
Vuslat Dergisi 200. sayısına ulaşıyor bu sayısı ile. Bir dergi için 200. sayıya ulaşmak kolay değil elbette. Bugüne ne çilelerle, sıkıntılarla gelindi; bunu en çok dergiye emek verenler, yönetenler biliyor. Sadece teknik ve maddi zorluklar değil dergide söz hakkı olanların ve emeği olanların çok küçük bile olsa fikri farklılıkları ve ayrı düşünmeleri de ciddi problemler, sıkıntılar doğurabilmektedir.
Elbette ki fikrin, düşünmenin, inancın yoğurduğu bir dergide fikir farklılıkları yönetiminden yazarına kadar görülecektir, hatta görülmelidir de. Esas eksende, Rabbimizin bizi gönderdiği bu imtihan diliminde O’na yaraşır güzel bir mü’min olabilme temelinde bir olduktan sonra; aynı sevdaya gönül vermiş mü’minlerin birbirleri ile ihtilafa düşmeyeceklerini sanmak pratiği hesaba hiç katmamak anlamına gelecektir. En büyük hataları pratiği hesaba katmayanlar ile pratiklere fazla teslim olanların yapmakta olduğuna şahit olarak geçiyor hayatımız.
Vuslat Dergisinin yönetiminde ilk çıktığı günden bugüne zaman zaman farklılaşmalar, değişmeler gördük. Her değişimle derginin üslubunda da kimi değişimler yaşandı. Ben en az üç dönemini hatırlıyorum derginin.
Pozitivist itikatların bombardımanı altında tarumar olduğumuz bu çağda Vuslat’ın ve tüm dergilerimizin imanı, mü’min ahlakını üzerinde et ve tırnak gibi güzel ve tabii bir şekilde taşıyan çağımızdan öncü, önemli Müslüman alim, arif, mütefekkir, sanatçı, mücahid, toplum önderleri sayfalarından güçlü bir şekilde, yoğun bir şekilde okurlarına taşımalarını diliyorum. Bunu diliyorum zira; onları güzel olarak sunmak kavramları sunmaktan, soyut ve yaşanamazmış, hayata geçirilemezmiş gibi gelen iman, İslam değerlerimizi sunmaktan daha tesirli olacaktır.
Öte yandan yayıncılık faaliyetinin şöyle algılanılmasının da büyük bir zaaf olduğunu bu 200. Sayı vesilesi ile okurlarınızla paylaşmak istiyorum: “Önce bir dergimiz olsun, biraz daha güçlenirsek bir radyomuz, sonra bir internet sitemiz, sonra bir gazetemiz olur. Sonra bir televizyonumuz.” Hayata bu yaklaşımla bakışın çok problemlere gebe olduğunu düşünüyor, gözlemliyorum. Bu yayın organlarının en güçsüzü kimilerinin zannettiği gibi dergi değil, gazetedir, tv kanalıdır. En güçlü halka ise dergidir, kitaplardır. Diğer türlü büyüme sancısının, kaygısının kuklası olmaktan kurtulamamak kaderi ağzını açmış idealist müminleri beklemektedir.
Müslümanlığı sanki göklerdeymiş, yere inmesi imkansız ideal ama asla ulaşılmaz, dokunulmaz, yaşanılmaz bir itikat halesi gibi sunmayı bir an evvel bırakmamız gerekmektedir. Vuslat Dergisinin bu hissiyatla aramızdaki güzel Müslümanları işaret eden tüm yayınlarını tekbirlerle, salavatlarla, dualarla karşılıyorum.
Türkiye Dergiler Birliği’nde başından beri yani 10 yıldır fedakarca, mü’min ahlakıyla yer aldıkları için İlhami Pınar Ağabeye ve Ziya Gündüz’e ve tüm Vuslat Dergisi ailesine teşekkür ediyorum.
*(TÜRDEB) Türkiye Dergiler Birliği Başkanı