Muğire b. Şu›be (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Ümmetimden bir topluluk, kendilerine Allah’ın emri gelinceye (yani kıyamet kopuncaya) kadar, hak üzerinde birbirine yardım edici olmakta devam edecek ve bunlar, (muhalefet edenlerine) dâima galip olacaklardır.”1
Bu hadisin, İmam Buhârî (rh.a.)’in rivayetinde şu ziyâde ile kaydedildiğini görüyoruz:
“…… İnsanlar üzerine galip ve yüksek olmakta devam edecektir.”2
İmam Müslim (rh.a.)’in rivayeti ise şudur:
Muğire (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Ümmetinden bir topluluk, insanlara yardımcı olmakta devam edecektir. Nihayet onlar yardımcı iken, kendilerine Allah’ın emri gelecektir.”3
Böyle buyurur en doğruyu söyleyen ve doğru olduğu tasdik edilen Rasulullah Muhammed (s.a.s.)! Hayat önderimiz ve yegâne önderimiz… Kendisi dosdoğru… Buyurdukları dosdoğru olan yüce şahsiyet!..
Çünkü:
“O, hevâdan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.”4
Böyle buyuruyor Âlemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle!..
Rasulullah (s.a.s.)’in konuşması, sözleri, beyanı bütünüyle hak ve dosdoğru haberdir… Muvahhid mü’minler, böyle inanır, tasdik edip itaat ederler…
Ümmetinden bir topluluk bulunacak, tâ ki, kıyamete kadar aynı iman, aynı anlayış ve aynı salih amel üzere devam edecekler… Bu topluluk iman topluluğu, bu topluluk Tevhid topluluğu, bu topluluk Allah yolunda cihad yapan topluluğu ve bu topluluk takva topluluğudur… Her zaman varlığını sürdüren topluluk… Onlardan iman ve takva üzerine ölenlerin yerini, yine iman ve takva üzerine devam edecek yeni nesiller dolduracak ve böylece kıyamete kadar devam edecektir… Hakka tabi, yolu hak ve dâvâsı hak olan bu Tevhid toplumu, insanların haktan sapmaması ve hak yolda dosdoğru devam etmesi için onlara yardımcı olacaklar… Ve bu hareket, nesilden nesile tâ kıyamete yakın bir zamana kadar sürüp gidecektir…
“İyilik ve takva konusunda yardımlaşın.”5 emrini veren yegâne Rabbleri ve İlâhları Allah Teâlâ’nın her emrine:
“İşittik ve itaat ettik”6 der ve verdikleri ahidlerine sadık kalırlar…
Allah’a ve Rasulüne emrolundukları gibi itaat eder, bundan dolayı şu müjde ile müjdelenirler:
“Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse ve Allah’dan korkup, O’ndan sakınırsa, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.”7
İmam Muhyiddin en-Nevevî (rh.a.), “El-Minhâc Şerhu Sahih-i Müslim b. el-Haccâc” adlı meşhur eserinde şunları söyler:
“Bu topluluğun kim olduklarına gelince:
Buhârî (rh.a.):
- Onlar, ilim ehlidir, demiştir.
Ahmed b. Hanbel (rh.a) de:
- Eğer bunlar, hadis ehli değilseler, kim olduklarını bilemiyorum, demiştir.
Kadı Iyâz dedi ki:
- Ahmed, ancak Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat ile hadis ehlinin mezhebi gibi itikad eden kimseler oldukları kasdetmiştir.
Derim ki: Sözü geçen bu topluluğun, mü’minlerin türleri arasında değilmiş olma ihtimali de vardır. Bunların bir kısmı kahraman savaşçılar, Bir kısmı fukaha, bir kısmı muhaddisun, bir kısmı zâhid kimseler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan kimseler, kimileri de daha başka çeşitli hayır türleri işleyen kimselerdir. Ayrıca bunların birlikte ve bir arada olmaları gerekmez. Aksine yeryüzünün çeşitli yerlerine dağınık hâlde bulunmaları da mümkündür.
Bu hadiste, açık bir mucize vardır. Çünkü bu niteleme, yüce Allah’a hamdolsun ki, Nebî (s.a.s.) zamanından bu güne kadar hâlâ devam etmektedir. Allah’ın, hadiste sözü geçen emri gelinceye kadar da devam edecektir. Ayrıca bu hadiste, icmaın hüccet oluşuna delil vardır. Bu da, icma lehine hadisten delil getirenlerin zikrettiklerinin en sahih olanıdır.” 8
Bu sahih hadisin diğer bir rivayetine bakalım! Konumuzun daha iyi anlaşılması için bu rivayeti geliş yollarından birkaç tanesini kaydedelim:
1- Umeyr ibn Amr ibn Hânî’den.
Kendisi, Muaviye’den şöyle derken işitmiştir:
- Ben, Rasulullah (s.a.s.)’den işittim. Şöyle buyuruyordu:
“Benim ümmetimden bir topluluk, Allah’ın emrini yerine getirmeye devam edecektir. Onlara yardımdan çekinenler ve onlara muhalefet edenler, bu topluluğa zarar veremeyecek, Allah’ın (kıyamet) emri onlara gelinceye kadar onlar, bu galib ve muzaffer hâl üzere olacaklardır.”9
2- Muaviye b. Ebî Süfyan (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Bu Ümmet, Allah’ın kıyamet emri zûhur edinceye kadar Allah’ın dini üzerinde hep sebât edip duracak ve kendilerine muhalefet edenler, onlara zarar vermeyecektir.”10
3- Muaviye (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“ Ümmetimden bir topluluk, Allah’ın emrini tutmakta devam edecektir. Onları aşağılayan veya muhalefet edenler, kendilerine zarar veremeyecek. Nihayet Allah’ın emri, onlar, insanlara yardım ederken gelecektir.”11
4- Muaviye b. Ebî Süfyan (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Müslümanlardan bir topluluk, kendilerine düşmanlık edenlere karşı çıkacak, tâ kıyamet gününe kadar Hakk uğruna çarpışmakta devam edeceklerdir.»12
5- Muaviye b. Ebî Süfyan (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Kıyameti ancak ümmetimden bir topluluk, insanlara galib olduğu hâlde kopacaktır. Bu topluluk, ne kendilerine yardımcı olmayanlara, ne de yardımcı olanlara bakmayacaklar(onların davranışlarına ehemmiyet vermeyecekler)dır.”13
Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ’nın kendileri için şöyle buyurduğu Rasulullah Muhammed (s.a.s.)’in Ümmeti:
“Böylece Biz sizi, insanlara şahid (ve örnek) olmanız için vasat bir ümmet kıldık. Peygamberde üzerinize şahid olsun.”14
“Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, ma’ruf (iyi ve İslâm’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz.” 15
Allah’a katıksız iman eden muvahhid bir Ümmet… İyiliği emredip kötülükten sakındıran bir ümmet… Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’yı hem akîdede, hem de ibadette, yani amelde Tevhid eden bir Ümmet… İtikadda Allah’a asla şirk koşmadıkları gibi, amelerde de asla şirk koşmayan Tevhid ümmeti… İnsanlık âlemine örnek ve önder olan bir ümmet…
İşte bu vasat ve merhamet olunmuş ümmet içinde her zaman bulunacak olan bir topluluk vardır ki, bu topluluk ehli olan muvahhid mü’minler, nesilden nesile kıyamete yakın bir zamana kadar ümmetin içinde varlığını devam ettirecektir… Kendilerine düşman olanlarla savaşacak ve hep galib geleceklerdir… Ne düşmanlarının çokluğu ve hücûmları onları durdurabilecek, ne de kedilerini yalnız bırakanların onları terk etmeleri sindirebilecektir… Onları küçümseyip aşağılamayan gayret eden muhalif güçlerin, onlara hiçbir zararı olmayacak ve onlar, yorulmadan, usanmadan hak üzere sebât edip çalışmaya devam edeceklerdir…
Çağ, hangi çağ olursa olsun, asır, hangi asır olursa olsun, yer ve mekân neresi olursa olsun, bu Tevhid erlerinin hâlinden, karakterlerinden, tavrından herhangi bir değişme olmaz… Onlar, Tevhid durağında sapasağlam durmuş, Allah yolunun yolcuları olarak ölüm otobüsünü beklemektedirler… Ölümü, katıksız iman sahibi mü’min müslümanlar olarak beklerken, bütün cehd ve gayretleri “İ›lâ-yı Kelimetullahı” içindir… Onlar, peygamberlerin yeryüzünün vârisleridirler… Devraldıkları mukaddes emaneti ve yüklendikleri mirası, son nefeslerine kadar emrolundukları gibi dosdoğru davranarak taşımaya var güçleriyle gayret etmektedirler…
Allah’ın emredip razı olduğu ve Rasulullah (s.a.s.)’in yürüyüp gittiği, ümmetine izi üzerine yürümelerini buyurduğu hak ve dosdoğru olan yolun yolcuları olan muvahhid mü’minlere şöyle buyuruyor Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ:
“Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.”16
Galib olmak ve üstünlük, iman ehli içindir… İman etmiş muvahhidler, Allah’a tam tevekkül ettikleri ve itaatleri noksansız olduğu için kendilerin de bir gevşeme olmaz ve üzüntü duymazlar…
“Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: ‘Biz, Allah’a aid(kullar)ız ve şübhesiz O’na dönücüleriz.”17
Allah’ın, yegâne Rabbleri, Melikleri ve İlâhları olduğuna katıksız iman etmiş olanlar, Allah’ın onlara velî olduğunu bilirler…
“Allah, iman edenlerin velîsi(dostu ve destekleyicisi)dir. Onları karanlıklardan nûra çıkartır.»18
Ve bilip iman ederler ki, onların yardımcısı Allah’dır ve yardımcısı Allah olan kurtuluşa ermiştir…
Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
“İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimize bir haktır.”19
Yegâne önderimiz Rasulullah (s.a.s.), Ümmetinin içinde hak üzere üstünlük sağlayan muvahhidler topluluğunun özelliklerini beyan buyurmuştur!..
Rasulullah (s.a.s.)’in bu konudaki hadislerini bazı tekrarlar ve farklarla beraber kaydediyoruz…
1- Emiru’l-mü’minin İmam Ömer ibnu’l-Hattab (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Kıyamet kopuncaya kadar ümmetimden bir topluluk, hak üzere üstünlük sağlamışlar olarak var olmaya devam edeceklerdir.”20
2- Ebu Hüreyre (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Ümmetimden bir topluluk, daima Allah Teâlâ’nın emrine bağlı kalacak (ondan kat’iyyen ayrılmayacak)tır ve kendilerine muhalefet edenler, onlara zarar veremeyecektir.”21
3- İmrân b. Husayn (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Ümmetimden bir topluluk, kendilerine düşmanlık edenlere karşı üstünlük sağlayarak hak uğrunda savaşmaya devam edeceklerdir. Nihayet onların en sonuncusu (olan topluluk) da, Mesih Deccal’ı öldürecektir.”22
4- İmrân b. Husayn (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah’ın (kıyamet) emri gelene ve İsa b. Meryem tekrar yeryüzüne inene kadar, ümmetimden hak üzere olan ve bu yolda düşmanlarına galip gelen bir topluluk her zaman var olacaktır.”23
5- Cabir b. Semura (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Bu din, kaim olmakla mutlaka devam edecektir. Onun nâmına tâ kıyamet kopuncaya kadar müslümanlardan bir topluluk çarpışacaktır.”24
6- Cabir b. Abdillah (r. anhuma)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Ümmetinden bir topluluk hak uğrunda çarpışmakta kıyamet gününe kadar yardımcı olmakta devam edecektir.” 25
7- Sevbân (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Ümmetimden bir topluluk, hakka yardımcı olmakla devam edecektir. Onlara, muhalefette bulunanlar zar vermeyecek. Nihayet Allah’ın emri, onlar bu hâldeyken gelecektir.”26
8- Sevbân (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Benim Ümmetimden hak üzerinde, düşmanlarını yener ve muhaliflerinden zarar görmez bir topluluk, Allah Azze ve Celle’nin emri (Kıyamet günü) gelinceye kadar noksan olmayacaktır.”27
9- Sevbân (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Ümmetimden bir topluluk, Allah’ın emri tahakkuk edinceye kadar bâtıla galebe çalacak hak üzere devam edecek ve onları yardımcısız bırakanlar, onlara zarar veremeyeceklerdir.”28
10- Ebu Umâme (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Ümmetimden bir topluluk, Allah’ın (Kıyamet) emri gelene kadar din yolunda düşmanlarına üstün ve baskın kalacak, geçim sıkıntısı dışında muhalif olanların onlara bir zararı dokunmayacaktır.”
Ashab:
- Ya Rasulallah, bu topluluk nerede olacak? diye sordu.
Rasulullah (s.a.s.):
“Beytu’l-Makdis ve civarında olacaklardır.” buyurdu.29
11- Mürre el-Behzî (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Ümmetimden bir topluluk, kendileriyle mücadele edenlere üstünlük sağlayarak hep hakkı savunmaya devam edeceklerdir. Bununla beraber her zaman, açların önünde duran yemek kabı, mesâbesinde olacaklardır. Onlar, bu hâlde mücadelelerini sürdürürken, Allah’ın emri gelecektir. (Kıyamet kopacaktır).”
- Ya Rasulallah, onlar, o vakit nerede olacaklar? diye sordu.
Rasulullah (s.a.s.):
“Kudüs civarında” buyurdu.30
12- Kurre b. İyâs (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“ Benim ümmetimden daima Allah Teâlâ tarafından desteklenen ve onlara yardımcı olmayan halkın zarar veremeyeceği bir topluluk kıyamet kopuncaya kadar hiç noksan olmayacaktır.”31
13- Ukbe b. Âmir (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Ümmetimden bir topluluk, düşmanlarını kahrederek, Allah’ın emri uğrunda çarpışmaya devam edeceklerdir. Onlara muhalefet edenler, kendilerine bir zarar vermeyecek. Nihayet onlar, bu hâlde iken kıyamet kendilerine gelecektir.”32
14- Ebâ İnebe el-Havlânî (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Allah Teâlâ, bu dinin mensublarını, İlâhî emirlerine itaat etme uğrunda çalıştıracak adamı, daima onların içinden çıkarır. Böyle adamı noksan etmez.”33
15- Zeyd b. Erkam (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Ümmetimden, hak üzerinde diğerlerine karşı hep üstün kalacak bir topluluk her zaman var olacaktır.”34
16- Seleme b. Nüfeyl el-Kindî (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.s.)’in yanında oturuyordum.
Bir adam:
- Ya Rasulallah, halk, atların üzerinde ki savaş araçlarını alıp onları salıverdi. Silahlarını bıraktılar ve: “Artık savaş yok. Savaş, ağırlıklarını ve silahlarını bıraktı (artık savaşa lüzum yok).” dediler.
Rasulullah (s.a.s.) yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu:
“Yalan söylüyorlar. Asıl savaş şimdi başladı. Ümmetimin içinde öyle bir topluluk olacak ki onlar, Hakk yolunda savaşacaklar. Cenâb-ı Hakk, bir kısım insanların kalblerini onlara meylettirecek ve onlar yüzünden diğerlerine rızık verecek. Kıyamet kopup, Allah’ın va’di gerçekleşinceye kadar böyledir.”35
17- Sa’d b. Ebî Vakkas (r.a.)’dan.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Garb ehli, kıyamet kopuncaya kadar hak üzere yardımcı olmakta devam edeceklerdir.”36
“Ali b. Medenî (rh.a.):
- Burada garb ehlinden kasıd, Arablardır. Garb ile kasdedilen de büyük ovadır. Çünkü çoğunlukla bu, özel olarak Arablara aid bir husustur.
Başkaları ise:
- Bundan maksad, yeryüzünün garbı (batısı)dır, demişlerdir.
Muaz:
- Onlar, Şam’dadır, demiştir.
Bir başka hadiste: “Onlar, Beytu’l-Makdis’tedir.” denilmektedir.
Bunların Şam ehli ve bunun arkasındakiler olduğu da söylenmiştir.
Kadı Iyâz (rh. a.) dedi ki:
- Garb ehli ile, güç-kuvvet, çaba ve gayret ehli kimseler olduğu da söylenmiştir. Ayrıca her bir şeyin garbı, onun sınırı demektir.”37
“Hasılı, yeryüzü kıyamete kadar cihaddan boş kalmayacaktır. Bir yerde savaş ve çarpışma bitse, başka yerde yenisi patlayacak, kıyamet yaklaşıncaya kadar bu, böyle gidecek ve Hakk yolunda mücahede eden hâlis müslümanlar bulunacaktır.”38
Her çağda, her asırda, her zaman ve her mekânda yaşayan muvahhid mü’minler, Önderimiz Rasulullah (s.a.s.)’in özelliklerini beyan buyurduğu o topluluk, yani o cemaatten olmaya gayret etmelidirler… Bu, onlar için kurtuluş ve mutluluk sebebidir!.. Kutuluş, Hakk yolunda, hak üzere devamlı olmak ve hakkın, bâtıla galib gelmesi için çalışmaktır!..
Dipnot
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İ›tisâm, B. 10, Hds. 42.
Kitabu’l-Menâkıb, B. 28, Hds. 142.
Kitabu’t-Tevhid, B. 29, Hds. 85.
Sünen-i Dârimî, Kitabu’l-Cihad, B. 39, Hds. 2437.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yıldız,
Vdğ. İst. 2014, C. 19, Sh. 645-646, Hds. 27745-27747.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’t-Tevhid, B. 29, Hds. 85.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 53, Hds. 171.
Necm, 53/3-4.
Mâide, 5/2.
Nur, 24/51.
Nur, 24/52.
İmam Muhyiddin en-Nevevî, Sahih-i Müslim Şerhi el-Minhâc, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2013, C. 8, Sh. 589-590.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Menâkıb, B. 28, Hds. 142.
Kitabu’t-Tevhid, B. 29, Hds. 86.
Not: Bu rivayette şu ziyâde yer alır: “Tâ Allah’ın emri gelin
ceye (kıyamet kopuncaya) kadar, onları hep bu doğru yol
üzerinde sabit bulacaklardır.”
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İlm, B. 14, Hds. 13.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 53, Hds. 174.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 644, Hds.
27742-27743.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid ve Menbau’l-
Fevâid, çev. Adem Yerinde, İst. 2011, C. 12, Sh. 538. Hds.
12245. Bezzâr ve Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr’den.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 53, Hds. 175.
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 1, Hds. 9.
Bakara, 2/143.
Âl-i İmrân, 3/110.
Âl-i İmrân, 3/139.
Bakara, 2/156.
Bakara, 2/257.
Rum, 30/47.
Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek Ale’s-Sahihayn, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 2013, C. 10, Sh. 697, Hds. 8438. C. 11, Sh. 260-261, Hds. 8696.
Sünen-i Dârimî, Kitabu’l-Cihad, B. 39, Hds. 2438.
Kuzâî, Şihâbü›l-Ahbâr Tercemesi, çev. Prof. Dr. Ali Yardım,
İst. 1999, Sh. 179, Hds. 585.
el-Hafız İbn Hacer el-Askalânî , Metâlibu’l-Âliye, çev. Hü
seyin Kaya, İst. 2006, C. 5, Sh. 262-263, Hds. 4417-4418.
İshâk b. Rahâveyh, Müsned, Ebu Ya’lâ el-Mensilî, Müsned
ve Ebu Davud et-Tayâlisî, Müsned’den.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, C. 12, Sh. 540,
Hds. 12249. Teberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr’den.
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 1, Hds. 7.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 511, Hds. 794-796. C. 19, Sh. 641, Hds. 27736.
Nûreddin el-Heysemî, Sahih-i İbn Hıbban Zevâidi -
Mevâridu’z-Zam’ân İlâ Zevâidi İbn Hıbbân, çev. Hasan Yıl
dız, İst. 2012, C. 2, Sh. 285, Hds. 1853.
el-Hafız İbn Hacer el-Askalânî , Metâlibu’l-Âliye, C. 5, Sh.
351-352, Hds. 4542-4543. Ebu Ya’lâ Fevâid’de, Temmâm
ve el-Kâmil’de İbn Adiyy, Tarih Dâryâ’da Abdulcebbâr.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, C. 12, Sh. 541,
Hds. 12252-12253. Bezzâr ve Teberânî, el-Mu’cemu’l-
Evsat’tan.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Cihad, B. 4, Hds. 2484.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 648, Hds.
27750.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 647, Hds. 27748.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 53, Hds. 172.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 648-650, Hds.
27751-27757.
Hâkim en-Nisâbûrî, el-Müstedrek, C. 10, Sh. 696, Hds. 8437.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, C. 12, Sh. 539,
Hds. 12246.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 53, Hds. 173.
Kitabu’l İman, B. 71, Hds. 247.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 642, Hds.
27737-27738.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 53, Hds. 170.
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 1, Hds. 10.
Kitabu’l-Fiten, B. 9, Hds. 3952.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Fiten, B. 1, Hds. 4252.
Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Fiten, B. 42, Hds. 2330.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 650-651,
Hds. 27759.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 650, Hds. 27758.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, C. 12, Sh. 539,
Hds. 12248.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, C. 12, Sh. 542, Hds. 12254. Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr’den.
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 1, Hds. 6.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 643, Hds.
27739-27741.
Nûreddin el-Heysemî, Sahih-i İbn Hıbban Zevâidi, C. 2,
Sh. 285, Hds. 1851.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 53, Hds. 176.
Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 1, Hds. 8.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 651, Hds.
27761.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 645, Hds. 27744.
Sünen-i Nesâî, Kitabu’l-Hayl, B. 1, Hds. 3544.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 53, Hds. 177.
İmam Muhyiddin en-Nevevî, Sahih-i Müslim Şerhi, C. 8, Sh. 590.
Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İst. 1983, C. 9, Sh. 141.