İnsanlık tarihinin en köklü değişim süreçlerinden biri olan modernleşme süreci, her ne kadar Batı’da başlamış olsa da etkisi ve uzanımları açısından bütün toplumların maruz kaldığı bir toplumsal değişim dalgasıdır. Bu değişim, yalnızca insanların sosyal yaşamlarında değil, zihinsel yapılarında da radikal dönüşümleri beraberinde getirmiştir. Bunlar arasında ön plana çıkanlar ise bireycilik, rasyonelleşme ve sekülerleşme eğilimleridir. Nitekim modernleşme süreciyle birlikte geleneksel toplumların yardımlaşma merkezli düşüncesinden bireycilik anlayışına, gündelik hayatın ve toplumsal kurumların bilimsel düşünce çerçevesine, bireysel ve toplumsal açıdan dinin merkezi rolünün azalmasıyla birlikte sekülerleşme sürecine doğru bir dönüşümün yaşandığı görülmektedir.
Yaşanan bu dönüşüm süreçlerinden en çok etkilenen kesimin ise gençler olduğu, bu nedenle artan bireycilik ve rasyonelleşme eğilimlerinin gençlerin yaşama ve dine bakış açılarını da derinden etkilediği söylenebilir. Bu noktada yaşanan sürecin, gençlerin dinin kendisinden ziyade, dinî söylemin içeriğine yönelik bir tepkisellik olduğu söylenebilir. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri ise, üretilen dinî içerikli söylemlerin gençlerin yaşam biçimine, anlam ve zihniyet dünyasına yeterince hitap etmiyor olmasıdır. Zira karşımızda sorgulayan, teknoloji ve internet sayesinde olup bitenler hakkında bilgi sahibi olabilen, kendi yaşadığı bölgenin ve hatta ülkenin dışında yaşanan gelişmelerden etkilenen bir gençlik vardır. Dolayısıyla ibadet merkezli, ahlâkı ve maneviyatı ön plana çıkaran bir din anlayışı ortaya konulmalıdır. Bu tür değişim ise, ancak içinde yaşadığımız çağın toplumsal gerçeklerini göz ardı etmemekle sağlanabilir.
Teknolojide yaşanan gelişmeler ışığında, kuşaklar, kendi bulunduğu zaman dilimi içerisinde teknolojik araçlarla iletişimde olmuş ve teknolojinin sağladığı imkânlardan faydalanmıştır. Fakat “Z Kuşağı” iletişimde olmanın ötesinde, teknoloji ile içli dışlıdır. Modern dönemin imkânlarına hızlı erişebilen ve onları etkin şekilde kullanabilen bu nesil, aynı zamanda içinde yaşadığı sosyal alanın geleceğe uzanan köprüsü niteliğindedir. Teknoloji bağımlısı ya da tutkunu olmamayı başardıkları ölçüde, teknolojiyi doğal yaşam standardı olarak algılama potansiyeline sahip bir kuşaktır. Haberleşmek ve arkadaşlık ilişkilerini sürdürmek için e-posta yerine, sosyal medyayı (Facebook, Whatsapp, Twitter, Youtube ve Instagram) kullanan, “Z Kuşağı” teknolojiyi ileri derecede kullanabilmektedir. “Z Kuşağı” internete, gördüğünü “Hemen şimdi benim olmalı!”, “Hemen şimdi satın al!” gibi unsurların etkisi ile hareket etmektedir. Bütün bu özellikler aynı zamanda onları bireyselliğe ve yalnızlığa sürüklediği için de ‘Z Kuşağı’na, “Yeni Sessiz Kuşak” da denilmektedir.
“Vuslat Dergisi” Nisan sayısında, teknoloji bağımlısı gençlik olarak izafe edilen “Z kuşağı”nı siz değerli okuyucularımıza tanıtmak istedik. Makaleleriyle katkıda bulunan değerli hocalarımıza müteşekkiriz. Gelecek sayıda buluşmak üzere, Allah (c.c.) emanet olun.
Selâm ve duâ ile.