Hindistan’ın aşırı sağcı, fanatik ve Hindu milliyetçisi başbakanı Narendra Modi, İslam karşıtlığı ve ayrımcılık yaparak ülkesini iç savaşın eşiğine getirdi. İngiliz emperyalizminin 17. yüzyılda bölgeye girmesiyle halklar arasında yayılan fitne ateşi, katliama varan şiddet eylemleri günümüzde de devam etmektedir. Yıllardan beri Cammu Keşmir’i abluka altında tutan ve sonunda ilhak eden Modi rejimi ülkedeki Müslüman azınlığa yönelik devlet destekli terör ve şiddet eylemlerini engellemiyor; aksine fanatik Hindu örgütlerine destek vererek ayrımcılık yapıyor.
Babür İmparatorluğundan 1612’de izin alan İngiliz Doğu Hindistan Şirketi “Ticaret yapacağım” bahanesiyle kısa zaman içerisinde Hint kıtasını işgal etti. İngilizler işgal ettiği bölgeleri rahatlıkla idare edebilmesi için dini ve milli unsurları birer ayrıştırma aracı olarak kullandı. Cammu Keşmir bölgesinin ise hem dini hem de etnik ayrıştırma alanı haline getirilmesiyle, bu sorun günümüze kadar devam etmektedir. Sorunun temeli İngiliz sömürge zamanına dayanmaktadır.
Emperyalist İngilizlere karşı özgürlük mücadelesi başlatan ve şimdiki Hindistan’ın kurucusu olan Mahatma Ghandi ülkeyi “barış içerisinde yaşama felsefesi” üzerine kurdu. 1947 yılında Pakistan ile birlikte İngiliz sömürgesinden bağımsızlığını kazanan Hindistan, Müslümanların haklarını anayasa güvencesinde almış olmasına rağmen günümüzde bu yasaların çiğnendiğini görüyoruz. Hindistan yönetimi, Müslüman halkı ötekileştirmeye, sanki başka ülkeden gelmişler gibi davranmaya ve dışlamaya başladı. Hindu fanatiklerin soykırıma varacak şiddet ve katliam eylemleriyle Hindistan Müslümanları tehlike altındadır.
Ülkedeki Müslümanlara yönelik şiddet ve terör eylemlerini iki kategoride ele alabiliriz. Bunların başında Hindistan devletinin meşru sınırları içerisinde azınlık olarak yaşayan Hintli Müslümanların durumlarını ve Hindistan’ın 1947 yılından beri işgal altında tuttuğu Cammu Keşmir bölgesinde yaşayan Keşmirli Müslümanların yapısını değerlendireceğiz. Biz yazımızda daha çok Cammu Keşmir bölgesindeki Müslümanların durumunu inceleyeceğiz.
Keşmir’de bulunan her hanenin ayrı ve acıklı bir hikâyesi var. Destanlaşan hikâyeler Hindistan’ın insan hakları ihlallerini göstermektedir. Tek kelimeyle ifade edecek olursak, Keşmirliler Müslüman oldukları için zulme ve ayrımcılığa düçar oluyorlar. Hint rejimi Cammu Keşmir bölgesindeki Müslümanlara 72 yıldan beri çok farklı boyutlarda izolasyon uyguluyor. Anayasadan 370’inci yani Keşmir’in özerk statüsünü düzenleyen maddeyi kaldırarak bölgeyi ilhak etmesi bardağı taşıran son damla oldu.
Keşmirlilerin Dünyayla İrtibatı Kesildi
Hint anayasasına ve BM’ye göre, Cammu Keşmir Hindistan’ın bir parçası değildir. Burası özerk bir yönetimdir. Buna rağmen Modi liderliğindeki ultra milliyetçi ve ırkçı Hindistan Halk Partisi (BJP) bölgenin otonom yapısını kaldırarak büyük bir kaosa ve gerginliğe yol açtı. Halk, bu yasadışı kararı şiddetle reddediyor. Çünkü hukuksuz bir şekilde Cammu Keşmir Hindistan’ın bir parçası haline getirildi.
