28 Mayıs 2023 - Pazar

Şu anda buradasınız: / İslâm Toplumunda Allah’a Kullukta Erkek-Kadin Eşitliği
İslâm Toplumunda Allah’a Kullukta Erkek-Kadin Eşitliği

İslâm Toplumunda Allah’a Kullukta Erkek-Kadin Eşitliği ABDULLAH DÂİ

“Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifâ ve mü’minler için bir hidayet ve rahmet geldi.”1
“Kur’ân’dan mü’minler için şifâ ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz.”2
“Bu (Kur’ân), insanlar için bir beyân, sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür.”3
“Bunda sana hak ve mü’minlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir.”4
“Andolsun, size açıklayıcı ayetler, sizden önce gelip geçenlerden bir örnek ve takva sahipleri için bir öğüt indirdik.”5
Âlemlerin Rabbi ve İlâhı Allah tarafından, en son Nebî ve en son Rasul Muhammed (s.a.s.)’e vahyedilen yegâne hayat kitabımız ve düstûrumuz Kur’ân-ı Kerim’de, katıksız iman eden muvahhid mü’minler için bir hidayet, bir rahmet, bir nasihat ve hayatî bir şifâdır... O öyle bir şifâdır ki, cinlerden şeytanların kalplere sokuşturduğu vesveseleri ve insanlardan şeytanların kulaklara ulaştırdığı saptırıcı sözleri engeller, onların zararından korur!..
Zemahşerî (rh.a.), “el-Keşşâf” adlı meşhur tefsirinde şöyle der:
“Size bir öğüt’ yani, Tevhid’e dikkat çekme ve öğüt gibi birtakım faydaları barındıran bir Kitap geldi.’ Ve o, içindeki bozuk akîdeler ‘için bir şifâ’ yani, bir devâ ve hakka davettir. Ve içinizden iman edenler için de ‘bir rahmettir.”6
İmam el-Beğavî (rh.a.), “Meâlimu’t-Tenzîl” isimli tefsirinde şunları kaydeder:
“Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt: Hatırlatma. Kalplere şifâ: Kur’ân, cehâletin çaresi ve ilacıdır, kalplerin körlüğüne şifâdır. Burada, ‘göğüslerde olan’ denilmiştir. Göğüslerde kalpler vardır ve kalbin yeri olması sebebiyle göğüs, insanın en şerefli yeridir. Hidayet: Sapmaktan kurtuluş ve mü’minler için bir rahmet (olan bir Kitap) geldi. Rahmet, muhtaç olana verilen nimettir.”7
İmam Kurtubî (rh.a.) ise, “el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân” adlı meşhur tefsirinde şunu beyân eder:
“Ey insanlar’ yani, ey Kureyşliler, ‘size Rabbinizden bir öğüt’ yani, içinde türlü öğütler ve hikmetler bulunan Kur’ân-ı Kerim ‘kalplerde olanlara’ kalplerde bulunan şüphe, nifâk, ayrılık ve muhalefetlere karşı ‘bir şifâ, mü’minler için de bir hidayet’ ona tâbi olanlar için doğruya ileten özellik ‘ve rahmet’ yani, bir nimet ‘gelmiştir’. Özellikle ‘mü’minler için’ denilerek, mü’minlerin söz konusu edilmesi, imandan yararlanan kimselerin onlar oluşundan dolayıdır. Buradaki bütün nitelikler, Kur’ân-ı Kerim’in nitelikleridir.”8
Ebu Said el-Hudrî (r.a.) anlatır:
Adamın biri, Rasulullah (s.a.s.)’ geldi ve: “Göğsümden rahatsızım”, dedi.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.): “O zaman Kur’ân oku! Zira yüce Allah Kur’ân için: ‘Sizlerde (kalplerde) olana bir şifâ’ buyurur.” karşılığını verdi.9
Hayat kitabımız ve düsturumuz Kur’ân, hayata uygulanışı olan Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti ile birlikte hayatî bütün konuları beyân buyurmuş ve insanın fıtratına ve onuruna en lâyık olan hayatın ilkelerini açıklamıştır!.. Yönetimden yargıya, ekonomiden eğitime, aileden devlete, ferdî hayattan kurumsal hayatı, insanın ihtiyacı olan ne varsa, en güzelini, en hayırlısını ve en faydalısını detaylı bir şekilde ortaya koyan Kur’ân ve Sünnet bütünlüğünden meydana gelen yegâne hayat nizâmı İslâm, insanı, Allah’a ibadet yani itaat etmek üzere yaratıldığını beyân ile onun hayatını kuşatıcı bir şekilde her ihtiyacına cevap vermiş ve iman eden erkek ile iman eden kadının aynı kulluk vazifesi ile vazifeli kılındıklarını apaçık gündeme getirmiştir... Allah Teâlâ’ya kul olma, yani itaat etme konusunda erkek ile kadın arasında bir ayrım bulunmamaktadır... İnsandan her iki cinsin yaratılış gayesi, Allah’a ibadettir...10
Rabbimiz, Melikimiz ve İlâhımız Allah azze ve celle şöyle buyurur: “Ey insanlar, sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip yayan Rabbinizden korkup sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir.”11
İbn Abbas (r. anhuma) şöyle dedi: “Kadın, erkekten yaratıldı. Bunun için kadın erkeğe bağımlı kılınmıştır. Bu yüzden kadınlarınızı gözetin. Erkek ise, topraktan yaratıldı ve toprağa bağlı kılındı.12
Yaratılışları aynı ve yaratmakla emirin yalnızca kendisine mahsus olan yegâne Rabbimiz Allah’a13 karşı kulluk görevleri aynı olan insanın iki cinsi: Erkek ve kadın!..
İman edileceklerin bütününe katıksız iman etmekle erkek ve kadın aynıdırlar... Salih amel konusunda da kadının özel hâlleri dışında görevleri aynıdır... Ayrıca erkek ve kadın kullar, birbirlerine muhtaç yaratılmışlardır... Dünya hayatında birbirlerine ihtiyaçlı olup birbirlerini tamamlamaktadırlar... Allah’a karşı yapacakları görevlerinde birbirlerinin yardımcılarıdırlar... Birbirlerine bağlılıkları, aralarındaki sevgi ve merhametleriyle kaynaşmaları, onları dünya hayatlarında mutlu ve huzurlu ettiği gibi, âhiret hayatlarında da ebedî mutluluğa erme konusunda hazırlanmalarını gerçekleştirir...
Kendisinden başka, insan kulları üzerinde yasama hakkına sahip kimsenin olmadığı yegâne İlâhımız Allah azze ve cellle şöyle buyurur:
“Onda sükûn bulup durulmanız için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.”14
Şeyhu’l-İslâm Ebu’s-Suûd Efendi (rh.a.), “İrşâdu’l-Akli’s-Selim” adlı meşhur tefsirinde bu ayet hakkında şöyle der:  “Yani yine, zikredilen ikinci dirilişe ve ondan sonraki uhrevî cezaya delâlet eden delillerden birisi de, sizin için kendinizden eşler yaratmasıdır. Zira sizin eşlerinizin aslı Hz. Havva’yı, Hz.  Âdem’in eğe kemiğinden yaratması zımnında, eşlerinizin kendinizden yaratılması manası vardır.
Yahud sizin için kendi cinsinizden eşler yaratması demektir. ‘Kendilerine ülfet edesiniz’ cümlesine en uygun olan da bu ikinci manadır. Yani onlara ülfet ve meyledip huzur bulmanız için eşlerinizi yaratmıştır. (Bunlar, tek taraflı gibi anlaşılmamalıdır. Eşler için de aynı amaç geçerlidir.) Zira aynı cinsten olmak, kaynaşmak ve anlaşmak sebebidir. Tıpkı ayrı cinsten olmak, dağılma ve nefret sebebi olduğu gibi.
Ve Allah’ın, sizinle eşlerinizin arasında sevgi merhamet meydana getirmiş olması da, anılan delillerdendir. Bu sevgi ve merhametten murad, eşler arasında evlilik ismeti ile gerçekleşen sevgi ve merhamettir. Yani, daha önce aranızda tanışma ve şefkat gerektiren yakın ve uzak akrabalık yok iken, Allah, size meşrû kıldığı evlilik sebebiyle sizinle eşlerinizin arasında karşılıklı sevgi ve merhamet meydana getirmiştir.
Denilir ki, eşler arasında sevgi ve merhamet, Allah tarafındandır, öfke ve nefret ise şeytandandır.
Hasan el-Basrî’den rivayet olunduğuna göre, burada sevgi, cinsel ilişkiden kinayedir, merhamet de çocuktan kinayedir. Nitekim başka ayetlerde de, çocuk için, ‘Bizden rahmet.......’15 denilmektedir.”16
Erkek olsun, kadın olsun katıksız iman eden muvahhid mü’minler, iman ve İslâm konusunda birbirlerinin kardeşleridirler... Allah tarafından birbirlerine kardeş kılınan mü’min Müslümanlar, karşılıklı kardeşlik ahkâmını yerine getirme konusunda aynı sorumluluğu taşımaktadırlar...
Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah’tan korkup sakının, umulur ki esirgenirsiniz.”17
Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Kardeş olun ey Allah’ın kulları! Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu tahkir etmez. –Üç defa kalbine işaret ederek- Takva şuradadır. Kişiye kötülük namına Müslüman kardeşini tahkir etmesi (hor görmesi) kâfidir. Müslümanın her şeyi, kanı, malı ve ırzı Müslümana haramdır.”18
Katıksız iman edip emrolundukları gibi dosdoğru davranarak Sünnet üzere salih amel işleyen erkek ve kadın mü’min Müslümanlar birbirlerinin iman ve İslâm kardeşleridirler... Allah ve Rasulü (s.a.s.) tarafından beyân edilen özel durumlar hariç, kulluk görevlerinde aralarında bir ayrım söz konusu olmadığı şu ayet-i kerimede beyân buyrulmuştur:
“Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah’tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah’tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve (Allah’ı çokça) zikreden kadınlar, (işte) bunlar için Allah, bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.”19
Bu ayetin iniş sebebi için şu olay anlatılır:
Ümmü Umâre el-Ensariyye (r.anha) rivayet eder.
Ümmü Umâre, Rasulullah (s.a.s.)’e geldi ve: “Her şeyi yalnız erkekler için görüyor ve kadınların herhangi bir şeyle anıldıklarını görmüyorum!” dedi. Bunun üzerine: “Şübhesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar.............. ayeti indi.20
Rasulullah (s.a.s.)’in hanımı Ümmü Seleme (r.anha) der ki:
Rasulullah (s.a.s.)’e: “Neden erkekler gibi biz de Kur’ân’da anılmıyoruz?” diye sordum.
Rasulullah (s.a.s.)’in minberdeki o günkü hutbesi kadar, O’nun hiçbir sözü hiçbir gün bana heybetli gelmemişti. O sırada saçlarımı topladım. Sonra evimin odasına çıktım. Kulağımı pencereye verdiğimde, Rasulullah (s.a.s.) minberde: “Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, gönülden (Allah’a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah’a) itaat eden kadınlar..........” (Ahzab, 33/35) ayetini okuyordu.21
İmam Ebu Mansûr el-Mâturîdi (rh.a.), “Te’vîlâtü’l-Kur’ân” adlı meşhur tefsirinde şunu beyân eder:
“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar.’ Bu ilâhî beyân, hakikatte İslâm ile imanın bir olduğunu göstermektedir. Bir yönden ikisi birbirinden farklı olsa da hakikat manasıyla bir olduğunu kastediyorum. Çünkü İslâm, kişinin bir şeyi Allah’a has kılması, başkasını bu konuda ortak ve hak sahibi kılmamasıdır. İman, her şeyin Allah’a ait olduğuna şahitlik etmekle, O’nun birliğini, rubûbiyetini ve ulûhiyetini tasdik etmektir. Her şeyi sadece Allah’a ait kılan ile her şeyin Allah’a aidiyetine şahitlik ederek O’nun birliğini ve rubûbiyetini tasdik eden kimse birdir. Samimiyetle inanan kişi (muhlis), her şeyin sahibinin sadece Allah olduğunu görendir. Allah’ı birleyen (muvahhid) kimse, her şeyde Allah’ın bir olduğunu ve O’nun rubûbiyetini görendir. Dolayısıyla hakikat manası itibariyle her ikisi de birdir. En doğrusunu Allah bilir.”22
Prof. Dr. M. Mahmud Hicazî, bu ayetin tefsirinde şunları kaydeder:
“İslâmiyet, hem sözdür, hem de azalarla ameldir. Sonra İslâmiyet sabit olup insanın kalbine yerleşince, iman ve itikad meydana gelir. Noksansız bir tasdik ortaya çıkar. Bundan sonra da kişinin sürekli ilâhî emirlere uyarak salih amelde bulunması, Allah’a gönülden ibadet edip O’na ihlâsla teslim olması icâb eder. Bundan sonra da nefsini şehadetler, iman ve amelle olgunlaştırması icâb eder. İman ve amel kişinin davasında dürüst olduğunu başkalarına karşı ispatlar. İman ve amel, dünya veya başka bir şey için değil de Allah için olmalıdır.”23
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ya sadık kullar olma konusunda iman eden erkek ve kadının kulluk görevlerinin aynı olduğunu beyân eden ayet-i kerimeyi izah eden Atâ ibn Ebî Rebâh (rh.a.) şöyle demiştir: “Kim işini Allah azze ve celle’ye havale ederse, işte o kimse: ‘Doğrusu Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.
Kim Allah’ın Rabbi olduğuna ve Muhammed (s.a.s.)’in de O’nun Rasulü olduğunu ikrar edecek olur, kalbi de diline muhalif olmayacak olursa, o kimse: ‘İman eden erkeklerle iman eden kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.
Kim farzlar konusunda yüce Allah’a, Sünnet konusunda Rasûlullah (s.a.s)’e uyacak olursa, o kimse: ‘İtaate devam eden erkeklerle itaate devam eden kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.
Kim yalan söylemekten kaçınırsa, o kimse: ‘Sadık olan erkeklerle sadık olan kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.
Kim itaat ederken, mâsiyetlerden ve kötülüklerden kaçarken sabredecek olursa, o kimse: ‘Sabreden erkeklerle sabreden kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.
Kim namaz kılar da sağında ve solunda kim olduğunu bilmeyecek (yani, herhangi bir tarafa yönelmeksizin namaz kılacak) olursa, o kimse: ‘Allah’a zilletle boyun eğen erkeklerle boyun eğen kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.
Kim her hafta bir dirhem tasaddukta bulunacak olursa, o kimse: ‘Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.
Kim her ayın bîd günleri –yani, ayın on üçü, on dördü ve on beşi- oruç tutacak olursa, o kimse: ‘Oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.

Kim tenasül uzvunu, kendisine helâl olmayan kimselerden koruyacak olursa, o kimse: ‘Gizli yerlerini koruyan erkeklerle koruyan kadınlar’ buyruğunun kapsamına dâhil olur.
Kim beş vakit namazı hakkını vererek kılacak olursa, o kimse: ‘Allah’ı çokça zikreden erkeklerle çokça zikreden kadınlar’ buyruğuna dâhil olur.”24
Âlemlerin Rabbi Allah’a kul olan erkek ve kadın muvahhid mü’minler, birbirlerinin iman kardeşleri oldukları gibi, birbirlerinin velîleridir de... Birbirlerinin dostu, yardımcısı ve destekleyicisidir...
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleridirler. İyiliği emreder kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.”25
Üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi Allah azze ve celle’nin kendilerine rahmet ettiği, sevdiği ve beraber olduğu erkek ve kadın kulları:
1-Mü’minlerdir... Katıksız iman etmiş, Tevhid ehli muvahhid mü’minlerdir... Allah’a ve Rasulü (s.a.s.)’e iman etmiş, Allah’ı Rabb, İslâm’ı din, Rasulullah (s.a.s.)’i Nebî, yani hayat örneği ve önderi kabul ederek imanın tadını tatmışlardır... Akîdeleri sağlam, imanları katıksız ve şüphesiz!..
2-Birbirlerinin velîleridir... Birbirlerinin iman ve İslâm kardeşleri olan erkek ve kadın muvahhid mü’minler, birbirlerine karşı hürmetli ve birbirlerinin kıymetini bilen kardeşler olarak birbirlerine destek verip yardımcı olurlar... İyilik ve takva konusunda yardımlaşır, iyilerden ve muttakilerden olmaya gayret ederler...26
3-Alah’ın emredip razı olduğu şeylerin insanlar tarafından işlenmesi konusunda iyilikleri emreder, yapılmasın ön ayak olur, gerekli şartların oluşması için çaba harcarlar... Allah’ın yasak kılıp haram ettiği kötülükleri önler, insanlar tarafından işlenmesini engeller, kötülüklerin ve kötülerin İslâm toplumundan uzaklaşmaları konusunda güç kullanır, gayret ederler... İslâm’ın yasaklandığı ve tağutî anlayışların egemen olduğu câhiliye toplumlarında yaşamak zorunda kalan erkek ve kadın muvahhid mü’minler, o câhilîye toplumunu, Tevhidî bir topluma dönüştürme hareketinde yerini alır, tebliğ, davet ve irşâd çalışmalarını sürdürür, insanlara güzel ahlâklarıyla örnek olmaya çalışırlar...
4-Namazı dosdoğru kılar, zekatı verirler... Kulluk vazifeleri olan bedenî ve malî bütün ibadetleri, Rasulullah (s.a.s.)’i örnek edinerek Sünnet üzere hakkıyla yerine getirirler...
5-Hayatlarının her merhalesinde katıksız iman ettikleri yegâne rableri ve ilâhları Allah’a ve hayat önderleri olan Rasulullah (s.a.s.)’e itaat ederler... İtaat konusunda nasıl emrolunmuşlarsa öyle davranır, nefislerinden kaynaklanan hevâî görüşleri gündeme getirmez, böylece Allah’a ve Rasulü’ne tam teslimiyeti gerçekleştirirler...
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah ve Rasulü, bir şeye hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasulü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.”27
“Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve Rasulü’ne çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü: ‘İşittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte felâha kavuşanlar bunlardır.
Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse ve Allah’tan korkup O’ndan sakınırsa, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.”28
Birbirlerinin iman ve İslâm kardeşleri olan mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, birbirlerinin velîleri olarak Allah’a ve Rasulü (s.a.s.)’e itaat ederek, yardımlaşır ve destek olurlar... İyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma konusunda birlik ve beraberliği sağlayarak güçlü olmayı gündeme getirip bu güzel vazifelerini başarmaya çalışırlar...
Ebu Musa el-Eş’arî (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Mü’minin mü’mine dayanışması, parçaları birbirine bağlayıp kuvvetlendiren bina gibidir.” (Rasulullah) bunu söylerken, parmaklarını birbirine geçirip sımsıkı kilitledi.29
Kendisinden başka yasa koyucu hak ilâh olmayan Allah azze ve celle şöyle buyurur: “Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar bile haksızlığa uğramayacaklardır.
İyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden ve hanif (Tevhidî) olan İbrahim’in dinine uyandan daha güzel dinli kimdir? Allah, İbrahim’i dost edinmiştir.”30
“Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedî kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler va’detmiştir. Allah’tan olan hoşnutluk ise, en büyüktür. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”31
“Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevap verdi: ‘Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah katında bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O’nun katındadır.”32
“Erkek olsun, kadın olsun bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, işte onlar, içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler.”34
“Kim iman eder ve salih amelde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona, buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz.”35

İbn Abbas (r.anhuma)’a: “Erkek olsun, kadın olsun bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa....” (Nahl, 16/97) ayetin açıklaması sorulunca şöyle dedi: “Güzel bir hayat, dünya hayatındaki helâl rızıktır. Bu şekilde kişi Rabbine kavuşursa, Rabbi onun istediği amelden daha güzel bir şekilde mükâfatlandırır.36
İbn Abbas (r.anhuma): ”Hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız.” (Nahl, 16/97) buyruğu hakkında şöyle dedi:
- (Kastedilen kişi,) kanaatkar olan kişidir. Rasulullah (s.a.s.), duasında şöyle derdi: “Allah’ım, bana verdiğin rızka kanaat etmemi sağla, onu, benim için mübarek kıl ve yanında bulunmadığım her bir şeye Sen bana hayırlı halef temin et.”37
Rabbimiz Allah, erkek olsun, kadın olsun insan kullarına: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.”38 buyurmakta ve Allah’a iman edip gereği gibi ibadet etmekte eşit olduklarını beyân etmektedir...
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, yalnız Allah’a kul olmak konusunda, iman ve salih amel işlemede eşit olup aynı ödül ile ödüllendikleri gibi, Allah’a isyan ettikleri ve harama dalıp günah işledikleri zaman aynı ceza ile cezalandırılıp eşit oluşları beyân edilmiştir!..
Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Mü’min (erkek)lere söyle: ‘Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah, yaptıklarından haberdardır.’
Mü’min kadınlara da söyle: ‘Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görünenler hariç. Başörtülerini, yakaların üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar.”39
“Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah’ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın. Onlara uygulanan cezaya mü’minlerden bir grup da şahit bulunsun.
Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikâhlayamaz. Zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikâhlayamaz. Bu, mü’minlere haram kılınmıştır.”40
Abdullah b. Mes’ud (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Allah’tan başka (ibadete lâyık) ilâh bulunmadığına ve benim Allah’ın Rasulü olduğuma şehadet etmekte olan Müslüman bir kimsenin kanı helâl olmaz, ancak şu üç şeyden biri ile helâl olur:
Maktulün hayatı karşılığında (katilin) öldürülmesi,
Zina edenin evli olması,
İslâm dininden çıkıp Müslüman cemaatini terketmesi.”41
Zina suçunu işleyen erkek ve kadına aynı cezayı uygun görüp eşit kabul eden hayat nizâmı İslâm, aynı zamanda bu suçun işlenmemesi için gerekli önlemleri almış ve engelleyici emrini şöyle beyân etmiştir!..
Rabbimiz Allah: “İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder. Allah, geniş (nimet sahibi)dir, bilendir.
Nikâh (imkânı) bulamayanlar, Allah onları, kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ elinizin mâlik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere –eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah’ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için –ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir.”42 buyurur...
Abdullah b. Mes’ud (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Kim evlenmeye güç yetirirse evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan en çok men eden, ferci de (ırzı da) en sağlam muhafaza eğleyendir. Kimin evlenmeye gücü yetmezse, oruç tutsun. Çünkü oruç, oruçlu için şehvet kırıcıdır.”43
Mü’minleredn zina eden erkeklerin ve kadınların cezaları eşit olduğu gibi, hırsızlık yapan erkeklerin ve kadınların da cezalarında eşitlik gündeme gelmiştir...
Bu konuda Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, tekrarı önleyen kesin bir ceza olmak üzere ellerini kesin. Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir...
Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”44
Beyân edilen ayetlerden ve hadislerden apaçık anlaşıldığı üzere, yegâne hayat nizâmı İslâm’ın bütün kurum ve kuruluşlarıyla egemen olduğu “Darü’l-İslâm”/İslâm ülkesinde, mü’min erkekler mü’min kadınlar, Âlemlerin Rabbi Allah azze ve celle’ye kulluk yapmak konusunda birbirlerine eşittirler... Üstünlük, ancak takva iledir... Hangi cinsten olursa olsun katıksız iman eden muvahhid mü’minler arasında üstün olanlar, hakkıyla ibadet edip takvaya ulaşan muttakîlerdirler!..
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, cinslerine özel görevlerinin dışında eşit olup İslâm toplumunun çekirdeği olan muvahhid aileyi beraber kurar ve beraber yürütüp korurlar!... Ne mutlu onlara ki, küfür ve şirk hükümlerinin egemen olduğu işgal altındaki İslâm topraklarında esaret altında yaşamalarına rağmen, katıksız imandan kaynaklanan bu görevlerini yerine getiriyor ve birbirlerini koruyup kollama konusunda yardımcılar oluyorlar...
“Öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için.”45

Yunus, 10/57.
İsra, 17/82.
Âl-i İmrân, 3/138.
Hud, 11/120.
Nur, 24/34.
Zemahşerî, Keşşâf Tefsiri, çev. Muhammed Coşkun, vdğ. İst. 2017, c. 3, sh. 296.
Ebu Muhammed Muhyissünne el-Huseyn b. Mes’ud b. Muhammed el-Ferrâ el-Beğavî, Beğavî Tefsiri, çev. Nurgül Özdemir-Ayşegül Özdemir, İst. 2018, c. 3, sh. 475.
İmam Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 1999, c. 8, sh. 544.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefsir bi’l-Me’sûr, çev. Hüseyin Yıldız, İst. 2012, c. 7, sh. 626. İbnu’l-Munzir ve İbn Merdûye’den.
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım. Ben, onlardan bir rızık istemiyorum ve onların Beni doyurup beslemelerini de istemiyorum. Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah’tır.” Zariyat, 51/56-58.
Nisa, 4/1.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, c. 4, sh. 211, İbnu’l-Munzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî’den.
İmam Hafız İbn Kesîr, İbn Kesîr Tefsiri, çev. Dr. Savaş Kocabaş, İst. 2010, c. 3, sh. 9.
Bkz. A’râf, 7/54.
Rum, 30/21.
Bkz. Meryem, 19/21. Sad, 38/43.
Şeyhülİslâm Ebussuûd Efendi, Ebussuûd Tefsiri, çev. Ali Akın, İst. 2007, c. 10, sh. 4699.
Hucurat, 49/10.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Birri ve’s-Sılâ, B. 10, Hds. 32.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yıldız, vdğ. İst. 2014, c. 11, sh. 65, Hds. 15521.
Sünen-i İbn Mace, Kitabü’z-Zühd, B. 23, Hds. 4213.
Ahzab, 33/35.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu Tefsiru’l-Kur’ân, B. 34, Hds. 3426.
İmam Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, çev. Zekeriya Yıldız, İst. 2011, c. 10, sh. 382, Hbr. 11340.
Celâleddin es-Suyutî, Esbâbü’n-Nüzûl, çev. Abdulcelil Alpkıray, İst. 2015, sh. 419.
Abdulfettah el-Kadî, Esbâb-ı Nüzûl, çev. Doç. Dr. Salih Akdemir, Ank. 1986, sh. 311.
İmam Ebu’l-Hasan Ali b. Ahmed el-Vahidî, Esbâb-ı Nüzûl, çev. Necati Tetik-Necdet Çağıl, İst. 2019, sh. 355.
Nûreddin el-Heysemî,Mecmau’z-Zevâid, çev. Adem Yerinde, İst. 2015, c. 11, sh. 556, Hbr. 11273. Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr’den.
İmam Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, c. 10, sh. 383, Hbr. 11341.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 15, sh. 145, Hbr. 21753.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, c. 12, sh. 51. İbn Cerîr, İbnu’l-Munzîr, İbn Merdûye’den.
Ebu Mansûr el-Mâturîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân Tercümesi, çev. Doç. Dr. Fadıl Ayğan, İst. 2018, c. 11, sh. 386-387.
Prof. Dr. M. Mahmud Hicazî, Furkan Tefsiri, çev. Mehmet Keskin, İst. T.y. c. 5, sh. 88.
el-Beğavî, Beğavî Tefsiri, c. 6, sh. 253.
Tevbe, 9/71.
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah’dan korkup sakının. Gerçekten Allah (cezâ ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.” Mâide, 5/2.
Ahzab, 33/36.
Nur, 24/51-52.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Mezâlim, B. 5, Hds. 7.
Kitabu’s-Salât, B. 88, Hds. 124.
Kitabu’l-Edeb, B. 36, Hds. 56.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Birri ve’s-Sılâ, B. 17, Hds. 65.
Sünen-i Tirmizî, Kİtabu’l-Birri ve’s-Sılâ, B. 18, Hds. 1993.
Sünen-i Nesâî, Kitabu’z-Zekat, B. 67, Hds. 2550.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 15, sh. 540, Hds. 22505-22507.
Nisa, 4/124-125.
Tevbe, 9/72.
Âl-i İmrân, 3/195.
Nahl, 16/97.
Mü’min, 40/40.
Kehf, 18/88.
Celâledin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, c. 9, sh. 118, Abdurrezzâk, Firyabî, Said b. Mansûr, İbn Cerîr, İbnu’l-Munzir ve İbn Ebî Hâtim’den.
Ebu Tahir Mecduddin Muhammed b. Yakub b. Muhammed Firuzâbâdî, Tenvirü’l-Mikbâs Min Tefsîr-i İbn Abbâs, çev. Cevher Caduk, İst. 2016, c. 3, sh. 143.
Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek Ale’s-Sahihayn, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2013, c. 5, sh. 223, Hds. 3411. c. 3, sh. 378, Hds. 1921.
Beyhakî, Şuabu’l-İman, çev. Hüseyin Yıldız, vdğ. İst. 2015, c. 10, sh. 12, Hds. 9864.
Celâleddin es-Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensûr, c. 9, sh. 119. İbn Cerîr, İbnu’l-Munzir, İbn Ebî Hâtim’den.
Nisa, 4/36.
Nur, 24/30-31.
Nur, 24/2-3.
Not: Ayet-i kerimelerdeki Rabbimiz Allah’ın emirlerinin uygulanış şekli ve hükmü için bkz. İmam Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, c. 12, sh. 255-272.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’d-Diyât, B. 5, Hds. 17.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Kasâme, B. 6, Hds. 25-26.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Hudud, B. 1, Hds. 4352-4353.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Hudud, B. 15, Hds. 1470.
Kitabu’d-Diyât, B. 10, Hds. 1423.
Sünen-i Nesâî, Kitabu Tahrimu’d-Dem, B. 5, Hds. 4003-4006.
Sünen-i İbn Mace, Kitabu’l-Hudud, B. 1, Hds. 2533-2534.
Sünen-i Dârimî, Kitabu’l-Hudud, B. 2, Hds. 2302.
Kitabu’s-Siyer, B. 11, Hds. 2451.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 11, sh. 638-645, Hds. 16784-16797.
Nur, 24/32-33.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’s-Savm, B. 10, Hds. 15.
Kitabu’n-Nikâh, B. 2, Hds. 3-4.
Sahih-i Müslim, Kitabu’n-Nikâh, B. 1, Hds. 1-3.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’n-Nikâh, B. 1, Hds. 2046.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’n-Nikâh, B. 1, Hds. 1087.
Sünen-i Nesâî, Kitabu’s-Siyâm, B. 43, Hds. 2238-2240.
Kitabu’n-Nikâh, B. 3, Hds. 3192-3193.
Sünen-i İbn Mace, Kitabu’n-Nikâh, B. 1, Hds. 1845.
Sünen-i Dârimî, Kitabu’n-Nikâh, B. 2, Hds. 2171-2172.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 12, sh. 294-297, Hds. 17580-17585.
Mâide, 5/38-39.
En’âm, 6/126.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul