"Gerçek
şu ki, Biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nûr olarak indirdik. Teslim olmuş
Peygamberler, yahudîlere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun)
ve yüksek bilginler de (ahbar), Allah'ın Kitabı'nı korumakla görevli
kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi).
Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere
karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir
olanların tâ kendileridir."1
Ayet-i
kerimenin inzâl sebebi için kaynak eserlerde şunlar beyan edilmiştir:
1-
İbn Abbas (r. anhuma) şöyle der:
"Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanların tâ kendileridir.
(Mâide, 5/44-45,47) ayetine kadar olan üç ayet, özel olarak (yahudîlerden)
Kureyza ve Nadîr (oğulları) hakkında indi.2
2- İbn Abbas (r. anhuma) anlatıyor:
"Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanların tâ kendileridir.
"(Mâide, 5/44)
"Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanların tâ kendileridir."
(Mâide, 5/45)
"Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanların tâ kendileridir."
(Mâide, 5/47) ayetleri, yahudîlerden iki grup hakkında nâzil olmuştur.
Cahiliyye
döneminde bu gruplardan biri, diğerini yenilgiye uğratmıştı. Sonunda iki grup
oturup anlaşmaya varmışlardı. Anlaşma gereğince yenen grup, yenilen gruptan
öldürdüğü her kişi için elli ve yenilen grup da, yenen gruptan öldürdüğü her
kişi için yüz vesâk fidye ödemeye razı olmuştu.
Rasulullah
(s.a.s.) Medine'ye gelinceye kadar, yahudîler böyle devam ettiler. Rasulullah
(s.a.s.) Medine'ye gelince, her iki kabileyi de yenmiş, onların hakim olmasına
müsade etmemiş ve sonra sulh yapmıştı. Bu sırada yenilenlerden bir kişi,
yenenlerden bir kişiyi öldürünce, yenilmiş olanlara bir elçi göndererek,
kendilerine yüz vesâk ödemesini istediler.
Yenilenler,
onlara şöyle dediler:
-
Bu, dinleri bir, soyları bir ve ülkeleri bir olan iki kabile arasında bir
kısmının diyetinin, diğer kısmının yarısı olması olacak şey mi? Biz, bu
ayrıcalığı size, zulmünüzden korktuğumuz için istemeden vermek zorunda
kalmıştık. Artık Muhammed geldi. Bundan böyle size böyle bir fidye
ödemeyeceğiz.
Bu
tartışma, iki gurup arasında nerdeyse yeniden bir savaşın patlamasına neden
olacaktı.
Sonuçta,
her grup da Rasulullah (s.a.s.)'i aralarında hakem tayin etme noktasında görüş
birliğine vardılar.
Yenen
grup, kendi arasında şöyle konuştu:
-Vallahi,
Muhammed bize, onların verdiğinin bir katını vermez. Onlar da doğru
söylüyorlar. Bize iki kat fidyeyi, zulümden korktukları için veriyorlardı. Siz,
bir adam gönderip Muhammed'in kararını önceden öğrenmeye çalışın, eğer
istediğinizi size verecek olursa, O'nu, hakem kabul edersiniz. Vermeyecek
olursa kabul etmezsiniz.
Rasulullah
(s.a.s.)'e, bu konuda görüşünü öğrenmek için münafıklardan bazılarını
gönderdiler. Allah, Rasulullah (s.a.s.)'e onların gerçek niyetlerini ve neyin
peşinde olduklarını haber verip:
"Ey
Peygamber, kalbleri inanmadığı hâlde ağızlarıyla ' inandık ' diyenlerle
yahudîlerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin
" (Mâide, 5/4)
ayetini indirdi.
Sonra:
"Vallahi,
bu ayet, onlar hakkında nâzil oldu." buyurdu.3
3- İbn Abbas (r. anhuma) şöyle demiştir:
"Sana
gelirlerse, aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir." ayeti (ile) bunun
devamı (olan): 'Aralarında hükmedersen'
adâletle hükmet. Şübhesiz Allah, adâletle hüküm yürütenleri sever." (Mâide,
5/42) ayet(i) indiği sırada Nadir oğlulları, Kureyzâ oğullarından (birini)
öldürdüklerinde (onlara) diyetin yarısını önerdiler. (Fakat) Kureyzâ oğulları,
Nadir oğullarından (birini) öldürdüler mi (onlara) tam diyet öderlerdi. (Bu
ayetlerin inmesi üzerine) Rasulullah (s.a.s.), onların arasında adâletle hüküm
verme esasını getirdi. 4
Bu
rivayetlerden anlaşılan hakikat şudur ki yahudîler, kendi menfaatları ölçüsünce
hükmü değiştirmiş ve hevâlarına göre değiştirdikleri hüküm ile amel
etmektedirler
Hükmün inkârını söz konusu etmeden, arzularına uydurmuş, böylece
güçsüz olan kabileye zulmetmişlerdi
Hüküm inkâr edilmemiş, uygulamada
değiştirilip âdil davranılmamıştır
Bu,
Allah'ın hükümleri, yani Allah'ın indirdiğini bozma, değiştirme ve gizleme
konusunda değişmeyen yahudî zihniyeti ve karakteridir
Allah'ın indirdiğini
inkâr etmiyorlar, ya değiştiriyor, ya saklıyor ya da âdil davranmayıp
zulmediyorlar
Bu
kemikleşmiş yahudî zihniyetlerinden bir başka ibretlik örnek!
1-
Abdullah ibn Ömer (r. anhuma) anlatıyor:
Birtakım
yahudîler, (Medine'de) Rasulullah (s.a.s.)'e geldiler de O'na, içlerinde bir
erkekle kadının zinâ ettiğini söylediler (ve ne hüküm edersin? dediler).
Rasulullah
(s.a.s.) onlara:
"Sizler,
recm hükmü hakkında Tevrat'ta ne buluyorsunuz?" diye sordu.
Onlar:
-
Biz, zinâ edenleri teşhîr ederiz, bunlar deynekle de dövülürler, dediler.
Abdullah
ibn Selâm, bunlara:
-
Yalan söylediniz! Tevrat'ta recm (ayeti) vardır, dedi.
Bunun
üzerine Tevrat'ı getirdiler ve Kitabı açtılar. Yahudîlerden birisi (Abdullah b.
Surya), elini recm ayetinin üzerine koydu da ondan önceki ve sonraki ayetleri
okumaya başladı.
Abdullah
ibn Selâm, ona:
-Elini
kaldır! dedi.
O
da elini kaldırınca, recm ayeti görülüverdi.
Yahudîler:
-
Ya Muhammed, Abdullah ibn Selâm doğru söylemiştir. Tevrat'ta recm ayeti vardır,
dediler.
Akabinde
subût üzerine Rasulullah, bunların recm olunmalarına hüküm ve emretti.
Abdullah
ibn Ömer:
-Ben,
o yahudi erkeğini, taşlardan kadını korumak için kadının üzerine kapanıyor
hâlde gördüm, demiştir. 5
2-
Berâ b. Âzib (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah
(s.a.s.)'in yanına yüzü kömürle karartılmış, dayak vurulmuş bir yahudî
getirdiler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.), yahudîleri çağırarak:
"Siz,
zinâ eden kimsenin haddini (cezasını) kitabınızda böyle mi buluyorsunuz? "
diye sordu.
-
Evet! dediler.
Müteakiben
onların âlimlerinden birini çağırdı ve:
"Sana,
Tevratı Musa'ya indiren Allah aşkına soruyorum! Zinâ edenin haddini
kitabınızda böylemi buluyorsunuz?" diye sordu.
O:
-
Hayır! Eğer bana bu sözle sormasa idin, sana haber vermezdim! Biz onu, recm
buluyoruz. Lâkin bu iş, eşrafımız arasında çoğaldı. Artık o hâle geldi ki,
şerefli birini yakalarsak onu bırakıyoruz, zayıf yakalarsak ona haddi
vuruyoruz. Dedik ki: Gelin, soyluya da, soysuza da tatbik edeceğimiz bir şey
üzerine ittifak edelim! Ve kömüre boyamakla dayak vurmayı recmin yerine koyduk,
dedi.
Bunun
üzerine Rasulullah (s.a.s.):
"Allahım,
Senin emrini onlar öldürmekte. İlk ihyâ eden benim!" buyurdu ve emir
vererek, yahudi recm olundu. Derken Allah Azze ve Celle:
"Ey
Peygamber, kalbleri inanmadığı hâlde ağızlarıyla 'inandık' diyenlerle
yahudîlerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin
" ayet-i
kerimesini: "Size, bu verilirse, onu alın." (Mâide, 5/41) kavline
kadar indirdi.
Yani,
derler ki:
-Muhammed'e
gidin! Şayet sizi kömürlemekle dayağı emrederse, onu alın! Amma recm ile fetva
verirse sakının!
Az
sonra Allah Teâlâ:
"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse,
işte onlar, kâfir olanların tâ kendileridir." (Mâide, 5/44)
"Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanların tâ kendileridir."
(Mâide, 5/45)
"Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanların tâ kendileridir."
(Mâide, 5/47) ayetlerini indirdi.
Bunların
hepsi kâfirler hakkındadır. 6
3-Berâ
b. Âzib (r.a.)'dan.
Rasulullah
(s.a.s.):
"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse,
işte onlar, kâfir olanların tâ kendileridir." (Mâide, 5/44)
"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse,
işte onlar, zalim olanların tâ kendileridir". (Mâide, 5/45)
"Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanların tâ kendileridir."
(Mâide, 5/47) ayetlerinden bütün kâfirlerin kastedildiğini söyledi. 7
En
sahih kaynak eserlerde yer alan olay ve deliller bunlardır
Şimdi Mâide
Sûresi'nin kırk dördüncü ayetinin tefsirlerine bakalım!
Kadî
Beydavî (rh.a.), "Envaru't-Tenzil ve Esraru't-Te'vil" adlı meşhur
tefsirinde şunları söyler:
"İnsanlardan
korkmayın, Benden korkun."hakimleri kararlarında, Allah'dan başkasından
korkmaktan ve zalimin korkusu veya bir büyüğün denetlemesi endişesiyle onlara
yağ yakmaktan men etmektedir. "Ayetlerimi satmayın." İndirdiğim
hükümlerimi değiştirmeyin "az pahaya" O da, rüşvet ve mevkidir.
"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfirlerin tâ
kendileridir." Onu hor görmeleri ve
başkasıyla hüküm vermekle ona inatlarından dolayı. Bunun içindir ki, onları
"zalimlerdir" ve "fasıklardır" diye nitelemiştir. Onları,
inkâr ettikleri kâfir, aksine karar verdikleri için zalim ve ondan çıktıkları
için de fasık kılmıştır. Bu üç sıfattan her birinin onunla hüküm vermekten
çekinmeleri durumu ile ilgili olarak onlara yahut da içlerinden bir gruba uygun
bir sıfat olması da caizdir. Nitekim şöyle denilmiştir: Bu, müslümanlar
içindir. Çünkü onların hitabına bitişiktir. Zalimler de yahudîlerdir, fasıklar da hristiyanlardır."8
İmam
Nesefi (rh.a.), "Medâriku't- Tenzîl" adlı tefsirinde şunları
kaydeder:
"Şu
hâlde (ey yahudiler ve hakimler) insanlardan korkmayın." Bununla
idarecilerinde Allah'tan başka hiçbir kimseden korkmamaları, hiçbir güçten
çekinmemeleri emrediliyor. Başka etkenlerle hüküm vermeleri yasaklanıyor. Zalim
bir hükümdar ya da sistemin korkusundan veya bir kimsenin kendilerine ezâda
bulunmalarından korkarak adâleti terketmemeleri, istenilenin aksine davranmamaları emrediliyor.
"Benden
korkun." Benim emrime karşı
koymaktan benden korkun. "Ayetlerimi bir bedel karşılığında
satmayın." Ayetlerimi ve koyduğum hükümleri, rüşvet karşılığında makam ve
mansıb için, halkın hoşuna gitmek, olurlarını almak için değiştirmeyin,
"Kim
Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kafir olanların tâ
kendileridir."
İbn
Abbas (r.anhuma) diyor ki:
-
Kim koyduğum hükümleri inkar ve reddetmek suretiyle uygulamaz ve onlarla
hükmetmezse, o kimse kafirdir. Eğer inkâra kalkışmaksızın uygulamıyorsa, o
hükümlerle hükmetmiyorsa, o kimse kafir değil fakat fasık ve zalim bir
kimsedir.
İbn
Mes'ud (r.a.) ise şöyle diyor:
-Bu
hüküm genel bir hüküm olup hem yahudîler ve hem onlar dışında kalan diğer
insanların tamamını, yani müslümanları da kapsar."9
İbn
Acîbe el- Hasenî (rh.a.), "Bahrü'l -Medît Fî Tefsiri'l- Kur'âni'l -
Mecîd" adlı tefsirinde şöyle diyor:
"Cenâb-ı
Hakk, bundan sonra hâkimlere hitab ederek şöyle buyurdu:
"Öyleyse
insanlardan korkmayın, Benden korkun." Yani, hüküm verdiğinizde
zalimlerden korkarak veya ekâbirden ileri gelen birinin hatırını gözeterek
gevşemeyin, yağcılık yapmayın. Hakk'ın
yanında bütün büyükler küçüktür."Ayetlerimi az bir bedel karşılığında
satmayın." Yani, rüşvet ve makam gibi az bir dünya karşılığında hak olan
hükmü değiştirmeyin. Kim, önemsemeyerek ve beğenmeyerek Allah'ın indirdiği
hükümlerle hükmetmez ise onlar İlâhî hükümleri hafife aldıkları için gerçekten
kâfir kimselerdir." 10
İlmiyle
âmil, muvahhid ve mücahid âlimlerden
Said Havva (rh.a.), " El- Esâs Fit'te - Tefsir" adlı tefsirinde, bu ayet hakkında şunları kaydetmiştir:
"İnsanlardan
korkmayın, Benden korkun."bu buyruk, hüküm veren kimselerin verdikleri
hükümde Allah'tan başkalarından korkmamalarını ve kendilerine verilen adâletli
davranmak emrini ters olarak verdikleri bu hükümleri yürürlüğe koymalarını
yasaklamaktadır. Hüküm veren kimselerin bu konuda, zalim bir yöneticiden veya
herhangi bir kimsenin eziyetinden korkarak böyle davranmaları yasaklanmaktadır.
Diğer tarafdan bu, Allah'ın emrine aykırı hareket edilmemesi ve yalnızca O'ndan
korkulması doğrultusunda bir emirdir.
"Ve
ayetlerimi az bir değerle değiştirmeyin." Allah'ın ayet ve hükümlerini, bu
hükümler karşısında az bir değer olan rüşvet, makam ve mevkii arzusu,
insanların rızası gibi basit şeylerle değiştirmeyin.
"Kim
önemsemeyerek inkâr ederek başka bir hükmü ondan üstün tutarak veya bu işi
helâl kabul ederek, Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfirlerin
tâ kendileridir. Çağımızda bu tür kişiler, ne kadar çok ve yaygındır."11
Dört
meşhur İslâm âliminin tefsirlerinden yaptığımız bu alıntılar, apaçık bir
şekilde şu hakikati beyan etmektedir:
Bu
ayetteki hitab, âdil İslam Mahkemelerinde, Allah'ın indirdiği hükümlerle
hükmetmemeleri üzerine farz olan İslâm Kadîlarınadır... İslam Mahkemelerinde
Kadîlar, yani hakimler veya yargıçlar, herhangi bir zalim yönetici veya
zorbadan korkmadan, asla rüşvet almadan, makam ve mevki derdine düşmeden,
baktıkları bütün dâvâlarda, yalnız Allah'tan korkarak Allah'ın indikleriyle
hükmederek adâleti sağlayan adîl şahsiyetler olmalıdırlar... Allah Azze ve
Celle kendilerine böyle emretmekte ve Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenleri
kâfir olacaklarını beyan buyurmaktadır...
Ebu'l
- Leyis Semerkandî (rh.a.) " Tefsiru'l-Kur'ân" adlı tefsirinde şöyle
der:
"Yüce
Allah, burada bir noktaya dikkat çekiyor: Hüküm makamında olanların Allah'ın ayetleriyle hükmederken, insanlardan
korkmamaları, hakkı gizlememeleri, gerçeği olduğu gibi söylemelerini ve yalnız
Allah'tan korkmalarını emrediyor. Ve şöyle buyuruyor:
"Ayetlerimi
hiçbir değerle değiştirmeyin. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, kâfilerin
tâ kendileridir." Görülüyor ki, Allahın Kitab'ının hükümlerine göre hükmetmeyenler
kafirlerdir. Zira Allah Teâlâ, kitabını insanlar amel etsinler diye
göndermiştir. Elbette Allah'ın Kitab'ının hükümleriyle amel etmeyenler
kâfirlerdir. Mü'min, Allah'ın Kitabı'yla
amel eder. Çünkü Allah'ın ayetlerinden birini inkâr etmek küfürdür. Ayetin
hükmünü inkar etmek de aynı şekilde küfürdür. Allah'ın ayetleriyle amel
etmemek, hükmünü inkârdır. Hükmünü inkâr ise küfürdür." 12
İslâm
topraklarını işgal eden egemen zalim tağutlar, egemenlikleri altındaki
bölgelerde, Allah'ın Kitabı'nın hükmünü yasaklamış, ilâhlaştırdıkları
hevâlarından kaynaklanan hükümlerle hükmetmektedirler... Yasaları küfür ve
şirkten ibaret!.. Hiçbir müslüman, İslâm topraklarını işgal edip, Allah'ın
indirdiği hükümleri yasaklayan ve Allah'ın hükümlerinin hayata hakim olmasına
gayret eden muvahhid mü'min Müslümanları anarşist ve terörist ilan edip en ağır
cezalarla cezalandıran işgal kuvvetlerinin yanında veya herhangi bir biriminde
hizmet edip çalışmak için yer alamaz... Bütün işgalci egemen tağutlar ve
düzenleri korkunç fitnedirler... Her biri Allah'a karşı bir paralel yapılanma
meydana getiren bu fitne düzenlerine karşı, mü'min Müslümanların nasıl
davranacakları hakkında Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "( Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya kadar
ve din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse,
artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur." 13
Her
zaman ve her yerde yalnız İslâm, başkası değil!
Dipnot
1-
Mâide, 5/44.
2-
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Akdiye, B. 2, Hbr. 3576.
3-
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, çev. Hüseyin Yıldız Vdğ. İst. 2014, C. 14, Sh. 631, Hds. 21479.
Abdulfettah el-Kâdî, Esbâb-ı Nüzûl, çev. Doç. Dr. Salih
Akdemir, Ank. 1986, Sh. 155.
İmam
Suyutî, Esbâb-ı Nüzûl, İbrahim Seyfi Oymalı, İst. T.Y. C. 1, Sh. 264.
4-
Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Akdiye, B. 10, Hbr. 3591.
İmam
Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 14, Sh. 631, Hds. 21479.
Abdulfettah el-Kâdî, A.g.e. C. 155-156.
5-
Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-Menâkıb, B. 26, Hds. 136.
Kitabu'l-Hudud, B. 23, Hds. 33.
Kitabu'l-Hudud, B. 6, Hds. 26.
Sahih-i
Müslim, Kitabu'l-Hudud, B. 25, Hds. 4446.
İmam
Mâlik, Muvatta', Kitabu'l-Hudud, Hds. 1.
İmam
Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, çev. Hasan Yıldız, İst. 2011, C. 6, Sh. 617-620, Hds.
7175-7179.
Abdurrezzâk es-San'ânî, Musannef, çev. Hüseyin Yıldız,
İst. 2013, C. 7, Sh. 441-442, Hds. 13331-13332.
İmam
Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 12, Sh. 222, Hds. 17422.
6-
Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Hudud, B. 6, Hds. 28.
Sünen-i
İbn Mace, Kitabu'l-Hudud, B. 10, Hds. 2558.
Sünen-i
Ebu Davud, Kitabu'l-Hudud, B. 25, Hds. 4448-4450.
İmam
Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, C. 6, Sh. 620, Hds. 7180.
Abdurrezzâk es-San'ânî, Musannef, C. 7, Sh. 439-440, Hds.
13330.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 12, Sh. 228,
Hds. 17432.
İmam
Ebu'l-Hasen Ali b. Ahmed el-Vahidî, Esbâb-ı Nüzûl, çev. Dr. Necati Tetik -
Necdet Çağıl Erzurum, T.Y. Sh. 205.
Abdulfettah el-Kâdî, Esbâb-ı Nüzûl, Sh. 154.
İmam
Suyutî, Esbâb-ı Nüzûl, C. 1, Sh. 264-265.
7-
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 14, Sh. 631, Hds. 21480. "Sahih"dir.
8-
Kadı Nasurıddin Ebu Said Abdullah b. Ömer b. Muhammed eş-Şirazî el-Beydâvî,
Beydavî Tefsiri, çev. Doç. Dr. Abdulvehhab Öztürk, İst. 2011, C. 2, Sh. 47.
9-
İmam Nesefî, Nesefî Tefsiri, çev. Harun Ünal, İst. 2006, C. 3, Sh. 344-345.
10-
İbn Acîbe el-Hasenî, Bahrü'l-Medîd, çev. Dr. Dilaver Selvi, İst. 2011, C. 2,
Sh. 699.
11-
Said Havva, El-Esâs Fi't-Tefsir, çev. M. Beşir Eryarsoy, İst. 1990, C. 4, Sh.
36.
12-
Ebu'l-Leys Semerkandî, Tefsiru'l-Kur'ân, Sadeleştiren: Mehmet Karadeniz, İst.
1995, C. 2, Sh. 201.
13-
Bakara, 2/193. Enfal, 8/39.