12 Eylül 2024 - Perşembe

Şu anda buradasınız: / HANBELİ MEZHEBİNİN OLUŞUMU
HANBELİ MEZHEBİNİN OLUŞUMU

HANBELİ MEZHEBİNİN OLUŞUMU Prof.Dr. Vecdi Akyüz

1. Mezhep İmamı: İMAM AHMED İBN HANBEL (164-241/780-855)
1- Hayatı ve Şahsiyeti
Ebu Abdillah bin Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî ez-Zuhalî el-Vâ’ilî el-Basrî el-Mervezî el-Bagdâdî (164-241/780-855)1, Bağdat’ta doğdu. Oğlu Sâlih’in rivayet ettiği şecereye göre soyu Hz.Peygamber’in dedelerinden Nizâr’la birleşerek Hz. İsmâil’e kadar uzanır. Dört mezhepten biri olan Hanbelî mezhebinin kurucusu, emîru’l- mü’minîn ünvanını kazanmış muhaddis, fakih, mütekkellim ve müfessir.
Doğumu ve ölümü Bağdad’da oldu. Hem anne, hem baba tarafından Arap asıllı olup, Adnânîler’in bir kolu olan ve Horasan ve Irak’ın fethinde büyük rol oynayan Şeybânîler’e mensuptur. Önceleri Basra’da oturan ailesi daha sonra Merv’e gitmiştir. Babası Muhammed bin Hanbel ise, ordu mensubu olup genç yaşta, otuz yaşında vefat etmişti.2 Bu yüzden, Ahmed b. Hanbel yetim kalmış ve annesi ile amcasının himayesinde büyümüştü. Ahmed b. Hanbel çocukluğunu Abbâsîlerin başkenti Bağdad’da geçirmiş, ilk terbiyesini bu ilim beşiğinde almıştır. Küçük yaşta Kur’an’ı hıfzetti, dil ve kompozisyon dersleri aldı.3 Çok kuvvetli bir hâfızaya sahip olan Ahmed bin Hanbel, aynı zamanda hıfzettiklerini de çok iyi anlıyordu.4
2. Şahsiyeti:
Ahmed b. Hanbel çok sabırlı ve tahammüllü birisi olup, kuvvetli irade sahibi ve azimliydi. Nezîh, ihlaslı, afîf ve heybetli birisiydi. Esmer, güzel yüzlü ve uzun boylu idi. Beyaz giyer, saçını ve sakalını kınalardı.5
Ahmed b. Hanbel, geçimini babasından kendisine miras olarak kalan dokuma atölyesinin geliriyle sağlardı.6 Bu geliri ihtiyacını karşılamayınca, borç alır, bir işte çalışır veya ekin tarlalarındaki kalıntıları toplardı. Maddî bakımdan sıkıntılı olduğu halde, Abbasî halifesi Mütevekkil’in (ö.247/861) ihsânını reddettiği gibi, oğulları ve amcasının kabul etmesini de engellerdi.7
Ahmed b. Hanbel’in Sâlih va Abdullah adında iki oğlu vardı. Büyük oğlu Sâlih (Bağdad 203/918-919-Isfahân 266/877-878) Isfahân kadısı iken vefat etmiştir. Künyesini kendisinden aldığı küçük oğlu Abdullah’tır. (Bağdad 213-290/826-903)8
Ahmed b. Hanbel, 12 Rebîu’l-Evvel 241/31 Temmuz 855 tarihinde 77 yaşında iken Bağdat’ta vefat etti. Cuma namazından sonra onbinleri bulan çok kalabalık bir cemâatle kılınan cenaze namazını müteâkip Bâbu Harb (Harbiye) mezarlığına defnedilmiştir. Meşhur olup ziyaretgâh haline gelen mezarı, h.7/m.13 asrın sonlarına doğru Dicle’nin bir taşkını sırasında yıkılmış ve sulara kapılıp kaybolmuştur.9
3-Hadis ve Fıkıh Öğrenimi:
Ahmed b. Hanbel, devrinin en meşhur ve muteber âlimlerinin yanında tahsilini tamamlamıştır. Kur’an’ı hıfzettikten, dil ve kompozisyonla ilgili temel bilgileri aldıktan sonra, fıkıh ve hadis tahsiline başladı. Çok sayıda hocadan ders aldı.10 Onun yaşadığı çağda Bağdad’da hadis ulemâsı bulunduğu gibi, özellikle fıkhı tedvin edilmiş olan hanefi fukahâsı bulunmaktaydı. Ayrıca ehl-i hadîs ile ehl-i re’y arasında bir yakınlaşma da tesis edilmiş durumdaydı.11
Kur’ân-ı Kerimi ezberledikten ve Bağdatlı âlimlerden bir müddet gramer ve fıkıh okuduktan sonra, hadis öğrenmeye başladı. Ahmed b. Hanbel, başlangıçta hadis ulemâsını seçerek hadis dersleri aldı. İlk hadis hocası, Ebu Hanife’nin (150/ 767) en yakın arkadaşı olan Ebu Yusuf’tur (ö.l82/798).12 Fıkıh kitaplarını yazıp ezberleyen Ahmed b. Hanbel, onlara fazla bağlanmamıştır.13 Bir süre sonra Ebu Yusuf’un derslerinden ayrılarak, İbn Ömer ve İbn Abbâs’ın âsârını ‘Amr bin Dînâr, Zührî gibi tâbi‘înden öğrenen devrin meşhur muhaddisi Huşeym bin el-Beşîr el-Vâsıtî’den (ö.l83/799) hadis okumaya başlamış ve bu tahsili dört yıl sürmüştür (179/183-795/799).14 Bu sırada, başka hocalardan da hadis tahsil etmekten geri kalmıyordu.15 İlk hocalarından biri, kendisinden pek çok hadis yazdığı tanınmış muhaddis Hüşeym b. Beşîr (ö. 183/799) olup diğer hocaları arasında Süfyân b. Uyeyne (ö. 198/814), Yahyâ bin Saîd el-Kattân (198/813), Abdurrahman b. Mehdî (ö. 198/813), İmam Şâfiî (ö. 204/820) ve Abdürrezzâk bin Hemmâm (211/826-27) gibi âlimler bulunmaktadır. En çok hadis yazdığı hocası, Vekî b. Cerrâh’tır (197/812).
Bir süre sonra, Bağdad dışına çıkarak hadis uğrunda seyahatlere (rıhle) başladı.16 Ahmed b. Hanbel, Bağdatlı muhaddislerden faydalandıktan sonra, hadis tahsilini tamamlamak üzere defalarca seyahatler yaptı. Bu seyahatlerinde önemli hedeflerinden biri de, Hicâz’daki muhaddislerle görüşüp onlardan faydalanmaktı. Kırk yaşına kadar devam eden talebelik hayatından sonra hadis okutmaya başladı.
Mekke’ye 187/803’teki ilk gidişinde İmam Şafiî (ö.204/819) ile karşılaştı ve ondan hadis tahsil etti.17 Ahmed b. Hanbel, 190/806’da Bağdad’a dönünce, daha önce karşılaştığı İmâm Şafiî’den Kureyş ensâbı, fıkıh ve fıkıh usûlü tahsil etti. Bu tahsili, eş-Şâfiî Mısır’a göç edene kadar sürdü (195-197/810-813).18
Sayılan bu güvenilir hadis hocalarından ders alıp19, çok sayıda hadis ezberleyen Ahmed b. Hanbel, zamanının hadis imâmı oldu.20 Bu tahsili sırasında o, sahâbe ve tâbiînin fetva ve kazâlarını (yargı kararlarını) öğrendi.21 Dînî ilimlerin tedvin edilmeye başladığı bir devirde yaşayan Ahmed b. Hanbel, hadisleri hem yazar ve hem de ezberlerdi. Hâfızasının çok kuvvetli olmasına rağmen, hadis naklini de mutlaka kitaptan yapardı.22 Hadislerin sadece rivâyeti ve kitâbetiyle yetinmez, onlardan ahkâm çıkarma yol ve usûlünü de öğrenirdi.23 Ahmed b. Hanbel’in (164-241/780-866), ince fıkıh meselelerinde, İmâm Muhammed’in kitaplarından yararlandığı belirtilmektedir.24 Böylece Ahmed b. Hanbel, hem fıkıh ve hem de hadis ilmini elde etmiş olup, hadis ile fıkhî netice arasında mukayese yapabilecek seviyeye gelerek metodolojisinde hadis ekolünün yolunu tercih etmiştir.25 Ahmed b. Hanbel, hadis, fıkıh ve lügat dışındaki ilimleri, özel olarak tahsil etmemiştir. Ancak o, çağındaki Havâric, Şîa, Cehmiyye, Mutezile gibi fırkalar hakkında bir takım hükümler verdiğine ve onlarla mücadele ettiğine göre, onların görüşlerini de bilse gerektir.26
4-Öğretim Yöntemi ve Öğrencileri:
Kuvvetli bir tahsilden sonra Ahmed b. Hanbel, kırk yaşına gelinceye kadar arasıra verdiği dersler dışında yalnızca hadis tahsili ve kitâbetiyle meşgul olmuş, bu yaştan sonra yoğun bir şekilde ders vermeye ve hadis rivayet etmeye başlamıştır. (204/819) Ders vermeye başlaması, insanların ona hadis ve fıkha dair sorular yönelterek ilminden istifade etmek istemeleriyle olmuştur. Bağdad Ulu Camisi’nde ikindiden sonra verdiği dersler çok kalabalık bir talebe topluluğu huzurunda olurdu. Pek tabiîdir ki bu kalabalık, ondan hadis ve fıkıh rivâyet edenlerin de çok sayıda olması sonucunu doğurmuştur.27 Bundan başka o, seçkin talebesi ile oğullarına evinde özel dersler verirdi.28 Büyük bir ciddiyet ve sükûnet içinde geçen derslerini doğrudan yapmayıp, herhangi bir mevzudaki hadisler sorulduğunda derse başlardı. İlgili hadisleri, çok kuvvetli hâfızasına güvenmeyip yazdığı kitapları üzerinden naklederdi.29 Konuyu, önce ilgili hadisleri nakledip talebesine imlâ ederek işlerdi. Daha sonra sahâbe ve tâbi‘în âsârının bulunmadığı durumlarda, zarûrî olarak fıkhî görüşünü açıklar, ancak fetvalarının yazımına ve nakline izin vermezdi.30

5-Siyasî Baskıya Uğraması (Mihne) ve Hanbeli Mezhebi’nin Oluşumuna Etkisi:
Mihne, bazı Abbâsî halîfeleri döneminde halku’l-Kur’an konusunda bazı âlimlerin sorguya çekilip eziyet edilmesine ilişkin olaylara verilen ad. Abbâsî halîfeleri devrinde bâzı muhafazar âlimlerin sorguya çekilmesi ve bir kısmına eziyet edilmesine ilişkin olaylarla yönetimin bu tutumu mihne diye anılmıştır.31 Ahmed b. Hanbel, Abbâsî halifelerinden Me’mûn, Mu’tasım ve Vâsık devirlerinde “Kur’an’ın mahlûk olup olmadığı” konusunda sorguya çekilmiş (mihne) ve Mutezile’nin tesirinde kalarak Kur’ân’ın mahlûk olduğunu benimseyen bu hükümdarların istediği cevabı vermediğinden baskıya uğramıştır.32
Vâsık döneminde (m.842-847) halkla görüşmesi ve hatta halifenin bulunduğu yerde ikamet etmesi yasaklandı. Vâsık’ın ölümüne kadar Halku’l-Kur’ân tartışmaları nedeniyle evinde göz hapsinde tutuldu. Cuma namazlarına bile gidemedi. Beş yıl boyunca oğulları dışında kimseye hadis rivâyet edemedi.33 Mütevekkil devrinde (m.847-861) Halku’l-Kur’ân meselesi sona ermekle beraber, yine de Hz. Ali taraftarlarından birini evinde barındırdığı ve ona biat edeceği iddiasıyla evi arandı ve sorguya çekildi. İleri sürülen iddiaların asılsız olduğu anlaşılınca serbest bırakıldı.
Mihne’den sonra Hadis ile Fıkh’ın eşitlenmesi, Mihne’den önce belirgin bir fıkhî yönü bulunmayan Ahmed b. Hanbel’in, hem bir fıkıh mezhebinin, hem de Ehl-i Hadîs’in imâmı olmasıyla sonuçlanmıştır. Hadis rivâyetleri, Ahmed b. Hanbel’in görüşlerini destekleyen deliller değil bizâtihi onun görüşleridir. Çünkü hukuk ve teoloji alanında yalnızca Kur’ân ve hadisi kaynak kabul eden Ehl-i Hadis’in bakış açısına göre, hadis alanında uzmanlaşmak ile hukuk/fıkıh alanında uzmanlaşmak hemen hemen aynı şeydi. Kendilerine hukukî/ fıkhî bir mesele sorulduğunda, konuyla ilgili hadis rivayetlerini (Sahâbe ve Tâbiûn’un fıkhî görüşleri de dâhil olmak üzere) aktararak cevap vermeyi tercih etmişlerdir. Ehl-i Hadis’in Mihne’deki galibiyeti, fıkhın tamamen Ehl-i Rey’in elinden çıkmasına ve Ehl-i Rey’in fıkıh anlayışlarını gözden geçirerek Ehl-i Hadis’e yakınlaşmasına neden olmuştur. Bundan sonraki süreçte fıkıh, aklın ve akli istidlâlin yerine tamamen hadise ve âsâra dayanmış, Ehl-i Hadis de doğal olarak birer fakih olarak addedilmiştir. Ahmed b. Hanbel’in fakîhliğiyle ilgili tartışmalar bu açıdan değerlendirilmelidir.34
Melchert ve diğer bazı oryantalistler, Mihne sonrasında Ehl-i Rey’in Ehl-i hadîse yakınlaşmasının yanısıra, Ehl-i Hadis’in de Ehl-i Rey’e yakınlaştığını, fıkıh mezheplerinin bunun sonucunda ortaya çıktığını, Hanbelî fıkıh mezhebinin de bu uzlaşmanın bir ürünü olduğunu iddia etmektedirler.35 Ancak tarihî gelişim seyrine bakıldığında, daha çok Ehl-i Rey’in Ehl-i Hadis’e yaklaştığını söylemek, daha doğru olacaktır.36
6-Ahmed İbn Hanbel’in Fakihliği Tartışmaları ve Mezhebin Oluşumuna Etkisi
Ahmed b. Hanbel, herkes tarafından bir muhaddis olarak kabul edilmekle beraber, onun fakihliği tartışma konusu olmuştur. Esasında Ahmed b. Hanbel, fakih olmak gibi bir iddiaya sahip olmamış, fıkıhla ilgili herhangi bir genel eser telif etmemiş ve yaşadığı dönemde de böyle bir tartışma gündeme gelmemiştir. Mihne sürecinin Ehl-i Hadis’in zaferiyle sonuçlanması, hadis ile fıkhın eşitlenmesine ve Ahmed b. Hanbel’in de fakih olarak şöhret kazanmasına neden olmuştur. Bu durum, Ahmed b. Hanbel’in vefatından birkaç asır sonra bile onun fakih olup olmadığı ile ilgili tartışmaların gündeme gelmesine yol açmıştır. Ahmed b. Hanbel’den sonra oluşumu tamamlanan Hanbelî mezhebinin mensupları, Ahmed b. Hanbel’in fakihliğini ortaya koymaya çalışmış ve bunu kabul etmeyenleri de baskı altına almışlardır.
Ahmed b. Hanbel’in hadis ilmindeki yüksek seviyesi herkes tarafından kabul edildiği halde, fakîh olup olmadığı, en azından kendisini takip eden birkaç asır boyunca tartışma konusu olmuştur. Onu fakihler arasında zikretmeyen fıkıh tarihçileri ve mukayeseli fıkıh (hilâf) âlimleri arasında, İbn Kuteybe (v.276/889), İbn Cerîr et-Taberî (v.310/923), Tahâvî (v.321/93.2), Debûsî (v.430/1039), İbn Abdilber (v.978/1070) Gazâlî (v.505/1111) gibi isimler yer almaktadır. Hanbelîlerin sert tepkilerine rağmen, bu âlimleri zikredilen davranışa sevk eden iki sebep vardır: Bizzat Ahmed b. Hanbel’in bir fakih olarak değil muhaddis olarak bilinmesi için sarf ettiği gayret ve kendisininki de dahil olmak üzere reyin ve fıkhın yazılmaması konusunda gösterdiği aşırı titizlik. Bu sebeplere, onun fıkıh dalında bizzat kaleme aldığı veya talebelerine yazdırdığı önemli bir eserinin bulunmayışı da eklenince, ilk fıkıh tarihi ve hilâf yazarları ona fakihler arasında yer vermemişlerdir.37 Oysa Ahmed b. Hanbel müstakil bir müctehid olarak kabul edilmelidir. Kendisinden nakledilen görüş ve fetvaların incelenmesi hâlinde, ehl-i hadîs anlayışının hâkim bulunduğu bir fakîh olduğu görülür.38
Ahmed b. Hanbel’i meşhur dört fıkıh mezhebinden birinin imâmı yapan, ona bu ölçüde bir fakîh pâyesi veren haklı tarihî sebepler vardır:
1. Sayıları az da olsa kendisine nispet edilen özel alanlara ilişkin fıkıh kitapları mevcuttur (Kitabu’s-Salât, bunların en meşhurudur).
2. Oğulları ve bizzat kendisinden ders alan öğrencilerinden başlayarak bunları takip eden nesillerin ondan rivayet ettikleri mesâil (fıkıh problemlerine ait çözümler) onlarca cilde ulaşmaktadır. İbn Hanbel, insanların hadisten yüz çevirip fıkha yönelecekleri; bir fakihin çeşitli zamanlarda aynı konuda değişik ictihadlarda bullunabileceği ve bunları bir arada görenlerin zihinlerinin karışacağı, re’ye dayalı fıkhın Kitap ve Sünnet’in yerine geçeceği düşünce ve korkusundan hareket ederek, hem kendisinden fıkıh ve fetva nakledilmesine, hem de bunların yazılmasına şiddetle karşı çıkmıştır.39 Ahmed b. Hanbel, başlangıçta fıkhî görüşlerini tedvîn etmediği ve buna izin vermediği gibi, başkalarınca görüşlerinin kitaplara geçirilmesine veya onların kitaplardan okunmasına da izin vermezdi. Hadis nakli konusunda, ilk önce İmâm Mâlik’in Muvatta’sına izin vermiştir. Ayrıca, kendi fetvâlarının şifâhen naklini de hoşgörmemiştir. Ancak daha sonra konuyla ilgili hadis ve eser bulunmadığından, zarûret dolayısıyla fetva verdiği gibi, bu fetvaların nakline de izin vermiştir.40
3. İmâm Ebu Yusuf (v.182/798), İbn ‘Uyeyne ve İmâm Şâfiî’den fıkıh dersleri almış, Şâfiî onun için “Bağdat’tan ayrıldığımda, arkamda Ahmed bin Hanbel’den daha fakîh birini bırakmadım.” demiştir.
4. Hayatının sonlarına doğru kendisinden fıkıh mesâilinin nakledilmesine ve bunların yazılmasına izin vermiştir. Kaynaklar bu konuda onun en yakın öğrencileriyle tartıştığı, onları fıkıh ve rey yerine bunların aslı olan Kitap ve Sünnete yönelttiğini kaydetmektedir. Ancak bu tutumu sonuna kadar devam etmemiş, kendisine sorulan, hadis ile sahâbe kavlinde açık cevabı bulunmayan binlerce meseleye cevap vermek mecburiyetinde kalmış, bunların emin kişiler tarafından yazılmasına da istemeyerek razı olmuştur.41
5. Nihâyet dört büyük fıkıh mezhebinden birisi ona nisbet edilmiş, bu mezhebin fıkıh ve usûl kitaplarında onun fıkıh ilmindeki önemli ve müstakil yerini gösteren sayısız rivâyete yer verilmiştir.42
Hanbeli mezhebinde aynı mesele hakkında Ahmed b. Hanbel’den farklı görüşler rivayet edilmiştir. Bunun, birçok sebebi vardır: 43
1.Ahmed b. Hanbel, sahâbî ve tâbiînden aynı meselede iki veya daha fazla farklı kavil naklettiği zaman, bunlardan bir veya birkaçını terk etmeyi gerektiren herhangi bir nass bulunmazsa her iki veya daha çok kavli de mezhebinde ayrı ayrı kabul eder, tercih yapmaktan sakınırdı.
2.Bazı durumlarda hüküm verirken iki görüş veya iki vecih arasında tereddüde düşer ve her ikisini de herhangi bir tercihe tâbi tutmaksızın açıklardı.
3.Bazen sorulan soruya cevap verdikten sonra, konu hakkında bir hadisle karşılaşır ve ona göre amel ederek ilk görüşünden vazgeçtiği olurdu.
4.Bazı meselelere ait görüşleri değişik şekillerde rivayet edilmiştir. Birinin doğruluğunu diğerine tercih edecek bir şey bulunmadığı müddetçe, her rivayet mezhepte ayrı bir kavil olarak kabul edilmiştir.
5.İmam Ahmed, herhangi bir durumda muayyen bir mesele hakkında fetva verirdi. Fakat kendisine aynı mesele tekrar sorulduğunda, meseleyi soran kimsenin önceki durumu ile sonraki durumu arasındaki değişikliğe dikkat eder ve onun durumuna göre fetva verirdi. Bu fetvaları nakleden râvî, aynı mesele üzerinde Ahmed b. Hanbel’in iki görüşe sahip olduğunu zanneder. Lâkin hakikatte, durum değiştiği için, hüküm (fetva) de değişmiştir.
6.Maslahat veya kıyasa dayanan re’ye göre çok az fetva verirdi. Bu durumda değişik görüşler ortaya çıkarsa herhangi bir tercih yapmaksızın onları olduğu gibi bırakırdı.
7.Ahmed b. Hanbel görüşlerinin yazılmasına izin vermemiştir. Görüşleri yazılı olarak kayda alınmadığı için rucü ettiği görüşler tam olarak tesbit edilememiştir.
8.Bazen İmam Ahmed’in bir fetvasına şahit olan bazı râvîler, imam fetvasından rücu ettiğinde sohbet meclisinde bulunmadıkları için, bundan habersiz olarak ilk fetvasını nakletmişlerdir.
Ahmed b. Hanbel’in fıkhı, farazî (varsayımlı/kurgulu) meselelere dayanmaz. Zâten kendisi, farazî meselelere cevap vermekten kaçınırdı. Onun fıkhı, hayatta fiilen karşılaşılan olaylara veya selefin verdiği fetvalara dayanır. Ondan sonraki mezheb ulemâsı da, farazî/takdîrî (varsayımcı) fıkha aşırıya kaçmaksızın yer vermişlerdir. Bu durum, Ahmed bin Hanbel’in fıkhının donuk, hayatın gereklerinden uzak olduğunu göstermez. Bilâkis, yukarıda belirtilen prensip ile çok kullandıkları seddü’z-zerâyi (kötülük yolunun kapatılması) prensipleri dolayısıyla gelişmeye çok elverişli bir mezheptir.44
Ahmed b. Hanbel, çok sayıda fıkhî soruya (mesâ’il) cevap vermiştir. İslâm dünyasının Horasan, Irak ve Fâris gibi bölgelerinde bulunmuş, ilmiyle, takvasıyla ve itikadından dolayı baskıya maruz kalışıyla şöhret bulduğundan fetva için halk onu güvenilir biri olarak görüp sorularını yöneltmiştir. Kendisi de sorulan sorulara cevap vermeyi bid‘at ehline bırakmıyor, halkın sorularına cevap veriyordu.45
İbn Hanbel’in gerek talebeleri gerekse başkaları tarafından fıkha, akaid ve ahlâka dair sorulan sorulara verdiği cevaplar, muhtelif talebelerince el-Mesâ’il adıyla bir araya getirilmiştir. Ebû Dâvûd es-Sicistânî tarafından derlenen el-Mesâ’il Kahire’de (1353/1934), Abdullah b. Ahmed’in derlediği ise Züheyr eş-Şâvîş’in tahkikiyle Beyrut’ta yayımlanmıştır. Diğer talebelerinden İshak b. Mansûr el-Kevsec, Ebû Bekir el-Esrem, Hanbel b. İshak, Abdülmelik el-Meymûnî, Ebu Bekir el-Merrûzî, Harb b. İsmail el-Kirmânî, İbrahim b. İshak el-Harbî gibi âlimler tarafından toplanan “Mesâ’il”lerin bir kısmı da günümüze kadar gelmiştir.
Ahmed b. Hanbel’in görüşlerine ait rivayetler, mihnetten sonraki şöhreti, görüşlerinden rücû (değiştirme) veya başka birtakım sebeplerle çok sayıda olup, bu meselelerin çokluğu, aralarında çelişkiler bulunmasına da yol açmıştır.46 Fıkhî meselelerin pekçoğunda İmam Ahmed b. Hanbel’den aynı meselede iki, üç, dört hatta bazan beş farklı görüş nakledilmiştir. Dirayetli bir Hanbeli fakihi olan İbn Kudame’nin el-Muğnî isimli eserinde; 458 ikili rivayet; 61 üçlü rivayet, 8 dörtlü rivayet ve 2 tane beşli rivayet belirlenmiştir. Bu çelişkili rivayetler, mezhep ulemâsınca çeşitli şekillerde yoruma tâbi tutulup araları bulunmaya çalışılmış veya rivâyetler arasında tercihler yapılarak mezhep görüşü belirlenmiştir.47
Aslında, Ahmed b. Hanbel’in farklı görüşleri belli meselelerdedir. O, kendisine göre çoğu meselede tek görüşe sahiptir. Asıl problem, onun rücu ettiği görüşünün hangisi olduğunun tesbit edilememesidir. Kuşkusuz bunda, İmam Ahmed’in kendi fıkhının kayda alınmasına hoş bakmamasının etkisi büyüktür. Zira sağlığında yazılı bir şekilde kayda alınmayan görüşlerinin tespiti zorlaşmış ve birçok rivayet ortaya çıkmıştır. Ahmed b. Hanbel’den gelen aynı mesele hakkındaki farklı görüşlerden tarihî bakımdan son belirttiği görüşe uyulmuştur. Eğer hangi rivayetin en son görüşü olduğu bilinmiyorsa, aralarında cem yapma imkânı varsa cem yapılarak tek görüş haline getirilmiştir. Rivayetlerin birleştirilemediği durumlarda ise senedi en kuvvetli olan tercih edilmiştir. Bazı Hanbeli fakihler, ihtiyaç durumunda herbir görüşle ayrı ayrı amel etmeyi kolaylık sağlaması açısından uygun bulurken, diğer bazı fakihler, rivayetleri tek bir görüşe indirmeye çalışmışlardır.48

Hiçbir mezhepte, Hanbelî mezhebinde olduğu kadar, bid‘at memnûiyeti ifrat derecesine vardırılmamıştır. Öteki sünnî mezheplere göre Hanbelî mezhebi mensuplarında görülen hoşgörmezlik, büyük ölçüde bundan ileri gelmiştir.
2.Hanbelî Mezhebinin Gelişimi ve Yayılması:49
Hanbelî mezhebi Bağdad’da doğmuş ve başka yerlerde fazla yayılmamıştır. Bağdad’da Şîa ve diğer mezheplerle mücâdele ve kavgaları zaman zaman hükûmetler için sorun olmuştur.50
Ahmed b. Hanbel, her ne kadar fıkıh konusunda özel bir eser yazmamışsa ve yazılmasına başlangıçta izin vermemişse de talebesi ve daha sonra gelen mezheb ulemâsınca görüşleri sistemleştirilerek tedvin edilmiş ve bunlar mezhebin esasını teşkil etmiştir.
1.Ahmed İbn Hanbel’in mezhebini rivâyet edenlerin en meşhurlarından birisi “Esrem” lakabıyla tanınan Ebu Bekir Ahmed bin Muhammed bin Hâni’dir (v.260/874). Hanbelî Mezhebi fıkhına ait es-Sünen ve hadiste eş-Şevâhid adlı kitapları biliniyor. Ebû Bekr Ahmed b. Hâni’ el-Esrem, Ahmed b. Hanbel’den birçok Mesâil rivâyet etmiş ve bunları kitaplarda derlemiştir.
2.Hanbeli Mezhebi ravilerinin diğer bir meşhur siması da, Kitabu’s-Sünen bi-Şevâhidi’l-Hadîs adlı eserin yazan Merrûzlu Ahmed bin Muhammed bin el-Haccâc’dır.
3.Üçüncü meşhur râvîsi de, arkadaşlarının ileri gelenlerinden olup, Kitâbu’s-Sünen fi’l-Fıkh isimli kitabın müellifi Merrûzlu olup İbn Râheveyh künyesiyle bilinen İshâk bin İbrâhîm’dir (v.285/898).
Bu kişilerin yanısıra, Ahmed b. Hanbel’in görüşlerini; fıkhını tedvîn (yazan) ve nakleden talebesi arasında oğulları Sâlih (ö.266/879)51 ve Abdullah (ö.290/903), İshâk bin Mansur el-Kevsecü’l-Mervezî (v.251/865), Ebu Davud es-Sicistânî (v.275/889), Ebu İshâk İbrâhîm el-Harbî (v.285/898), Ebu Bekr el-Mervezî (v.275/889), Abdülmelik Mihrân bin el-Meymûnî (v.274/887), Muhennâ eş-Şâmî, Harb bin İsmâ‘îl el-Kirmânî (280/893), Müsennâ İbn Câmi‘i’l-Enbârî, Ebu Tâlib bin Humeyd (v.244/858) gibi sayılan yüzü geçik birçok talebesi rivâyet etmiştir.52
3. Ahmed b. Hanbel’in en büyük oğlu Sâlih (ö.266/879-80): Tarsus’ta kadılık yapan Sâlih, ekseriyetle babasının hukûkî görüşlerini kuşaktan kuşağa devretmiştir.
4. Hanbel bin İshâk (ö.273/886-7): İmâm Ahmed’in amcasının oğlu olan Hanbel’in, Ahmed bin Hanbel’den birtakım kıymetli Mesâil’i aktardığı zikredilmektedir.
5. Abdulmelik b. Abdilhamîd el-Meymûnî (ö.274/878-9): Ahmed b. Hanbel’le yirmibeş yıl kadar beraber olmuştur. Ahmed b. Hanbel onu çok takdir etmiş ve Mesâil’ini yazması için ona izin vermiştir. el-Meymûnî’nin İmâm’dan onsekiz bölüm Mesâil yazdığı söylenmiştir.
6. Ebû Dâvud Süleyman b. el-Eş‘as es-Sicistânî (ö.275/888-9): Kütüb-i Sitte’den biri olan Sünen’in müellifi Ebû Dâvud, söylendiğine göre, İbn Hanbel’den önce eserinde icâze’ye yer vermiştir. Bunun üzerine İmâm, onun eserini çok takdir ettiğini ifade etmiştir.
7. el-Harb bin İsmâ‘îl el-Kirmânî (ö.280/893-4): el-Kirmânî’nin de İmâm’ın birtakım Mesâil’ini yazarak muhâfaza ettiği zikredilmektedir. el-Hallâl, ona büyük hayranlık duymaktadır.
8. İbrâhim b. İshak b. el-Harbî (ö.285/898-9): Dindarlığı ve ilmiyle ünlü idi. O, İmâm’la birlikte onaltı yıl kalmış ve birkaç kitap telif etmiştir. el-Harbî’nin arzusu, fikirlerinin her zaman hem İbn Hanbel’in fikirleri, hem de ashâbu’l-hadis’in fikirleri tarafından teyit edilmesi idi.
9. İmâm’ın ikinci oğlu Abdullah (ö.290/903-4): Hadîse özel ilgi duyduğu için Abdullah, babasının takdirini kazanmıştır. Abdullah, sık sık el-Hallâl’ın rivâyetlerinde râvî zincirlerinde görülür.
Bunlardan sonra, fıkhını sistemleştirip nakledenler arasında, bilhassa Hanbelîlerin ikinci kuşağına mensup Ahmed bin Muhammed bin Harun Ebu Bekr el-Hallâl’i (233-311/-923) belirtmek gerekir. el-Hallâl, Ahmed b. Hanbel’in hadislerini, fetva ve mesâilini el-Cami‘u’l-Kebîr adını verdiği eserinde toplamıştır. el-Hallâl, Ebu Bekr el-Mervezî’den ilim tahsil etmiştir. İbn Hanbel’in fıkhını, bu hocasından başka oğulları Sâlih ve Abdullah’tan, Harb el-Kirmanî, el-Meymûnî ve daha birçok talebesinden toplayıp tedvîn etti. Bu arada, Ahmed b. Hanbel’in çağdaşlarının da görüşlerini topluyordu.53 el-Hallâl, ayrıca Bağdad Mehdî Camisi’nde dersler vererek görüşlerini yayıyordu. Kendisinden önce Hanbelilik, henüz müstakil bir mezhep hüviyetini kazanmamıştı. Bağdat’taki Mehdî Câmisi’nde ders veren Hallal, mezhebin yayılmasına hizmet eden çok sayıda ilim adamı yetiştirmiştir. Hanbelî Mezhebi, işte bu camiden fıkhî görüşleri tedvin edilmiş olarak yayılmaya başlamıştır. el-Hallâl’in bu nakilleri, hadis rivayetinde olduğu gibi, ulemâca mevsûk (güvenilir) kabul edilmiştir; ancak kendisini kıskanarak kabul edemeyenleri de olmuştur.54 Bütün bu hizmetlerinden dolayı el-Hallâl’e, “câmi‘u ‘ilmi Ahmed” (Ahmed’in ilmini derleyen), denilmiştir.55 Bu yüzden el-Hallâl, talebelerinden sonra Ahmed bin Hanbel’in fıkhının nâkili sayılmıştır. Belki de el-Hallâl’in çabaları sonucu büyük İmâm’ın öğretileri hâlâ yaşamaktadır. el-Hallâl’in İbn Hanbel’in öğretilerinin toplanmasında oynadığı rol, Hanefî Mezhebi’nde Muhammed bin el-Hasan eş-Şeybânî’nin (ö.189/805), Şâfiî mezhebinde er-Rabî‘ bin Süleymân’ın (ö.270/833-4) ve Mâlikî mezhebinde Sahnûn’un oynadığı rolle rahatlıkla kıyslanabilir. Bağdad’daki el-Mehdî Câmisi, el-Hallâl’in ilmî faaliyetlerinin merkezi olmuştur. Hanbelî Mezhebi’nin doğduğu ve yayıldığı yer burasıdır. Öyle görünüyor ki, el-Hallâl olmasaydı, Hanbelî Mezhebi’nin düşüncesi kesinlikle hâlâ yaşıyor olamazdı.56 el-Hallâl’den sonra yetişen âlimler, onun nakline tâbi olarak, bunları kısalttılar veya şerhettiler, diğer mezheb imamlarının görüşleriyle mukayeseler yaptılar.57
el-Hallâl’den sonra, özellikle Ömer bin el-Hüseyn el-Hırakî (ö.334/945) ile Abdülazîz bin Ca‘fer Gulâmu’l-Hallâl (ö.363/974), onun rivâyetlerini geliştirip sistemleştirdiler. el-Hırakî, yazdığı eserine el-Muhtasar adını vermiştir.58 Bu eser, hanbelî fıkhının en meşhur ve muteber kitabıdır. Onun içindir ki hanbelî ulemâsı, el-Muhtasar’a 300 kadar şerh yazmıştır. Bu şerhlerin en meşhuru, İbn Kudâme’nin (ö.620/1223) el-Mugnî’sidir. İbn Kudâme bu eserini, meseleleri geniş bir şekilde ele alarak yazmış, diğer mezheb görüşlerine de yer vermiş ve eseri mezhepler arası mukayeseli hukukun önemli bir kaynağı olmuştur. Abdülaziz bin Ca‘fer, hür düşünceli birisi olduğundan hocası el-Hallâl’in rivayetlerini tenkide tâbi tutarak, bazan muhâlefetini açıkça belirtmek sûretiyle onun benimsemediğini tercih ettiği olmuştur. Yalnızca hanbelî fıkhının nakliyle yetinmeyip, şâfıî fıkhıyla mukayeseler de yaparak Hılâfu’ş-Şâfi‘î adlı eserini yazmıştır.59
Zehebî, Hallâl’ın Ahmed b. Hanbel’in sözlerini bir araya getirip savunduğu yaklaşık 300/912-13 yılından önce bağımsız bir Hanbelî Mezhebi (mezheb müstakıl) mevcut olmadığını belirtir.60
 8/14. yüzyıla kadar, İslâm memleketlerinde geniş bir alana yayılmıştı. Makdîsî’nin nakline göre, dördüncü asırda Basra ve Hûzistân’da (İran), hanbelîler olmuştur.61
Abdulvâhid Şîrazî tarafından, 5/12. yüzyılda Suriye ve Filistin’e sokulan Hanbelî mezhebi, 9/16. yüzyıla kadar varlığını korumuştur. Aynı dönemde İbn Teymiye (661-728/1263-1328), bu mezhebi yeniden harekete getirmiştir. Osmanlı hâkimiyeti döneminde, Hanbelî mezhebinin alanı gittikçe daraldı.62
Hanbelî mezhebini daha sonra geliştirenler arasında, İbn Teymiyye (ö.728/1327) ile yakın öğrencisi İbnu’l-Kayyım’ı (ö.751/1350), el-Makdisî ailesini, özellikle belirtmek gerekir.63
8/14. yüzyıla gelinceye kadar bu mezhep, geniş bir taraftar grubuna hükmettikten sonra, geçen zaman içinde bu mezhebin bir dizi üstün nitelikli ve ilgi çekici temsilcileri görüldüğü halde, taraftarlarının sayıları sürekli bir azalma gösterdi. 12/18. yüzyılda Arap yarımadasında özleşmeci (selefçi) bir hareketin temsilcileri olan Vehhâbîler, kendi görüş ve ilhamlarını ünlü bilgin ve kelâmcı İbn Teymiye’nin (ö.728/1328) ifade etmiş olduğu şekliyle Hanbelîlik’ten aldılar.
Günümüzde başta Hicaz olmak üzere Irak, Suriye, Filistin ve Mısır’da hanbelîler vardır. Hanbelîliğin olabilecek en dar yorumu olan Vehhâbîlik anlayışıyla, Suûdî Arabistan’ın resmî mezhebi durumundadır.
*İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Öğretim Üyesi
İbn Sa‘d Muhammed, et-Tabakâtu’l-Kübrâ (Beyrut ty. Dâru Sâdır), 7/354; İbn Ebî Ya‘lâ, Ebu’l-Hüseyn Muhammed, Tabakâtu’l-Hanâbile (Mısır 1952), 1/4-5. Peygamberimizle birleşip Hz.İbrahim’e kadar uzanan nesebi için bk. İbn Ebî Ya‘lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, 1/5, İbn Hallikân, Ahmed b. Muhammed, Vefeyâtu’l-A‘yân, Yay. İhsan Abbâs (Beyrut 1978, Dâru Sâdır), 1/63; İbn Kesîr, İsmail bin Ömer, el-Bidâye ve’n-Nihâye (Mısır 1932-1939), 10/325; el-Hatîbu’l-Bağdâdî, Ahmed b. Ali, Târîhu Bağdâd (Mısır 1349), 4/413-415; Nevevî, Muhyiddîn bin Şeref, Tehzîbu’l-Esmâ ve’l-Lügât (Mısır ty.), 1/110.
el-Hatîbu’1-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, 4/415; İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 17; Zehebî, Muhammed b. Ahmed, Tezkiratu’l-Huffâz (Haydarabad-Dekkan 1955), 2/431.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 21-22
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 86-98
el-Hatîbu’1-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, 4/416; İbn Hallikân, Vefeyât, 1/63; Hayruddîn ez-Ziriklî, el-A‘lâm (Beyrut 1969), 1/193. Nevevî, Tehzîbu’l-Esmâ, 1/110; İbn Hallikân, Vefeyât, 1/64; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel (Kahire 1947), 15.
İbn Kesîr, el-Bidâye, 10/337.
İbn Sa‘d, Tabakât, 7/335; İbn Ebî Ya‘lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, 1/63; İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 223-226; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 73-83.
İbn Hallikân, Vefeyât, 1/65.
İbn Sa‘d, Tabakât, 7/355; el-Hatîbu’1-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, 4/422; İbn Kesîr, el-Bidâye, 10/340; İbn Ebî Ya‘lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, 1/16-17; İbn Hallikân, Vefeyât, 1/64-65; Subkî, Tacuddin Abdulvehhab bin Ali, Tabakâtu’ş-Şâfı‘iyyeti’l-Kübrâ, Yay. Abdulfettah Mahmud el-Huluvv-Mahmud Muhammed et-Tanâhî (Kahire 1964), l/34.Vasiyeti için bk. İbn Kesîr, el-Bidâye, 10/340-341.
İbnu’l-Cevzî, Ahmed b. Hanbel’in yüz civarında hocasının ismini zikretmektedir. (İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 33-83)
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 23.
İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 23; İbn Kesîr, el-Bidâye, 10/326; Subkî, Tabakât, 1/29.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 23-24; Henry Laoust, age, EI-2, 1/281.
İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, s.25,52,95; İbn Kesîr, el-Bidâye, 10/183-184; Subkî, Tabakât, 1/29; Zehebî, Tezkiratu’l-Huffâz, 2/431.
İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 43; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 25-26.
İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 22-23;
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 27.
el-Hatîbu’1-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, 4/419; İbn Kesîr, el-Bidâye, 10/251-255, 326-327; İbn Hallikân, Vefeyât, 1/64; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 27.
İbn Sa‘d, Tabakât, 7/354. el-Müsned’deki hadis hocaları için bk. Âmir Hasan Sabrî, Mu‘cemu Şuyûhi’l-İmâm Ahmed İbn Hanbel fî’l-Müsned, Beyrût: Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmî, 1413/1993.
İbn Hallikân, Vefeyât, 1/64.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 27.
İbnu’l-Cevzi, Menâkıb, 190,191; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 30-31.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 32-33.
Zehebî, Siyerü A‘lâmi’n-Nübelâ, 9/136.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 24.
İbn Ebî Ya‘lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, 1/16; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 34-35.
İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 187-189; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 37-39,40.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 39-40.
İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 190,191; Nevevî, Tehzîbu’l-Esmâ, 1/111; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 30-31,40.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 40-44.
Hayrettin Yücesoy, “Mihne”, DİA, 30/26-28. Sadece, Halku’l-Kur’an Mihnesi’ni ele almış, daha sonra tersine dönen olaylarla öncekini aratmayan şiddette devam eden Mu‘tezile Mihnesi’ni ele almamış, sadece Arap kültürü etkisindeki kaynaklarla yetinerek, eksik ve tamamen tek yanlı bir yazımdır.
Mehmet Emin Özafşar, İdeolojik Hadisçiliğin Tarihi Arka Plânı Mihne Olayı ve Haşeviyye Olgusu, Ankara: Ankara Okulu, 1999.
Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, 11/264-265.
Muhyettin İğde, “Ahmed b. Hanbel’in Fakihliğiyle İlgili Tartışmalar”, Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 42, Erzurum 2014, 193-208, s.196.
Konuyla ilgili bkz.: Ali Hakan Çavuşoğlu, “Cristopher Melchert ve Mezheb”, s.298-302; Makdisi, George, İslâm’ın Klasik Çağında Din Hukuk Eğitim, (çev.: Hasan Tuncay Başoğlu), Klasik, İstanbul, 2007, s.14, 373-374.
Muhyettin İğde, “Ahmed b. Hanbel’in Fakihliğiyle İlgili Tartışmalar”, Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 42, Erzurum 2014, 196, n11.
Hayreddin Karaman, “Ahmed b. Hanbel”, DİA, 2/80.
M. Ebu Zehra, İbn Hanbel, 163-164; Muhyettin İğde, “Ahmed b. Hanbel’in Fakihliğiyle İlgili Tartışmalar”, Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 42, Erzurum 2014, 193-208.
Koca, Ferhat, İslam Hukuk Tarihinde Selefi Söylem Hanbeli Mezhebi, 51.
İbnu’l-Cevzî, Menâkıb, 191, 193-194; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 165-167.
Karaman, Hayreddin, “Ahmed b. Hanbel”, DİA, 2/80-81.
Karaman, Hayreddin, “Ahmed b. Hanbel”, DİA, 2/80.
Muhammed Ebu Zehra, İslâm’da Fıkhî Mezhepler Tarihi, 430; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 219.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 213-215.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 210.
Bu konuda ayrıntı için bk. İsa Atcı, “Aynı Fıkhî Meselede Ahmed b. Hanbel’den Nakledilen Farklı Görüşler: el-Mugnî Örneği”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi (İHAD), 9, Konya 2007, 225-248.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 178-184, 200-209.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 222; İsa Atçı, 233-34.
Konuyla ilgili geniş bilgi için bk: Ferhat Koca, İslam Hukuk Tarihinde Selefi Söylem ve Hanbelî Mezhebi, Ankara 2002; Ferhat Koca, “Hanbeli Mezhebi”, DİA, 15/527-539; Muhyettin İğde, Hanbeliliğin Teşekkül Süreci, İstanbul: Marmara İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2016.
Hanbelî Mezhebi’nin Bağdat’ta yayılışı için bkz. Henry Laoust, “Le Hanbalisme sous le Califat de Bagdâd (241/855-656/1258)”, Extrait de la Revue des Etudes Islamiques, 27, Paris 1959, Geuthner, 67-128; A. Shafiq Mughni, Hanbalî Movements in Baghdâd from Abû Muhammad al-Barbahârî (d.329/941) to Abû Ja’far al-Hâshimî (d.470/1077), DR Tezi, University of California, Los Angeles 1990; Nimrod Hurvitz, The Formation of Hanbalism: Piety into Power, London: Routledge Curzon, 2002.
Kendisine yazılan mektuplara verdiği cevaplar ve kâdı oluşundan dolayı verdiği hükümler vasıtasıyla, fıkhını hem nakletmiş, hem de uygulamıştır.
Ebu Ya‘lâ, Tabakâtu’1-Hanâbile, 1/14-15; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 184-192.
Fuat Sezgin, GAS, 1/507; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 185,192.
el-Hatîbu’1-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, 5/113-114; Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 194-195.
Ziriklî, el-A‘lâm, 1/196. el-Hallal’in Hanbeli Mezhebi’nin derleyiciliği ve gerçek sistemleştiriciliği hususunda ayrıntı için bk. Ziyaüddin Ahmed, “Ebû Bekir el-Hallâl: Ahmed b. Hanbel’in Öğretilerinin Derleyicisi”, AÜİFD, XLVI/2 (Ankara 2005), 305-314.
Ebû Zehra, İbn Hanbel, 183.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 196.
Onun başka bir eseri de şudur: Muhammed İbn Ebî Ya‘lâ el-Ferrâ, Mesâilu Abdilazîz Gulâmu’l-Hallâl, thk. Zuheyr eş-Şâvîş, Şam 1379/1959.
Muhammed Ebu Zehra, İbn Hanbel, 196-198.
Zehebî, Siyer, 14/298.
Ignaz Goldziher, “Ahmed b. Muhammet b. Hanbel”, MEB-İslam Ansiklopedisi, 1/172.
Ignaz Goldziher, age, 1/172.
Henry Laoust, age, EI-2, 1/285.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul