Savm/sıyam, yani oruç. Kur’an’da Rabbimizin iman edenlere emrettiği temel ibadetlerden biridir. (bkz: Bakara 2/183) Allah’ın Rasûlü savm’ı İslâm’ın üzerine bina edildiği beş esastan biri sayıyor. Bunlara İslâm’ın şartları değil, İslâmın üzerine bina edildiği esaslar denir. Zira İslâm’ın şartları bu kadar değil, daha da fazladır.1
Savm (oruç) ibadeti de ancak kamerî (Ay) aylardan Ramazan’da yerine getirilir. (Bakara 2/184) Hicretin ikinci senesi farz kılındı. Ramazan sonunda da bayram vardır.
Ramazan bayramına Arapça’da ‘ıydu’l-fıtr/fıtr bayramı’ denir.
Pek çok hadiste Ramazan’ın sonundaki bu bayrama ‘yevmu’l-fıtr-fıtr günü/bayramı’ veya sadece ‘el-fıtr’ denildiğini görüyoruz. Mesela;
Abdullah b. Ömer diyor ki: “Fıtır ve Kurban bayramları Peygamber için öncelikle bir mızrak dikilir ve sonra namaz kılınırdı.”2 Bu mızrak dikme, bayramı ilan etme ve bayram namazına davet olsa gerekir.
Ebu Ubeyd anlatıyor: “Ben Ömer b. Hattab’ın bayram günü şöyle dediğine şahit oldum: ‘Şu iki günde oruç tutmaktan Peygamber nehyetti: Fıtır bayramınızda ve kurbanlarınızın etini yediğiniz gün…’”3
Hz. Aişe, Peygamberin şöyle dediğini rivâyet etti: “Sizin Ramazan bayramınız birlikte orucunuzu açtığınız, kurban bayramınız da birlikte kurban kestiğiniz gündür.”4
Abdullah b. Abbas dedi ki: “Peygamber (s.a.v) fıtr günü (Ramazan Bayramında mescide) çıktı ve iki rek’at namaz kıldı. Ondan önce veya sonra başka namaz kılmadı. Sonra kadınlar geldi. Onlara vaaz etti ve onlara sadaka vermelerini emretti.”5 Daha bir çok hadiste ‘fıtr’ , ‘yevmu’l-fıtr’ veya ‘ıydu’l-fıtr’ ifadeleri geçiyor.
‘Yevmu’l-fıtr’; artık Ramazanın bittiğini, gündüzleri yeyip içmenin, yani ‘iftar’ın helâl olduğunu anlatır, Ramazan bayramını da ifade eder.
Acaba bu isimlendirmenin ‘fıtrat-yaratılış’ ile bir ilgisi var mıdır? Ramazan’ın sonunda lütfedilen bu bayram aynı zamanda ‘fıtrat’a bir gönderme, bir dikkat çekme midir?
Bu, insan fıtratında yaratıldığımız için bir sevinç ve şükretmeye sebep midir? Zira ‘fıtrat, fıtr ve iftar’ aynı kökten gelmektedir.
- Fıtrat nedir?
‘Fıtrat’ kelimesinin aslı ‘fatr’ sözlükte, uzunlamasına yarmak, ikiye ayırmak, yaratmak, icat etmek, bir şeyi özellikleriyle ortaya koymak, bir şeyi meydana getirmek anlamlarına gelir.6
Kur’an’da fiil olarak 11 âyette geçiyor ve çoğunda Allah’a ve O’nun yaratmasına nisbet ediliyor.
Bu kökten gelen ‘fıtrat’ isim-masdardır ve yaratılış, belli yeteneklere ve yatkınlığa sahip oluş, karakter, mizaç, doğal eğilim, huy anlamlarına gelir.7 ‘Fıtrat’ hilkattır, yani Allah bir şeyi neyin üzerinde yaratmışsa onun doğal halidir.
Aynı kökten gelen ‘iftar’ orucu açmak; ‘infitâr’ ise yarılmak, açılmak, fışkırmak demektir ki Kur’an’da 82. sûrenin adıdır.
Bu masdarın fail (özne) ismi olan ‘el-Fâtır’, Allah’ın güzel isimlerinden biridir. Yeri ve gökleri, her şeyi yoktan yaratan demektir. (Fâtır 35/1. En’am 6/14. Yûsuf 12/101. İbrahim 14/10. v.d.) ‘Fâtır’ aynı zamanda 35. sûrenin de adıdır.
‘Fatr’ veya ‘fıtrat’ ilk yaratılışı ifade ettiği gibi, devam eden bir yaratılışı da anlatır. Yani Allah her şeyi yoktan var ettiği gibi, yaratmaya devam ediyor. ‘Fatr’ veya ‘fıtrat’, bir şeyi yoktan ve örneksiz var etmek ve onu, belli bir hedefe doğru açıp-ortaya koymaktır.
Bir cisimden başka bir cismin meydana gelmesi, ona ait tohumun yarılıp açılmasından, filizlenip büyümesinden, daha sonra dal budak salmasından meydana gelir. Gelişen o canlı tekrar tohuma dönüşmekte, tohum tekrar filizlenip aynı cins canlının neslinin devamını sağlamaktadır.
Bu sürekli oluşum, bir ‘fatr’ olayıdır. Bunu Yaratan da ‘el-Fâtır’ olan Allah’tır. Evrendeki her ölüm yeni bir oluşumun, her bir sonbahar yeni bir hayatın başlangıcıdır. Soluyor, kuruyor gibi görünen her tohum aslında yeni bir hayatın kaynağıdır. Zamanı gelinde tohum yarılacak (fatr olacak) ve içinden yeni bir hayat fışkıracak.
Kâinattaki –insan dahil- bütün varlıklar Allah’ın kendileri için var ettiği ‘fıtrat’ üzerindedirler. Her varlık, kendi tabiatının gereğini yapar, o çizgisinin dışına çıkmaz. Bu, bir âyette terkip olarak ‘Allah’ın fıtratı’ şeklinde geçiyor.
“Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu, dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm 30/30)
Peygamber (s.a.v) insanların fıtrat üzere yaratıldıklarını haber veriyor. “Her doğan (insan) fıtrat (yaratılışı) üzere doğar.”8 “Her insanı annesi fıtrat üzere doğurur...”9
Allah (cc) bütün insanları kendine inanma ve ibadet etme, verdiği nimetlere şükretme kabiliyetinde ve bunlara meyilli olarak (fıtrat üzere) yaratmıştır. Bu bakımdan İslâm ‘fıtrat’ın dinidir.
- Bayram (ıyd)
Bayram’ın Arapçası ‘ıyd’dır. Bu da âdet halini alan sevinç ve toplanma günü demektir. Her yıl tekrar geldiği ve insanlar bu günlerde sevindiği için bu isim verilmiş.
Bayram kelimesinin ise aslı Farsça ‘bezrem’ veya ‘bezrâm’ kelimesidir. Oğuz Türklerinden beri ‘beyrem’ veya ‘bayram’ şeklinde kullanılmaktadır.10
Toplumlardaki bayramların kaynağı, dinî olabileceği gibi kültürel de olabilir. Müslümanın ömürlük bayramı hac, yıllık iki bayramı Ramazan ve Kurban bayramları, haftalık bayramı da Cuma günüdür.
Enes b. Malik’in (r.a) şöyle dediği rivâyet edildi: “Hz. Peygamber (s.a.v) Medine’ye teşrif buyurdukları zaman Medinelilerin senede iki bayramları vardı. O günlerde onlar oynayıp eğlenirlerdi. Bunun üzerine Peygamber “Allah size, kutladığınız bu iki bayrama bedel daha hayırlılarını; Ramazan Bayramı (yevmu’l-fıtr) ile Kurban Bayramını verdi’’ buyurdu.”11
- Ramazan Bayramı’na niçin ‘ıydu’l-fıtr’ denilmiş?
Günlük orucu sona erdirmeye ‘iftar’, Ramazan orucunu sona erdirmeye de ‘fıtr’ denildiğini hatırlayalım.12 Yani orucu açma, yeme içmeye başlama demektir. Bunun tersi ‘imsak’ veya ‘savm’dır. Yani yeme içmeyi bırakma, oruca başlama zamanıdır.
Ramazan bayramında iki rek’at olarak kılınan bayram namazına fıkıh dilinde ‘salâtu’l fıtr-fıtr bayramı namazı’ denir.13
Ramazan Bayramına ‘ıydu’l-fıtr’ veya ‘yevmu’l-fıtr’ ismi verilmesinin iki sebebi olduğu düşünüyoruz.
Birincisi; insanın orijinine, yapısına, fıtratına dikkat çekmek için. Allah (c.c) bizi, insan ve İslâm fıtratı üzere yarattığı için ona sevinmenin, ona şükretmenin, onu daha çok hatırlamanın zamanı olduğu için.
İnsan “en güzel biçimde”dir (Tîn 95/4); insanlarda olan kabiliyetler yani fıtrat hiçbir varlıkta yoktur. İnsanın bünyesinde akıl, irade (isteme ve seçme) kabiliyeti; yapma ve üretme, bilme ve bilgiyi eyleme dökme yeteneği var. Bu fıtratla insan, iradesini kullanarak kendi isteğiyle çok şey yapabiliyor
Bu da insanlar için olağanüstü bir yetenektir, değerli bir özgürlüktür. Bu yetenek ve özgürlük ona verildi ki dünya hayatını imar etsin, sorumluluklarını yerine getirsin, yeryüzünün efendisi/halifesi olsun.
Ramazan Bayramı yani ıydu’l-fıtr, bu fıtratı hatırlamanın, bu fıtratı iyi yolda kullanma şuurunu yenilemenin ve bu fıtrata şükretmenin zamanıdır, diyebiliriz. Ramazan bayramı bu ilâhî ikrama, yaratıklar arasındaki bu seçkin makamı verene teşekkür vaktidir. O’nu yeniden ve daha çok hatırlama anıdır.
Ramazan bayram namazı öncesine kadar Ramazan dolayısıyla verilmesi gerekli olan sadakanın adı da ‘fıtır sadakası (zekâtu’l-fıtr, fitra)’dır.14
Bu her ne kadar, Ramazan’ı Allah’ın verdiği nimetlerle geçirmeye bir şükür ve ‘ıydu’l-fıtr’a-Ramazan bayramına’ ulaşılmasının zekâtı olsa da asıl amacının ‘fıtrat’ın-insan olarak yaratılışın sadakası, bu sonsuz lütfa karşılık şükretmek olduğunu söyleyebiliriz.
Fitra ve bayram; yani ‘zekâtu’l fıtr’ ve ‘ıydu’l-fıtr birbirini tamamlar. Biri fıtratın şükrü, diğeri fıtrata sevinmenin âlametidir. Biri, fıtratın karşılığının asla ödenmez olduğunu itiraf, diğeri bu temiz fıtrata sevinmenin ve bunu Ramazan’a bağlı olarak yapmanın fırsatıdır.
Biri insanın bu gerçeğini keşfetmek, diğeri ise keşfedilen bu değerin muhteşemliğine sevinmektir.
Biri bu temiz fıtrata ‘fıtır sadakası’ vererek şâhitlik etmek, diğeri ise Ramazan boyunca bu fıtrata uygun davranmanın, bu fıtratın gereğini yerine getirmenin mutluluğudur.
İnsanın fıtratıyla, ona verilen insanî kabiliyetler, onun mayasında saklı halifelik cevheri ile, kendisine özellikle ‘ıydu’l-fıtr’ denilen Ramazan bayramı arasında bir ilişki olsa gerek. Değil mi ki, inanmak, ibadet etmek, güzellikler sergilemek, ilâhî lütuflardan haz alıp sevinmek fıtratın/yaratılışın gereğidir.
İkincisi; Bu bayrama fıtır bayramı (ıydu’l-fıtr) denmesinin bir başka sebebi de Ramazan’ın bitmesi, artık gündüzleri yeme içmenin serbest olmaya başlamasıdır.
Bu asla “nihayet oruçtan kurtulduk” gibi saçma bir sevinci değil, Ramazan’ı oruçla geçirebilmenin, Ramazan’daki kazançların, hikmetin ve faydanın elde edilmesinin bir sevincidir. Onun için Ramazan Bayramı sadece oruç tutanlara tahsis edilmiştir. Bu, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazanı dolu dolu yaşamanın, hesapsız mükâfatını hak etmenin sevincidir.15
- Hak edilmiş bayram
Müslüman, bir ay boyunca Allah rızası için, sırf O emrettiği için, sadece O’nun emrine itibar ettiği, sadece O’na saygı duyduğu ve O’nu sevdiği için gündüzleri yemeden, içmeden ve bedensel zevklerden uzak kalır. Günlerin kısa ve uzun olmasına aldırmaz. O, yalnızca Rabbinin kendisine vereceği ecri/karşılığı düşünür. Ramazan’ı elinden geldiği kadar değerlendirir. Böylece Allah’ın müslümanlara hediyesi olan bayramı hak etmeye çaba gösterir.
Bayramı da hiçbir zaman vur patlasın çal oynasın tarzında eğlence, tatil yapma, çalışmaktan kurtulup kafa dinlenme gibi düşünmez. Âhiretinin bayram olması ümidiyle, kendisi, anne-babası, akrabaları ve diğer Müslümanlar için dua eder. Ramazan’ı, orucu, bayramı hediye eden, kendisini İslâm fıtratı üzere yaratan Rabbine şükretmeye çalışır. Elinden geldiği kadar sıla-i rahim yapar. Yani yakın-uzak akrabalarını arar, elinden gelirse ziyaret eder, gücü yettiği kadar onların ihtiyacını giderir, onlarla bağını güçlendirir.
Dost ve arkadaşlarını hatırlar, ziyaretlerde bulunur, hediyeleşir. Diğer Müslüman kardeşlerine de dua eder. Elini, dilini ve kalbini, başkalarına karşı zarar vermekten temizler. Niyetini düzeltir, iyi işler yapmaya karar verir.
Ramazan bayramının bir kültür değil, müstesna bir ibadet ayının arkasından ilâhî lütuf/ikram olduğunu bilir. O, bu güzel bayramın ‘şeker bayramı’ değil, Ramazan bayramı yani ‘ıydu’l-fıtr’ olduğunun bilincindedir.
Bayramda birbirimize ‘Bayramın mübarek olsun, bayramın hayırlı olsun, bayramını tebrik ederim’, yani “Ramazan’da olduğu gibi Allah sana nimetlerini artırsın, yaptığın ibadetlere bol bol karşılık versin, dünyalık yönünden kanaat sahibi olasın, gözün-gönlün zengin olsun. Amellerin, duaların, ibadetlerin Allah katında mübarek, yani çok değerli olsun” deriz.
Ömrümüz Ramazan gibi, âhiretimiz bayram (ıydu’l-fıtr) olsun.
Buhârî, Îmân/2 no: 8, Tefsîr 2/30 no: 4514. Müslim, Îmân/5 (19-22) no: 111-114. Ayrıca bkz. Tirmizî, Îmân/3 no: 2609-2610. Nesâî, Îmân/13 no: 5004
Buhârî, Iydeyn/13 no: 972. Bir benzeri: Salat/90 no: 494
Buhârî, Savm 66 no: 1990. Edâhi/16 no: 5571. İbn Mâce, İkâme/79 no: 1084. Muvatta Iydeyn/12. Darimî, Salat 217
Tirmizî, Savm/78 no: 802. Ebû Dâvud, Savm/5 no: 2324
Buhârî, Iydeyn/16 no: 974, 8 no: 964. Ebû Dâvud, Salat/251 no: 1159
İbni Manzur, Lisanu’l-Arab, 11/196
Fîruzâbâdi, El-Kâmusu’l-Muhît, 456
Buharî, Cenaiz/79 no: 1385-1386, 92 no: 1385 . Ebu Davud, Sünnet/17 no: 4714. Tirmizî, Kader/5 no: 2138
Müslim, Kader/6 (22) no: 6755-6761
Erdem, S. TDV İslâm Ansiklopedisi, 5/257
Ebû Dâvud, Salat/239 no: 1134. Nesâî, S. Iydeyn/1 no: 1557. Ahmed b. Hanbel, 3/103, 235, 250
İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 11/198
Nesâî, Cumua/37 no: 1421, Iydeyn/11 no:1567. Müslim, Iydeyn/1 no: 2044
Buhârî, Zekât-S. Fıtır/71, 73, 74, 76 no: 1503, 1506, 1507, 1509. Ebû Dâvud, Zekât/18, 20 no: 1609, 1611. Nesâî, Zekât/31 no: 2503. Müslim, Zekât/4 (12-20) no: 2278-2286
Buhârî, Îman/28 no: 38, Savm/6 no: 1901. Müslim, S. Müsâfirîn/25 (175) no: 1781. Ebû Dâvud, Savm/5 no: 2433. Tirmizî, Savm/1 no: 683. Nesâî, Sıyam/39 no: 2193. İbn Mâce, İkamet/173 no: 1326, Sıyam/2 no: 1641