İsrail’in ve ABD’nin güdümünde olan Hindistan, Keşmir bölgesini işgal etmişti. Şimdi de sözde yasal bir manevrayla bölgeyi kendi topraklarına kattı. Bu, oldubittiye getirilecek bir konu değil ve bölgedeki ihtilafı daha da artıracak tehlikeli bir adımdır.
Son zamanlarda meydana gelen şiddet ve insan hakları ihlalleri nedeniyle birçok Hintli Müslüman, Keşmirli kardeşinin yıllardan beri neler çektiğini ve hangi insanlık dışı muameleye tabi tutulduklarını ancak şimdi kavrayabildi. Hindistan rejimi işgal altında tuttuğu Keşmir bölgesinde “savaş suçu” işlemektedir. Hindistan’ın dünyada yasaklı olan ve gözü kör eden Pellet silahı başta olmak üzere Müslüman Keşmir halkının üzerinde seyreltilmiş kimyasal silah kullandığı da birçok gözlemci tarafından dile getirilmektedir.
Keşmir’in dış dünyayla irtibatı kesildi. İçeride yapılan insan hakları ihlalleri duyulmasın diye sabit telefonlarla birlikte cep telefonları da yasaklandı. Şebekeler hizmeti durdurdu. Uzun zamandan beri internet erişimi sağlanamıyor. Şehirlerarası seyahat neredeyse imkansız hale geldi. Yollarda barikatlar ve asker kontrol noktaları konuldu. Özellikle Cuma namazına ve cenaze merasimlerine müsaade edilmiyor.
Terör yanlısı fanatik Hindu milislerinin yanında istihbarat ve askeri birimlerin varlığı her geçen gün daha da artmaktadır. Keşmir halkını ve davasını canı pahasına savunan ender siyasilerden biri olan Hindistan Sosyal Demokrat Parti (SDPI) Genel Sekreteri Dr. Tasleem Ahmad Rehmani ile yaptığımız görüşmede, bölgede her bir kişiye 7 asker düştüğünü dile getirdi.
Son günlerde Coronavirüs (Covid-19) bahane edilerek yasak kapsamının kalıcı hale gelmesinden endişe ediliyor. Rejim bölgede orantısız güç kullanıyor. Keyfi gözaltılar yapıyor. Binlerce genç kız ve erkek gözaltına alınarak kayboldu. Kayıpları arayacak veya onların varlığını sorgulayacak hiçbir merci bulunmamaktadır.
Keşmir Toprakları Hindistan’ın Kontrolüne Nasıl Geçti?
Pakistan, 1947 yılında İngiliz sömürgesinden yüzde 80’i Müslümanlardan oluşan Bangladeş ile birlikte ayrıldı. Aynı oranda yüzde 80’i Hindu olan Hindistan da İngilizlerden bağımsızlığını alarak devletlerini kurdular. Bir batından çıkan ikiz kardeş gibi oldular. Ancak Hindistan şımarık çocuk rolünü oynuyor. Söz konusu taksimden önce bir yol izlenmişti: “Two Nation Theory - İki Millet (din) Teorisi”. Buna göre, eyaletlerdeki halkın görüşü alınacak. Çoğunluk hangi tarafı seçerse, o ülkeye bağlanacak. Bazı eyaletlerin çoğunluğu Müslüman; ama kurulacak olan Pakistan’a coğrafi olarak uzak olduğundan Hindistan devletinde azınlık olarak kalmayı kabul ettiler.
Cammu Keşmir eyaleti de bu seçimden geçti ve halkın yaklaşık yüzde 90’ı Müslüman olduğundan Pakistan ile birleşmeyi kabul etti. Ancak eyaletin başkanı, Maharacası Hari Singh gayrimüslim olduğundan bu birleşmeyi kabul etmedi. Başlangıçta Pakistan’dan para ve bazı imtiyazlar istemesi kabul görmeyince, bu kez Maharaca Hari Singh kendi başına Hindistan ile pazarlığa oturdu. İstediklerini alan Singh, eyalet meclisinin kararı olmadan sadece kendi isteğiyle eyaleti Hindistan’a kattığını ilan etti. Ancak söz konusu ilan geçersizdir. Tüm eyaletlerde halkın referandumuyla birlikte eyalet meclisinde yapılan oylamalarla ayrılma veya katılmalar yapıldı. Kimse tek başına karar alma yetkisine sahip değil.
Hindistan’ın iddiasına göre Singh meclis onaylı katılım belgesini imzalayıp kendilerine teslim etti. Aslında böyle bir belge yoktur. Hindistan, iddia ettiği belgeyi şimdiye kadar ortaya çıkaramamıştır. İngiltere’nin bölge valisi Lord Mountbatten de böyle bir belgenin varlığını hiçbir zaman doğrulamadı. BM’ye de bir belge sunamamıştır. Çünkü mecliste çoğunluğu Müslümanlar oluşturuyordu ve böyle bir teklifin gelmediği, gelse dahi kabul edilmesinin mümkün olmadığını tüm taraflar biliyor.
Halkın yaptığı referandum, zamanın İngiliz rejimi, Lord Mountbatten kontrolünde yapıldı. Gözlemciler tüm gelişmeleri prosedüre uygun yaptı. Bütün eyaletlerde genel anlamda yapılan referandumlara itiraz edilmedi. Zaten halkın Müslüman veya gayrimüslim olduğu bilindiğinden sürpriz bir karar çıkmadı. Hindistan rejimi, Cammu Keşmir bölgesini Pakistan’a vermek istemedi. Her ne kadar tarafsızmış gibi gözükse de aslında Hindistan’ı azmettiren emperyalist ve fitnenin kaynağı İngilizlerdir.
Keşmirliler Referandum Yapılmasını İstiyor
Yeni kurulan Pakistan devleti, kucağında Keşmir sorununu buldu. İstemeyerek de olsa Hindistan’la savaşa girişti. Taraflar arasında, şimdiye kadar 3 büyük savaşın yanında onlarca mini çatışma yaşandı. Geçtiğimiz yıl meydana gelen şiddet olayları ve Pakistan topraklarını ihlal eden Hint uçaklarının düşürülmesiyle neredeyse taraflar arasında nükleer savaş çıkacaktı. Özellikle Pakistan’ın sağduyulu davranması nedeniyle büyük ve çok can yakıcı bir savaşın eşiğinden dönüldü.
Pakistan, kendi açısından haklı olduğunu düşünerek Keşmir sorununu Birleşmiş Milletlere (BM) götürdü. Bu arada BM’nin masasına gelen ilk dosyalardan biri Keşmir sorunudur. Aradan 72 yıl geçti, BM birkaç karar çıkardı; ancak Keşmir sorununu çözmedi/çözemedi. Çünkü bu olayda Pakistan haklı taraftır. Hindistan’ın işgalci olmasından dolayı Müslüman Keşmir topraklarından ayrılması gerekiyor. İşte bundan dolayı BM karar veremiyor. Çünkü BM, 5 haydut devletin tahakkümü altındadır. BM’nin yapısı değişmeli ve ülkemiz mutlaka daimi üye sıfatını elde etmelidir.
Keşmir halkının ve Pakistan’ın istekleri çok basit ve kabul edilmemesi için hiçbir neden yok. Yıllardan beri aynı görüşü her platformda dile getiriyorlar. Bölge halkının görüşüne başvurularak referandumdan çıkacak sonuca göre hareket edilmesi isteniyor. Halkın önüne 3 seçenek sunulması isteniyor: Hindistan’a veya Pakistan’a bağlanmakla birlikte üçüncü seçenek ise bağımsız bir devlet olarak varlık göstermek. Bırakalım, halk karar versin! Hindistan çıkacak kararı bildiği için bu fikre şimdilik sıcak bakmıyor.
Hindistan demografik yapıyı değiştirmeye çalışıyor. Türlü bahanelerle kriminal ve şiddet yanlısı kişileri Keşmir bölgesine yerleştirerek ileride yapılması düşünülen referandumda Hinduların sayısının fazla çıkması için Müslüman nüfus oranının düşmesini ayarlıyor. BM’nin referandum yönündeki kararını, arkasına aldığı emperyalist güçlere güvenerek uygulamıyor. Referandumda kendine gerekli olan desteği bulamayacağı için şimdilik böyle oyalama yolunu deniyor. Ancak yeterli çoğunluğa ulaştığında referanduma gidecek. İşgal altında tuttuğu değerli ve verimli toprakları Pakistan’a kaptırmamak için referanduma kadar katliam ve hukuksuz eylemlerine devam edecek.
Keşmir Üç Devlet Tarafından İdare Ediliyor
İlk savaş neticesinde Keşmir ikiye ayrıldı. Pakistan tarafına kalan kesim Azad Keşmir, Hindistan işgalinde kalan taraf ise Makbuza Keşmir bir diğer ismiyle Cammu Keşmir olarak adlandırıldı. Daha sonra Pakistan’ın onayıyla bölgenin yaklaşık yüzde 22’lik bir bölümü Çin tarafından işgal edildi. Karla kaplı Ladik bölgesinde daha çok Budistler yaşamaktadır. Çin şimdi bu bölgeye yatırım yaparak işgali kalıcı hale getirmeye çalışıyor. Hindistan korkusundan Çin’e “Senin burada işin yok, çek git” bile diyemiyor.
Pakistan kontrolündeki Azad Keşmir’de, halk çok rahat bir hayat sürüyor. Kendi meclisleri ve cumhurbaşkanları var. Yasalarını kendileri çıkarıyor. Eşit vatandaş olarak yaşamını sürdürüyor. İşgal altındaki Cammu Keşmir bölgesinde halk baskı ve esaret altında yaşıyor. Yılın neredeyse yarısından fazlası sokağa çıkma yasağıyla geçiyor. El sanatları bakımından çok mahir ve çalışkan olan Keşmirliler baskı ve toplu tecrit nedeniyle işyerlerine gidip ticaretlerini yapamıyor. Ağaç oyma, el dokuma halıları ve ipek işlemelerini yapamadıklarından ekonomik kayıp yaşıyorlar.
İşgal altında olmasına rağmen Cammu Keşmir kısıtlı da olsa kendi yasalarını çıkarabiliyordu. Hindistan anayasasına göre bölgenin kimliğini ve demografik yapısını korumak için 370’inci madde ihdas edildi. Yasaya göre, Cammu Keşmir’de yabancıların mülk edinmesi, birimlerde çalışması ancak yerel meclisin iznine bağlandığından, Hindistan istediği değişikliği yapamıyordu. Ayrıca 370’inci madde gereği otonom bir yapıya sahipti. Eyalet meclisi, finans, iletişim, savunma ve dış ilişkiler dışındaki tüm alanlarda yasalarını düzenliyordu. Tatbikatında bazen sorunlar yaşanmış olsa, işgal altında olmuş olsalar da kendilerini yönetebiliyorlardı. Şimdi ise 370’inci madde kaldırılarak tüm bölge Hindistan’ın toprağı haline getirildi.
Çok lezzetli üzüm,
badem, kayısı ve elmalar sadece bu bölgede yetişir. Halkın büyük kısmı geçimini tarlalardan elde ettiği mahsullerden karşılar. Ancak sokağa çıkma yasağı bahanesiyle halkın tarlaya gitmesi engelleniyor. Hasat zamanı gelmiş olan ürünlerin toplanmasına müsaade edilmiyor. Devlet destekli Hindu çapulcu ve hırsızlar tarafından tarlalardaki ürünler toplanıyor. Halkın bir yıllık kazancı Modi rejimi vasıtasıyla çalınıyor. Zaten çok zor şartlar altında yaşayan halk tamamen sefalete sürükleniyor.
Fanatik Hindu Milisleri Evleri Talan Ediyor!
Rejim güçlerinden ziyade fanatik Hindu milisleri halkın evlerine ve iş yerlerine baskın yapıyor. Değerli buldukları her şeyi çalıyor, istedikleri kişileri “gözaltı” bahanesiyle alıkoyduktan sonra yıllarca haber alınamıyor. Özellikle küçük çocuklar ailelerinden koparılıyor ve çalınıyor. Bir kısmı organ mafyasına satılıyor, bir kısmı fuhuş için, bir kısmı ise Hintli tüccarlara köle olarak satılıyor. Tüm bu insanlık dışı vahşi eylemler kayıt yapılmadan yapılıyor.
Yapılan bu zulümleri Hintli idarecilere sorduğumuzda iddiaları kabul etmeyip bize “Elimizde böyle bir rapor veya resmi bir bilgi yok” diye cevap veriyorlar. Şeffaf olunmadığı, insan hakları çiğnendiği için ortada resmi tutanak ve bilgi akışı yok. Hint rejimi her ne kadar gözaltına alınanlarda “Kayıp yok” demiş olsa da ortada olmayan on binlerce çocuk ve kadın var. O zaman bu kişiler nerede? Güvenlik güçlerinin evlere baskını sırasında vahşice alıkonulan bu kişiler nerede?
Siyonist İsrail’in işgal etmiş olduğu Filistin topraklarında yaptığı, Çin’in Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği, fanatik Budist çetelerinin ve Myanmar rejiminin Arakan’daki Müslümanlara uyguladığı zulüm ve hukuksuzluğun aynısını Hindistan işgal altında tuttuğu Cammu Keşmir bölgesinde yapmaktadır. Dış dünyadan tamamen izole ederek her türlü insanlık dışı eylemi yapıyorlar. Yapılan hukuksuzluk sorgulandığında da bu işkenceci devletler utanmadan süslü yalan ve ifadelerle katliamlarını inkâr ediyorlar.
Coronavirüs Aşı Denemelerinin Keşmirliler Üzerinde Yapıldığı İddiası
Çin’in Wuhan kentinden çıkan ve dünyayı etkisi altına alan Coronavirüs nedeniyle ülkede binlerce insan hayatını kaybetti. Hindistan tedbir almakta çok geç kalarak virüsün tüm ülkeye yayılmasına neden oldu. Dünya Sağlık örgütü, tedbir alınmazsa ülke nüfusunun yüzde 60’ına Coronavirüs’ün bulaşabileceği konusunda Hindistan’ı uyardı. Bundan dolayı ülkenin en temiz ve sakin yerlerinden biri olan Keşmir bölgesine kitleler halinde göç başladı.
Yerel halkı evlerinde göz hapsinde tutan Modi rejimi istediği aileyi tutuklayarak Hindistan’dan gelen imtiyazlı(!) Hinduları evlerine yerleştiriyor. Sağlık sistemi oldukça kötü ve sorunlu olan, yeterli hastane bulunmayan, temiz suya erişimin zor olduğu, hijyen kurallarına dikkat edilmeyen Hindu tapınaklarının ve 2 bin 700 km uzunluğundaki Ganj nehri gibi günahtan arınma(!) yerlerinin mikrop saçtığı ülkede Coronavirüs’le mücadelede büyük kayıpların verileceği öngörülmektedir.
Resmi olarak 1,3 milyar nüfusa sahip Hindistan’da vaka sayıları tam olarak bilinmiyor. Devlet, sokaklarda hayatını kaybedenleri kayıt altına almıyor. Bu kişilerin birçoğu, Keşmir bölgesinde yakılıyor veya toplu mezarlara konuluyor. Hindistan’ın başka yerlerinde ölen insanların defin ve yakılma işlemlerinin bir kısmının tedbir alınmadan Cammu Keşmir bölgesinde yapılması ciddi eleştirelere ve öfkeye yol açtı.
Yapımına başlanılan aşı çalışmalarının denemelerinin hukuksuz bir şekilde gözaltına alınan Müslümanların üzerine yapıldığı iddialarına Modi yönetimi tatmin edici bir açıklamada bulunmadı. Coronavirüs’le mücadele için ülke genelinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle, devlet destekli Hindu terör örgütleri tarafından Müslüman tüccarların depo ve işyerlerinin yağma edilmesinden endişe ediliyor.
Keşmir’deki Silahlı ve Silahsız Örgütler
Keşmirliler daha işgalin başından beri silahlı çatışmadan yana olmadı. Hep barış yoluyla işgalin ve baskının bitmesini istedi. Ancak Hindistan yönetimi, daima orantısız güç kullanarak halkı sindirme ve korkutma yolunu seçti. Hapishaneye düşen gençlerin yüzde 90’ı sakat kalıyor. Son zamanlarda özellikle yasaklı Pellet silahı kullanılarak gençlerin gözleri kör ediliyor. İşkence sonucu kazığa oturtulan onlarca kişinin görüntüsünü gördüm. Kulağına kızgın yağ damlatılarak işkence sonucu hayatını kaybedenlere rağmen yine de silaha sarılmak istemediler.
Mücahitler 90’lı yıllarda kısıtlı imkânlarla bazı bölgelerde silaha sarıldı. İşkence ve katliamların artmasının ardından solcu ve İslami eğilimli bazı gruplar da silaha sarıldı. Bunu gören Hindistan hemen geri adım attı. Uzun bir dönem Hindistan güçleri Keşmirlilere saldırı yapmaktan çekindi. Ancak Siyonist İsrail ve ABD ile yakın ilişkiden sonra Hindistan rejimi bölgeye yasaklı olan silahları kullanmaya başladı. Bütün liderleri ve barışçıl muhaliflerin hepsini tutukladı. Hindistan kaos ve katliamdan yararlanarak bölgeyi kan gölüne dönüştürdü.
12 ila 15 milyon nüfusa sahip Cammu Keşmir halkının yüzde 90’ı Müslümandı. İşgalden sonra ise bu oran şimdilerde yüzde 67’ye kadar geriledi. Bunca zulüm ve katliam karşısında her gün nüfus kaybeden Keşmir halkı artık bir çare arıyor. Hint zulmü dur durak bilmiyor. Dünyaya kapatılan Keşmir halkı kapalı kapıların ardında soykırıma uğruyor. BM’den kimseye fayda gelmeyeceği biliniyor; ama yine BM başta olmak üzere tüm dünyaya bu zulmün bitmesi ve Hindistan’ın bölgeden çıkarılması için çağrı yapılıyor. Bu çağrıyı biz de canı gönülden destekliyoruz.
İşgal güçlerinin bunca eza ve şiddet uygulamasına karşın halkın bir kısmı demokratik yollarla çözüm ararken bazısı da silahlı mücadele vermeye başladı. Dini yapısı öne çıkanlarla birlikte, milliyetçi ve hatta solcu gruplar da Hindistan’ın bölgedeki işgaline karşı örgütlendi. Bazen Hint birliklerine büyük kayıplar verdiriyorlar. Ancak Keşmir’deki silahlı gruplara dış yardım gelmiyor. Kendi imkanları da yetersiz olduğundan gerektiği gibi işgalcileri topraklarından çıkarmaya güçleri yetmiyor. Demokratik yollarla çözüm arayanlar, yıllardan beri hiçbir hak elde edemedikleri için toplum tarafından dışlanmaya başladı.
Hint rejimi silahlı grupları bahane ederek bölgeye kanlı baskınlar gerçekleştiriyor. Hatta bazı silahlı grupların bizzat Hindistan tarafından kontrol edildiği iddia ediliyor. Bu vesileyle basın mensupları bölgeye sokulmuyor. İçeride olup bitenleri kimse bilmiyor. Hint idaresinin tek taraflı verdiği bilgilerle dünya haberdar olmuş oluyor. Ancak Keşmirli siyasi parti ve örgütlerinin çok kısıtlı imkanlarla güzel çalışmaları var. Hint zulmünü tüm dünyaya ifşa ediyorlar.
Silahlı veya silahsız gruplar Hint işgaline ve baskılarına karşı Seyyid Faiz Nakşibendi liderliğinde “All Parties Hurriyat Conference” ve Ğulam Muhammed Safi liderliğinde de “Tahreek-e Hurriyat Jammu Kashmir” grupları altında birleşerek işgal güçlerine ortak tepki vermeye başladı. Ancak etkili devletlerde Keşmirliler adına diploması yürütecek, kulis yapacak kişilere ihtiyaçları var.
Hindistan, Cammu Keşmir’de Demografik Yapıyı Değiştiriyor
Vatan haini FETÖ, bebek katili PKK gibi uyuşturucu kaçakçılığı ve emperyalistlerin tetikçiliğini yapmadıklarından kasalarında paraları yok. Bundan dolayı seslerini dünyaya ve karar alıcı odaklara duyuramıyorlar. Ekonomik ve stratejik konum açısından başka ülkelerin çekim alanına pek girmediğinden sanki dünyadan soyutlanmışlar. Yapılan hukuksuzluklar gündeme bile gelmiyor. Dünya genelinde ümmet bilincinde olan duyarlı Müslümanlar sadece Keşmirlilerin sorunlarıyla ilgileniyor.
Hindistan, Cammu Keşmir’e ayrıcalık tanıyan anayasanın 370’inci maddesini 5 Ağustos 2019’da iptal ederek bölgenin özel statüsünü ortadan kaldırıldı. Bununla birlikte bölgeyi 2 parçaya böldü. Cammu’yu başka, Keşmir’i ise başka bir bölgeye ayırdı. Bu yerleri yeniden yapılandırma bölgesi olarak ilan etti. Böylece buralara istediği Hintlileri yerleştirecek. Şubat ayında Hindistan’ın başkonsolosu bizi ziyarete gelmişti. Kendince bize bölgede insan hakları ihlali olmadığını anlatmaya çalıştı. Ziyarette Hindistan’ın Cammu ve Keşmir bölgelerine devlet daireleri, hastane ve birçok kamu binası yapacağını dile getirdi.
Bize Hindistan propagandası yaparken aslında gerçek niyetlerinin ne olduğunu izhar etmiş oldu. Sözde yatırım yaparak kendi Hindu vatandaşlarını bölgenin resmi sakini, hatta sahte belgelerle yerel halktan birisiymiş gibi göstererek demografik yapının değişmesine zemin hazırlıyor. Meclis varlığını koruyacak; ancak yetkileri sınırlı, hatta normal eyaletlerin meclisinden daha da zayıf olacak. Bölgede artık Hindistan yasaları geçerli olmaya başladı. Böylelikle bölge tamamen Hindistan’a entegre edilmeye başlandı.
Keşmir’deki dostlarımız ilhak esnasında ve akabindeki günlerde Hint milis güçleriyle birlikte çapulcu askerlerin halka yaptıkları zulüm ve hukuksuz tutuklamaları kayıt altına alarak bize ulaştırdılar. Tek kelimeyle iğrenç ve utanç verici görüntülere bakmakta zorlandık. Hindistan’ın işgalci askerleri ve milis güçleri kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve inancının gereğini yerine getirmek için camiye giderek namaz kılan Müslümanlara acımasızca ve vahşice saldırdılar. Farz namazını imamla birlikte kılan ve saf tutan cemaate gayri insani hislerle canavarca saldırdılar. Camilere yapılan saldırılardan nasibini alan Srinagar’daki cami cemaatinden onlarca Müslüman hayatını kaybetti ve bir o kadarı da yaralandı.
Çok ucuz ve basit bir akılla hareket eden Modi hükümeti, sonucu şimdiden kestirilemeyen büyük bir çıkmazın içerisine girme aşamasındadır. Ülkede çıkacak bir iç savaş neticesinde hem kendi halkının hayatını tehlikeye atacak hem de ülkesini bölecektir. Irkçı ve faşist Modi, hem ülkesinin hem de bölge ülkelerinin başına bela olmaya devam ediyor.
Modi Rejimi Müslümanları Hindistan’dan Kovmak İstiyor
Hindistan, ülkedeki Müslümanları rahatsız etmek ve ülkeden kovmak için şeytanın aklına gelmeyecek türlü hileli yollara başvuruyor. Bunlardan biri de “Vatandaşlık Yasası”dır. Yasadışı yollardan ülkeye giriş yapan göçmenlerin Hindistan vatandaşı olması için 1955 yılında yapılan vatandaşlık yasasının 65 yıl sonra ırkçı ve faşist bir bakış açısıyla değiştirilmesi şaşkınlığa yol açtı. Bir devlet düşünün ve bu devleti oluşturan seçilmişler kendi halkını ötekileştirerek ayrımcı bir yasa çıkartıyor. Bu devirde böyle gerici ve bağnaz bir yasanın yürürlüğe girmesi tam bir akıl tutulması ve cahillikten başka bir şey değil.
Yasaya göre 31 Aralık 2014’ten önce ülkeye giren gayrimüslim göçmenlere vatandaşlık verilecek. Pakistan, Bangladeş ve Afganistan’da dini baskıdan kaçan Budist, Sih, Jain, Parsi, Hindu ve Hristiyanlar, kimliklerini ve Hindistan’da 6 yıldan uzun süre yaşadıklarını ispat etmeleri halinde vatandaşlık elde edebilecek. Aynı pozisyondaki Müslümanlar ise yasanın dışında tutuldu ve ülkeden sınır dışı edilecekler veya hapse atılacaklar.
Bu yasa her ne kadar göçmenleri ilgilendiriyor gibi duruyorsa da birçok eyalette bunun Müslümanlara ayrımcılık yapılması için kullanılacağı tahmin ediliyor. Çünkü yasa ayrımcı ve Müslümanların nüfus kayıtlarıyla oynanarak istedikleri sonucu rahatlıkla elde edebilecekleri öngörülüyor. Coronavirüs önlemlerinden önce yasanın iptal edilmesi için ülke genelinde protesto eylemleri yapıldı. Polis ve güvenlik güçleri Müslümanlara gerçek mermi kullanarak onlarca sivilin ölümüne neden oldu. Ayrıca fanatik Hindular protestoları bahane ederek polis ve asker eşliğinde cami, okul, işyeri ve evlere saldırarak Müslümanların can ve mallarına zarar vermeye başladı.
Dünyada en çok Müslümanın yaşadığı Hindistan’da hileli yollarla ve anayasal oyunlarla Müslümanları anavatanlarından uzaklaştırmaları veya ikinci sınıf vatandaş haline getirme çabaları asla kabul edilemez. Bu insanlar başka yerden gelmedi. Hint Müslümanları bu toprakların aslı sahipleridir. Bir Hindu, Budist veya Sih hangi haklara sahipse Müslümanlar da aynı haklara sahip olmalıdır. Başka ülkenin vatandaşını kabul edeceksin, sadece Müslüman oldukları için hileli yollarla onları vatandaşlıktan atacaksın! Bu hukuk değil zorbalıktır.
Modi, Siyonist İsrail’in Talimatıyla Hareket Ediyor!
Hindistan, gerici ve ineğe tapan fanatik bir zihniyet tarafından işgal altında tutulan Cammu Keşmir bölgesinin özel statüsünü iptal etti. Öte yandan Assam eyaletinde Bengal asıllı bir milyon Müslümanı vatandaşlıktan çıkarma çalışmalarıyla birlikte ülke geneline yayılan vatandaşlık yasasıyla tüm Müslümanların tecrit edilmesini hedefliyor. Müslümanların olmadığı ve Hindu inancına sahip kişilerin yaşayacağı bir Hindistan’ın inşa edilmesi isteniyor. Bu, çok aptalca ve gerçekleşmesi imkânsız bir projedir.
Bu yasayla, başka eyaletlerdeki Müslümanları da rahatlıkla vatandaşlıktan çıkarabilir. Bu da ülkede iç savaşın çıkmasına sebebiyet verecektir. Irkçı İsrail’in destek verdiği insanlık düşmanı ve ayrılıkçı fikirlerle hareket eden Modi, seçimlerde cahil ve fanatik Hinduların oyunu şimdilik alıyor. Ancak ülkesinin tüm kaynaklarının sahtekâr Siyonistlerce çalındığının açığa çıkmasıyla büyük bir hüsrana uğrayacaklar. Ama o zaman iş işten çoktan geçmiş olacak.
Modi, hem evrensel insan haklarına hem de kendi anayasasına saygı göstermeli. Hayatı boyunca hep Müslümanları düşman edinerek koltuk ve ikbal sahibi olan bu kişinin uluslararası ceza mahkemesinde yargılanması için hukukçuların çalışma yapmasının gerektiğini düşünüyorum. Barış içerisinde yaşayan Hindistan halkını birbirine düşman eden, Cammu Keşmir’i ilhak eden bu faşist politikacı meşru ve hukuki yollarla mutlaka durdurulmalıdır.
*Gazeteci- Yazar