Dil, bir milletin tarihini, kültürünü ve yaşanmışlıklarını yansıtan bir araçtır. Dil, aynı zamanda bir milletin geçmişiyle bağ kurmasını, geçmişini öğrenmesini ve bunları geleceğe onun vasıtasıyla aktarmasını, geçmiş ile geleceği bir bütün haline getirmesini sağlar. Tarih ve kültür, bir millete özgü değerlerdir. Bu yüzden bütün bunları bünyesinde barındıran dil de millîdir, bir millete özgüdür. Dil, milletin tarih boyunca yaptıklarının ve yaşadıklarının bir kanıtıdır. Hepsinin izleri dilde bulunur. Eğer bir milletin dilini yok ederseniz, onun geçmişi ile olan bağlarını da koparırsınız ve bu, o millet için savaştan daha büyük bir yıkımdır.
Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk harflerinin kabulü ve tatbiki hakkında kanun” kabul edildi. Bu yasanın kabulüyle o güne kadar kullanılan Arab harfleri, Osmanlı alfabesi resmiyette son buldu ve latin harflerine geçildi.
Harf devriminin belki de en bariz savunucusu ve banisi İsmet İnönü’nün şu itirafı, konuyu açıklar vaziyettedir.
“Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlamak değil. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi, alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildir. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere geçmişin kapılarını kapatmak, Arab-İslâm dünyası ile bağlarını koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini azaltmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı” İsmet İnönü, Hatıralar. (C. 2, S. 223)
İslâm harflerinin terakkimize mani olduğunu ileri sürenler, İslâmiyet’e düşmandılar. Başlıca hedefleri bizi tarihimizden, irfanımızdan, tek kelimeyle İslamiyet’ten koparmaktı. Eğer medeniyet, millî gelir alfabeyle artsaydı Ruslar, Çinliler, Japonlar alfabe (harf devrimi) değiştirirdi. Kendi alfabesini değiştiren hiçbir millet yokturki uygarlığı yakalasın. Öyleyse bu çılgınlığın sebebi neydi? Dil devrimi, Selanik’in İstanbul’a isyanıdır. Osmanlı mirası yok edilemezdi. Ama nesillerin birbiriyle olan devamlılığı bozulabilirdi. İsmet İnönü’nün dediği de buydu. Harf inkılabı, altı yüzyılı rafa kaldırdı. Ve bir memleketin hafızası yok edildi. İslâmın hakimiyeti izale edilip batı varyantlı bir sistem ve devlet kurmak istediler ve başardılar da!
Hakimiyeti ellerine alınca hemen işe koyuldular. Arşivler Arabça denilerek, başta Bulgar tüccarlara olmak üzere yabancılara kağıt diye satıldı. Ayrıca nadide el yazma eserler yakılıp yok edildi.
“Vuslat Dergisi” olarak Mart sayımızda, bir asra yaklaşmış olan dil devrimini işlerken, Hilafetîn ilgasını da unutmayarak sayfalarımıza taşıdık. Müslümanları tarihiyle kopuk olarak halî hazırda yaşamaya mahkum eden bu olay karşısında tavrımız net olmalı. Bu sayıda dergimizin hacmi ölçüsünde değerli yazarlarımızın makalelerini, siz değerli okuyucularımızla baş başa bırakırken, hepinizi Rabbimiz Allah’a emanet ediyorum.
Selâm ve duâ ile.