26 Nisan 2024 - Cuma

Şu anda buradasınız: / HİDAYET REHBERİNİ İZLEMEK
HİDAYET REHBERİNİ İZLEMEK

HİDAYET REHBERİNİ İZLEMEK ABDULLAH DÂİ

“(Allah) dedi ki: ‘Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz ondan inin. Artık size, Benden bir yol gösterici gelecektir. Kim Benim hidayetime uyarsa, artık o, şaşırıp şaşmaz ve mutsuz olmaz.”1
Muhammed Ali es-Sâbûnî, “Safvetü’t-Tefâsîr” adlı eserinde şöyle der:
“Allah, Âdem ile Havva’ya dedi ki: İkiniz de beraber cennetten inin. Kazanç, geçim, huyların ve isteklerin farklılığı yüzünden, neslinizin bir kısmı bir kısmına düşman olacaktır.
Zemahşerî şöyle der:
-Âdem ile Havva, insanlığın aslı oldukları için, sanki bunlar insanlığın kendisi kabul edildi ve insanlara hitab ediliyormuş gibi bunlara hitab edildi.2
Doğru yolu bulmanız için tarafımızdan size Peygamberler ve Kitablar gelir de kim şeriatıma sarılır ve Peygamberlerime uyarsa, dünyada yolunu şaşırmaz, âhirette de bedbaht olmaz.”3
“Size, Benden bir yol gösterici (hidayet) gelecektir.” beyânı için Ebu’l-Âliye:
-Nebîler, Rasuller ve beyân geldiğinde, diye açıklamıştır.4
İbn Abbas (r.anhuma) şöyle demiştir:
-Her kim Kur’ân’ı okur da içindekilerle amel ederse, yüce Allah onu dalâletten hidayete yöneltir ve kıyamet gününde de onu kötü bir şekilde hesaba çekilmekten uzak tutar. Zira yüce Allah şöyle buyurur:
“Kim Benim hidayetime uyarsa, artık o, şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz.” (Taha, 20/123)5

“Mülk elinde bulunan (Allah) ne yücedir. O, her şeye güç yetirendir.
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.”6 diye buyuran yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ, insan kullarının imtihanı için dünya hayatını imtihan sahası kıldı... Onları, hikmeti gereği cennetten dünyaya indirince, asla başıboş bırakmadı... Sünneti gereği onlara Nebîler ve Rasuller gönderdi... Nebîler ve Rasuller ile beraber Kitablar gönderip onları dosdoğru yola hidayet edecek hayat rehberini bahşetti...
Ve:
“Kim Benim hidayetime uyarsa, artık o, şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz!” buyurdu...
Âdem (a.s.)’dan beri devam eden Nebîlerin ve Rasullerin en sonuncusu – ki kendisinden sonra hiçbir Peygamber gelmeyecek- Rasulullah Muhammed (s.a.s.), bütün insanlık âlemine Nebî ve Rasul olarak gönderildiğini Allah Teâlâ beyân buyurmuştur:
 “De ki: ‘Ey insanlar, ben, Allah’ın sizin hepinize gönderdiği bir Rasuluyum. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O’nundur. O’ndan başka İlâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah’a ve Ümmî Peygamber olan Rasulüne iman edin. O da, Allah’a ve O’nun sözlerine inanmaktadır. O’na iman edin ki, hidayete ermiş olursunuz.”8
Rasulullah Muhammed (s.a.s.), kıyamete kadar gelecek insanlar için hidayet rehberi kılındı ve O’na inzâl edilen Kur’ân, hayat kitabı olarak beyân edildi... Rasulullah ve Kur’ân, insanlara dosdoğru yolu gösterip önderlik yaptılar... Allah’ın kitabı Kur’ân ve Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti, insanların sımsıkı yapıştıkları müddetçe asla sapmayacakları hidayet rehberidir...
Rabbimiz Allah Teâlâ, Kur’ân’ı gönderdi, Rasulullah (s.a.s.) onu, Allah’ın muradına göre açıkladı, rızasına uygun yaşanması için izâh buyurdu...
“Biz, senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (Peygamber) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.
(Onları) apaçık deliller ve kitablarla (gönderdik). Sana da Zikr’i (Kur’ân’ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.”9
Hayat kitabımız ve hayat düstûrumuz Kur’ân’ın ilk muhatabı Rasulullah (s.a.s.)’dir... Kur’ân O’na vahyedildi ve nasıl anlaşılır, nasıl uygulanır kendisine öğretildi... Rasulullah da, kendisine vahyedilen hükümleri, öğretildiği gibi nasıl olması gerekiyorsa öylece uyguladı... Gerek kendisine, gerek diğer mü’min müslümanlara uygulaması böyle idi... Bundan dolayı, O’nun ahlâkı, yani yaşantısı için, “Kur’ân” denildi... Yani, “O’nun ahlâkı Kur’ân idi!”
Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:
“Sana vahyolunana uy ve Allah, hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.”10
“Ben, yalnızca bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edersem, gerçekten ben, büyük bir günün azabından korkarım.”11
“Ey Peygamber, Allah’dan sakın, kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Şübhesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şübhesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.”12
“Şu hâlde, sana vahyedilene sımsıkı sarıl, çünkü sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
Ve şübhesiz o (Kur’ân), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.”13
Yegâne önderimiz ve hayat örneğimiz Rasulullah (s.a.s.), Âlemlerin Rabbi Allah’ın emrine kâmil mânâda itaat etti ve hayatını vahyedilene tâbi kıldı. Bundan dolayı, “O’nun ahlâkı Kur’ân’dı.” denildi ve bu beyân, hakikatın tâ kendisiydi...
Bunun için Rabbimiz Allah:
“O, hevâdan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
O (söyledikleri), yalnızca vahyolunan bir vahiydir.”14 buyurdu.
Allah’ı ve âhiret gününü umup Allah’ı çok zikredenler için en güzel örnek olan15 Rasulullah (s.a.s.), Allah’dan kendisine vahyolunana tâbi oldu ve katıksız iman edenlerin tâbi olmalarını sağladı... Onlara Allah’ın hükümlerini açıkladı, nasıl iman edilecek, nasıl salih amel işlenecek yaşayarak gösterdi, öğretti!.. Bu eğitim ve öğretim, Allah’ın muradına ve rızasına uygun bir şekilde gerçekleşti...
Çünkü Allah:
“Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevâlarına uyma!”16 buyurdu.
“Şübhesiz, Allah’ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için, Biz sana Kitab’ı hak olarak indirdik. (Sakın) hainlerin savunucusu olma.”17
Hassân b. Atıyye (rh.a.) şöyle demiştir:
-(Kur’ân) vahyi Rasulullah’a iniyorken, bu arada Cebrail de bu vahyi tefsir eden sünneti de O’na iletiyordu.18
İmam Evzâî (rh.a.) şöyle der:
-Kur’ân’ın Sünnet’e olan ihtiyacı, Sünnet’in Kur’ân’a olan ihtiyacından daha fazladır.19
Ebu Ömer dedi ki:
-Bu ifadesi ile şunu kasdediyor: Sünnet, Kur’ân’daki bazı hususlar hakkında hüküm verir ve bunlardan neyin kasdedildiğini beyân eder. Nitekim şöyle demişlerdir:
Kitab, Sünnet için bir alan bırakmış, Sünnet de re’y/görüş ve ictihad için bir alan bırakmıştır.20
İmam Ebu Abdullah Ahmed b. Hanbel (rh.a.) şöyle der:
-Sünnet, Kitab’ı tefsir ve beyân eder.21
En son Nebî ve en son Rasul Rasulullah Muhammed (s.a.s)’e katıksız iman eden, O’nun “iman ve cihad” mektebinden yetişen Ashab-ı Kiram (Allah, cümlesinden razı olsun.), Rasulullah’ın Sünneti’nin, Allah’ın kitabı Kur’ân’ı açıkladığına inandıkları için, Kur’ân ve Sünneti ayrılmaz kabul edip her ikisine sımsıkı sarılıyorlardı... Gerçek kurtuluş ve mutluluk bu idi!..
Zuhrî (rh.a)’in şöyle dediği nakledilmiştir:
-Bizim önceki/geçmiş âlimlerimiz (Sahabeler ve Tabiîler) şöyle derlerdi:
Sünnet’e sımsıkı sarılmak, kurtuluşa ermek demektir.22
Ebu’l-Ahvas (rh.a.) anlatıyor:
Abdullah b. Mes’ud, her perşembe günü ayağa kalkarak şöyle diyordu:
-Din, ancak iki şeyden meydana gelir: Yaşama şekli ve (bunu belirleyen) sözler. İşte en faziletli -ya da en doğru- söz, Allah’ın kelâmıdır. En güzel yaşama şekli de, Muhammed (s.a.s.)’in yaşama şeklidir.
İşlerin en kötüsü, sonradan ortaya atılan bid’atlerdir. Dikkatinizi çekerim ki, her sonradan çıkarılan şey, bid’attir. Sakın ha üzerinizden uzun zaman geçip de kalbleriniz katılaşmasın! Ve sakın uzun emeller sizleri oyalamasın. Zira her gelecek olan, muhakkak ki pek yakındır. Uzak olan ise, gelmeyecek olan şeydir.23
İbn Abbas (r.anhuma) nakleder.
Sa’d b. Muaz (r.a.) şöyle demiş:
-Rasulullah (s.a.s.)’den işittiğim her bir hadisin, muhakkak sûrette Allah (Azze ve Celle)’den gelmiş olan hakkın tâ kendisi olduğunu kesin olarak bilirim!24
Şahid, vasat, merhamet olunmuş ve en hayırlı ümmetin en hayırlı nesli olan Ashab-ı Kiram nesli, Rasulullah (s.a.s.)in Sünneti’ni böyle değerlendiriyor, O’nun hayat örnekliğini böyle benimseyip yaşamaya gayret ediyorlardı... Onlar, kendilerinden sonra gelen ümmetin nesillerinin öncüleridirler, yani “Selef-i Salihin!”
Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Göklerde ve yerde olanların tümü, Melîk, Kuddüs, Azîz, Hâkim olan Allah’ı tesbih eder.
O, Ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp temizleyen ve onlara Kitab ve hikmeti öğreten bir Rasul gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler.
Ve henüz kendilerine ulaşıp katılmamış diğerlerine de (Peygamber göndermiştir). O (Allah), üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu, Allah’ın dilediğine verdiği fazl (lütuf ve ihsân)ıdır. Allah, büyük fazl sahibidir.”25
Yegâne İlâhımız Allah, Rasulü Muhammed (s.a.s.)’e hitaben şöyle buyurur:
“Allah, sana Kitab ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah’ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür.”26
Rasulullah (s.a.s)’in başta, kendisine iman etmiş ümmetine, onlardan sonra bütün insanlık âlemine öğrettiği Kitab ve hikmet, Allah tarafından O’na indirilmiştir... Kitab, Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim’dir, ya hikmet!..
İmam Kurtubî (rh.a.):
-Hikmet, vahye uygun hüküm vermektir, der.27
İmam el-Beğavî (rh.a.):
-Kitabdan kasıd Kur’ân, hikmetten kasıd vahiy yoluyla hükümdür, demiş.28
İbnu’l-Cevzî (rh.a.), “Zadu’l-Mesîr” adlı tefsirinde şunu kaydeder:
“Kitab ise, Kur’ân’dır.
 Hikmette de üç görüş vardır:
Birincisi: Vahiy ile hüküm vermektir.
Bunu, İbn Abbas demiştir.
İkincisi: Helâl ve haramdır.
Bunu, Mukatil demiştir.
Üçüncüsü: Kitab’dakini açıklamak, doğruyu ilhâm etmek, aklına doğru cevabı getirmektir.
Bunu da, Ebu Süleyman Dımeşkî demiştir.”29
“İnsanlar için çıkarılmış hayırlı ümmetin” en büyük mutlak müctehidlerinden İmam Muhammed b. İdris eş-Şâfiî (rh.a.), “er-Risâle” adlı eserinde şöyle der:
 “Hikmet, Hz. Peygamber’in Sünneti’dir.
Hz. Peygamber’in Sünneti, Allah’ın murad ettiği mânâyı açıklayıcıdır. Kur’ân’ın âmm ve hâssını gösteren bir delildir. Sonra Hikmeti, Kitabıyla birlikte zikretmiş ve onu, Kitabına tâbi kılmıştır. Allah, böyle bir şeyi Peygamberinden başka hiç kimse için yapmamıştır.”31
Bütün bu delillerden sonra dosdoğru olduğu anlaşılan Hassân b. Atıyye (rh.a.)’in sözünü tekrarlayalım:
“(Kur’ân) vahyi Rasulullah’a iniyorken, bu arada Cebrail de bu vahyi tefsir eden Sünneti de O’na iletiyordu.”
Nasıl ki Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim, siyasetten yargıya, ekonomiden eğitime, savaştan barışa, ailevî hayattan toplumsal hayata bütün hayatı kuşatıcı ise, Kur’ân’ın hayata uygulanış hâli olan Rasulullah (s.a.s)’in Sünneti de hayatı her yönden kuşatıcıdır!..
Bu hakikatten dolayı Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin.”32
“Kim Rasul’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur.”33
“Rasul size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah’dan korkun. Şübhesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır.”34
Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ya katıksız iman edip itaat eden muvahhid mü’min kulların itaat edeceği ve asla şübhelenmeyeceği mutlak emirlerdir bunlar!..
Ebu Hüreyre (r.a.) anlatır:
Rasulullah (s.a.s.):
“Ümmetimin hepsi cennete girecektir. Ancak imtinâ edenler girmeyecektir.” buyurdu.
Sahabîler:
-Ya Rasulullah, kimler imtinâ edecekler? diye sordular.
Rasulullah:
“Her kim bana itaat ederse cennete girecektir. Her kim de bana âsî olursa o da (davetimi kabulden ve emirlerime itaatten) çekinip imtinâ etmiş olur (ve cennete giremez).” buyurdu.”35
“O’nun (Rasulün) emrine aykırı davrananlar, kendilerine bir fitnenin isâbet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.”36 diye buyuran Rabbimiz Allah Teâlâ, Rasulullah (s.a.s.)’in hakem kılınması ve verdiği hükme tam teslim olunması gereğinin, gerçekten iman etmenin delili saymış ve böyle davranmayanların, “iman etmiş olmazlar” durumuna düştüklerini beyân buyurur:
“Hayır, öyle değil, Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinden hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar.”37
Rasulullah (s.a.s.)’in sözleri ve amelleri, Kur’ân-ı Kerim’in hükümlerinin gereği gibi idi... Sözleri ve amelleriyle Kur’ân’a tâbi olup onun uygulayıcısı olan Rasulullah, Allah tarafından “en güzel örnek” olarak beyân edilmiş ve kendisine iman edip itaat eden kullarının Rasulüne uymalarını emretmiştir:
“De ki: ‘Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”38

O’na (s.a.s.)’e uymak, kavlî, fiilî ve takrirî Sünneti’ne uymak ile gerçekleşir... O’nun emrettiğine tâbi olup işlemek ve nehyettiğine asla yaklaşmamak, O’na uymaktır... Rasulullah(s.a.s.), hayatta iken O’nu görenler, O’nunla beraber yaşayanlar, kendisine uymakla mükellef oldukları gibi, O’nun vefâtından sonra kıyamet kadar gelecek olan muvahhid mü’minler de O’nun Sünneti’ne uymakla mükelleftirler... Rasulullah (s.a.s.)’in Sünneti üzerine yaşamak, Allah Teâlâ’nın rızasına nâil olmak demektir...
“Ey Peygamber, sana ve seni izleyen mü’minlere Allah yeter.”39 buyuran Rabbimiz Allah:
“Andolsun, Allah, sana o ağacın biat ederlerken mü’minlerden razı olmuştur.”40 buyurur...
“Şübhesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu hâlde, kim ahdini bozarsa, artık O, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verir.”41
Rasulullah (s.a.s.)’e iman edip itaat eden, O’nun Sünneti üzerine yaşayan, O’na biat ederek izinden giden, emrine uyup nehyettiklerinden kaçınan muvahhid mü’minler, dünya hayatlarında izzet içinde yaşar, âhiretteki cennet nimetlerinin kendilerine va’dedilen bir hakikat olduğunu bilip inanırlar... Allah’ın va’di haktır ve Allah, va’dettiğini gerçekleştirendir...42
Hidayet rehberi ve hayat önderi Rasulullah (s.a.s.), kendisiyle muhatabları olan insanları, bir misâl vererek şöyle beyân buyurmuştur:
Ebu Musa el-Eş’arî (r.a.) rivayet eder.
Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Benim meselim (benzerim) ve beni kendisiyle size Allah’ın peygamber gönderdiği şeyin meseli, ancak şu adamın benzeri gibidir ki o, kavmine geldi de:
-Ey kavmim, ben şurada iki gözümle bir ordu gördüm. (Onlar, beni soydular. Ben kaçtım, şimdi haber veriyorum). Görüyorsunuz, ben çıplak bir nezîrim (sizi, yarının musibetinden korkutuyorum). Hemen kurtulmaya, hemen kaçmaya bakınız! der.
Bu haber üzerine kavminden bir tâife, ona itaat eder de bütün gece vakâr ve haysiyetle yürümüş ve kaçıp kurtulmuşlardır.
Kavminden bir kısmı da onu yalanlamışlar da yerlerinde kalmışlardır. Bunun üzerine sabahleyin ânsızın asker, onları basıp helak etmiş ve köklerini kazımıştır.
İşte bu, bana itaat eden ve benim getirdiğime uyan kimse ile bana âsî olan ve benim getirmiş olduğum hakkı yalanlayan kimsenin meselidir.”43
İmam Muhyiddin en-Nevevî (rh.a.), hadisin şerhinde şunları beyân eder:
“Ben çıplak bir uyarıcıyım (en-nezîru’l-uryân)’ buyruğu ile ilgili olarak ilim adamları şu açıklamayı yapmışlardır:
İşin aslı şudur: Bir adam, kavmini uyarıp onlara korkmalarını (tedbir almalarını) gerektiren bir hususu bildirmek istedi mi, elbisesini çıkarır ve elbisesi ile –onlardan uzak bulunuyorsa- onlara yaklaşan tehlikeyi haber vermek maksadı ile işaret eder. Bu işi yapanların çoğunluğu, onların öncüleri ve onları kontrol edip gözetleyenleridir. Derler ki: Bunu böyle yapmasının sebebi, görenin bunu daha açık görmesi, daha garib ve görünüş itibari ile daha kötü olmasından dolayıdır. Bu sebeble bu hâl, düşmana karşı gerekli hazırlıkları yapmaları için daha ileri derecede teşvik edicidir.
Bunun, ‘ben düşman ordusunun kendisine yetiştiği ve elbisesini aldığı uyarıcıyım. İşte bu çıplak hâlimle sizleri uyarıyorum’, anlamında olduğu da söylenmiştir.”44
Cennetten dünyaya indirilen ilk insan, ilk Peygamber ve ilk medeniyet kurucusu Âdem (a.s.)’dan itibaren insan kullarına hidayet rehberleri gönderen Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, onların en sonuncusu kıldığı Rasulü Muhammed (s.a.s.)’e itaat edenlerin dünyada da, âhirette de kurtuluşa erdiklerini beyân buyurur... Kurtuluşun ve mutlu olmanın başka hiçbir yolu ve hiçbir çâresi yoktur... Dosdoğru yol budur ve tek çâre, Rasulullah (s.a.s.)’e vahyedilen Kur’ân’a tâbi olup, O’nun sünneti üzere salih amel işlemektir!..
Kadın olsun, erkek olsun vasat ümmetin her muvahhid mü’min ferdi, Kur’ân’ın hayata uygulanışı olan Rasulullah (s.a.s)’in Sünneti’ne tâbi olmak ve onu yaşamak konusunda, Rasulullah’ın Halifesi İmam Ebu Bekr es-Sıddîk (r.a.) gibi davranmalıdır!..
Mü’minlerin annesi Âişe (r.anha) anlatır.
Ebu Bekr şöyle söyledi:
-Ben, Rasulullah’ın hayatında yapmakta olduğu hiçbir şeyi terk etmem, muhakkak O’nun yaptığı işi yaparım. Çünkü ben, O’nun işinden herhangi bir şeyi terk edersem, haktan sapacağımdan korkarım.45
Ve yegâne Rabbimiz ve İlâhımız Allah Teâlâ buyurdu:
“Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse ve Allah’dan korkup O’ndan sakınırsa, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.46
Taha, 20/123.
Zemahşerî’nin “Keşşâf” adlı tefsirinden özet olarak alıntı yapılan cümlelerin tamamı şöyledir:
“Âdem ile Havvâ Aleyhisselâm insanlığın iki aslı ve kendilerinden türeyip neşet ettiği kökenleri oldukları için, insanlığın bizzat kendisi imiş gibi değerlendirilmiş ve kendilerine çoğul sıygası ile: ‘Her ne zaman size gelecek olursa,’ diye hitab edilmiştir. Bunun benzeri Arabların, fiili sebebe isnâd etmeleridir ki, aslında fiil sebebe değil, ona sebeb olana aiddir.”
Zemahşeri, Keşşâf Tefsiri, çev. Muhammed Coşkun, vdğ.İst.2018, c.4, sh.380.
Muhammed Ali es-Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, çev.Prof.Dr.Sadreddin Gümüş- Dr.Nedim Yılmaz, İst.2016, c.4, sh.51.
İmam Hafız İbn Kesîr, İbn Kesîr Tefsiri, çev.M.Beşir Eryarsoy, İst.2011,c.7,sh.189.
İbn Ebî Şeybe, Musannef, çev. Hüseyin Yıldız, İst.2012, c.12, sh.224, Hbr.30575-30576. c.14, sh.608, Hbr.35926.
Beyhakî, Şuabu’l-İman, çev. Hüseyin Yıldız, vdğ.İst.2015, c.3, sh.64, Hbr.1871.
Ebu Nuaym el-İsbehânî, Hilyetü’l-Evliyâ ve Tabakatu’l-Asfiyâ, çev.Hüseyin Yıldız, vdğ.İst.2015, c.6, sh.583.
Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, çev.Adem Yerinde, İst.2015, c.1, sh.461, Hbr.781. Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr ve el-Mu’cemu’l-Evsat’tan.
Hâkim en-Nîsâbûrî, el-Müstedrek Ale’s-Sahihayn, çev.M.Beşir Eryarsoy, İst-2013, c.5, sh.290, Hbr.3490.
Mülk, 67/1-2.
Enbiya, 21/107.
A’râf, 7/158.
Nahl,16/43-44.
Yunus, 10/109.
Yunus, 10/15.
Ahzab, 33/1-3.
Zümer, 43/43-44.
Necm, 53/3-4.
Bkz. Ahzab, 33/21.
Mâide, 5/49.
Nisa, 4/105.
İmam Evzâî, Sünen-i Evzâî, çev.Dr.Ali Pekcan, vdğ.Konya,2012, sh.33, Hbr.127.
Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.49, Hbr.594.
İbn Abdi’l-Berr, Câmiu Beyâni’l-İlmi ve Fadlihi, çev.Mahmud Varhan- Ali Yüce, İst.2015, sh.502, Hbr.1555.
İmam Evzâî, Sünen-i Evzâî, sh.33, Hbr.128.
İbn Abdi’l-Berr, Câmiu Beyâni’l-İlm, sh.502, Hbr.1556-1557.
İbn Abdi’l-Berr, Câmiu Beyâni’l-İlm, sh.502
İbn Abdi’l-Berr, Câmiu Beyâni’l-İlm, sh.502
İmam Evzâî, Sünen-i Evzâî, sh.33, Hbr.130-131.
Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.16, Hbr.97.
İbn Abdi’l-Berr, Câmiu Beyâni’l-İlm, sh.489.
Sünen-i Dârimî, Mukaddime, B.23, Hbr.213.
İbn Abdi’l-Berr, Câmiu Beyâni’l-İlm, sh.503, Hbr.1562.
Cuma, 62/1-4.
Nisa, 4/113.
İmam Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, çev.M.Beşir Eryarsoy, İst.1998, c.5, sh.472.
Ebu Muhammed Muhyissünne el-Hüseyin b. Mes’ud b. Muhammed el-Ferrâ el-Beğavî, Beğavî Tefsiri- Meâlimu’t-Tenzîl, çev.Nurgül Özdemir- Ayşegül Özdemir, İst.2018, c.2, sh.305.
İmam Ebu’l-Ferec Cemalüddin Abdurrahman Ali b. Muhammed Cevzî, Zadü’l-Mesir fi İlmi’t-Tefsîr, çev.Doç.Dr.Abdulvehhab Öztürk, İst.2009, c.1, sh.637.
Âl-i İmrân, 3/110.
Muhammed b. İdris eş-Şâfiî, er-Risâle, çev.Prof.Dr.Abdulkadir Şener- Prof.Dr.İbrahim Çalışkan, Ank.1996, sh.51-52, Md.252,257,
Nisa, 4/59.
Nisa, 4/80.
Haşr, 59/7.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İ’tisâm, B.2, Hds.12.
Nûr, 24/63.
Nisa, 4/65.
Âl-i İmrân, 3/31.
Enfal, 8/64.
Fetih, 48/18. Ayrıca bkz. Beyyine, 98/7-8. Mücadele, 58/22.
Fetih, 48/10.
Bkz. Yunus, 10/55. Rum, 30/60. Müzzemmil, 73/18. Zümer, 39/20.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-İ’tisâm, B.2, Hds.15.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’r-Rikâk, B.26, Hds.69.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Fedâil, B.6, Hds.16.
İmam Muhyiddin en-Nevevî, Sahih-i Mülim Şerhi- el-Minhâc, çev.M. Beşir Eryarsoy, İst.2014,C.10, sh.61-62.
Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Humus, B.1, Hds.2.
Sahih-i Müslim, Kitabu’l Cihad ve’s-Siyer, B.16, Hds.52.
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu’l-Harac, B.18-19, Hbr.2970.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev.Hüseyin Yıldız, vdğ.İst.2014, c.9, sh.501-502, Hds.13427.
Nûr, 24/52.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul