
O’ndan başka hüküm koyucu hak ilâh olmayan Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, yegâne Mevlâmızdır... Bizleri, yalnız kendisine ibadet edelim diye yarattı... Yaratanımız O, sahibimiz O’dur... Kendisine katıksız iman eden ve emrolundukları gibi dosdoğru olmaya çalışan muvahhid mü’min kullarının velîsi Rabbimiz Allah uyarıyor:
“Şübhesiz ki şeytan, insanın açıkça bir düşmanıdır.”1
“Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır. Öyleyse sizde onu düşman edinin.”2
“Ey Âdemoğulları, Ben size and vermedim mi ki: ‘Şeytana kulluk etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
Bana kulluk edin, doğru yol budur.’
Andolsun o, sizden birçok insan neslini saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?”3
Rabbimiz Allah’ın buyurmasıyla, şeytan, bizim düşmanımızdır, biz de onu düşman edinmeli ve ona göre davranmalıyız.
Biz insanlardan bir çok nesilleri saptıran şeytanı düşman edinenler, bu en eski düşman ile yapmaları üzerlerine vâcib olan savaşta zafere ermiş olarak çıkmak istiyorlarsa, bunun tek doğru yolu vardır: Şeytana asla itaat edilmeyecek, yalnız ve yalnız Rabbimiz Allah’a itaat edilecektir!.. İtaat, yani ibadet… İbadet, itaattir…
Allah’a ibadet, O’nun emir ve yasaklarına itaat etmekle gerçekleşir... Emrettiklerini dosdoğru yerine getirmek ve yasakladıklarına asla yaklaşmamak, onlardan uzak kalmak konusunda itaat edildiğinde, Allah’a ibadet edilmiştir... Yaratmak ve emretmek kendisine mahsus olan Allah Teâlâ’nın4 emirlerine itaat, O’na ibadet etmekten başka bir şey değildir...
Allah’dan başkalarının emir ve yasaklarına isteyerek itaat edenler, O’ndan başkasına ibadet etmiş olurlar... Böyle bir inanış ve davranış, başkalarını, Allah’dan başka rab ve ilâh edinmek demektir...5
Bize düşman ve bizimde kendisini düşman edinmemiz, Rabbimiz Allah tarafından emrolunduğumuz Şeytan, Âlemlerin Rabbi Allah’a başkaldırıp isyan eden, hevâsını ilâh edinen ve kendi hükmünü, Rabbi Allah’ın hükmünden iyi gören bir karaktere sahibdir... Allah’ın emrini dinlemeyen, Allah’ın hükmüne karşı hüküm koyan ve kendi yasasını, Allah›ın yasasına tercih eden demokrat bir kişidir... Hevâsını ilâhlaştırmış, itaat edeceği yasayı kendi anlayışına uygun şekilde yapıp kabul eden ve Allah’ın emri olan yasayı/hükmü reddeden demokratik bir düzeni benimseyip uygulayan birisidir şeytan!..
Rabbimiz Allah Teâlâ, yarattığı şeytanın, yani İblis’in bu isyanın, bu itaat etmeyişini ve bu demokratik tavrını şöyle beyan buyurur:
“Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
Ve Can’ı da daha önce nüfuz eden kavurucu ateşten yaratmıştık.
Hani Rabbin meleklerine demişti: ‘Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.
Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın.’
Böylece meleklerin tümü, topluca secde etti.
Ancak İblis, secde edenlerle birlikte olmaktan kaçınıp dayattı.
(Allah) dedi ki: ‘Ey İblis, sana ne oluyor, secde edenlerle birlikte olmadın?’
(İblis) dedi ki: ‘Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim.’
(Allah) dedi ki: ‘Öyleyse ondan (cennetten) çık, çünkü sen kovulmuş bulunmaktasın.
Ve şübhesiz din gününe kadar lânet senin üzerindedir.’
(İblis) dedi ki: ‘Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı.’
(Allah) dedi ki: ‘Öyleyse, sen (kendisine) süre tanınanlardansın.
Bilinen günün vaktine kadar.’
(İblis) dedi ki: ‘Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (Sana başkaldırmaya ve dünya tutkularını) süsleyip çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp saptıracağım.
Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesnâ.’
(Allah) dedi ki: ‘İşte bu, Bana göre dosdoğru olan yoldur.
Şübhesiz, kışkırtılıp saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur.
Ve hiç şübhe yok, onların tümünün buluşma yeri cehennemdir.’
Onun yedi kapısı vardır. Onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.”6
Rabbimiz Allah Teâlâ’nın bir hakikat olarak beyan buyurduğu bu kıssadaki İblis’in tavrına dikkat edilecek olunursa görülecektir ki İblis, Allah’a, “Rabbim” diye hitab ediyor ve yaratan olarak kabul edip emrine isyanı gündeme getiriyor... Allah’ı yaratan olarak kabul edip emrini dinlememek, İblis’in işi ve karakteridir... Yaratmak ve emrin arasını ayırmak, yaratan olarak kabul edip, emir konusunda emir sahibi oluşunu reddetmek, İblis’in işidir... Bilindiği gibi, bütün beşerî ve tağutî düzenlerin değişmez temel karakterleri de budur... Allah›ın varlığını kabul eder, O›nun yaratan olduğunu tasdik eder, fakat emredici, yasa koyucu, yasama hakkının tek sahibi olduğunu kabul etmezler... Beşerî ve tağutî düzen taraftarları, Allah›ın onları yarattığına inanır, üzerlerinde yasama hakkının olduğunu kabul etmezler… Yaratmayı Allah’a, yasama ve yürütmeyi insana hâs kılar, Allah›ın, insan kullarının üstünde emr edici olduğunu reddederler... Allah’ın hükümlerini bir yana bırakır, kendileri hükümler kor, hem kendileri bu hükümlere uyar, hem de yönettikleri halk... Böylece yaratma ve emr etmeyi birbirinden ayırır... Yaratma Allah’a, emretme insana anlayışını benimserler... Şirkin tâ kendisi olan bu anlayış, demokrasi anlayışıdır!..
Rabbimiz Allah Azze ve Celle, İblis’in, bütün şeytanlar adına yaptığı bu isyanı, yegâne hayat düstûrumuz Kur’ân-ı Kerim’in diğer ayetlerinde şöyle beyan buyrulur:
“Hani Rabbin, meleklere: ‘Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım’ demişti.
Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz, onun için hemen secdeye kapanın.’
Meleklerin hepsi topluca secde etti.
Yanlız İblis hariç. O, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.
(Allah) dedi ki: ‘Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?’
(İblis) dedi ki: ‘Ben, ondan daha hayırlıyım. Sen, beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.’
(Allah) dedi ki: ‘Öyleyse ordan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunmaktasın.
Ve şübhesiz din (kıyametteki hesab) gününe kadar Benim lânetim senin üzerinedir.’
(İblis) dedi ki: ‘Rabbim öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.’
(Allah) dedi ki: ‘O hâlde süre tanınanlardansın.
Bilinen vaktin gününe kadar.’
(İblis) dedi ki: ‘Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka azdırıp kışkırtacağım.
Ancak onlardan muhlis olan kulların hariç.
(Allah:) ‘İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim’ dedi.
‘Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım.”7
Aynı konu, diğer ayetlerde şu şekilde beyan buyruluyor Rabbimiz Allah Tarafından:
“Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Âdem’e secde edin’ dedik. Onlarda, İblis’in dışında secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.
(Allah) dedi ki: ‘Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?’ (İblis) dedi ki: ‘Ben, ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.’
(Allah:) ‘Öyleyse ondan in, orda büyüklenmen, senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin.’
O da: ‘(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele)’ dedi.
(Allah:) ‘Sen gözlenip ertelenenlerdensin.’ dedi.
(İblis) dedi ki: ‘Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı, insanları saptırmak için) mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım.
Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulamayacaksın.’
(Allah) dedi ki: ‘Kınanıp alçalmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım.”8
Ayetleri bir kaç defa okumakta ve üzerinde derin düşünmekte fâide vardır... Hele hele mü’min müslümanlar beraberce okuyup düşünerek muzâkere yapacak olurlarsa, daha çok fâidelenirler...
Şeytanların atası ve Allah tarafından kendisine kıyamete kadar ömür verilip imkân tanınan İblis:
1-Âlemlerin Rabbi Allah’ı, “Rabbim” diye tanıyor.
2-Allah’ın yegâne yaratan olduğunu kabul edip inanıyor... Hattâ hangi varlığı neden yarattığını da biliyor... Kendisinin ateşten, Âdem (a.s.)’ın çamurdan yaratıldığını bildiği gibi...
3-Rabbimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ, yaratmış olduğu kulların hangisi, hangisinden hayırlı olduğunu bildiği için hükmünü veriyor... Âdem (a.s.), içlerinde İblis’i(n şeytanın) da bulunduğu meleklerden hayırlı olduğu için, onlara Adem (a.s.)’a secde etmelerini emrediyor... Melekler, emre itaat edip secde ederken, İblis, emri dinlemiyor ve itaat etmiyor... Kendi hevâsını, kendi yasasını Allah’ın yasasına tercih edip, kendisinin hayırlı olduğunu ileri sürüyor... Allah’ın hükmüne, yani yasasına karşı yasa koyuyor... Allah’ın yasasında, Âdem (a.s.), İblis›den hayırlı ve İblis’in O’na secde etmesi emredilmiştir... İblis (aleyhi lâne)’nin yasasında ise, O, Âdem (a.s.)’dan hayırlı olduğu iddia ediliyor... Çünkü kendisi ateşten, Âdem (a.s.) çamurdan yaratılmıştır...
Allah’ın yasasına karşı, yasa!.. Allah’ın yasasını beğenmeyip reddetmek ve kendi hevâsından gündeme getirdiği yasayı beğenip hayırlı görmek İblis›in işidir... Kendi yasasını çağdaş gören ve Allah’ın yasasını beğenmeyip geçersiz kılan her güç sahibi tağut, İblis’in izinden giden, onun gibi iddia edip inanan, onun gibi uygulayıp, yönetip yönlendirendir...
4-İblis, Rabbi Allah’ın emrini dinlemeyip isyan ederek başkaldırmakla yetinmiyor, Âdem (a.s.)’ın soyundan gelen insanları da saptırmaya gayret ediyor... Bunun için Rabbi Allah’dan kıyamete kadar ömür istiyor... O ve taraftarları, Allah›ın dosdoğru yolunun üzerine pusu kurarak, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından onlara sokulup vesveselerle aldatacak, dosdoğru yoldan saptıracaklar...
Bu tuzakları kurarken de, haktan hareket edecek, bâtılı hak göstermeye çalışacak, insan kullarını, Allah ile aldatmaya, Allah’ın adını ve merhametini kullanarak kandırmaya çalışacaklar...
Allah Teâlâ, İblis ve taraftarların bu oyunundan, bu tuzağından dolayı insan kullarını uyarıyor:
“Ey insanlar, Rabbinizden korkup sakının ve öyle bir günün azabından çekinip korkun ki, (o gün hiç) bir baba çocuğu için bir karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir. Şübhesiz Allah’ın va’di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın.”9
İblis›i ve onun değişmeyen karakterini beyan eden ayetlerden apaçık anlaşılan en dikkate değer şey, İblis’in Allah’ın hükmüne karşı hüküm koymasıdır... Allah’ın hükmünü beğenmeyip onun hükmünü kendisince geçersiz kabul edip itaat etmemesi, Allah’ın yasasına karşı yasa gündeme getirmesi, onun, yaratmayı Allah’a hâs kılıp yasamayı kendisine lâyık görmesini meydana çıkarmıştır... Yaratma Allah›a aid olup, emir, sevk ve idare İblis’e ait olarak kabul edip, yorumlaması ve bunu amel hâline getirmesi, İblis’in, demokratik inanca sahib bir demokrat olduğunu apaçık ortaya koymaktadır... İblis›in ve taraftarları olan şeytanların hayat düzeni demokrasidir... Yaratma Allah’a aid, emir, yani yasama kulların!..
“Demokrasi, egemenliğin millete ait olduğu bir siyasi rejimdir.” diye beyan edilir, Laik-demokratik ve gayr-i İslâmî Türkiye Cumhuriyeti’nin “Anayasası’”nın 2. Maddesinin gerekçesinde...10
Aynı sahifede, “İlgili Notlar” bölümünde şu tesbit yer alır:
“1. Türkiye demokratik bir Cumhuriyettir; Halk iradesi ve halk iradesine dayanır. Milletin kendi kendisini idare etmesi esası kabul edilmiştir.”11
Egemenlik, yani hâkimiyet, yani hüküm, yani yasama hakkı, yalnız ve yalnız Allah’a aid iken, O’ndan başka hüküm koyucu hak ilâh yok iken, birileri egemenliği Allah’a vermemekte, egemenliği Millete, yani insana hâs kılmaktadır... İşte bunun ismi, demokrasidir!..
Allah’ın yaratan oluşunu kabul edip, emir konusunda kendisini kabul etmemek, yaratmayı O’na, emri, O’ndan başkasına hâs kılmaktır demokrasi... İblis›in öne sürdüğü, savunduğu, asla vazgeçmediği ve kovulma bahasına onda direndiği demokrasi...
Allah, öyle emretmiş, öyle hüküm koymuştur, ben de ya da biz de böyle emreder, böyle hüküm koyarız!.. Bizde, egemenlik, milletin, halkın, yani insanındır... Yasama hakkı ve yetkisi, millet adına meclislerin ya da liderlerindir...
Âlemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle, mülkün, yani egemenliğin, yani hakimiyetin bütünü elinde olduğunu ve hükmünde hiç kimseyi ortak etmediğini buyurur:
“Mülk elinde bulunan (Allah) ne yücedir. O, her şeye güç yetirendir.”12
“Haberiniz olsun, hüküm yalnızca Allah’ındır. Ve O, hesap görenlerin en suretli olanıdır.”13
“Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.”14
“(Allah,) kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.”15
Asla değişmeyen hakikat bu iken İblis, Allah’ın “Âdem’e secde edin” emrini reddederek, kendi hevâsından kaynaklanan, “ben, O’ndan hayırlıyım” hükmünü ileri sürerek, kendince kendi hükmünün doğruluğuna itibar ederek direnmiş, böylece yalnızca Allah’a aid olan yaratma ve emir’in arasını ayırmış, yaratmayı Allah’a, emiri, yani yasamayı kendisine hâs kılmıştır... Dolayısıyla ilk demokrat sıfatına lâyık olduğunu ortaya koymuş, demokratik anlayışını gündeme getirip, kendi buluşu olan demokrasiyi ilân etmiştir...
Demokrasi, yaratma konusunda Allah’a inanmak, fakat emir, yani yasama konusunda Allah’a itibar etmemek, yasama yetkisini Allah’dan başkasına vermektir... Demokrasi egemenlik konusunda insanın, Allah’ın yerine ilâhlaştırdığı bir siyasi rejimdir... Hangi çağda olursa olsun, cahiliyye inancının ve amelinin yürürlükte olduğu rejimdir demokrasi... Halkın, doğrudan doğruya ya da temsilî olarak egemenliği, insanın, insana kul ve insanın insana ilâh ya da rab olduğu bir rejimdir demokrasi!.. İblis’in, Allah’ın hükmüne itiraz edip kabul etmediği, kendi hevâsının hükmüne sarılıp, onu hayırlı görerek amel ettiği, yasama hakkını ve yetkisini kendinde gördüğü bir rejimdir demokrasi...
Yegâne Rabbimiz, Melikimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ şöyle beyan buyurur:
“Hani, meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik. İblis dışında (hepsi) secde etmişlerdi. (İblis) demişti ki: ‘Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?’
(İblis) demişti ki: ‘Şu bana karşı yücelttiğine bir bak. Andolsun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan. O’nun soyunu -pek az dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım.’
(Allah) demişti ki: ‘Git, onlardan kim sana uyarsa, şübhesiz sizin cezanız cehennemdir, noksansız bir ceza.
Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklar da onlara ortak ol ve onlara çeşitli va’dlerde bulun’ şeytan, onlara aldatmadan başka bir şer şey va’detmez.
‘Benim kullarım, senin onların üzerinde hiç bir zorlayıcı gücün (hâkimiyetin) yoktur.’ Vekil olarak Rabbin yeter.”16
İşte demokrasi rejiminin atası ve ilk demokrat olan İblis›in demokratik tavrı!..
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ›nın hükmüne karşı geliyor, gurur ve kibrinden dolayı Allah›ın hükmü gereği secde etmesi kendisine emredildiği hâlde Âdem (a.s.)›a secde etmediği gibi, O›nu küçümseyip hafife alıyor ve:
“Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim? Şu bana karşı yücelttiğine bir bak. Andolsun, eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan, O’nun soyunu -pek az dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım.” diyor...
Yemin ederek beyan ettiği va’dında kalıyor İblis ve taraftarları... Kendi rejimi olan demokrasiyi egemen kılarak, Allah Teâlâ’nın haram kıldıklarını helâlleştiriyor, yani yasakladıklarını serbest bırakarak yasal hâline getiriyor ve her türlü çirkinlikleri, kötülükleri işleme konusunda insanları özgür bırakarak, onları dosdoğru yoldan saptırıyor… Böylece onları, Allah’a isyan ettirerek, kendisine taraftar yapıp bağlı kılıyor...
İnsan kullarını, yalnızca ve şirk koşmadan kendisine ibadet etmeleri için yaratan Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ,17 İblis ve taraftarları olan şeytanın, insanları düşürdüğü ve saptırdığı tuzakları beyan edip uyarmaktadır... İblis ise, demokrasi rejimini egemen kıldığı her ülkede, insanları bu oyuna getirip tuzağa düşürmektedir... Bilindiği gibi, bütün beşerî ve tağutî ideolojiler, rejimler ve düzenler Allah’ın yasama yetkisini reddetmek, insanın egemenliğine, dolayısıyla yasamasına itibar etmek konusunda aynı fikir, aynı anlayış, aynı amele sahibdirler... İsimleri ne olursa olsun, hepsinin ortak paydası vahyi, dolayısıyla Allah’ın emrini reddetmektir... Allah’ın helâl-haram sınırlarını reddeden, ilâhlaştırdıkları hevâlarından helâl-haram sınırlarını koyan, böylece hudud yani sınır konusunda Allah’a kendilerini eş koşan şirk düzenlerinin hepsi, yasama yetkisini insana vermek ile temelde demokrasiyi benimsemiş, kendi hedef ve menfaatlerine göre, bazı eklemeleri ve çıkarmaları yapmışlardır...
Rabbimiz Allah, İblis’in rejimi ve şeytanın düzeni olan tağutî egemenliklerdeki şeytanın işlerinden ve tuzaklarından olan bazılarını beyan ile mü’min müslüman kullarını uyarmış ve onlara karşı çok dikkatli olmalarını emir buyurmuştur:
“Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?
Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki, Rasulümüze düşen, ancak apaçık bir tebliğdir.»18
Şeytanın işlerinden pislikler olarak beyan edilenlerin ikisi akîdeyi, ikiside ameli ilgilendiriyor... Dikili taşlar, tapılınan put heykeller ve fal okları akîdevî konuların bütününe şâmildir... İçki kumar da amelî bütün konuları kapsayıcıdır...
İblis ve taraftarları olan şeytanlar, gerek akîdevî, gerekse amelî konuların bütününde insanları saptırmaya, onları günah bataklığına saplamaya çalışır, oyunlarını ona göre oynar, tuzaklarını ona göre kurarlar... Akîdede şirk ve küfre sürükleyip götürürken, amelde de haram ve günahlara çekip götürmektedirler...
Dikkat edilecek olunursa, demokrasi rejimlerinin bütününde, şeytanın işlerinden olan bu pislikler, tamamen yasal olarak işlenmekte ve düzen tarafından kazanç yolları olarak kabul edilip vergilendirilmektedir...
“İnkâr edenlerin velîleri ise tağuttur. Onları nûrdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.”19 diye buyurur Rabbimiz Allah!
Allah Teâlâ, İblis’in tuğyanını beyan edip tağut olduğunu açıklamakta, apaçık bir düşman olduğunu izah buyurmaktadır:
“Hani, Meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik. İblis’in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O, cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu velîler mi edineceksiniz? Oysa onlar, sizin düşmanınızdır. (Bu,) zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.”20
Ve tekrar hatırlayalım ve hatırlatalım yegâne Rabbimiz Allah Azze ve Celle’nin emrini:
“Ey Âdemoğulları, Ben size and vermedim mi ki: ‘Şeytana kulluk etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
Bana kulluk edin, doğru yol budur.”21
İşte, dosdoğru kurtuluş yolu!.. Dünyada izzet ve ahirette cennet yolu!..
Dipnot
İsra, 17/53.
Fatır, 35/6.
Yasin, 36/60-62.
Ayet-i Kerimede şöyle buyrulur:
“Haberiniz olsun, yaratmak da, emirde (yalnızca) O’nundur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir.” A’râf, 7/54.
Bkz. Tevbe, 9/31 ve tefsirlerine.
Hicr, 15/26-44.
Sad, 38/71-85.
A’râf, 7/11-18.
Lokman, 31/33. Fatır, 35/5.
Dr. İsmet Polatcan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası - Gerçekler, Anayasa Mahkemesi Kararları, Bilimsel Görüşler, İst. 1989, Sh. 9.
Dr. İsmet Polatcan, a.g.e. Sh. 9.
Mülk, 67/1.
En’âm, 6/62.
Yusuf, 12/40.
Kehf, 18/26.
İsra, 17/61-65.
Bkz. Zariyat, 51/56. Kehf, 18/110.
Mâide, 5/90-92.
Bakara, 2/257.
Kehf, 18/50.
Yasin, 36/60-61.