
Kuşkusuz bizler Allah’ın (c.c.) kuluyuz ve O’na dönücüleriz… Bu kulluğun kendine özgü sınırları ve standartları vardır… Şüphesiz kulluk köklü ve özlü bir disiplindir. Şayet kullukta kalıcı bir seviye elde etmek istiyorsak, bunun teminatı takvadır… Yani kullukta kalite kriteri takvadır…
Takva imanın kıvamıdır…
Takva şuurun şahikasıdır…
Takva vicdanın şuasıdır…
Takva insanın kalbine yerleştirilmiş ilahi bir otokontrol sistemidir… Ya da insanın toprağına ekilmiş tuba tohumudur…
Fıtratın Fatır-ı Mutlak’la sürekli temas halidir… Veya fıtratın hayatta tezahür, bilinçle tekâmül etmesidir…
İçgüdülerin egemenliğine karşı içsel bir kıyamdır…
Takva bitimsiz deruni bir sefer, aşkın bir adanmışlıktır…
Kendini Allah’tan (c.c.) başkasına kapatmak, sadece O’na odaklanmaktır…
Vikaye kökünden gelen takva, korunma ve sakınmada titizlik halidir… Sorumluluk bilinci ile korunmak… Allah’tan (c.c.) kaçarak değil, derin bir saygı ile O’na sığınarak korunmaktır…
Takva, Allah’ı (c.c.) öncelemek ve önemsemektir. O’nu sürekli gündemde tutmaktır… O’na karşı tutarlı olmaktır… Yani Allah’a (c.c.) karşı dürüst olmaktır…
İslami hayattaki ihtimam ve intibahın diğer bir ifadesi takvadır…Takva, tefekküre dayalı bir teyakkuzdur… İnandığı değerleri koruyabilme becerisi, ilkeli bir hayatta tutarlılık ve kararlılık göstergesidir… Bir de kulun kendine göz kulak olmasıdır…
Takva ruhbanlık değildir… Radikallik de değildir… Rabbanilik bağlamında Rıza-i Bari’ye bağlanmaktır… Takvayı münzevilikten, silik ve sinik bir duruştan ayrı tutmak lazım…
İslami şahsiyetin, cemaatin, ümmetin oluşumu tevhid ve takva temellidir…
Takva örtüsünü kuşanan kişi, yapı, toplum, aile, kurum, devlet korunmuştur ve kurtulmuştur…
Takva gıdası alanın basireti, feraseti, hikmeti, furkanı, burhanı, irfanı açıktır…
Adalet, ahlak, merhamet, sehavet, cesaret, metanet, iffet, izzet, hikmet hepsi takvanın semeresidir… Muttaki kalmanın hasılasıdır…
İbadetlerimiz bizi takvaya taşır… Takva ibadetlerimizi anlamlı ve geçerli kılar…
Takva olunca namaz miraçlaşır… Takvadır, orucu koruyucu kalkan kılan… Takvadır cihadı cinayetten ayrıştıran… Takvadır nifaktan, riyadan, fitne ve fesattan bizleri arındıran…
Ruhun takviyesi, nefsin tezkiyesi, kalbin tasfiyesi ancak takva ile mümkün…
Takvasız secdelerin sonucu yoktur…
Takvasız tavafların geçerliliği yoktur…
Takvasız kullukların anlamı yoktur…
Takvasız kurbanların, ihsanların, infakların israftan başka bir özelliği yoktur…
Allah (c.c.) yaptıklarımızın sayısına, hacmine, ebadına, rakamına bakmaz; sadece takvamıza bakar… Ona göre bize değer biçer… Kıymetimiz ve kalitemiz takvamızda saklıdır…
“Allah (c.c.) katında en şerefliniz en çok takvalı olanınızdır…” (Hucurat Suresi 13)
Şerefi başka yerde arama şansımız yok… İtibarın ittika dışında garantisi yok…
Erimemek, elenmemek, sisteme eklemlenmemek için takva diyoruz…
Erdem için takva… Ebed için takva… Ermek için takva…
Madem ki takva korunmaktır, bugün biz Müslümanlar nasıl korunacağız? Nelerden korunacağız? Modern zamanların literatürü ile ifade edecek olursak korunmamız gereken o kadar çok şey var ki, hangisine değinsek acaba?
Korunmak; bankalardan, borsalardan, bankerlerden… Özellikle kredi kartlarından ve ATM’lerden…
Korunmak; vitrinlerden, modalardan, markalardan ve AVM’lerden… Korunmak; futbolizmden, FB, GS, BJK, TS’den yani sarı-lacivert, sarı-kırmızı, siyah-beyaz, bordo-mavi renklerin büyüsünden korunmak… Korunmak; politik fanatizmden, ideolojik anarşizmden…
Partilere angaje olmadan yürümek…
Korunmak paraizmden; $, €, £’ye mesafeli durmak… Paralı olmak ama paracı olmamak…
Korunmak medya kumpasından… Ekranlara dönük yüzleri Kur’an’a çevirmek… Sanal dünya ile sınırlı ve sorumlu bir ilişki kurmak… Telekomünikasyonun tekelinden ve tasallutundan korunmak… GSM, SMS, WEB, E-mail, Facebook, Twitter tahakkümüne boyun eğmemek… Kontrollü ve filtrelenmiş bir ilişki ile yetinmek…
Korunmak resmî ideolojinin dayatma ve kuşatmasından… Kemalist baskılara boyun eğmemek, laikçilik diktatoryası karşısında diz çökmemek… Özü itibarı ile bize yabancı olan bu sistemin pazarı ve parçası olmamak…
Karşı cinsin kışkırtıcı bakışlarından korunmak… Flörttür, süksedir, kur yapmaktır… Sosyalite, modernite adına her türlü pespayelikten sarfı nazar etmektir…
Evet, takvanın göz kapaklarımız üzerindeki etki gücü nedir? Kulak kepçesine yankısı nasıldır? Kelime telaffuzundaki belirleyici boyutu ne kadardır? Kalp atışlarındaki rolü ne ölçüdedir?
Ve mutlaka korunmak, arzuların ağırlığından… Hevanın hakimiyetine “Hayır!” diyebilmek… Şeytana ve şeytanlaşanlara itirazımızı yüksek sesle sürdürmek…
Habire takva derken, takva üzerinden gelebilecek manipülasyona da dikkat çekmek durumundayız…
Unutmayalım ki zulüm, takva elbisesine büründüğü vakit, tarihte eşi görülmemiş vahşetlerin ve vahametlerin sebebidir artık…
Bu ümmet, muttaki görünümlü mürailerden çektiği kadar hiç kimseden çekmedi…
İçi boşaltılmış takvadan içtinap ederiz… Nefislerimizi ve nesillerimizi ise ancak ittika ile inşa edebiliriz…