1. İmam Şafiî’nin Hanefî Çevreyle Tanışması İmam Şâfiî, hicri 150 yılında doğmuş ve bu asrın bitiminden hemen sonra 204 yılında vefat etmiştir. Küçük yaşlardan itibaren ilimle iştigal eden Şâfiî, hayatının ilk dönemlerinde Mekke’de ilim ehlinden ders tahsil etmiş, daha sonra İmam Mâlik’e talebe olmuştur. İmam Mâlik’e talebe olmadan önce küçük denecek yaşta Muvatta’yı ezberlemiştir. İmam Şâfiî, İmam Mâlik’in vefatıyla birlikte Yemen’e gitmiş ve burada ilmi tecrübesini, amelî alanda tatbik etme imkânını bulmuştur. İmam Şâfiî, Yemen’de ki görevi sırasında Rafızîlik suçlanmış ve bu suçlama sonucu Hâlife Harun er-Reşid’in o sıralarda bulunduğu Rakka’ya getirilmiş ve burada ciddi bir imtihana tabi olmuştur. Bu imtihandan sonra Bağdat’ta göz hapsinde tutulan İmam Şâfiî, burada da ehl-i rey’in hocası olan İmam Ebû Hanife’nin (v.150) görüşlerini, onun en yakın talebesi olan ve mezhebini yayan Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’den tahsil etmiştir. İmam Şâfiî 184 yılında yanında yedi/dokuz kişiyle Hâlife Harun er-Reşid’in huzuruna (Rakka’da) çıkarılmış, Rivayetlere göre diğerleri öldürülmüştür. İmam Şâfiî halifenin huzuruna çıkarılınca kendisini savunmayı talep etmiş, ısrarı üzerine bu teklifi kabul edilmiş ve İmam Şâfiî bu savunma sırasında hem kendisinin neslinin halifenin nesline daha yakın olduğunu örneklerle açıklamak suretiyle hem de ikna kabiliyeti ve yanında bulunan Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin de şehadeti sayesinde ceza almamış ve serbest bırakılmıştır.1 İmam Şâfiî bu soruşturma sırasında Hâlife Harun er-Reşid ve onun yanında bulunan Şeybânî’nin sorularına verdiği cevaplarla başta hâlife olmak üzere diğer dinleyenleri şaşırtmıştır.2 Hatta Harun er-Reşid’in, İmam Şâfiî’ye kadılık görevi teklif ettiği fakat onun bu görevi kabul etmediği rivayet edilir.3 İmam Şâfiî hayatındaki bu büyük mihne’den nesebi, ilmi, hüccetinin kuvvetli olması, dili kullanmadaki yeteneği, şahsiyyeti ve cesareti sayesinde, Allah’ın lütfuyla kurtulmuştur. İmam Şâfiî’nin, İmam Muhammed’le ilk karşılaşmasının İmam Mâlik’in yanındayken olma ihtimali de vardır. Bu dönemde İmam Mâlik’in Muvatta kitabı çokça şöhret bulmuştur. İmam Muhammed’in İmam Azam Ebû Hanife’nin vefatından sonra, Medine’ye geldiği üç yıldan fazla bir zaman İmam Mâlik’e talebe olduğu ve İmam Şafiî ile bu dönemde görüştüğü bazı kaynaklarda geçmektedir.4 Nitekim bu tanışmanın, İmam Şâfiî’nin, Mihne olayında sorgulanırken, İmam Muhammed’in onun lehine konuşmasına neden olduğu ve böylelikle hakkındaki suçlardan tezkiye ettiği rivayet edilmiştir.5 İşte bu mihne olayından sonra aralarında daha dostane ve sıcak ilişkiler başlamıştır. İmam Şâfiî bu olaydan sonra İmam Şeybânî ile birkaç yıl beraber kalmış, İmam Şeybânî’nin kitaplarını elde etmiş ve onları okumuştur.6 İmam Şâfiî, mihne olayından sonra Bağdat’a getirilinde burada bulunan ashab-ı hadis ondan Ebû Hanîfe’nin kitabına bir cevap yazmasını talep etmişlerdir. Bu talep üzerine, kitaplarını incelemeden böyle bir şey yapmanın doğru olmayacağını belirtmiş, Şeybânî’nin kitaplarını istinsah etmiş, ezberlemiş ve el-Hucce’yi telif etmiştir.7 Hatta bazı rivayetlerde bu kitaplarda her meselenin yanına bir hadis yazdığını veya reddiye yazdığı bildirilir.8 Böylece ondan rey ehli’nin fıkhını almıştır. İmam Şafiî’nin kadim görüşlerinin, İmam Muhammed’le yaptığı bu görüşme ve münazaralar sonucu başladığı belirtilir.9 İmam Şâfiî, İmam Şeybânî’den sadece fıkıh öğrenmemiş bunun yanında hadiste rivayet etmiştir.10 İmam Şâfiî edindiği kitapları incelemeleri neticesinde ehl- rey’in temsilcisi konumunda olan Hanefî birikiminde hadis karşısında savunulması zor konular olduğunu tespit etmiş, onlarla yapacağı münazaralara hazırlamış ve İmam Şeybânî ile birçok münazaralara girmiştir11 Bu münazaraların birinde bulunan ve İmam Şâfiî’nin ilmi kabiliyetini gören Bişr el-Merîsî kendisine neyle karşılaştığı sorulunca ‘öyle biriyle karşılaştım ki sizden olursa asla yenilmezsiniz, karşı olursa vay halinize.’ diyerek İmam Şâfiî’yi anlattığı rivayet edilir.12 Bu münazaralardan biri şu şekildedir: İmam Şâfiî ve İmam Şeybânî, hocaları İmam Ebû Hanife ve İmam Mâlik’in dini bilgi yönünden mukayesesini yaparlar ve aralarında şu konuşma geçer. İmam Şeybânî: Bizim hocamız, sizin hocanızdan daha bilgilidir. İmam Şâfiî: İnsaflı mı olacaksın yoksa inatçı mı? İmam Şeybânî: İnsaflı olacağım İmam Şâfiî: Sizde deliller nelerdir? İmam Şeybânî: Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas. İmam Şâfiî: Allah için söyle, bizim hocamız mı, yoksa sizin hocanız mı kitabı daha iyi bilir? İmam Şeybânî: Allah için sizin hocanız. İmam Şâfiî: Bizim hocamız mı, yoksa sizin hocanız mı Sünneti daha iyi bilir? İmam Şeybânî: Sizin hocanız. İmam Şâfiî: Bizim hocamız mı, yoksa sizin hocanız mı ashabın sözlerini daha iyi bilir? İmam Şeybânî: Sizin hocanız. İmam Şâfiî: Kıyas’tan başka bir şey kaldı mı? İmam Şeybânî: Hayır. İmam Şâfiî: Biz kıyasın varlığını sizden daha çok iddia ediyoruz. Çünkü kıyas asla yapılır. Aslı bilen kıyası bilir.13 Bu rivayet doğru ise İmam Şâfiî’nin bu dönemde ehl-i hadis’in ve İmam Mâlik’in bir savunucusu durumunda olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Gerçekten de İmam Şâfiî bu dönemlerde kendisini İmam Malik’in bir talebesi ve ehl-i hadis’in bir savunucusu olarak görmektedir.14 İmam Şâfiî’nin bu gelişinde Bağdat’ta ne kadar kaldığı tam olarak bilinmemektedir. Fakat İmam Muhammed’den ehl-i rey’in görüşlerini uzun uzun tetkik, tahlil ve tenkit ettiği düşünülürse, bunun birkaç yıl aldığını,15 hatta Şeybânî’nin H.189’da vefatına kadar (beş yıl) yanında kaldığını düşünmek mümkündür.16 Schacht da bu birlikteliğin uzun olduğunu şu şekilde açıklar: ‘…Biz Şâfiî’nin 195 yılı öncesinde Irak’ta kalışının Medine ve Mısır’da yaşadığı süreye yakın olduğunu düşünmekteyiz.’17 İmam Şâfiî, Bağdat’ta İmam Şeybânî’nin dışında Vekî’ b. el-Cerrah el-Kûfî (v.197), Abdulvahhâb b. Abdu’l-Mecîd es-Sak afî (v. 194), Ebu UsâmeHammad b. Usâme el-Kûfî (v. 210), İsmâil b. Uleyye el-Basrî (v.193)ve Hasan b. Ziyad (v.204) gibi âlimlerden ders almıştır.18 Schacht, Şâfiî’nin, görüşlerinin bir kısmını, Irak yazılarını esas alarak oluşturduğu belirtir ve Şâfiî’nin sadece Şeybanî’nin kitaplarını değil Ebu Yusuf’un eserlerini de elde ettiğini düşünür. Sebebini de ‘gerçekte Şâfiî, Şeybânî hakkında Kitâbü’l-Hücec’in (Kitâbü’l-Hücce ‘alâehli’l-Medîne) bir bölümü ile ilgili, sadece bir kitabında değerlendirme yapmaktadır. Oysa Şâfiî, EbûYûsuf hakkında iki farklı kitabında yorum yapmaktadır. İkinci yüzyılda bile bir yazıya ulaşmak için onun yazarıyla direkt veya bir aracı vasıtasıyla görüşmek zorunlu değildi. Şâfiî’nin EbûYûsuf ve Şeybânî’ye ait yazıları kendi yorumlarıyla birlikte nakletmesi bu yazıları yazarlarından veya birer aracıdan duyduğunu ispatlamaz. Şâfiî’nin yazıları naklederken onların gerçek yazarlarına herhangi bir atıfta bulanmaması bunları bizzat yazarlarından duymadığını, bilakis yazılı metinlerden iktibas ettiğini gösterir’ der ve ayrıca İmam Şâfiî’nin kitaplarını yazarken üslup olarak da İmam Şeybanî’den etkilendiğini belirtir Kevserî, İmam Şâfiî’nin bu mihnesinin hakkında hayırlı olduğunu belirtir ve bundan sonra değerinin arttığını söyler. Hatta İmam Şâfiî’nin, İmam Şeybânî ile görüşmesinden önce fıkıh alanında tanınmadığını, onunla tanışıp ilim tahsil ettiğini daha sonra Mekke’de elde ettiği bu ilmi tefekkür ettiğini ve Hicaz fıkhıyla karşılaştırdığını ve bunun sonucunda tercihler yaptığını ve kadim mezhebini oluşturduğunu belirtir.20 Gerçekten de İmam Şâfiî’nin Yemen’den Irak’a getirilmesi her ne kadar bir sıkıntı oluşturmuşsa da, onun ehl-i rey fıkhıyla tanışıp, ilim hayatına devam etmesine sebep olduğunu düşünmek mümkündür. Ebû Zehra, İmam Şâfiî’nin başına gelen bu halin, onun hükümet işlerinde el çekip ilme dönmesine bir vesile olduğunu ve ehl-i rey fıkhını öğrenip daha önceki ilmiyle beraber işleyerek kendisini geliştirdiğini ve şöhretinin yayılıp namının duyulduğunu belirtir.21 İmam Şâfiî de ‘Şeybânî olmasaydı bu ilim bana nasip olmazdı’ diyerek sanki bu görüşü tekit etmektedir. Malik’in mi yoksa Şeybânî’nin mi daha fakih olduğu sorulunca da Şeybânî’nin daha fakih olduğunu belirtmektedir.22 İmam Şafiî, göz hapsi bittikten sonra Mekke’ye gitmiş ve burada uzun bir süre kalmıştır. H.195 yılında tekrar Bağdat’a gitmiş ve iki yıl kalmıştır.23Hâlife Harun er-Reşid ölmüş yerine oğlu Emin geçmiştir.24 Bu gidişinde İmam Şâfiî, meşhur Hanefî hukukçusu Muhammed b. Hasan ez-Ziyâdî’ye (v.204) misafir olmuştur.25 Yaklaşık kırk beş yaşlarındadır.26 Fıkıh açısından daha sistemli, daha derli toplu; artık yalnız fer’î ve cüz’î meseleleri ele almayan, bunların dayandığı küllî kuralları, bunların esaslarını (usûl) incelemekte olduğu bilinmektedir. İmam Şâfiî bu dönemde artık İmam Şeybânî (v.189) olmadığı için onun talebesi Bişr b. Ğıyas el-Merîsî (v.218/883) ile münazaraya girmiştir.27 Bişr, Ehli re’y’in önemli bir temsilcisidir ve ehl-i hadis münazaralarda kendisine yenilmektedir. İmam Şâfiî gelmesiyle ehl-i hadis münazaralarda üstün gelmeye başlamıştır. Hatta Bağdat’taki ehl-i Hadis kendisine ‘nâsıru’l-hadîs’ unvanını takmıştır.28 Daha öncede bahsettiğimiz gibi Bişr, İmam Şeybânî ile İmam Şâfiî arasındaki bir münazarada İmam Şâfiî’den ne denli etkilendiğini belirtmiştir. İmam Şâfiî bu dönemde ehl-i re’y’in diğer savunucularıyla da birçok münazaraya girmekte ve onları yenmektedir. Ebû Sevr, Hasan el-Kerâbisî ile birlikte, İmam Şâfiî’nin geldiğini duyunca onunla alay etmek için yanına gittiklerini ama yanından çıkarken kendilerinin yanlışlıklarını gördüklerini anlatmaktadır.29 İmam Şâfiî, Bağdat’ta iki yıl kalmış ve tekrar Mekke’ye dönmüştür.30 Bazı kaynaklarda Bağdat’tan çıktıktan sonra Fas illerini gezdiği sonra Anadolu’da Harran (Urfa)’a uğradığı ve h.198 yılında Mekke’ye geri döndüğü kaydedilir.31 İmam Şâfiî 198 veya 199 yılında tekrar Bağdat’a dönmüş burada birkaç ay kalmış ve son ikametgâhı olan Mısır’a gitmiştir.32 İmam Şâfiî, ömrünün yaklaşık olarak son dört yılını Mısır’da geçirmiştir. Burada talebeler yetiştirmiş, kitaplar yazmış, ders halkalarında ders vermiştir. 2. İmam Şâfiî’nin Hanefî İmamlarla İlgili Düşünceleri İmam Şâfiî kendisinden önce ilim yolunda çığır açanlara vefa bağlamında şöyle der: “Fıkıh öğrenmek isteyen Ebû Hanife’nin iyalidir; Siyer Öğrenmek isteyen Muhammed b. İshak’ın iyalidir; Hadis öğrenmek isteyen Malik’in iyalidir; Tefsir öğrenmek isteyen de Mukatil b. Süleyman’ın iyalidir.”33 Bu sözün İmam Şâfiî’ye ait olduğunu düşünürsek kendisinin hem bu âlimlerin ilimlerini tahsil ettiğini34 hem de kendisinden önceki âlimlere saygısını görmek mümkündür. Fıkıh alanında ise her ne kadar kendisiyle görüşmese de görüşlerini talebelerinden edindiği İmam Azam Ebû Hanîfe’yi öncü saymaktadır. İmam Şâfiî’nin h.195 yılında Bağdat’a gidişinde rivayet edilen bir olay onun edebinin yüceliğini göstermektedir. Buna göre İmam Şâfiî yolda İmam Azam Ebû Hanife’nin mezarında namaz kılmış ve namazda ruku’ ve secdeye giderken ellerini kaldırmamış sebebi sorulunca’bu imama olan saygımdan ve edebimden onun huzurunda ona muhalefet etmek istemedim’ demiştir. Aynı saygıyı Mısır’a girdiğinde Leys b. Sa’d’ın kabrinde de göstermiştir.35 Başka bir rivayette ise İmam Şâfiî, Bağdad’da Ebu Hanife’nin kabrini ziyaret etmiş ve orada kaldığı müddetçe sabah namazında kunu tu terk etmiştir. Bu kendisine sorulunca: ‘Hâlâ aynı (okunması gerektiği) fikrindeyim, fakat bu büyük İmam Ebu Hanife’nin huzurunda görüşümde ısrar etmeyi uygun bulmuyorum’ demiştir.36 İmam Şâfiî, Divan’nında Ebû Hanife’yi öven şöyle bir şiir bulunmaktadır: Süsledi beldeleri, üzerindekileri; Müslümanların imamı Ebû Hanîfe. Hükümlerle, hadislerle, fıkıhla; Sahîfedeki Zebûr’unâyetleri gibi. Ne doğuda vardır bir eşi; Ne batıda vardır bir benzeri. Rabbimizin rahmeti üzerine ebedi olsun. Günler geçsin sahifelerin okunsun.37 İmam Şâfiî, İmam Şeybânî hakkında da övgü dolu sözler söylemiştir. Onun hakkında söylediği bazı sözleri burada kaydetmeye değerdir: ‘O, gözü ve gönlü doldururdu.’ ‘Bana göre fıkıhta insanların en güveniliri Muhammed b. el-Hasan’dır.’38 ‘Allah bana iki âlimle yardım etti. Bunlardan biri hadiste İbnUyeyne diğeri de fıkıhta Muhammed’dir’ der. Rebi’in rivayetine göre ise ‘İlimde ve dünyalıktaMuhammed kadar minnet duyduğum kimse yoktur, o devamlı bana saygı ve sevgi gösterdi’ demiştir. Başka bir sözünde ‘Allah’ın Kitabı’nı Muhammed’den daha iyi bileni görmedim. Sanki Kur’an ona inmiş gibidir’ demiştir.39 ‘İncelenmesi gereken bir mesele sorulduğu vakit yüzünü çatmayan bir tek Muhammed b. Hasan’ı gördüm’40 ‘Muhammed b. Hasan’dan bir deve yükü kitap yazdım, o olmasaydı bana ilim kapıları açılmazdı. İnsanların tamamı Irak ehlinin iyalidir. Irak ehlinin tamamı da Kûfe ehlinin iyalidir. Kûfe ehli ise Ebû Hanife’nin iyalidir.’41 Yine şu beyitlerde İmam Şeybânî’nin değerinden bahsetmektedir. قل للذي مل � ت يع ... ن من رآه، مثهل أن من رآ ... ه قد رأى من قبهل ومن ك ي ي أههل ... أن �نعوه أههل ن العمل ي� أههل، لعهل لعهل يبذهل ... ل Gözlerin bir benzerini görmeyen kişiye deki Öyleki Onu gören ondan öncesini görmüş olur. İlim, ilmi başkalarına vermeyen erbabını mahveder Umulur ki o, ehil olarak umduğuna ilmi bezleder.42 Bu şiiri İmam Şeybânî’nin kitaplarını istinsah etmek için talep ederken yazmıştır. İmam Şâfiî’nin bu şiirde belirttiği gibi gözlerin bir benzerini görmediği, onu görenlerin ondan öncekileri görmüş gibi olacağını belirttiği İmam Şeybanî ile ilgili birçok sözü nakleden Kevserî’nin eserinde geçen bazı sözler şu şekildedir: ‘Muhammed b. Hasan gibi kilolu olup çok ince ruhlu birini görmedim’ ‘Bir meseleyi ele aldığında sanki Kur’an ona iniyordu. Ne bir harfi takdim eder, ne de bir harfi te’hir ederdi” ‘İnsanlar Muhammed b. Hasan’ın fıkhında güvendedirler’ ‘Ben ondan daha akıllı, daha fakih, daha zahid, daha takvalı birini görmedim.’ ‘Muhammed b. Hasan’a karşı görüşler bildirmeme rağmen onunla oturur, onun kitaplarını dinlerdim’ ‘Helali, haramı, illetleri, nasih ve mensuhu ondan daha iyi bilen birini görmedim’43 Kanaatimizce Hanefî çevrenin, özellikle İmam Şeybânî’nin, İmam Şâfiî üzerindeki en önemli etkisi Yemen sonrasında onun tekrar ilme yönelmesine sebep olmasıdır ki bundan dolayı İmam Şâfiî, bir çok sözünde İmam Şeybânî’yi övgüyle anmakta ve duacı olmaktadır
* Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Hukuku ABD. 1. Beyhakî, Ebu BekrAhmed b. Hüseyin, Menâkibu’ş-Şâfiî, thk. SeyyidAhmedSakr, Dârü’t-Türâs, Kahire 1971 c.1., s.112; İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Daru’l-Fikr, Beyrut 1978, c.10 s.252. 2. Nehrâvî, AhmedAbdusselam, el-İmâmu’ş-Şâfiî fî Mezhebeyhi’l-Kadîmve’l-Cedid,Mektebetu’ş-Şebâb, Kahire 1988, s. 66.; Dağcı, Şamil, İmam Şâfiî’nin Hayatı ve Fıkıh Usûlü İlmindeki Yeri,Diyanet İlmi Dergisi, Cilt 32 Sayı 2, s.77. 3. İmam Şâfiî’nin Bu soruşturma sırasına Hâlifeyle ve diğer soru soranlarla olan diyalogu ile ilgili geniş bilgi için bknz. Râzi,Fahruddin, Menâkibu’l-İmami’şŞâfiî,MektebetuKülliyâti’l-Ezheriyye, Kahire 1986,s.71- 77.;Nehrâvî, el-İmâmu’ş-Şâfiî fî Mezhebeyhi’l-Kadîmve’lCedids.64-65. 4. Nehrâvî, el-İmâmu’ş-Şâfiî fî Mezhebeyhi’l-Kadîmve’l-Cedid, s. 58. 5. İmam Şâfiî’nin, Şeybani ile Medine’de görüşmediği ile ilgili iddalarda bulunmaktadır. Bknz. Bilal, Aybakan, İmam Şâfiî, s. 28. 6. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.117.; Zehebî, Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman, SiyeruA’lâmi-n Nübelâ,11. Basım, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut 1996, X. 14. 7. Aybakan, İmam Şâfiî, s. 32.; Mısır’da ki Öğrencilerinden Büveytî’nin (v.231) ifadesine göre, İmam Şâfiî, Irak’ta iken ehl-i hadis, kendisinden İmam Ebû Hanife’nin görüşlerine karşı bir kitap yazmasını istemiş, kendisi de bu amaçla bu eseri yazmıştır. Bağdat’ta kaleme aldığı için bu esere Kitabü’l-Bağdâdî de denilmektedir. Bu kitap ehl-i rey’e reddiye olarak yazılmıştır. Bknz. Aybakan, İmam Şâfiî, s. 32.;Arangül, Muammer, ‘İmam Şafiî’nin İmam Malik’ten Kopuşu’, Geleneksel ve Modernist Paradigma Kıskacında İmam Şafiî (edt. M. Mahfuz Söylemez), Araştırma Yayınları, Ankara 2014, s. 328. 8. Zehebî, SiyeruA’lami’n-Nübelâ, X. 5. 9. Candan, Abdurrahman ‘İmam Şafiî’nin Kadim görüşlerinin Oluşum Süreci’, Geleneksel ve Modernist Paradigma Kıskacında İmam Şafiî(edt. M. Mahfuz Söylemez), Araştırma Yayınları, Ankara 2014, s. 475. 10. Ebu Zehra, İmam Şâfiî, s.28.;Lümeyn en-Naci, el-Kadim ve’l-cedid fi fıkhi’ş-Şafiî, II. s.41. 11. Aybakan, İmam Şâfiî, s. 35.;Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.114 ve devamında bu münazaralardan bahsedilmektedir ve hepsinde İmam Şâfiî galip gelmektedir. 12. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.200.; Bu münazaranın hac mevsiminde Mina’da gerçekleştiği rivayet edilmektedir. bknz. Aybakan, İmam Şâfiî, s. 35. 13. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.173-174. (Beyhakî burada birçok münazara nakletmektedir) Kevserî, farklı kaynaklardan aldığı bu tür münazaraları tek tek ele alarak inceler ve her birinde farklı sebeplerle doğru olmadığını iddia eder. Kevseri, Bulûğü’l-emânî fî sîretü’l-İmâm Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybânî, s.23-27.; Ayrıca bu münazarada İmam Şeybânî’nin sorulara ‘Ebû Hanife’ diyerek cevap verdiği şeklinde rivayetleri kaydetmiştir. s.35. 14. SeyyidÜveys, Resâilİle’l-İmâmi’ş-Şâfiî,Daru’ş-Şâyi’ Li’nNeşr, Kâhire1978, s.69. 15. Aybakan, İmam Şâfiî, s. 35.;El-Kavâsimî, El-Medhal İla Mezhebi’l-İmami’ş-Şâfiî, s.78. 16. El-Kavâsimî, El-Medhal İla Mezhebi’l-İmami’ş-Şâfiî, s.78.;Arangül, ‘İmam Şafiî’nin İmam Malik’ten Kopuşu’, s. 328. 17. Schacht, Şâfiî’nin Hayatı ve Şahsiyeti Üzerine,s.121-122. 18. Cündi, el-İmamu’ş- Şâfiî, s. 83.;Nehrâvî, el-İmâmu’ş-Şâfiî fî Mezhebeyhi’l-Kadîmve’l-Cedid, s.78-79; Aybakan, İmam Şâfiî, s. 35.; Şirbâsî, El-Eimmetü’l-Erba’a, s.127. 19. Schacht, Şâfiî’nin Hayatı ve Şahsiyeti Üzerine,s.123. 20. Kevseri, Bulûğü’l-emânî fî sîretü’l-İmâm Muhammed b. elHasan eş-Şeybânî, s.20, 28. 21. Ebu Zehra, İmam Şâfiî, s.28. 22. Arangül, ‘İmam Şafiî’nin İmam Malik’ten Kopuşu’, s. 329. 23. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.220.; Cündi, el-İmamu’şŞâfiî, s. 135.; Nehrâvî, el-İmâmu’ş-Şâfiî fî Mezhebeyhi’lKadîmve’l-Cedid, s. 69. 24. HudarîBeg, Tarîhu’t-Teşrî’i’l-İslâmî, s.215. 25. Cündi, el-İmamu’ş- Şâfiî, s. 135.;Usfur, Ramazan AhmedAbdurabbih,el-İmam eş-Şafii : Fakihen ve Muhaddisen, MektebetüVehbe, Kahire 2000, s.49. (Bunlar dışında Bişr b. Ğıyas el-Merîsî ve Za’ferânî’ye misafir olduğu da kaydedilmektedir. Bunlar farklı zamanlarda gelişinde misafir olduğu kişiler olabilir. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.229.; Aybakan, İmam Şâfiî, s. 41.) 26. Ebu Zehra, İmam Şâfiî, s.32. 27. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.201.; Aybakan, İmam Şâfiî, s. 38. 28. Aybakan, İmam Şâfiî, s. 40.;Zehebî, SiyeruA’lami’nNübelâ, X. 6.; İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, c.10 s.253. (İmam Şâfiî bir sözünde “Mekke’de ‘nâsiru’l-hadîs’ olarak isimlendirildim” demektedir. Rüstâkî, el-Kadim ve’lCedidminAkvali’l-İmam eş-Şafii, s.27. Bu lakabı Mısır’da aldığıda rivayet edilmiştir. Usfur, El-İmamu’ş-Şafii Fakihen Ve Muhaddisen, s.234.) 29. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.221-222. 30. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.220.; Nehrâvî, elİmâmu’ş-Şâfiî fî Mezhebeyhi’l-Kadîmve’l-Cedid, s.80; Abdurrâzik,Mustafa, el-İmamu’ş-Şâfiî,Daruİhyâi’lKütübi’l-Arabiyye, Mısır1945, s.30. 31. Dağcı, İmam Şâfiî’nin Hayatı ve Fıkıh Usûlü İlmindeki Yeri, s.85-86. 32. Beyhakî, Menakibü’ş-Şafiî, c.1., s.220.; Ebû Zehra, İmam Şâfiî, s.32; Dağcı, İmam Şâfiî’nin Hayatı ve Fıkıh Usûlü İlmindeki Yeri, s.86 33. Ebu Zehra, İmam Şâfiî, s.51. 34. Muhammed Hamidullah, Şâfiî’nin Hukuk İlmine Katkısı, Çev. Menderes Gürkan, Erciyes Ünv. İlahiyat Fak. Dergisi, Kayseri 2001, sayı 11, s.201. 35. Cündi, el-İmamu’ş- Şâfiî, s. 135. 36. Hamidullah, Şâfiî’nin Hukuk İlmine Katkısı, s.206. 37. Şafii Ebû Abdullah Muhammed b. İdris b. Abbas, Divanü’l-İmam eş-Şâfiî, haz. Muhammed İbrâhim Selim, Mektebetuİbn Sina, Kahire (t.y.), s.100. 38. Koca, Ferhat, Hanefî Mezhebinde EbûHanîfe ile Ebû Yusuf ve Muhammed Arasındaki Hukuki Görüş Farklılıkları, EKEV Akademi Dergisi, Erzurum 2004, c. 8 sy. 18, s.146.) 39. Kevseri, Bulûğü’l-emânî fî sîretü’l-İmâm Muhammed b. elHasan eş-Şeybânî, s.23. 40. Ebu Zehra, İmam Şâfiî, s.28. 41. Kevseri, Bulûğü’l-emânî fî sîretü’l-İmâm Muhammed b. elHasan eş-Şeybânî, s.56. 42. Kevseri, Bulûğü’l-emânî fî sîretü’l-İmâm Muhammed b. elHasan eş-Şeybânî, s.21. 43. Kevseri, Bulûğü’l-emânî fî sîretü’l-İmâm Muhammed b. elHasan eş-Şeybânî, s.57