bulunması gibi gerekçelere dayandırılabilirse de meleklerden hayâ etmekle de izah edilebilir. Bununla birlikte eşler birbirlerinin bedenlerindeki her yere bakabilir ve dokunabilirler.
Bazı kaynaklar, Hz. Peygamber’in (s.a.), daha sağlıklı ve tatminkâr bir ilişki için de şu uyarılarda bulunduğunu naklederler: “Eşinizle beraber olurken horoz gibi davranmayın. Kendiniz rahatladığınız gibi eşinizin rahatlamasını da gözetin!”; “Eşinizle hayvanlar gibi ilişki kurmayın! Arada bir elçi bulunsun. O elçi de şakalaşıp oynaşma ve öpmedir.”18
Cinsel ilişki bağlamında bazı yasaklar da vardır. Bunların başında âdetli veya lohusa kadınla ilişkiye girmemek gelmektedir. “Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır/rahatsızlıktır. Ay hâlindeki kadınlardan geri durun! Temizleninceye kadar onlarla cinsel ilişkide bulunmayın! Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.”19 âyetini açıklayan Hz. Peygamber (s.a.), âdet dönemlerinde kadının sadece cinsel organından (vagina) birleşmenin (duhûl) yasak olduğunu, bunun dışındaki sevişmelerin helâl olduğunu bildirmiştir.20 Haram olmasına rağmen âdet günlerinde gerçek (vaginadan) bir cinsel ilişki yaşanmışsa keffâret gerekir. İlişki âdetin ilk günlerinde olmuşsa yaklaşık 4 gr.; son günlerinde olmuşsa yaklaşık 2 gr. altın değerinde mal veya paranın fakirlere dağıtılması gerekir.21
Bir diğer yasak, anal ilişkidir. Eşinin öndeki cinsel organından değil de anüsünden ilişkiye giren kimsenin Allah’ın lanetine uğrayacağı, Hz. Peygamber tarafından haber verilmiştir.22
Oruçlu olmak, itikâfta bulunmak, hac veya umre için ihrâma girmiş olmak da cinsel ilişkiyi haram hale getiren sebeplerdir.23
Cinsel ilişkiye giren eşlere gusül farzdır. Su bulunmadığı veya kullanılmasının mümkün olmadığı ya da havanın-suyun aşırı soğuk olması gibi sebeplerle hastalanma tehlikesinin bulunduğu durumlarda teyemmüm yapılır.24 Guslün çok geciktirilmemesi tavsiye edilmişse de, takip eden namaz vakti girinceye kadar ertelenmesi de mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.) geceleyin gereken guslü bazen sabah namazı vaktinin girmesine kadar ertelemiş ve boy abdestini şafak söktükten sonra almıştır.25
Eşler arasındaki cinsel ilişki konusunda ele alınması gereken bir konu da azil yani erkeğin dışarıya boşalmasıdır. Bir tür doğum kontrolü yöntemi olan azil, Hz. Peygamber tarafından yasaklanmamıştır.26 Cinsel ilişki sırasında dışarıya boşalmasının sakıncası olup olmadığını soran bir sahâbîye “İstersen azil yap; ama bil ki, bu Allah’ın takdirine engel olmaz” cevabını vermiştir.27 Diğer taraftan bunun, kadının onayıyla olması gerektiğini de bildirmiştir.28
Doğum Kontrolü: Evlenmenin önemli bir işlevi de üremeyi yani neslin devamını sağlamaktır. Yaratılış kanunlarının genel ve baskın bir karakteri olarak evli çiftler çocuk sahibi olmayı isterler. Bunu da diledikleri zamanda ve diledikleri sayıda çocuk sahibi olmak suretiyle gerçekleştirirler. Çeşitli sağlık sorunları, sosyoekonomik şartlar veya çevresel etkenler, ebeveynlerin istediği çocuk sayısını belirlemede etkili olabilir. İşte bu bağlamda doğal bir yönelimle doğum kontrolüne gidebilirler.
Bilindiği üzere doğum kontrolü, hamileliği önleyici yöntem ve tedbirlere başvurmak demektir. Yukarıda yer verdiğimiz “azil” hadisinden de anlaşılacağı üzere, evli çiftlerin doğum kontrolüne başvurmalarında dinî değerler açısından bir aykırılık söz konusu değildir.
Bu genel ilkesel tavrın yanında, doğum kontrolünün yöntemleri ve süresi meselesinde bazı özel hükümler bulunmaktadır. Bunları kısa cümleler halinde şöyle özetlemek mümkündür.
1- Hz. Peygamber (s.a.) “… Evlenin! Çünkü ben 
diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim…”29; “Sevecen (vedûd) ve doğurgan (velûd) kadınlarla evlenin. Çünkü ben kıyamet gününde diğer peygamberlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim.”30 buyurarak çocuk sahibi olmaya ve çoğalmaya teşvik etmiştir. Dolayısıyla gebeliği önlemek, aslî değil istisnaî bir durumdur.
2- Doğum kontrolü, gebeliğin oluşmasına en-
gel olmaktır; yoksa bir şekilde oluşmuş gebeliği sona erdirmek değildir.
3- Doğum kontrolünün süresine ve şekline ka-
rı-kocanın birlikte karar vermeleri uygundur.
4- İnsanın üreme kabiliyetini bütünüyle son-
landıran yani kısırlaştırma (sterilizasyon) sayılan yöntemleri kullanmak caiz değildir. Mesela, tıbbî bir zaruret yoksa yumurta kanallarının bağlanması veya erkeğin sperm üretme kabiliyetinin sonlandırılması caiz değildir. Zira bu, fıtratın/yaratılışın değiştirilerek bozulması anlamına gelmektedir.
5- Kullanılacak yöntemin uzun vadede ruhî 
veya bedenî hastalıklara yol açmadığından emin olunmalıdır.
6- Rahme bir alet yerleştirmek ya da testislere 
bir ilaç zerk etmek gibi, üçüncü kişilerce eşlerin avretine muttali olma sonucunu doğuran yöntemlere müracaat doğru bulunmamıştır.
7- Mesela spiral gibi, gebeliği genellikle önle-
mekle birlikte bazen döllenmeyi engelleyemeyip, sonuçta rahimde oluşan zigotun parçalanıp düşmesine sebep olan aletlerin kullanılması caiz değildir. Diğer taraftan rahim içi araçlar hususunda, altıncı maddede dile getirilen sakınca da hesaba katılmalıdır.*
* Yazarın, Ahlak ve Hukuk Ekseninde Aile Hayatımız (4. baskı, Ankara 2022), isimli kitabından özetlenmiştir.
** NEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
 Âli İmrân, 3/14.
 Mü’minûn, 23/5-7.
Nûr, 24/33.
Nûr, 24/30-31.
Müslim, “Zekât”, 53; Müsned, V, 169.
 Ebû Dâvûd, “Tatavvu”, 27; Dârimî, “Nikâh”, 3; Müsned, VI, 267.
Buhârî, “Nikâh”, 85; Müslim, “Nikâh”, 120-122.
Buhârî, “Gusül”, 12; Müslim, “Hac”, 33.
Tirmizî, “Radâ”, 13.
Bakara, 2/223.
Buhârî, “Tefsr 2”,39; Müslim, “Nikâh”, 117.
Ebû Dâvûd, “Cihad”, 23; Tirmizî, “Fedâilü’l-cihad”, 11.
Buhârî, “Bed’ü’l-halk”, 11; “Nikâh”, 66; Müslim, “Nikâh”, 116.
Müslim, “Hayız”, 27; Müsned, III, 7.
İbn Mâce, “Nikâh”, 28.
1Münâvî, Feydu’l-Kadîr, Beyrut 1972, V, 90.
Bakara, 2/222.
Buhârî, “Hayız”, 5; Müslim, “Hayız”, 1; Muvatta, “Tahâret”, 26.
Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 105; “Nikâh”, 46; Tirmizî, “Tahâret”, 123; İbn Mâce, “Tahâret”, 23.
Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 45; Tirmizî, “Tahâret”, 102; Müsned, I, 86; II, 182, 444.
Bakara, 2/187; 197; Muvatta, “Hac”, 21.
Nisâ, 4/43; Mâide 5/6.
Buhârî, “Gusül”, 27; Müslim, “Hayız”, 26;
Buhârî, “Nikâh”, 96; Müslim, “Nikâh”, 125-138.
Buhârî, “Nikâh”, 97; Müslim, “Nikâh”, 125, 133-135.
İbn Mâce, “Nikâh”, 30; Müsned, I, 31.
İbn Mâce, “Nikâh”, 1.
Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 3; Müsned, III, 159; bk. İbn Mâce, “Nikâh”, 7.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul