Müslümanlar olarak, mensup olduğumuz İslâm Dini, bir kavramı reddederken mutlaka onun yerine konması gereken alternatif bir kavramı da sunmuştur. Yani İslâm, bir şeye hayır diyorsa, mutlaka onun alternatifini hatırlatır. Neye evet diyeceğimizi ve neye hayır diyeceğimizi Müslümanlar olarak, Kur’ân ve Sünnet’ten öğrenmekteyiz. Kur’ân ve Sünnet’ten hareketle üzerinde durmamız gereken önemli bir kavram var… Bize ait olmayan bir kavram… “Milliyetçilik” kavramı… İslâm coğrafyasının modern uyuşturucusu haline gelen Milliyetçilik… İslâm, bu soğuk kavram yerine şunları kullanır: İslâm Milleti, İslâm Kardeşliği… Ayrıca İslâm, beyazın siyaha, siyahın beyaza, Türk’ün Kürd’e, Kürd’ün Türk’e Arab’ın Arab olmayana üstünlüğünün olmadığını net olarak beyan eder. Üstünlüğü sadece takvaya bağlar. İnsanları bu şekilde bir takva yarışına sürükler. Zira takvalı olmak, yeryüzünün en zarif, en hayırlı insan, olmak demektir.
Batı’dan İslâm dünyasına empoze edilen Milliyetçilik kavramı, Müslümanların bütünlüğünü bozarak onları ulus devletlere böldü. Milliyetçilikten ulus devletlere geçiş, ulus devlerden ırkçılığın zirvesine gidilir. Böylelikle Batılılar, Müslümanları kendi değerlerinden ve kendi kavramlarından uzaklaştırarak, kendi kavramlarını ve kendi siyasetlerini İslâm coğrafyasında hayata geçirme çabaları içersine girmişlerdir.
Milliyetçiliğin, ulusçuluğun, ırkçılığın İslâm’da yeri yoktur. İslâm, bunların hepsini reddeder. Yerine İslâm kardeşliğini, İslâm Milleti’ni, İslâm Birliğini tesis eder. Böyle bir nimetin farkında olduğumuz vakit, İslam Milleti’ne giden yol da kolaylaşmış olacaktır.
Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor ki, Müslümanların kurtuluşu hiçbir ideoloji de değil, sadece İslâm’ın kendisindedir. İslâm, hayatın özüdür. Bunun içindir ki, İslâmî kavramlara vakıf olmalıyız. Ancak kendi kavramlarımızla bir medeniyet kurabiliriz.
Rabbimiz Allah, Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır.” ( Hucurat, 49/13)
Bu ayetin tefsiri mahiyetinde, Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:
“Arab’ın Arab olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arab olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Siyah derili olanın beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, beyazın da siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvâ iledir.” (Rûdânî,Cemu’l-Fevâid- Büyük Hadis Külliyatı, C.2, sh 160. Taberanî el- Mücemu’l Kebirden hadis no: 3634)
Bu ilahî uyarılar ışığında diyoruz ki, bizler her türlü milliyetçilikten uzak ve beri durmalıyız. Bâtıl olan her şeye hayır demeliyiz. Bunun içindir ki, bâtıl bir kavram olan Milliyetçiliğe de hayır diyoruz. Yalnız ve yalnız İslâm’a ve İslâm Milleti’ne evet diyoruz.
Ve 200. Sayıdayız…
Temmuz 2001 yılında yayın hayatına başlaya Vuslat Dergisi, 17. yayın yılına girmiş bulunmakta. Bir derginin uzun soluklu yürüyüşüne devam etmesi demek, yaptığı işi önemsediği ve doğru yaptığı anlamına gelmektedir. Vuslat Dergisi’nin uzun soluklu yürüyüşünde, emeği geçen daha önceki yayın yönetmenlerine, editörlerine, yazarlarına hasseten siz duyarlı okurlarımıza müteşekkiriz. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.
Yazı işlerinde bir bayrak değişimi…
Bugüne kadar Yazı İşleri Müdürlüğümüzü üstlenen Cemal Kılıçtaş beyefendi, sağlık sorunları nedeniyle bu kutlu görevini, uzun süredir Vuslat Dergisi Yönetim Kurulu Üyesi olan Abdurrahman Kayacan’a beye devretmiştir. Bu vesileyle emekleri için, Cemal Kılıçtaş’a teşekkür ediyoruz. Ayrıca Abddurahman Kayacan’a da başarılar diliyoruz.
Gelecek sayıda buluşmak ümidiyle, Allah’a emanet olunuz.
Selâm ve duâ ile…
