15 Ocak 2025 - Çarşamba

Şu anda buradasınız: / ALKOL, UYUŞTURUCU VE AİLE İÇİ ŞİDDET DÖNGÜSÜ
ALKOL, UYUŞTURUCU VE AİLE İÇİ ŞİDDET DÖNGÜSÜ

ALKOL, UYUŞTURUCU VE AİLE İÇİ ŞİDDET DÖNGÜSÜ Nesrullah Okan

İşleyen her sistemi ayakta tutan, aslında o sistemin devamlılığını sağlayan unsurlardır. Bu durumu hayatımızın her noktasına tatbik etmek mümkündür. Bir saatin doğru çalışabilmesi, bir bağın ürün verebilmesi, bir fabrikanın sürekli işler hâlde olabilmesi hiç şüphesiz bir sürü faktöre bağlıdır. Bu faktörlerin ya da devamlılığı sağlayan herhangi bir etkenin işlevsizliği o saati, o bağı ve o fabrikayı amaçlarından uzaklaştıracaktır. Peki, toplumları ayakta tutan en önemli faktörler nelerdir? Ve bu faktörlerde meydana gelecek aksaklıkların toplumlar üzerinde ne tür etkileri vardır? Şüphesiz bu sorulara tek bir cevap bulmak kolay olmayacaktır. Ancak insanlığın var olmasından beri bilinmektedir ki toplumlar varlıklarını aile denilen yapı üzerinden sürdürmektedirler. Hiç şüphesiz aileyi sadece anne-baba ve çocuktan ibaret bir yapı olarak görmemek gerekir. İnsanlığın tarihsel serüveninde aşiretten, kabileye ve hatta devletlere kadar giden bir süreci izlemek mümkündür. Ancak modernizmin etkisiyle beraber aile dediğimiz kavram daha dar bir kalıba bürünmüştür. Hâlihazırda aile; “Aralarında evlilik ve kan bağı bulunan, koca, karı, çocuklar, kardeşler vb.nin oluşturduğu, toplum içindeki en küçük bütün.” olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2019). Tanımdan da anlaşıldığı üzere “en küçük bütün” ifadesi, esasında vücut için hücre ne ise toplum için de ailenin öneminin o olduğunu ifade etmektedir. Hücrelerde meydana gelen bozulma ve dejenerasyonların vücudun fonksiyonlarını kısıtlayıp uzun vadede işleyemez hâle getirişi gibi toplumun en küçük bütününü oluşturan ailede meydana gelen bozulmalar da toplumlar için ciddi sorunları beraberinde getirmektedir. Şüphesiz ailelerdeki bozulmaların çok sayıda sebepleri ve nedenleri vardır. Bu nedenler önem sırasına göre ele alındığında, özellikle uyuşturucu madde ve alkol bağımlılıklarının aile dokularına ciddi anlamda zarar verdikleri görülmektedir. Bu zararın çok sayıda yansımaları olduğu görülmektedir. Özellikle aile içi şiddet vakalarındaki ciddi artışların varlığında alkol ve uyuşturucunun önemli anlamda etkileri olduğu yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre şiddet uygulayan eşlerin yaklaşık %60-72’sinin alkol ya da uyuşturucu madde bağımlısı oldukları görülmektedir (Ünal, 2005). Hâliyle bu durum ailelerin parçalanmasına, dağılmasına ve aile denilen sistemin işleyemez hâle gelmesine sebep olmaktadır. Aynı şekilde şiddete maruz kalan bireylerde çok sayıda psikolojik rahatsızlıklar da görülmektedir. Bu durum beraberinde bir kısır döngüyü de getirmektedir. Aile içi şiddete maruz kalan ya da tanık olan çocuklarda da maalesef ki benzer türde yönelimler meydana gelmektedir. Nitekim Demir (2010) ailede şiddete maruz kalan çocuklarda uyuşturucu madde ve alkol bağımlılık eğiliminin diğer çocuklara göre daha yüksek düzeyde olduğunu belirtmiştir. Diğer bir ifadeyle sağlıklı işlemeyen bir sistem, sağlıklı olmayan bireyler yetiştirmektedir. Bu adımların her birisi birbirini beslemektedir. Alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığının aile içi şiddete sebep olan aşağıdaki sonuçları doğurması kaçınılmazdır: İlişki ve İletişim Sorunları Sosyal bir çevre ile varlığını idame ettiren insan, çevresiyle ne kadar iyi iletişim içindeyse o kadar  kolay uyum sağlar. Bu durum aynı zamanda kişinin psikolojik sağlamlığını da olumlu yönde etkiler. Alkol ve uyuşturucu madde ilk önce kişiyi işinden ve arkadaşlarından koparır ve bu durumun bir tezahürü olarak da yalnızlığa itilmesine sebep olur. Yalnızlaşan birey psikolojik olarak günden güne zayıflar ve beraberinde kızgınlık ve öfke dolar. Kendi içine hapsolmuşlukla birey, aile içine sorunlarını yansıtmaya başlar. Her gün biraz daha kötüleşen bu durum hiç şüphesiz aile içi şiddeti doğuracak ve bu şiddetin kurbanları da çoğunlukla kadınlar ve çocuklar olur. Bunu da çoğu zaman boşanmalar ve kadın cinayetleri takip eder. Maddi Kayıplar Alkol ve uyuşturucu maddelerin temini için belli miktarda para gerekir. Bu maddiyatın temin edilemediği durumlar kişiyi yeni arayışlara sürükler. Kişi alkol ve uyuşturucu madde kullanımı sebebiyle iş ve arkadaş çevresini kaybettiğinden bir süre sonra bu maddelere ulaşmada engellerle karşılaşır. Bunun akabinde eşinden veya çocuklarından bir beklenti içine giren birey bu beklentilerin karşılanmaması durumunda yine şiddete başvurur. Bunun bir tezahürü olarak ailede şiddet, parçalanma ve hatta cinayet gibi sorunlar ardı sıra gelir. Kurban Çocuklar Evlenmeye karar veren her çiftin hayali sevgi ve şefkatle büyütecekleri evlatlar yetiştirmektir. Aynı şekilde o çocuklara sağlam ve sağlıklı bir gelecek inşa etmek ideallerinden biridir. Bu amaç ve gaye ile yola çıkılan evlilik süreci bazen hedeflenen ve arzulanan sonucu doğurmaktan uzaklaşır. Bunun temel nedenlerinden biri de alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığıdır. Üstelik kendilerine anne ve babalarını rol model olarak alan çocukların onların bu davranışlarından etkilenmemeleri mümkün değildir. Zira çocuklar ebeveynlerinden çok fazla etkilenirler. Özellikle psikoloji alanında yapılan araştırmalar bu sonuçları destekler mahiyettedir. Çocukluk çağı travmalarının birçok psikolojik rahatsızlığı beraberinde getirdiği çok sayıda araştırma ile ortaya konmuştur. Öyle ki bu çocuklar ailelerinden ayrılsalar dahi yaşadıkları olumsuzlukların etkilerinden uzun vadede kurtulamamaktadırlar. Can alıcı diğer bir husus ise, ebeveynlerinden gördüklerini taklit etme eğilimi gösteren çocukların ileriki dönemlerde maalesef anne ve babanın eğilimlerini göstermeleri ve onların da çoğu zaman alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı olmalarıdır. Tam olarak burada sorulması ve sorgulanması gereken çok önemli bir hususu nazarıdikkate almak gerekir. Alkol ve uyuşturucu madde kullanmak ya da aile içi şiddete başvurmak bir sebep midir yoksa sonuç mudur? Peki seti yıkılmış bir barajın ardında bıraktığı yıkım bir sebep midir yoksa sonuç mudur? Zannımca setin yıkılma nedenlerini sorgulamadan selin yıkıcı etkilerini tartışmak gerçekçi bir bakış açısı olmayacaktır. Dolayısıyla toplumun temelini ve özünü meydana getiren aile müessesesi huzur ve afiyetin merkezi olmak yerine, şiddetin ve bölünmüşlüğün mihrakı hâline gelmişse, burada yanlış giden şeyleri sorgulamak düşünen ve akleden her bireyin görevidir. O hâlde, “Yanlış giden şey nedir? Ailedeki huzuru muhafaza eden seti nerede aramalıyız?” sorularına da cevap bulmak zorundayız. Esasında insanı diğer canlılardan ayıran farklar da ortaya konulduğunda, sorunun mahiyetini anlamak daha kolay olacaktır: İnsanın temel farkı akıl sahibi olmasıdır. Yani düşünebilmesi, sorgulayabilmesi, sentezler yapabilmesi ve nihayetinde tercihlerde bulunabilmesi, irade gösterebilmesidir. Daha kapsamlı bir ifade ile eğitilebilir ve terbiye edilebilir olmasıdır. Ancak görünen o ki, mevcut eğitim sistemi istenileni verememektedir. Zira bir eğitim sisteminin yönünü belirleyen husus o eğitim sisteminin edindiği gayelerdir. Mevcut eğitim sistemlerinin çıktılarına baktığımızda maddi beklentilerin ve gelecek endişelerinin tüm sistemi esir aldığını görebilmekteyiz. Oysa bilinen bir gerçektir ki en kötü eğitim sistemi dahi kendi doktorunu, öğretmenini, hâkimini, akademisyenini ve diğer tüm meslek erbaplarını bir şekilde yetiştirmektedir. Bu durum eğitim sisteminin bir başarısı değil aksine, dönen çarkın bir neticesidir. Zaten böyle bir çarkın rahleitedrisinden geçen meslek erbaplarının topluma verecekleri katkılar genellikle maddi çıkarları nispetindedir. Böylesi bir durum maalesef ki ruhsuz nesillerin inşa edilmesine sebebiyet vermektedir. Burada önemli olan, insanı fıtratına göre yetiştirmektir ki bunun temelini edep ve edebin de üç sacayağını ahlak, adalet ve irade meydana getirmektedir. Zira kendini bilen ve başkalarına da duygudaşlık penceresinden bakan kişilerin alkol ve uyuşturucu girdabına girmesi çok zor olduğu gibi şefkat göstermesi gereken eşine ve çocuklarına şiddet uygulayabilmesi de bir o kadar muhaldir. Son tahlilde bir milletin geleceğini inşa eden nesilleri şiddet, uyuşturucu ve alkolün zarar verici girdabından kurtarabilmemizin en kestirme yolu insani değerlerle bezenmiş bir terbiye sisteminin inşa edilmesiyle mümkündür. Uzman Psikolojik Danışman Nesrullah Okan. Marmara Üniversitesi, Rehberlik ve Psikolojik Anabilim Dalı.* Kaynakça Demir, Ü. (2000). Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 3(1), ss.57-61. Ünal, G. (2005). Aile İçi Şiddet, Aile ve Toplum, 7 Cilt: 2 Sayı: 9. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bt s&kategori1=veritbn&kelimesec=6973 17/09/2019 tarihinde alınmıştır.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul