Rasulullah (s.a.s) “Sizin en hayırlınız ahlakça en güzel olanınızdır.“1 buyurmuştur. Ve “ Müslüman, Müslümanların onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir “2 buyururken, kendisi en azılı düşmanlarının dilinde bile, El-Emin’di. Buradan, Rasulullah (s.a.s)’in güzel ahlaka verdiği önem anlaşılmaktadır.Bütün insanlığa bir uyarıcı ve müjdeci olarak gönderilen Peygamber Efendimiz, yüce bir ahlak üzereydi. Çünkü Aişe validemizin ifadesiyle “Onun ahlakı Kur’an’dan ibaretti.”3
Allah’ın emirlerine baktığımızda, birçoğunun ahlak kavramına önem çektiğini görebiliriz.
Kibirlenmemek,4 alay etmemek,5 gıybet etmemek,6 hırsızlık yapmamak,7 yalan konuşmamak,8 zina yapmamak,9 ve yine yolda kalana yardım etmek,10 komşuluk ilişkilerinde hakkı gözetmek,11 anne babaya iyilikte bulunmak,12 sabırlı olmak,13 merhametli olmak,14 cömert olmak,15 sadaka vermek ki, onda dahi bir ahlak ölçüsü vardır. Sağ elin verdiğini sol el bilmemek.16 Yüce Rabbimizin bu emir ve yasakları toplumun huzurunu ve kurtuluşunu sağlayacak emirlerdir.
Allah, toplumların en azgınlaştığı zamanlarda o topluma bir Peygamber gönderir ve onları emirlerine uymaya davet ederdi. Çünkü insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkaracak tek çözüm, Rableri’nin emir ve yasaklarına uymaktı. Allah azgınlaşmış Arap toplumuna da, Hz. Muhammed (s.a.s)’i Peygamber olarak gönderdi, dinini kemale erdirdi ve doğruyu gösterecek, sonsuza kadar yolumuzu aydınlatacak tek rehber olan Kur’an’ı indirdi. Tek rehber olarak Kur’an’ın takibinin, bütün sapkınlık ve ahlaksızlığın reçetesi olduğunu Allah bizlere şöyle bildirir:
“Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.”17 Günümüzde aile içi yaşantılara baktığımızda, ezan okununca abdeste koşması gereken anne babaların yerini, dizilerin başlamasını heyecanla bekleyen anne babalar aldı. Durum böyle olunca kendini koruyamayan ebeveynlerin ehlini koruması da oldukça zorlaştı. Allah insanı birçok ayette düşünmeye sevk eder. Çünkü düşünen akıl sahipleri boş işlerle kıymetli zamanlarını harcamamaları gerektiğini iyi bilirler. Toplumdaki fitnelerin ve ahlaksızlığın çoğalmasında internetin büyük rol oynadığını biliyoruz. O halde işe, internetin şerrinden ehlimizi koruyarak başlayabiliriz. Bir salkım üzümü sizden, salkım halinde veya şaraba dönüştürülmüş halde tüketmeniz istense, hangisini seçersiniz? Müslüman vasfı taşıyan kimsenin vereceği cevap bellidir. İnternet kullanımı da bu kadar tehlikeli bir çizgidir. Doğru kullanma amacından çıkarsa ailelere zillet olarak yeter.
Evlerimizde Televizyon, Telefon, Bilgisayar ve İnternet erişimini engelleyerek ehlimizi koruyamayız. Diyelim evimizde teknolojiye erişimi engelledik, peki internet ve ahlaksızlaşmış toplumun zehirlediği gayri ahlaki toplumdan çocuklarımızı nasıl koruyacağız? Şeytanın tuzaklarının neler olduğunu ister istemez görecek ve duyacaklar. Yapmamız gereken onları bu tuzaklara karşı bilinçlendirmek. Nefsimizin kötülüğe de meyilli olduğunu, fakat onu durdurabilecek iradeye de sahip olduğunu unutmayalım. Müslüman vasfına sahip kimse hesap vermeyecekmiş gibi yaşayamayacağını bilir ve bu bilinç onu zaten doğruyu yapmaya sevk eder, yanlışlardan beri tutar. Unutmayın çocuklarımızı İslami şekilde eğitmez ve doğru yönlendiremezsek, onları, diziler, çizgi filmler ve ahlak seviyesi düşük toplum hayâsızlaştırıp şekillendirecek. Şunu iyi idrak edelim. Kur’an’ı sahiplenmedeki anlayışınızı değiştirmedikçe, toplumdaki ahlaksızlıklardan ehlinizi ve kendinizi koruyamazsınız.
Toplumda Kur’an’a verilen önem ve değer, ona saygı duyup en yüksek yerlere asmaktan öteye geçmez oldu. Hayat rehberi olması gereken Kur’an, kılıflar içerisinde hapsedilirse insanlar Kur’an’ı sadece şeklen önemser hale gelir. Ve sadece şeklen Kur’an’a yönelen kimselerin neredeyse her gün haber programlarında, ahlak yoksunlarının yaptıkları şeytani işleri görmesi de kaçınılmazdır.
Ülkede Kur’an ve sünnete dayalı eğitim olmamakla beraber, hurafeler, bid’atler ve yanlışlarla, bilinçli olarak İslam hafızası çoraklaştırıldı. Bakımsız bir ağaç meyve vermeyeceği gibi, Kur’an ve sünnetle beslenmeyen toplumun da haksızlık kötülük ve ahlaksızlıktan korunması mümkün değildir. Toplumun büyük bir çoğunluğu şirk ve ahlaksızlık bataklığına batmışken yapacağınız en mantıklı şey, gece gündüz demeksizin insanları İslam›a davet etmek ve onlara davet ettiğiniz dini yaşayarak örnek olmaktır.
“Toplumu Bu Ahlaksızlık Girdabından Çıkarıp İyileştirmenin Tek Çözümü, Kur-An Ve Sünnet’e Uygun Yaşamak Ve İnsanları Buna Sevk Etmektir”
Öncelikle “Hak» yolda ilerlememizi engelleyecek tehlikeleri bizlere gösteren Kur’an’ı Kerim’in pusulamız olduğunu unutmayın. Kur’an kendisine tabi olanların din, fikir, ahlak, medeniyet, kültür, hukuk ve siyaset açısından galip gelmeleri için mücadele etmelerini bekler. Çünkü Kur-an’ı gören gözle okumak isteyen herkes hemen anlar ki, bu kitap Müslümanları kâfirlerin birer kuklası ve oyuncağı olmaktan kurtarmaya davet eder. Ondaki emir ve hükümlere uyanların, kâfirlere tabi olması ve onların esareti altına girip, düşünmeden, koyun psikolojisiyle yaşaması mümkün değildir. müslüman yaratılış gayesinin Allah’ın emirlerini harfi harfine uygulamak olduğunu bilir ve söylemekten de çekinmez. Kur’an’ı kendilerine değil, kendilerini Kur’an’a uydurmaya çalışanlar, evlerini Allah’ın zikredildiği, cemaatle namaz kılınan, iyiliğin emredilip, kötülükten alıkonulan, Kur-an’ı öğrenen ve öğreten tebliğ teşkilatı gibi evlere dönüştürürler. Ve Kur’an ile amel eden kimse dininden asla taviz vermez. İnsanların olumsuz tepkileri onları yıldırmaz. Aksine teselliyi Kur’an’da bulur ve dünyayı küçümserler. Allah c.c bir ayeti kerimede şöyle buyurmuştur:
“Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.”18 Merhamet sahibi olan Rabbimiz kullarından, kendine yönelip, cehaletinde ve hatalarında ısrar etmemesini ister. Allah ayetlerinde bizleri böyle uyarır. Sahabe nesline baktığımızda görüyoruz ki onlar İslam’ı ciddiye alarak yaşadılar. Allah’a hakkıyla kul oldular. İslam’ın en zor dönemlerinde birçok kayıplar vererek, işkence ve eziyet görerek mücadele ettiler. İslamı ciddiye almaları sayesinde de asırlardır herkese örnek bir nesil oldular.
İslam’a aynı ciddiyetle sarılmanın yolu nedir ? sorusunun cevabı ise, Müslümanca yaşamamızın engellendiği bu toplumda, Müslümanca düşünmek ve inandıklarımızı yaşamayı her türlü güçlüğe rağmen sürdürebilmemizdir. Muaz b. Cebel’in anlattığına göre, Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde, bir kul şu dört şeyden sorguya çekilmeden bir tarafa adım atamaz: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nerede eskittiği, malını nereden kazanıp nerede harcadığı, öğrendiği ilmiyle amel edip etmediği.19 Sadece bu hadisi bile önemsemek, insanın hayatını “İslami şekle” sokmaya yeter inşaAllah.
“ LA İLAHE İLLALLAH ( Allah’tan başka bütün ilahları tanımayıp inkar edeceğime söz veriyorum ) MUHAMMEDUN RASULULLAH ( hayatımı, Rasulünün bizlere gösterip öğrettiği şekilde yaşayacağıma söz veriyorum ) “derken Allah’la aramızda yaptığımız bu akit’e bağlı kalmanın, tüm toplumun, insanlığın kurtuluşu ve ahlaksızlıkların tamamına şifa olacağını unutmayalım.
Selam ve Dua ile.
1. Buhari, Edeb 39
2. Buhari, İman 4/5
3. Müslim, Salatü’l-Musafirin, 139
4. Araf Suresi / 206
5. Hümeze Suresi / 1
6. Hucurat Suresi / 12
7. Maide Suresi / 38
8. Bakara Suresi / 10
9. İsra Suresi / 32
10. Bakara Suresi / 177
11. Nisa Suresi / 36
12. İsra Suresi / 23
13. Ali-İmran Suresi / 200
14. Beled Suresi / 17
15. İsra Suresi / 29
16. Bakara Suresi / 195
17. Maide Suresi / 15,16
18. Ali-İmran Suresi / 135
19. Tirmizi, Kıyamet 1
