15 Ocak 2025 - Çarşamba

Şu anda buradasınız: / RASULULLAH (S.A.S.)’İN MERHAMETİ VE ÜMMETİN GÖREVİ
RASULULLAH (S.A.S.)’İN MERHAMETİ VE ÜMMETİN GÖREVİ

RASULULLAH (S.A.S.)’İN MERHAMETİ VE ÜMMETİN GÖREVİ ABDULLAH DÂİ

"Biz seni, âlemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.

De ki: 'Gerçekten bana: Sizin ilâhınız yalnızca bir tek İlâh'dır, diye vahyolunuyor. Artık siz müslüman olacak mısınız?

Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: 'Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdid edildiğiniz (sorgu ve azab günü) yakın mı, uzak mı bilemem."1

Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet etti.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Ey insanlar, ben ancak hediye olarak verilmiş bir rahmetim."2

Yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ böyle buyurdu ve hayat önderimiz Rasulullah (s.a.s.), kendisini böyle tanıttı...

Rasulullah Muhammed (s.a.s.), en son Nebî ve en son Rasul'dur... O, Âlemlerin Rabbi Allah Azze ve Celle tarafından âlemler için bir rahmet olarak gönderilmiş ve tebliğ vazifesini hakkıyla yerine getirerek, Allah'ın kullarını, Allah'a davet etmiş, onlara hîdayet rehberi olmuştur...

Ebu Hüreyre (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):

"Ben bir rahmet ve hidayet rehberiyim."3

Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor:

-Ya Rasulullah, müşriklerin aleyhine duâ et! denildi.

Rasulullah (s.a.s.):

"Ben, lânetçi olarak gönderilmedim! Ben, ancak ve ancak rahmet olarak gönderildim!" buyurdu.4

İbn Abbas (r.anhuma):

"Biz seni, âlemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik."(Enbiya, 21/107) ayetiyle ilgili olarak şöyle der:

- Rasulullah (s.a.s.), kendisine tabi olanlar için hem dünyada, hem de ahîrette rahmet vesilesi olmuştur. Kendisine tabi olmayanlar ise, (yine O'nun âlemler için rahmet oluş hürmetine) geçmiş milletlerin başına gelmiş olan hasf (yerin dibine geçme), mesh (sûreti, hayvan sûretine dönüştürülme) ve Kazf (başına taş yağdırma) gibi azablardan muaf tutulmuştur.5

Rabbimiz Allah şöyle buyurdu:

"Oysa sen içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azablandıracak değildir. Ve onlar, bağışlanma dileneceklerken de, Allah onları azablandıracak değildir."6

Rasulullah (s.a.s.) ile gönderilen İslâm Dini, Kitabıyla ve Sünnetiyle hem dünyada rahmet, hem de ahirette!.. Dünyada başta insanlar olmak üzere bütün yaratılmış varlıklar için, yani hayvanlar, bitkiler, dağlar, ovalar, akar sular ve denizler için rahmettir... Çünkü her varlığın fıtratına uygun muameleyi emretmektedir... Gerçek adâlet budur! Zulüm ise, varlıklara, fıtratlarına aykırı muamele etmektir!..

Âlemler için rahmet olarak gönderilen Rasulullah (s.a.s.) başta, Nübüvvetîne ve Risâletine katıksız iman edip, kendisine vahyedileni şübhesiz tasdik eden ümmeti için rahmettir...

Kendisinden başka hüküm koyucu hak ilâh olmayan Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:

"Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir Peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur.(ki O,) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar, apaçık bir sapıklık içindeydiler."7

Katâde (rh.a.), bu ayeti açıklarken şöyle der:

- İçlerinde bir Peygamber gönderilmesi, kendilerinden herhangi bir istek ve taleb olamadan bu ümmete verilen büyük bir lütuftur. Yüce Allah, kendisini, ümmetini karanlıklardan aydınlığa çıkaran, doğru yola ileten bir rahmet peygamberi kılmıştır. Yüce Allah O'nu, bilmeyen bir kavme gönderip bilmeleri gerekenleri öğretti. Ahlâktan nâsibi olmayan bir kavme gönderdi, onları edebli ve ahlâklı kıldı.8

Rasulullah (s.a.s.) Ümmetine, Allah'ın vahyettiği ayetlerini okuyup, onların dosdoğru yol üzere yürümelerini sağlamakta, Kitabı ve hikmeti öğretmekle salih amel işlemelerini gerçekleştirmekte ve katıksız iman ile kalblerini tertemiz etmektedir... İşte bu, Rabbimiz Allah'ın büyük bir lütfu ve Ümmete rahmetidir...

Rasulullah (s.a.s.), ümmetine pek düşkün olduğu için, onların asla sıkıntıya düşmelerine gönlü razı olmaz, onların üzülmelerini istemez...

Rabbimiz Allah, Rasulullah (s.a.s.)'in bu vasfını şu şekilde beyan buyurur:

"Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O'nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir Rasul gelmiştir."9

Rasulullah (s.a.s.)'e katıksız iman edip itaat edenler için ise şöyle buyurur Rabbimiz Allah:

"Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmî haber getirici (Nebî) olan Rasul'e uyarlar. O, onlara ma'rufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor. Temiz şeyleri helâl, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerindeki zincirleri indiriyor. O'na inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve O'nunla birlikte indirilen nûru izleyenler, işte kurtuluşa erenler bunlardır."10

Ümmetine karşı düşkünlüğünü ve rahmet oluşunu, O'nun iman ve cihad mektebinde yetişen en hayırlı neslin hayırlı ferdleri olan Ashabı (Allah, cümlesinden razı olsun) şöyle anlatıyorlar:

1- Ebu Said el-Hudrî (r.a.)'ın bildirdiğine göre Rasulullah (s.a.s.), sabahlayana kadar (namazda) bir ayeti tekrar ederek okumuştu.11

2- Kudâme b. Abdullah'ın bildirdine göre, Ebu Zerr'in:

- Rasulullah (s.a.s.), gece boyunca (namazda) bir ayeti tekrar edip durdu, dediğini işitmiştir.12

3- Ebu Zerr (r.a.) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s.), (bir gece) sabah oluncaya kadar namazda bir ayeti tekrarladı. Ayet de şudur:

"Eğer onları azablandırırsan, şübhesiz onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şübhesiz Azîz olan, Hâkim olan Sensin Sen."(Mâide, 5/118) 13

4) Ebu Zerr (r.a.) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.s.), (bir gece) sabah oluncaya kadar namazda: "Eğer onları azablandırırsan, şübhesiz onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şübhesiz Azîz olan, Hakim olan Sensin Sen."(Mâide, 5/118) ayetini tekrarlayıp durdu. Onunla rükûya varıp, onunla secde etti. Sabahladığı zaman kendisine:

“Ya Rasulallah, sabahlayana kadar hep bu ayeti okudun. Onunla rükûya varıp, onunla secde ettin, dedim.

(Rasulullah:)

"Rabbimden ümmetim için şefaat diledim. Rabbim de şefaat etmemi kabul buyurdu.

Şefaatim, Allah'a şirk koşmayan her kişiye yetişecektir inşaallah!"karşılığını verdi.14

5- Kudâme b. Abdullah bildiriyor.

Cesre bint Decâce, Umre için yola çıktı ve Rebeze denilen yere ulaştı. Orada, Ebu Zerr'in şöyle anlattığını duydu:

- Rasulullah (s.a.s.), bir gece kalkıp halka yatsı namazını kıldırdı. Sonra Ashabından bazı kişiler, Mescidde kalıp namaz kılmaya başladı. Rasulullah (s.a.s.), onların mescidde kalıp namaz kıldıklarını görünce, odasına çekildi. Ancak onların mescîdi boşalttığını görünce tekrar yerine döndü ve namaz kılmaya başladı. Ben de gelip arkasında durdum. Sağında durmam için bana işaret etti. Bunun üzerine ben de sağında durdum. Sonra İbn Mes'ud gelip ikimizin arkasında durdu. O'na da solunda durması için işaret etti. Bunun üzerine O da solunda durdu.

Üçümüzden her biri kendi başına namaz kılıyor ve Kur'ân'dan dilediği yeri okuyordu.

Rasulullah (s.a.s.), sabah namazını kılana kadar, bir ayeti tekrar tekrar okumaya başladı.

Sabahladığımız zaman, Abdullah b. Mes'ud'a:

- Dün gece niye öyle yaptığını sor! diye işaret ettim.

İbn Mes'ud, eliyle:

- Kendisi bana anlatmadıkça, ben sormam, dedi.

Bunun üzerine ben:

- Anam-babam sana fedâ olsun! Kur'ân'ı bildiğin hâlde bütün gece bir ayeti mi tekrar edip durdun? Bunu, bizden biri yapsaydı, onu ayıplardık, dedim.

(Rasulullah:)

"Ümmetim için duâ ettim." buyurdu.

Ben:

- Duâna ne cevap verildi? diye sordum.

(Rasulullah:)

"Duâma öyle bir cevap verildi ki, çok kişi ona bir defa muttali olsa namazı terk ederdi."buyurdu.

(Ben:)

- İnsanlara bu müjdeyi vereyim mi? dedim.

(Rasulullah:)

"Olur ver."Karşılığını verdi.

Ben, daha bir taş atımı gitmemiştim ki, Ömer:

- Ya Rasulallah, eğer bu haberi insanlara bildirecek olursan, ibadeti terk ederler, dedi.

Ravî ekledi:

Rasulullah (s.a.s.), Ebu Zerr'e:

"Geri dön!" diye seslendi.

Ebu Zerr, geri döndü.

Rasulullah (s.a.s.), gece boyunca:

"Eğer onları azablandırırsan, şübhesiz onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şübhesiz Azîz olan, Hâkim olan Sensin, Sen."(Mâide,5/118) ayetini okumuştu.15

6- Abdullah b. Amr b. Âs(r.a.)'dan.

Rasulullah (s.a.s.), Allah Azze ve Celle'nin İbrahim (a.s.) hakkındaki şu ayetini okumuş:

"Rabbim, gercekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o, bendendir."(İbrahim, 14/36.)

İsa (a.s.) hakkında:

"Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şübhesiz

Azîz olan, Hâkim olan Sensin Sen."(Mâide, 5/118) ayetini okuyarak ellerini kaldırmış ve:

"Ya Rabbi, ümmetim, ümmetim."duâ etmiş ve ağlamış.

Bunun üzerine Allah Azze ve Celle:

"Ya Cibrîl, Muhammed'e git! O'na, niye ağlıyorsun, diye sor. Rabbin, O'nun ne ağladığını pekalâ bilir ya!"buyurmuş.

Cibrîl (a.s.) da, O'na gelerek sormuş. Rasulullah(s.a.s.), kendisinin ne söylediğini, O'na haber vermiş. Hâlbuki Allah, O'nun ne söylediğini pekâlâ bilir.

Nihayet Allah:

"Ya Cibrîl, git Muhammed'e şunu söyle:

Biz Seni, ümmetin hakkında razı edeceğiz ve seni üzmeyeceğiz!"buyurmuş.16

Ümmetine bu kadar düşkün ve onlar için bir rahmet olan Rasulullah (s.a.s.), ümmetin kurtuluşu için bütün imkânları seferber etmiş, dünyada izzet ve ahirette cennet ehli olmalarını sağlamak gayesiyle bütün gayreti sarfetmiştir... O (s.a.s.), gereken tebliğini yapmış, nasihat etmiş, emrolunduğu gibi dosdoğru davranmış, ümmetine hakkı öğretmiş, onları hak üzere eğitmiş, Allah'ın yardımı ve lütfuyla hakkın bâtıla galib gelmesini sağlamıştır... Bütün ümmet buna şahiddir...

Ümmetine tertemiz ve bembeyaz bir şerîat getiren Rasulullah Muhammed (s.a.s.), onları gecesi, gündüzü kadar apaydınlık olan bir din üzerinde bırakmıştır!..

Cabir b. Abdullah (r.anhuma) anlatıyor:

Ömer ibnu'l-Hattab, Ehl-i Kitab'dan birilerinden aldığı bir yazıyı getirip Rasulullah (s.a.s.)'e okudu.

Rasulullah (s.a.s.), bunu duyunca öfkelendi ve şöyle buyurdu:

"Ey İbnu'l- Hattab, siz de mi onlar gibi şaşkınsınız! Canım elinde olana yemin olsun ki, size tertemiz ve bembeyaz olan bir şeriat getirdim!"17

Irbâd b. Sarîye (r.a.)'dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Ben sizi, gecesi, gündüzü gibi apaydın olan (en küçük bir şüpheyi kabul etmeyen gayet açık) bir din üzerinde bıraktım. Benden sonra ancak helâk olanlar, o dinden (başka yönlere) saparlar."18

Ümmetine karşı bu kadar şefkatli ve merhametli olan hidayet rehberimiz Rasulullah (s.a.s.)'e karşı ümmetin görevleri nelerdir? Vasat ümmetin kadın olsun, erkek olsun her muvahhîd mü'mîn müslüman ferdinin yegâne önderleri Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'e karşı, üzerlerine ânın vâcibi olan görevlerinden en önemli olanlarını hatırlatalım!..

1- Rasulullah(s.a.s.)'e İman Etmek

Yegâne Rabbimiz Allah Teâlâ, kendisine iman eden kullarına, en son Nebî ve en son Rasul kıldığı Rasulullah Muhammed (s.a.s.)'e iman etmeyi emrediyor ve şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler, Allah'dan sakınıp korkun ve O'nun Rasulüne iman edin, size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size, kendisiyle yürüyeceğiniz bir nûr kılsın ve size mağfiret etsin. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."19

"Şu hâlde Allah'a, O'nun Rasulüne ve indirdiğimiz nûr (Kur'ân)’a iman edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır."20

"De ki: 'Ey insanlar, ben Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir Rasuluyum. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka İlâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve ümmî peygamber olan Rasulüne iman edin. O da, Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. O'na iman edin ki, hidayete ermiş olursunuz."21

"Mü'min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah'a ve Rasulüne iman ettiler, sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık olanların tâ kendileridir."22

"Ey iman edenler, Allah'a, Rasulüne, Rasulüne indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, Rasullerini ve ahiret gününü inkâr ederse, şübhesiz uzak bir sapıklıkla sapmıştır."23

"Kim Allah'a ve Rasulüne iman etmezse, (bilsin ki) gerçekten Biz, kâfirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır."24

"Allah'ı ve Rasullerini (tanımayıp) inkâr eden, Allah ile Rasullerinin arasını açmak isteyen, 'bazısına inanırız, bazısını tanımayız' diyen ve bu ikisi arasında bir yol tutturmak isteyenler,

İşte bunlar, gerçekten kâfir olanlardır. Kâfirlere aşağılatıcı bir azab hazırlanmışdır.

Allah'a ve Rasulüne inananlar ve onlardan hiç biri arasında ayrım yapmayanlar, işte onlara ecirleri verilecektir. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir."25

Ubâde ibnu's-Sâmit (r.a.) rivayet eder.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Her kim ortağı olmayan bir tek Allah'dan başka ilâh olmadığına Muhammed'in O'nun kulu ve Rasulü olduğuna, yine İsa'nın da Allah'ın kulu, kadın kulunun oğlu ve Meryem'e ilkâ ettiği kelimesi ve Allah'dan bir ruh olduğuna, cennetin hak, cehennemin de hak olduğuna şehadet ederim derse, Allah onu, cennetin sekiz kapısından hangisini dilerse, ondan cennete koyar."26

2- Rasulullah (s.a.s.)'e İtaat Etmek

Rasulullah (s.a.s.)'e itaat konusunda şöyle buyurur yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Azze ve Celle:

"Eğer mü'min iseniz Allah'dan korkup sakının, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Rasulüne itaat edin."27

"Kim Rasul'e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur."28

"Allah'a ve Rasulüne itaat edin ki, merhamet olunasınız."29

"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin ve Rasul'e itaat edin."30

"De ki: 'Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.'

De ki: ' Allah'a ve Rasulüne itaat edin.' Eğer yüz çevirirlerse, şübhesiz Allah, kâfirleri sevmez."31

"Dosdoğru namaz kılın, zekatı verin ve Rasul'e itaat edin. Umulur ki rahmete kavuşturulmuş olursunuz."32

"Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse, artık O, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur."33

"Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse ve Allah'dan korkup O'ndan sakınırsa, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır."34

Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet eder.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Her kim bana itaat ederse, Allah'a itaat etmiştir. Her kim bana isyan ederse, Allah'a isyan etmiştir."35

3- Rasulullah (s.a.s.)'i Sevmek

Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

"Peygamber, mü'minler için kendi nefislerinden daha evlâdır ve O'nun zevceleri de onların anneleridir."36

Ebu Hüreyre (r.a.)'ın rivayetiyle şöyle buyurur Rasulullah (s.a.s.):

"Her bir mü'mine ben, muhakkak dünya ve ahiret işlerinde daha yakınımdır. İsterseniz (delil olarak) şu ayeti okuyunuz:

'Peygamber, mü'minler için kendi nefislerinden daha evlâdır."(Ahzab,33/6)37

Hayat örneğimiz Rasulullah (s.a.s.), kadın olsun, erkek olsun ümmetinden her ferd için kendi canından evlâ olup, O'nun sevgisinin kalbi ihatâ etmesi muvahhid mü'minlerin imanlarının gereğidir. Muvahhid mü'minler, Rasulullah (s.a.s.)'i canlarından daha çok severler... Allah ve Rasulünün sevgisini her şeyden üstün tutar ve hiçbir şeye değişmezler...

Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"De ki: 'Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'dan, O'nun Rasulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez."38

Ebu Rezîn el-Ukaylî (r.a.)'dan.

Rasulullah (s.a.s.)'e:

- Ya Rasulullah, iman nedir? diye sordu.

O, şöyle buyurdu:

"Allah'dan başka ilâh olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna, Muhammed'in O'nun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet etmen, Allah ve Rasulünü, geriye kalan tüm şeylerden daha fazla sevmen......"39

Enes b. Mâlik (r.a.)'dan.

Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

"Hiçbiriniz ben ona, babasından da evlâdından da, bütün insanlardan da sevgili olmadıkça (kemâliyle) iman etmiş olmaz."40

Rasulullah (s.a.s.)'ın Nübüvvetine ve Risâletine katıksız iman eden muvahhid mü'minler, O'na itaat etmede tam teslim olmuş ve O'nu canlarından da daha çok sevmiş şahsiyetler, O'nun miras olarak bıraktığı "Allah'ın Kitabı ve Nebîsinin Sünneti" ne bütün güçleriyle sarılıp gereğini yaşamaya çalışan izzet sahibi şahsiyetlerdir... Rabbleri Allah'ın ve önderleri Rasulullah (s.a.s.)'in onların üzerindeki haklarını, emrolundukları gibi davranarak gereğini tam olarak yerine getirmeye bütün imkânlarıyla gayret ederler...

Hayat düstûrumuz Kur'ân-ı Kerim'i ve onun hayata uygulanışı olan Rasulullah (s.a.s.)'in Sünneti'ni, yeniden hayata hakim kılmak cehd ve gayretini gündeme getirip canlı tutmaya çalışan muvahhid mü'minler, üzerlerine düşeni hakkıyla yerine getirdikleri zaman şu müjde ile sevinir ve mutlu olurlar:

"Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz."41

Enbiya, 21/107-108.

Hâkim en- Nîsâbûrî, el- Müstedrek Ale’s- Sahihayn, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst 2013, C. 1,Sh. 278-279, Hds.107.

Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.3,Hds.15.

Taberânî, Mu’cemu’s- Sağir, Çev. İsmail Mutlu, İst.1996,

C.1, Sh.267 Hds.178.

Kuzâî, Şihabu’l- Ahbâr Tercümesi, Çev. Prof. Dr. Ali Yardım.

 İst. 1999, Sh.215, Hds.727.

Celâleddin es- Suyutî, ed- Dürrü’l – Mensûr, Çev. Hüseyin Yıldız, İst.2012, C.10, Sh.403. Beyhakî’nin “Delâil” inden.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l – Birri ve’s-Sılâ, B. 24, Hds. 87.

Celâleddin es-Suyutî, A.g.e. C. 10, Sh. 403. Abd b.

Humeyd’den.

Nûreddin el – Heysemî, Mecmau’z – Zevâid, Çev. Adem Yerinde, İst. 2011, C.11, Sh. 488, Hbr. 11180. Taberânî, el- Mu’cemu’l – Kebîr’den.

Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr et – Taberî, Taberî Tefsiri,

Çev. Hasan Karakaya – Kerim Aytekin, İst.1996, C.5, Sh.557.

Celâleddin es-Suyutî, A.g.e. C. 10, Sh. 402. İbn Ebî Hâtim,

İbn Merdûye’den, Beyhâkî, Delâil’den.

Enfal, 8/33.

Âl – i İmrân, 3/164. Cuma, 62/2.

Celâleddin es – Suyutî, A.g.e. C.4 , Sh. 110.

Tevbe,9/128.

A’râf,7/157.

İmam Ahmed b. Hanbel , Müsned, Çev.Hüseyin Yıldız, Vdğ. İst.2014, C.4, Sh. 116, Hbr.4718,

Nûreddin el – Heysemî, Mecmau’z – Zevâid, C. 4, Sh.207,

Hbr. 3646.

İmam Ahmed b. Hanbel , Müsned,C.4,Sh.120, Hbr.4726.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu İkâmetu’s-Salâ, B.179, Hbr.1350.

Sünen-i Nesâî, Kitabu’l-İftitâh, B. 79, Hbr.1010.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, Sh.118, Hbr.

4723,C.14, Sh.640, Hbr. 21493.

Hâkim en-Nîsâbûrî ,el-Müstedrek, C.2, Sh.254, Hbr.914,

İmam Nesâî, es-Sünenü’l- Kübrâ, çev. Yaşar Güngör, İst.

2011, C. 2, Sh. 54, Hbr. 1084. C. 10, Sh. 166, Hbr. 11096.

İbn Ebî Şeybe, Musannef, çev. Yaşar Güngör – Hüseyin

Yıldız, İst. 2010, C. 4, Sh. 114, Hbr. 8454.

Beyhakî, Şuabu’l-İman, çev. Hüseyin Yıldız, Vdğ. İst. 2015,

C. 2, Sh. 34, Hbr. 757. C. 3, Sh. 68-69, Hbr. 1879.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 4, Sh. 117-118, Hds. 4722.

İbn Ebî Şeybe, Musannef, C. 13, Sh. 195, Hds. 32427.

 Beyhakî, Şuabu’l-İman, C. 69, Hds. 1880.

et-Taberî, A.g.e. C. 3, Sh. 458-459.

Celâleddin es-Suyutî, A.g.e. C. 5, Sh. 556. İbn Merdûye’den.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 4, Sh. 119, Hds. 4724.

Nûreddîn el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, C. 4, Sh. 206-

207, Hds. 3645. Bezzâr’dan.

Celâleddin es-Suyutî, A.g.e. C. 5, Sh. 558. İbn Merdûye’den.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman, B. 87, Hds. 346.

İmam Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, C. 10, Sh. 248, Hds.

11205.

Beyhakî, Şuabu’l-İman, C. 1, Hds. 320-321, Hds. 299.

İbn Ebi’d-Dünyâ, İbn Ebi’d-Dünyâ Külliyatı – Hadislerle

Allah Hakkında Hüsnüzan Beslemek, çev. Ülker Aytekin,

İst. 2013, C. 9, Sh. 458, Hds. 62.

Celâleddin es-Suyutî, A.g.e. C. 5, Sh. 557. İbn Ebî Hâtim,

İbn Ebî Hibbân ve Taberânî’den.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 475, Hds. 718.

Beyhâkî, Şuabu’l-İman, C. 1, Sh. 24, Hds. 175.

 Nûreddîn el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, C. 1, Sh. 474,

Hds. 808. Ebu Ya’lâ ve Bezzâr’dan.

Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 6, Hds. 43.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 513, Hds. 798.

Hadid, 57/28.

Teğabün, 64/8.

A’râf, 7/158.

Hucurat, 49/15.

Nisa, 4/136.

Fetih, 48/13.

2Nisa, 4/150-152.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman, B. 10, Hds. 46.

Sahih-i Buhârî, Kitabu’l- Enbiyâ, B. 49, Hds. 106.

Enfal, 8/1.

Nisa, 4/80.

Âl-i İmrân, 3/132.

Nisa, 4/59. Enfal, 8/20.

Âl-i İmrân, 3/31-32.

Nûr, 24/56.

Ahzab, 33/71.

Nûr, 24/52.

Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Ahkâm, B. 1, Hds. 1.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İmâre, B. 8, Hds. 32-33.

Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 1, Hds. 3.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 19, Sh. 299-301, Hds.

27198 -27204.

İmam Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, C. 8, Sh. 115, Hds. 8674.

Ahzab, 33/6.

Sahih-i Buhârî ,Kitabun Fi’l-İstikrâz, B. 12, Hds. 15.

  Kitabu’l-Kefâle, B. 5, Hds. 7.

Sünen-i Tirmizî, Kitabu’l-Cenâiz, B. 69, Hds. 1076.

Sünen-i Nesâî, Kitabu’l-Cenâiz, B. 67, Hds. 1963 – 1964.

Sünen-i İbn Mace, Kitabu’s-Sadaka, B. 13, Hds. 2415.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 11, Sh. 232, Hds.

15904. Sh. 238, Hds. 15918.

Tevbe, 9/24.

İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, Sh. 189, Hds. 185.

Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İman, B. 7, Hds. 8.

Sahih-i Müslim, Kitabu’l-İman, B. 16, Hds. 70.

Sünen-i Nesâî, Kitabu’l-İman, B. 19, Hds. 4980 – 4985.

Sünen-i İbn Mace, Mukaddime, B. 9, Hds. 67.

41) Âl-i İmrân, 3/139.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul