28 Mart 2024 - Perşembe

Şu anda buradasınız: / EBÛ HANÎFE İLE İLGİLİ MÜSPET VE MENFİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
EBÛ HANÎFE İLE İLGİLİ MÜSPET VE MENFİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

EBÛ HANÎFE İLE İLGİLİ MÜSPET VE MENFİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Yr. Doç. Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTOPRAK

Giriş

 

Mezhep imamlarının yaşadıkları dönemdeki sorunlara çözüm üretmeleri ve halkın dini yaşama çabalarına yardımcı olmaları sebebiyle Müslümanlar arasında birçok takipçileri olmuştur. Bunu daha çok dört mezhep imamında görmek mümkündür. Ebû Hanîfe (v. 150/767) demezkûr imamlardandır. O, hicri birinci asrın sonu, ikinci asrın ilk yarısında yaşadığı bölge insanlarının dini açıdan problemlerini çözmeye çalışmıştır.[1]

 

Mezhep imamlarının verdikleri fetvaları kabul edenler de karşı çıkanlar da olmuştur. Bu çerçevede onlar yaşadıkları dönemlerde ve daha sonraki zamanlarda verdikleri fetvalardan dolayı tartışmaların konusu haline gelmişlerdir. Bunun ortaya çıkmasındaki en önemli sebep, farklı mezheplere mensup kişilerin üstünlük ifade etme adına yaptığı mücadeleler olarak görülmüştür. Mezhep imamlarının birbirlerini aşağılayıcı mahiyette bir sözü tespit edilememiştir. Söz konusu tartışmalar daha çok mezheplerin taklit düzeyindeki mensupları arasında meydana gelmiştir. Bu durum, mezheplerin önde gelenleri hakkında müspet veya menfi iddiaların zikredilmesine sebep olmuştur. Bu iddialar, bazen mezhep imamını üstün gösterme, bazen de karşı görüşte olanların küçük gösterilmesi şeklinde tezahür etmiştir. Diğer mezhep imamları gibi Ebû Hanîfe hakkında da müspet ve menfi iddialar serdedilmiştir.[2]

 

Bu makalede, Ebû Hanîfe ile ilgili Hatîb el-Bağdâdî (v.463/1070)’nin Târîhu Bağdâd’ında yer verilen iddiaların değerlendirmesi yapılacaktır. Ebû Hanîfe hakkındaki müspet ve menfi rivayetler “Nu‘mân b. Sâbit” başlıklı biyografide zikredilmektedir.[3] “Nu‘mân b. Sâbit” maddesindeki rivayetler müspet ve menfi olarak iki başlık altında zikredilecektir. İddialar ifade edilirken sadece rivâyetlere yer verilecek, râviler hakkındaki değerlendirmelere ise makalenin sınırlarını aşmamak için değinilmeyecektir. Ancak isnadda yer alan raviler hakkında kanaat ve değerlendirmeler birkaç cümle ile zikredilecektir. Şimdi ilk başlık olan müspet rivayetlere geçebiliriz.

 

  1. MÜSPET RİVAYETLER

 

Müspet rivayetler, genellikle Ebû Hanîfe’yi övme niteliğindedir. Bunların içinde: “Görüştüğü Sahabîler”, “Kadılık Görevini Reddetmesi”, “Hakkında Rivayet Edilen Hadisler”, “Fakîhliği” ve“Vera ve İbadeti” vardır. Başlıkları ve ilgili rivayetleri ayrı ayrı ele alalım.

 

1. Görüştüğü Sahâbîler

 

Ebû Hanîfe’nin görüştüğü sahabilerden bahsedilmektedir. Bunlardan temayüz edenin Enes b. Mâlik (v. 93/711-12) olduğu rivayetlerde geçmektedir. Bu meyandaki rivayet ve değerlendirmesi şöyledir.

“Ebû Hanîfe et-Teymî, Rey ashabının imamı, Irak ehlinin fakîhi, Enes b. Mâlik’i gördü.”[4]

Ebû Hanîfe’nin Enes b. Mâlik ile görüştüğü yöndeki bu rivayetin herhangi bir isnadı zikredilmemektedir. Dolayısıyla rivayetin isnad açısından değerlendirmesi yapılamamaktadır. Farklı kaynaklarda Ebû Hanîfe’nin Enes b. Mâlik ile Kûfe’de görüştüğü bilgisi bulunmaktadır. Söz konusu yerlerdeki rivayetlerde de herhangi bir isnad verilmemektedir.

Ebû Hanîfe’nin görüştüğü birçok sahabîden bahsedilmektedir. Bunların sayısının on yedi olduğu tespit edilmektedir.[5] Bunun yanında Serahsî (v. 483/ 1090), Ebû Hanîfe’nin görüştüğü sahabi sayısını dört olarak ifade eder.[6]

 

Enes b. Mâlik’in Kûfe’ye geldiği başka ravilerin[7] hayatları incelendiğinde anlaşılmaktadır. Söz konusu raviler Ebû Hanîfe ile yakın yaşlara sahiptirler. Dolayısıyla yukarıda isnadsız nakledilen Ebû Hanîfe’nin Enes b. Mâlik ile görüştüğü rivayet kuvvetlenmektedir. Belirtilen ravilerin hayatlarından da anlaşılacağı üzere Enes b. Mâlik Kûfe’ye gelmiş, Ebû Hanîfe de onunla görüşme fırsatı bulmuştur.

 

2. Kadılık Görevini Reddetmesi

 

Ömrünün 52 yılı Emeviler, 18 yılı Abbasiler döneminde geçen Ebû Hanîfe, Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervan (v. 86/705)’dan başlayarak son halife II. Mervan (v. 132/750) zamanına kadar geçen olaylara, hilafetin Emevilerden Abbasilere geçişine ve Abbasi halifelerinden Ebu’l-Abbas es-Seffah (v. 136/754) ile Ebû Cafer el-Mansûr zamanında gelişen olaylara şahit olmuştur. Hatta kendisi bunların birebir muhatabı olmuş, sıkıntılar çekmiştir.[8]

 

Ebû Hanîfe’ye farklı görevler teklif edilmiş ancak bunları reddetmiştir. Bunlar arasında kadılık görevini gerçekten reddetti mi yoksa kendisine bu yönde atfedilenler gerçek dışı mı? şeklinde zikredilen iddiaların açıklanması gerekmektedir. İşte bu yaşananları ifade eden rivayetlerden birisi şöyledir:

 

“İbn Hübeyre (v. 133/750)[9], Ebû Hanîfe’ye Kûfe kadılığını teklif etti, o da bunu reddetti. Ebû Hanîfe’ye bu teklifi reddettiği için her gün on kırbaç olmak üzere toplam yüz on kırbaç vuruldu.”[10]

 

Rivayetin senedinde geçen Ebu’l-a‘lâ el-Vâsıtî, Hatîb el-Bağdâdî’nin aktarmış olduğu rivayetlerin isnatlarında en fazla yer verdiği ravilerden birisidir. Hatîb el-Bağdâdî, el-Vâsıtî’yi mevzû rivâyet nakleden biri olarak değerlendirmektedir.[11] Dolayısıyla kadılık görevini reddettiği için Ebû Hanîfe’nin kırbaçlandığı rivayetin isnadındaki hadis uyduran raviden dolayı doğru olmadığı anlaşılmaktadır.

 

 

3. Hakkında Rivayet Edilen Övücü Hadis

 

Daha önceki ümmetlerde olduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ümmeti içinde de değer verilen bazı kişilere taltif yönünde bir takım ifadeler kullanılmıştır. Ebû Hanîfe, İmam Şâfiî ve İmam Mâlik gibi âlimler için serdedilen bazı rivayetler bu meyandadır. Bu başlıkta Ebû Hanîfe için Rasûlüllâh (s.a.s.)’ın ifade ettiği belirtilen rivayetler incelenecektir. Söz konusu rivayetlerden bir kaçı şöyledir:

 

“Ümmetimden ismi Nu‘mân, künyesi Ebû Hanîfe olan bir kişi gelecektir. O, ümmetimin ışığıdır”.[12]

 

Rivayetin senedinde yer alan Ebû’l-a‘lâ el-Vasıtî, 349/959 ile 423/1031 yılları arasında yaşamıştır. Mevzû rivayetler nakleden bir kişidir.[13] Ebû Abdillah Muhammed b. Saîd ed-Devrakî el-Mervezî, hadis uyduran bir kişidir.[14]

 

Hatîb el-Bağdâdî (v. 463/1084), bu rivayeti aktardıktan sonra, “Mevzû” olduğunu belirtmiştir.[15] Hanefi mezhebine mensup olan Tahâvî (v. 321/937), diğer Tabakat âlimleri ve Ebû Hanîfe hakkında eser verenlerden Muhyiddin el-Kuraşî, hadis ilmine vukufları sayesinde “Mevzû” kabul edilen bu tür rivayetleri eserlerine almamışlardır.[16] İbnü’l-Cevzi (v. 597/1214)[17] ve Aliyyü’l-Kâri (v. 1014/1605)[18] de bu ve buna benzer Ebû Hanîfe ile ilgili hadislerin “Mevzû” olduğunu söylemişlerdir.  Abdulfettah Ebû Ĝudde bu rivayeti, ırk, kabile, dil, şehir ve imam taraftarlığı başlığı altında ele almış ve “Mevzû” olduğunu ifade etmiştir.[19] Ayrıca Muvaffak el-Mekkî, Ebû Hanîfe ile ilgili toplam otuz iki rivayeti senetleriyle birlikte kitabında aktarmıştır.[20]  Bu rivayetler de, yukarıda da aktardığımız üzere “Mevzû”dur.

 

4. Ezberlemediği Hadisleri Kullanmaması

“Ben, Yahyâ b. Maîn’in, ‘Ebû Hanîfe ancak ezberlediği hadisleri nakleder, o “sika”dır’ dediğini duydum.” [21]

İsnatta İbn Rızk olarak geçen ravi, Muhammed b. Ahmed b. Rızk’tır. “Sika” olduğu belirtilmektedir.[22] Ahmed b. Ali b. Amr b. Hubeyş er-Râzi hakkında, Hatîb el-Bağdâdî, “Sika” olarak bahsetmektedir.[23] Muhammed b. Ahmed b. Usam ile ilgili olarak Hatîb el-Bağdâdî, “Hadiste leyyin” tespitinde bulunmaktadır.[24] Muhammed b. Said el-Avfî için Dârekutnî, “La be’se bih” değerlendirmesinde bulunmuştur.[25] Rivayet isnattaki ravilerin durumları açısından zayıftır.

 

5. Fakîh Olarak Ebû Hanîfe

 

Ebû Hanîfe, fıkhi yönüyle temayüz etmiştir. Fakihliği kendisini seven veya sevmeyen birçok kişi tarafından dile getirilmiştir.[26] Bu çerçevede fakihliği ile alakalı İmam Şâfîî’den geldiği belirtilen şu rivayet bulunmaktadır:

“İnsanlar fıkıh konusunda Ebû Hanîfe’nin çocukları mesabesindedir.”[27]

Rivayetin isnadında geçen Ebû Nuaym, Ebû Nuaym el-İsbahânî, Ebû Hanîfe için Müsned yazanlardan birisidir. “Sika” olduğu belirtilmektedir.[28] Hamza b. Ali el-Basrî hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. er-Rebî olarak geçen ravi,Rebî b. Süleyman’dır. İmam Şâfîî’nin her zaman yanında bulunan talebesi ve ravisidir. “Sika” olduğu zikredilmektedir.[29]

 

İmam Şâfii (v. 204/824), yukarıdaki rivayette, insanları Ebû Hanîfe’yi dikkate almaya yönlendirmektedir. Birçok meselede farklı görüşte olmasına rağmen Ebû Hanîfe’yi insanların güvenebileceği biri olarak ifade etmektedir. Burada aslında dikkat edilmesi gereken nokta, İmam Şâfiî’nin, Ebû Hanîfe’nin fıkhî hususuna vurgu yapmasıdır. Kendisinin de aynı zamanda bir fakîh olduğunu düşünürsek, ifadeleriyle Ebû Hanîfe’nin fıkhına güvendiğini, onu tasdik ettiğini söylemektedir. TârîhuBağdad’da geçen bir başka rivayette İmam Şâfii,”Kim fıkıhta derinleşmek istiyorsa Ebû Hanîfe’ye güvensin” demektedir.[30]

 

6. Verâ ve İbadeti

 

Ebû Hanîfe ilmi hayatının yanında ibadet yönüyle de ön plana çıkmaktadır. Gündüzleri ilim ile meşgul olurken geceleri de özellikle namaz kılmış ve Kur’ân-ı Kerim okumuştur. İbadet hayatı ile ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan menakıp kitaplarında en fazla zikredileni şudur:

 

“Ebû Hanîfe, kırk sene, yatsı abdestiyle sabah namazını kıldı. O, geceleyin kıldığı namazda bir rekâtta Kur’an’ın tamamını okurdu. Ağlama sesi komşularına kadar ulaşırdı. O, Kur’an-ı Kerîm’i ölünceye kadar yetmiş bin defa hatmetti.”[31]

 

Rivayetin isnadında yer alan Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Yakub b. Hârisel-Buhârî, 345/956 yılında vefat etmiştir. Hadis uyduran bir kişidir. O, aynı zamanda Ebû Hanîfe’nin Müsned’ini toplamıştır.[32] Ahmed b. el-Huseynel-Belhi’den Darekutnî (v. 385/995) rivayette bulunmuştur.[33] İbn Hibban (v. 354/965), Hammad b. Kureyş’i, es-Sikat’ında zikretmiştir.[34]

 

Bu rivayet, isnadında hadis uyduran ravinin olması hasebiyle dikkate alınabilecek seviyede değildir. Ancak Ebû Hanîfe’nin gece uyumaması ve ibadetle geçirmesi hakkında başkaca rivayetler vardır. Bunlardan bir tanesi şöyledir:

 

“Biz- Ebû Yusuf ve Ebû Hanîfe- birlikte yürürken, bir adamın “Bu Ebû Hanîfe gece uyumuyormuş’ dediğini işittik. Ebû Hanîfe bu söz üzerine, vallahi bu adam benim yapmadığım bir şeyi yapıyormuşum gibi söylüyor, dedi. Ebû Hanîfe, gecelerini namazla, duayla ve tazarruyla ihya ederdi.”[35]

 

Bu rivayetin isnadındaki ravilerde cerh ve ta’dil açısından bir problem yoktur. Bir önceki rivayeti destekleyici bir mahiyeti vardır. Bu rivayetten, Ebû Hanîfe’nin en azından gecenin önemli bir kısmını ihya ettiği anlaşılmaktadır.

 

Ebû Hanîfe’nin yatsı abdestiyle sabah namazını kıldığı yıl hususunda farklı rakamlar belirtilmektedir.  Âlimlerin büyük çoğunluğuna göre söz konusu süre kırk senedir.[36] Bazı âlimler, bu durumun otuz,[37] bazıları da kırk beş [38] yıl sürdüğü yönünde tespit yapmaktadırlar. Ancak yukarıda kırk sene olarak zikredilen rivayet, isnadında hadis uyduran ravi olması hasebiyle “Mevzû”dur.

 

Ebû Hanîfe hakkında nakledilen müspet rivayetlerden altı başlık altında bazılarına yer verilmiştir. Zikredilen rivayetlerin hepsini buraya almak makalenin sınırlarını aşacağı için daha çok gündemde olanlarından bazen birer bazen de ikişer örnek vermek yeterli görülmüştür.

Hatîb el-Bağdadi’nin kitabında Ebû Hanîfe ile ilgili iddialarda menfi olanlar daha fazla gündeme gelmektedir. Menfi iddialar, bir gerçeği yansıtabileceği gibi farklı düşünce ve mezhepteki kişiler tarafından kasıtlı olarak ifade edilebilmektedir. Şimdi bu meyandaki rivayetlere, ilgili değerlendirmelere, varsa tespit ve yorumlara geçebiliriz.

 

  1. MENFİ RİVAYETLER    

 

Ebû Hanîfe hakkında serdedilen birçok rivayet bulunmaktadır. Bunlar içinde en fazla ön plan çıkanı ise hadis bilgisi üzerine olanıdır. Bildiği hadis sayısının az olduğu ve fıkhi mülahazalarda kaynak aldığı rivayetlerin zayıflığı en fazla dile getirilen iddialardandır. Şimdi söz konusu iddialara ve değerlendirmelere geçebiliriz.

 

1. Bir Mesele İçin Beş Ayrı Fetva Vermesi

 

“Ben, Ebû Hanîfe’nin derslerine devam ediyordum. Ona bir mesele soruluyor, onunla ilgili bir günde beş ayrı fetva veriyordu. Bunu görünce, onu terk ettim ve hadis ilmine yöneldim.”[39]

 

Rivayette isnattaki raviler açısından herhangi bir problem görünmemektedir. Ancak bir âlimin bir konuda bir günde beş ayrı fetva verme ifadesi incelenmeye muhtaç görünmektedir. Rivayeti nakleden Ömer b. Hafs b. Kays, bu sözleri bir konu hakkında farklı görüşler tartışılırken duymuş olabilir. Çünkü Ebû Hanîfe, verdiği fetvaları ilk başta öğrencileriyle etraflıca tartışmaktadır. Bu tartışma esnasında her bir talebesi görüşlerini söylemektedir. Başka âlimlerin görüşleri varsa değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

Bu metodu Muvaffak el-Mekkî şöyle açıklamaktadır:

 

Ebû Hanîfe mezhebini talebeleriyle müşâvere yoluyla vaz etmiştir. Onlar olmadan tek başına kurmuş değildir. Dindeki ictihadında Allah ve Rasülü için müminlere nasihatte gayet samimi idi. Meseleleri birer birer ortaya atar, onları her cihetten inceler, talebelerin düşüncelerini dinler, kendi görüşlerini söyler, onlarla münazaralar yapar, nihayet bir kavil üzere karar kılarlar, sonra Ebû Yusuf onu usule göre tespit ederdi. Böylelikle usulün cümlesi tespit edilirdi.[40] Ravi, tartışılan bir konu esnasında Ebû Hanîfe’nin meclisinde bulunup, serdedilen bütün görüşleri İmam’ın fetvası gibi anlamış görünmektedir. 

 

2. Dört Yüz Hadisi Reddetmesi

 

“ Ebû Hanîfe, Rasûlüllâh (s.a.s.)’ın dört yüz hadisini reddetti.”[41]

Rivayette isnat açısından bir problem tespit edilememiştir. Yusuf b. Esbâd’ın bu sözü ifade ettiği anlaşılmaktadır. Çünkü kendisi ictihad faaliyetlerine sıcak bakmayan birisidir. Ona göre ameldeki içtihadın çok olması doğru değildir. Tevazu, vera ve zühd hayatını öncelemektedir. Ebû Hanîfe’nin rey’i fetvalarında çokça kullanması ona göre hadisleri reddettiği anlamına gelmektedir. Rivayette ifade edilen sözü bu çerçevede söylemektedir. Dört yüz ifadesi de aslında rey’e karşı duruşun bir göstergesidir. Reddettiği ifade edilen hadis sayısı, tek tek saymayı değil, paylaşılmayan bir düşünceye karşı duruşu kabaca ifade etme anlamı taşımaktadır.

 

3. Rey’e Yönelip Hadisten Yüz Çevirmesi

 

“Ebû Hanîfe, hadislerden yüz çevirip rey’e yöneldi”[42]

Rivayetin isnadında bulunan Ali b. Muhammed b. Saîd el-Mevsılî hakkında Hatîb el-Bağdâdî TârîhuBağdad’da “Kezzab ve hadisleri karıştıran biri” şeklinde bilgi vermektedir.[43] İbn Hacer el-Askalanî, Hatîb el-Bağdâdî ile aynı düşünerek bu ravinin “Kezzab” olduğunu söylemektedir.[44] Hatîb el-Bağdâdî, Îsâ b. Feyrûz el-Enbârî için “Sika değildir”[45]derken, Abdülâli b. Muhammed hakkında ise “Kitabında naklettiği hadisler açısından zayıf birisi”[46] şeklinde değerlendirme yapmaktadır. Zehebî (v. 748/1365), Hammad b. Seleme hakkında İmam Mâlik’in“hadis açısından kuvvetli birisi olmadığı” yönündeki ifadesini aktarmaktadır.[47] Hatîb el-Bağdâdî (v. 463/1085) kitabında bu rivayete benzer iki rivayet daha aktarmaktadır.[48]

Hammad b. Seleme’nin bu sözü söylemesi muhtemel görünmemektedir. Çünkü Hammad b. Seleme, Ebû Hanîfe’ye değer veren bir kişidir. Onun hakkında Kûfe’nin müftüsü ifadesini kullanmıştır.[49]

 

4. İlim Meclislerinde Hadis Okunmaması

 

“Abdullah İbnü’l-Mübârek (v. 181/797) ben, Süfyan es-Sevrî’nin mescidine gidip Allah’ın kitabını dinlemek istedim, o mecliste onu dinledim. Peygamber (s.a.s.)’in hadislerini dinlemek istedim, orada onu işittim. Zühd ve takva hakkında sözler duymak istedim, onları da Süfyan’ın meclisinde buldum. Ama Ebû Hanîfe’nin meclisinde Rasûlüllâh (s.a.s.)’e salâvat getirildiğini bile hatırlamıyorum.”[50]

 

Rivayetin, isnadında bulunan raviler açısından bir problemi görünmemektedir. İsnattaki Ali b. Hasen b. Şakîk, Ebû Hanîfe’den nakillerde bulunmaktadır. Mesela, Ebû Hanîfe’nin “AllâhRasûlü’nden gelenleri kabul ederiz”, bir başka rivayette ise “Allâh Rasûlü’nden gelen “Sahih” hadisleri alırız”[51] ifadelerinin nakledeni Ali b. Hasen b. Şakîk’tir. Ebû Hanîfe’den nakilde bulunan bir ravinin “Onun meclisinde salâvat bile duymadım” deme ihtimali bulunmamaktadır.

 

Sonuç

 

Ebû Hanîfe hakkındaki iddialar incelendiğinde, meselenin mezhepler arası tartışmalardan kaynaklandığı sonucuna varmak mümkündür. Serdedilen iddialar içinde bazıları hakkında öncelikle müellifin bile uydurma tespitinde bulunması dikkat çekmektedir.

 

Rivayetlere bakıldığında iddiaların genellikle Ebû Hanîfe’nin şahsi yönü, fıkıh ve hadis bilgisine yönelik olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir mezhebin imamı olması, sevenleri ve sevmeyenleri açısından taltif veya yerme yönüyle muhatap kılınmıştır. Onun hakkında söylenen sevme ve yerme yönlü iddiaların, bugün bile halk arasında yaygın olarak bilinen mevzuların aslında tam tersi istikamette sonuç verebildiği tespit edilmektedir. Dolayısıyla mezhep imamları için söylenen taltif ve yerme cümlelerine dikkat edilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.

 

Ders vermeye kırk yaşında başlayan Ebû Hanîfe,  hocası Hammad b. Ebî Süleyman’ın vefatından sonra otuz yıl onun makamında oturmuştur. Otuz yıl boyunca yaklaşık altmış bin kadar fıkhi soruyu cevaplandırdığı nakledilmektedir.  Harezmî’ye göre, Ebû Hanîfe’nin kendi istinbatı seksen üç bindir. Onlardan, otuz sekiz bini ibadet, kalanı muamelat meselesidir. Binlerce fetva veren Ebû Hanîfe’nin fetva verirken kullandığı hadislere yönelik tenkitlerin çok olması mezhepler arası mücadelelerin yaşandığı dönemin bir yansıması olarak değerlendirmek mümkündür. Onun hakkında ifade edilen iddiaların büyük oranda hadis bilgisi üzerine olduğu tespit edilmektedir. Mezkûr fetvalar incelendiğinde, onların dayandığı hadis sayısının yaklaşık dört bini bulması, hadisi bilmeme olarak değil de bir muhaddis olduğunun ispatıdır.

 

TârîhuBağdâd, Hatîb el-Bağdâdî’nin en fazla emek sarf ettiği ve yirmi yıldan fazla bir sürede tamamladığı çalışmasıdır. Ebû Hanîfe hakkındaki rivayetlerde görüldüğü üzere, sanki müellif kendisine ulaşan her bir rivayete eserinde yer vermektedir. Adeta “Rivayetleri topladım sizler tashih edin” demektedir. Çünkü rivayetler incelendiğinde, yalancı değerlendirmesinde bulunduğu ravilerin rivayetlerini birden fazla yerde zikretmektedir. Bu durum, değerlendirmelerin daha sonra gelenlere bırakıldığı düşüncesini desteklemektedir.

 

“Nû’man b. Sâbit” maddesi, en uzun maddelerden birisidir. TârîhuBağdâd’da zikredilen diğer mezhep imamlarına Ebû Hanîfe kadar yer verilmediği tespit edilmektedir. Mesela İmam Şâfîî hakkındaki rivayetlerin toplandığı sayfa sayısı on yedidir. Söz konusu rivayetlerin hemen hepsinin müspet içeriğe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ebû Hanîfe ile ilgili herhangi bir senet ve metin açısından incelemeye tabi tutulmadan reddedilebilecek rivayetler zikredilirken, benzer iddialara muhatap olan İmam Şâfîî’nin terceme-i halinde böyle bir durum söz konusu değildir. Bu durum, eserin yazıldığı dönemi de göz önünde bulundurarak, müellifin mezhep taassubunun etkisinde kalmış olabileceği gibi bir sonuca götürmektedir.

 

Kaynaklar

 

Abdulhâris, Muhammed Kasım, Mekânetü’l-İmam EbîHanîfebeyne’l-Muhaddisin, Karaçi, 1993.

 

Aliyyü’l-Kârî, Sultan Muhammed el-Herevî, el-Mevzûât, Dersaadet, İstanbul,1328.

 

Beyâdî, KemalüddinAhmed, İşâratü’l-Merâm,nşr. Muhammed Zâhid el-Kevserî,Dâru’l-Kütübi’l-İslamiyye, İstanbul, 1949.

 

Cündî, Abdülhalim, Ebû HanîfeBatalu’l-Hurriyyeve’t-Tesâmuhfi’l-İslâm,Dâru’l-Maârif, Kâhire, 1995.

 

Ebû Ĝudde, Abdulfettah, Mevzû Hadisler, trc. Enbiya Yıldırım, İnsan Yayınları, İstanbul, 1997.

 

eş-Şik’a, Mustafa, el-İmâmü’l-Â’zam Ebû Hanîfeti’n-Nu’mân, Dâru’l-Kütübi’l-Mısrıyye, Kâhire, 1403.

 

Hamîdullah, Muhammed, İslam Hukuku Etütleri, trc. Kemal Kuşçu, İstanbul, 1984.

 

Hatîb el-Bağdâdî, TârîhuBağdâd, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut,ts.

 

Heytemî, İbn Hacer, el-Hayrâtü’l-Hısânfi Menâkıbi’l-İmâmi’l-Â’zamEbîHanîfeti’n-Nu’mân, nşr. Halil el-Meys, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1983.

 

İbnAbdilber,Ebû Ömer CemâlüddînYûsuf b. Abdillâh b. Muhammed,el-İntikâ fi Fedâili’s-Selâseti’l-Eimmeti’l-FukahâMâlik eş-Şâfiî ve EbîHanîfe, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut,ts.

 

İbn Adî, Ebû Ahmed Abdullah el-Cürcânî, el-Kâmil fi Duafâi’r-Ricâl, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1409.

İbn Ferhûn, Burhaneddîn İbrahim b. Alî b. Muhammed, ed-Dibâcü’l-Müzheb fi Ma’rifetiA’yâniUlemâi’l-Mezheb,nşr. Muhammed el-Ahmedî Ebu’n-Nûr, MektebetüDâri’t-Türâs,  Kâhire, 1972.

 

İbn Hacer, ŞihâbüddînAhmed b. Alî b. Muhammed el-Askalânî,Lisânü’l-Mîzân, Müessesetü’l-Âlem, Beyrut,1406.

…………Takrîbü’t-Tehzîb, Dâru’r-Reşîd, Suriye, 1406.

…………Tehzîbü’t-Tehzîb, Dâru’r-Reşîd, Suriye, 1406.

 

İbn Hıbbân, Muhammed b. Hibbân b. Ahmed el-Büstî, es-Sikât, Dâru’l-Fikr, Kâhire, 1395.

 

İbn Kesîr, Ebû’l-Fida İsmail b. Ömer, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Mektebetü’l-Maârif, Beyrut,ts.

 

İbnü’l-Cevzî, Cemaluddin Ebu’l-Ferec Abdûrrahman b. Ali, Kitabü’l-Mevzuât, Matbaaatü’l-Mecid, Medine, 1966.

 

İbnü’l-Imâd, Abdülhay b. Ahmed, Şezerâtü’z-Zeheb fi Ahbâri men Zeheb, Dâruİhyai't-Türâsi'l-Arabî, Beyrut,ts.

 

KâdîIyâz, Ebü'1-Fazl İyâz b. Mûsâ b. İyâz el-Yahsubî,Tertîbü’l-Medârik ve Takrîbü’l-MesâlikliMa’rifetiA’lâmi Mezhebi Mâlik, Vizâratü’l-Evkâf, Rabat,ts.

 

Mekkî, Muvaffak b. Ahmed, MenâkıbuEbîHanîfe,Daru’l-Kitabi’l-Arabî, Beyrut, 1401.

 

Mizzî, Ebû’l-HaccâcYusuf b. ez-Zekî Abdurrahman, Tehzîbü’l-Kemâl, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 1400.

 

Öztoprak, Mustafa, Müspet ve Menfi İddialar ve Değerlendirmeleriyle Ebû Hanîfe, Şimal Matbaacılık, Sinop, 2012.

Safedî, Selahaddin Halil b. Aybek b. Abdullah, el-Vâfîbi’l-Vefâyât,Neşriyâtü’l-İslâmî, byy. ts. 

 

Saymerî, Ebû AbdillahHüseyn b. Ali, AhbâruEbîHanîfe ve Ashâbih,Âlimü’l-Kütüb, Beyrut, 1405.

 

Serahsî, Ebû Bekir Muhammed b. EbîSehl,Usûlü’s-Serahsî, nşr. Ebû’l-VefâEfgânî, Kahraman Yayınları, İstanbul, 1984.

 

Suyûtî, et-Tabakâtü’l-Huffâz, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1403.

 

Şerif, Main Muhammed, İslam Düşüncesi Târihi,trc. Mustafa Armağan, İnsan Yayınları, İstanbul, 1996.

 

Ukaylî, Ebû Cafer Muhammed b. Amr, ed-Duafâü’l-Kebîr, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1984.

 

Zehebî, el-Kâşiffi men lehüRivâyefi’l-Kütübi’s-Sitte, nşr. Muhammed Avvâme, Daru’l-Kibleli’s-Sekâfeti’l-İslâmî, Cidde, 1413.

 

………..Menâkıbu’l-İmam EbîHanîfe ve SâhıbeyhiEbîYûsuf ve Muhammed b. el-Hasen, nşr. Muhammed Zâhid el-Kevserî ve Ebû’l-Vefâ el-Efgânî, Darul-Kütübi’l-Arabi, Mısır, ts.

 

………..SiyeruA’lâmi’n-Nübelâ, nşr. Şuayb el-Arnaûtvd, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 1982.

 

………..Tezkiratü’l-Huffâz, Daruİhyai’t-Türâsi’l-Arabî, Haydarabad, 1956.

 

Zirikli, HayreddînMahmûd b. Muhammed b. Ali b. Fârisî, el-A’lâm Kâmûsu Terâcim li-Eşheri’r-Ricâl ve’n-Nisâ, Dâru’l-İlim, Beyrut, 2002.

 

Dipnot

 


[1]. Ders vermeye kırk yaşında başlayan Ebû Hanîfe,  hocası Hammad b. Ebî Süleyman’ın vefatından sonra otuz yıl onun makamında oturmuştur. Otuz yıl boyunca yaklaşık altmış bin kadar fıkhi soruyu cevaplandırdığı nakledilmektedir.  Harezmî’ye göre, Ebû Hanîfe’nin kendi istinbatı seksen üç bindir. Onlardan, otuz sekiz bini ibadet, kalanı muamelat meselesidir (bkz: Hamîdullah, Muhammed, İslam Hukuku Etütleri, s. 192; Şerif, Main Muhammed, İslam Düşüncesi Târihi, II, 302).

[2]. bkz: İbnAbdilber, el-İntikâ fi Fedâili’s-Selâseti’l-Eimmeti’l-FukahâMâlik eş-Şâfiî ve EbîHanîfe, I, 29, 30, 38, 39, 149, 151; Hatîb el-Bağdâdî, TârîhuBağdâd, II, 62, 65, 69; KâdîIyâz, Tertîbü’l-Medârik, I, 22, 37, 60, 80; Zehebî, SiyeruA’lâmi’n-Nübelâ, VIII, 62, 74, 75, 76, 78; İbnFerhûn, ed-Dibâcü’l-Müzheb fi Ma’rifetiA’yâniUlemâi’l-Mezheb, I, 126.  

[3]. “Numân b. Sâbit” biyoğrafisi, eserin en uzun maddelerindendir. Yaklaşık 130 sahifeden oluşmaktadır. Bu miktar, diğer mezhep imamlarına ayrılan sahife sayısından oldukça fazladır. “Numân b. Sâbit” maddesi, üç bölümden müteşekkildir. Birinci bölümde Ebû Hanîfe’nin hayatı, ikincide menkıbeler, üçüncüde ise reyin eleştirilmesi ile ilgili rivayetler çoğunlukla bulunmaktadır. 

[4]. Hatîb, Târih, XIII, 323–324.

[5]. bkz: Beyâdî, KemalüddinAhmed, İşâratü’l-Merâm,  s. 18; Heytemi, İbn Hacer, el-Hayrâtü’l-Hısân s. 103; Abdulhâris, Muhammed Kasım, Mekânetü’l-İmam EbîHanîfebeyne’l-Muhaddisin,  s. 44, 46; Konu hakkında daha fazla bilgi için bkz: Öztoprak, Mustafa, Müspet ve Menfi İddialar ve Değerlendirmeleriyle Ebû Hanîfe, Şimal Matbaacılık, Sinop, 2012, s. 44.

[6]. Serahsî, Usûlü’s-Serahsî, I, 314. Diğer üç sahabi ise; Abdullah b. EbiEvfa, İbnü't-Tufeyl ve Abdullah b. el-Hâris b. Cez'  ez-Zübeydî’dir.

[7]. Konu hakkında el-Ameş Süleyman el-Mihrân el-Kâhilî’nin (v. 148/765) Kûfe’de Enes b. Mâlik’ten hadis dinlemesi, Abdullah b. Şübrümeed-Dabbî (v. 144/761)’nin hadis nakletmesi örnek verilebilir (bkz: Zehebî, SiyeruA’lâmi’n-Nübelâ, VI, 227, 347, VII, 26).

[8]. Zehebî, SiyeruA’lâmi’n-Nübelâ, VI, 402; İbnKesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, X, 114.

[9]. İbnHübeyre diye maruf kişi, Yezid b. Ömer b. Hübeyre el-Fezârî’dir. Abdülmelik b. Mervân döneminde Irak bölgesinin genel valisidir (İbnHübeyre’nin hayatı için bkz:Zehebî, SiyeruA’lâmi’n-Nübelâ, VI, 207; Safedî,  el-Vâfîbi’l-Vefâyât, IV, 344).

[10]. Hatîb, Târih, XIII, 326.

[11]. Hatîb,Târih, III, 98.

[12]. Hatîb, Târih, XIII, 335.Hatîb el-Bağdâdî, bu rivayeti aktardıktan sonra, mevzû olduğunu söylemektedir.

[13]. Hatîb, Târih, III,  98.

[14]. Hatîb, Târih, V, 308.

[15]. Hatîb, Târih, XIII,335.

[16]. Heytemî, İbn Hacer, Hayrâtü’l-Hısân, s.16.

[17]. İbnü’l-Cevzi, Mevzuât, II,48.

[18]. Aliyyü’l-Kârî, Mevzuât, s. 17; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I,32.

[19]. Ebû Ĝudde, Abdulfettah, Mevzû Hadisler, s.64.

[20]. el-Mekkî, Muvaffak b. Ahmed, MenâkıbuEbîHanîfe, s. 15–24.

[21]. Hatîb, Târih, XIII, 419.

[22]. Zehebî, SiyeruA’lâmi’n-Nübelâ, XVII, 259.

[23]. Hatîb, Târih, IV, 331.

[24]. Hatîb, Târih, V, 322.

[25]. İbn Hacer, Lisânü’l-Mizân, V, 174.

[26]. Söz konusu kişilerden bazıları şunlardır: Yahyâ b. Saîd el-Kattân (v. 198/814), Süfyan b. Uyeyne (v. 198/814), Şâfiî (v. 204/819), Yahyâ b. Maîn (v. 233/847) ve Ali b. Medînî (v. 234/848). Konu hakkında bkz: Hatîb, Târih, XIII, 345, 346, 347.

[27]. Hatîb, Târih, XIII, 346.

[28]. Suyûtî, et-Tabakâtü’l-Huffâz, I, 77; İbnü’l-Imâd, Şezerâtü’z-Zeheb fi Ahbâri men Zeheb, III, 101.

[29]. İbnHıbbân, es-Sikât, VIII, 240; İbnü’l-Imâd,Şezerâtü’z-Zeheb, II, 158; Zirikli, el-A’lâmKâmûsuTerâcim li-Eşheri’r-Ricâl ve’n-Nisâ, III, 14.

[30]. Hatîb, Târîh, XII, 346; Zehebî, Menâkıbu’l-İmam EbîHanîfe, s.18.

[31]. Hatîb, Târih, XIII, 354.

[32]. İbn Hacer, Lisanü’l-Mizân, III, 348.

[33]. Hatîb, Târih, VI, 102.

[34]. İbnHıbban, es-Sikât, VIII, 205.

[35]. Hatîb, Târih, XIII,355.

[36]. Cündî, Abdülhalim, Ebû HanîfeBatalu’l-Hurriyyeve’t-Tesâmuhfi’l-İslam,s. 17.

[37]. Heytemî, Hayrâtü’l-Hısân, s. 36; eş-Şik’a, Mustafa, el-İmâmü’l-Â’zam Ebû Hanîfeti’n-Nu’mân,s. 80.

[38]. Heytemî, Hayrâtü’l-Hısân, s. 36. 

[39]. Hatîb, Târih, XIII, 402.

[40]. el-Mekkî, Muvaffak, MenâkıbuEbîHanîfe, II, 136.

[41]. Hatîb, Târih, XIII, 390.

[42]. Hatîb, Târih, XIII, 390.

[43]. Hatîb, Târih, XII, 82.

[44]. Zehebî, Mîzânü’l-İtidâl, III, 154; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, IV, 255.

[45]. Zehebî, Mîzânü’l-İtidâl, III, 321; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, IV, 403.  

[46]. Hatîb, Târih,  XI, 75.

[47]. Zehebi, el-Kâşif, I, 349.

[48]. Hatîb, Târih, XIII, 331.

[49]. Saymeri, AhbâruEbîHanîfe ve Ashâbih, I, 21.

[50]. Hatîb, Târih, XIII, 404.

[51]. İbnAbdilber, el-İntıka, s. 144.

 

 

 

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul