
Gizli İlim/Ezoterizm
Ezoterizm (içrekçilik), bilgi ve kuralların halka açıklanmayarak kapalı bir topluluk içinde, sadece belli niteliklere sahip müritlere aşama aşama verildiği doktrindir.
Ezoterik (içrek) bilgi, felsefî bir kavram olarak “belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen, yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti)” demektir.1 Başka bir ifadeyle, bir inancın, dışa kapalı sadece sırra ve gizli bilgiye ermiş olanlara açıklanan yönüdür.
Ezoterik bilgiler, akla ve ilme aykırı, bazen de efsanevî unsurlar içerir. Bu nedenle onun açıktan yayılma şansı yoktur. Bu nedenle, inisiyasyon (initiation, seyr u sülûk) yoluyla yayılır. İnisiyasyon, hakikate bîgane dışarıdaki kimsenin, ezoterik topluluğun üyesi hâline getirilmesi, eğitilerek ruhî olgunluğa ulaştırılması ve ezoterik bilgiyle aydınlatılmasıdır. Burada yüz yüze rehberlik yoluyla, bir kişinin çeşitli imtihanlardan geçirilerek yetiştirilmesi, bilgilerin bir dereceler silsilesi içinde verilmesi söz konusudur.
Temel iddia, hakikat bilgisinin sıradan insanların bilebildiği bilgilerden çok farklı olduğudur. Buna göre, sıradan insanlar bu bilgileri kavrayamaz, akılları karışır, ruh sağlığı bozulur. Bu bilgileri anlayanların da kötüye kullanma, halkı yanlış yola sevk etme riski vardır. Bu nedenle hakikati sıradan insanlardan gizlemek gerekir. Sırlar, sadece inanç, bağlılık ve ruhen hazır oluş durumuna göre, onu öğrenmeye ehil hâle gelen kişilere açılır. Değerini bilmeyecek olanlarla bu bilgi paylaşılamaz.
Mistisizmde de zahirî bilgilerin ötesinde daha derin hakikatler vardır. Dinî nasların zahiri manalarının yanında, onlardan daha önemli batınî manalar bulunur. Ancak, bunlar, dar bir zümrede gizli tutulan sırlar değildir. Ezoterizmde ise bu bilgiler gizlidir, ehli olmayanlardan saklanmalıdır. Ehli olmayana bu bilgileri açıklamak en büyük yasaklardandır.2
Okultizm, bilginin gizliliğini, ezoterizm ise bilginin ehil olmayanlardan gizlenmesini ifade eder. Gelecek gibi gizli bilgilere büyü, fal, gibi yollarla ulaşılabileceği düşüncesi, okultizmdir. Ezoterizm ise bir öğretinin sadık müridi olanlara aşama aşama seviyelerine göre aşılanacak gizli bilgilerin varlığını kabul eder, bunları başkalarına asla açmamayı emreder.
Ezoterik gruplar, herkesi iç halkaya almazlar, onlar,
1- Mensubu olmayanlara kimselere açıkladıkları öğretiler.
2- Bir de bundan oldukça farklı olarak mensuplarına öğrettikleri, özel-gizli öğretilere sahiptir. Bu nedenle gizli örgüt görünümü arz ederler.
Ezoterik grupların özelliği, mahremin de mahremi olmasıdır. Bu gruplara giren kimse, aslında nereye gittiği bilinmeyen karanlık bir tünele girmiş gibidir. Dolayısıyla öz aklını bırakarak, bilincini başkalarına devreder. Sırlara vakıf olduğunda, aslında tüm bu sırlara esir olmuş durumdadır.3
Bilgi, güçtür. Özel bilgilerle donatıldığı iddiasını başkalarına empoze etmek de onlar üzerinde nüfuz ve hâkimiyet kurmanın basmağıdır. Ezoterik akımlar, gizli bir ilimden söz etmek ve hakikati sırra dönüştürmek suretiyle, bunları tartışmaya kapatmaktadırlar. Onu kendi elinde tutmakla da halk içindeki üstün konumunu sürdürmektedirler. Kendilerinin sahip olduğunu iddia ettikleri sırların olması, insanların hakikati bilmek için onlara sorgusuz-sualsiz bağlanmasını, onlarda vehmettiği olağanüstü güçlere psikolojik olarak teslim olmasını sağlamıştır. Bu nedenle, gizli ilim daima istismara açık olduğu gibi, bir inanç topluluğu içinde yalnızca belli bir yere gelmiş olanlara verilen bilgilerin olması ve sırrı fâş etmenin temel yasaklardan sayılması, topluluğu da karanlık yapar.
İslam Açısından İlmi Gizlemek
Kur’an’da din konusunda zorlama değil aklen ikna, iradi ve samimi olarak inanmanın esas olduğu bildirilirken, doğruluğun eğrilikten ayrışarak apaçık oluşu vurgulanır. Çünkü Hakikati ikrar ya da inkâr iradesi, bizzat hakikatin açıklığıyla belirginleşir:
“Dinde zorlama yoktur, doğruluk eğrilikten ayrışıp apaçık olmuştur”4
Dolayısıyla İslam’da, dinî hakikatler apaçıktır ve insanlardan gizlenen dinî sırlar yoktur. Kur’an’a göre hak yol, delille ve delilin açıklığıyla bilinir.5 Kur’an, delildir. Kur’an’ın delil üzerindeki vurgusundan da insanın delil arayışına gitmesi gerektiği sonucu çıkartılabilir. Hristiyan fideistlerede görülen “bilmek için inanıyorum” söylemi de ezoterik akımlarda görülen müridi eğitim ve deneme sürecinden geçirdikten sonra bilgiyi ancak enjekte yoluyla verme doğru bir yol değildir.
Kur’an, âlimlere toplumu uyarma görevi verirken, ilmin rotasını halktan gizlenme değil onlara doğru yayılma şeklinde çizer:
“...Onların her kesiminde bir grup dini anlamada derinleşmek ve kavimleri savaştan döndüğünde onları uyarmak için geride kalmalıdır”6
Âlimlerin toplumu uyarma ve eğitme görevi, ilim ve düşüncenin, elit bir grupta mahsur kalmamasını sağlar.
Gerek bir nassı te’vîl ederken gerekse bir konuda görüş açıklarken Allah adına hareket edilmesi rablik taslama anlamına gelir. Allah adına hareket etme iddiasındaki biri(leri) tarafından verilen hükümlerin sorgulanmadan; konuşan kimsenin statüsünden dolayı doğru ve dinî değeri haiz sayılması da onu rableştirmek demektir. İnsan için varoluşsal bir sorun olan akide konusunda bir başkasını taklit, şirkin eşiği sayılmıştır.7
Hadis, kelam ve fıkıh bilginleri, dile, kelime ve kavramlara aktarılabilen, kitaplardan öğrenilebilen, herkese açık ilimden söz ederken, İslam dünyasında bazı gruplar, dile aktarılamayan veya sır olarak tutulması gereken gizli bilgilerden söz etmişlerdir. Oysaki, kelime ve kavramlarla ifade edilemeyen şey, “bilgi” değildir. Bilginin gizli tutulması da ilim ve fikir dünyası için değil gizli servislere ve gizli örgütlere mahsustur. Her insanın sorumlu/mükellef olduğu bir konuda (ilahî imtihan ve insanın yaşama gayesi) bilginin, herkese açıklanmaması gereken bir sır olması, imtihan kavramının kuşatıcılığı ve vahyin cihan-şümul oluşuyla uyuşmamaktadır.
Bilgi, açık ve ulaşılabilir olursa, rolünü oynar ve insanları doğruya ulaştırır.
Kaynak
Ardoğan, Recep, “Gizli İlim ve Batınî Te’vil İddiaları”, Günümüz Kelam Problemleri, ed. R. Ardoğan, Ekin Yay., İst. 2017, 398-401.
TDK Büyük Türkçe Sözlük
Tasavvufta, esas itibariyle ezoterizm olmamakla birlikte, yaşanan ve tecrübe edilen hâllerin anlatılamaması söz konusudur. Dolayısıyla bu noktada ortaya çıkan bilişsellik ve şuur, sahibine özgüdür. Bu noktaya erenler, marifet ve muhabbetin zevkine varanlar birbirini anlar, ama tecrübe ettikleri şeyleri doğrudan dile getirme imkânları yoktur.
Bunun dışındaki tasavvufî bilgiler ise, bazen ancak ehli
tarafından anlaşılabileceği söylenmekle birlikte, toplum
dan gizlenen bilgiler değildir, aksine kitaplara aktarılmıştır.
Ağacın meyveleri henüz ortaya çıkmamışken satılması İslam nazarında geçersizdir. Çünkü, ağacın meyve verip vermeyeceği bile belirsizdir. Ezoterik topluluklar ise, insanın varoluşunu ve geleceği gibi hayatî bir konuda, bilinmezlik içindedir. Böyle bir belirsizliğe atılmanın makul bir yanı yoktur.
Bakara 2/256.
Bedir Savaşı’nı konu edinen bir ayet de delilin esas olduğuna işaret etmektedir:
“... ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille ya
şasın …” Enfâl 8/42.
Tevbe 9/122.
İbn Teymiyye’ye göre, taklit, asgarî şirki (şirkün esğar) içerir. Kitabu’l-İman, Mısır, 1325, 28.