İmam Müslim, Rabia b. Kab el- Eslemi (r.a.)nin şöyle dediğini rivayet etti:
Ben Rasulullah (s.a.s.) ile birlikte gecelerdim. Ona abdest suyunu ve diğer ihtiyaçlarını getirirdim. Bir gün bana:
Benden bir şey iste! dedi.
Ben de:
Cennette senin yanında olmak isterim! dedim.
Rasulullah (s.a.s.):
Bundan başka bir isteğin var mı? diye sordu.
Ben:
Tek isteğim budur! dedim.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s.):
O halde çok secde etmekle bana yardımcı ol! dedi (Müslim, Salat 226)
Üslûbu ve içeriği itibariyle gönüllerimizi yakan bu hadisi şerifimizden çıkaracağımız ibret, ders ve nükteleri şöyle sıralayabiliriz:
Birinci Nükte: Hz. Peygamber (s.a.s.)in yetiştirdiği sahabeler, parasıyla-zenginliğiyle değil, Ona hizmet edip Ona yakın olmakla övünürdü.
İkinci Nükte: Rasulullaha hizmet eden, Onun abdest suyunu ve ihtiyaçlarını getiren sahabeyi, Hz. Fahr-i Cihan efendimiz benden bir şey iste diyerek ödüllendirmek istemiştir. Bu da Onun ne kadar vefâkâr olduğunu gösterir. Aynı zamanda, bizlerin günlük hayatta ne kadar vefâkâr olduğumuza dikkat etmemiz gerektiğini hatırlatır. İnsanı insan yapan, bu tür manevi yönleridir. Sevgisi, merhameti, affıdır. Acıması, vefâsı, nezâketidir. Duygusu, emâneti, dürüstlüğüdür. İnsanın bu yönlerini çıkarırsanız, geriye hayvanlarla ortak olan yönünden başka ne kalır ki?
Bizleri aşağı bir hayat yaşamaktan kurtarıp yüce değerlere teşvik eden beşerin Efendisine yeryüzündeki atomların sayısınca salât-ü selam göndeririz.
Üçüncü Nükte: Hz. Peygamber (s.a.s.) benden bir şey iste...dediği zaman Rabia b. Kab el Esleminin cennette senin yanında olmak isterim. Başka bir isteğim yokturdiye cevap vermesi, onun Rasulullah (s.a.s.)a ne kadar çok âşık olduğunu gösterir.
Dördüncü Nükte: Rabia b. Kab el-Esleminin cennette senin yanında olmak isterim cümlesini cennette bile senden ayrı kalmak istemem şeklinde de anlayabiliriz. Çünkü Rasulullaha âşık olan sahabelerin bu aşkı, onlara cennetin diğer zevklerini unutturacak kadar derindi.
İbn-i Cerir Et-Taberi, Said b. Cübeyrin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ensardan bir adam Rasulullah (s.a.s.)a geldi. Adam, çok mahzun ve üzüntülüydü. Sahabesinin derdiyle yakından ilgilenen Nebiyy-i Muhterem (s.a.s.): Ey falanca, bana ne oluyor ki seni böyle mahzun görüyorum? diye sordu. Adam: Ey Allahın Peygamberi! Aklıma gelen bir şey beni çok üzüyor! dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.): Nedir o? diye sorunca adam şu cevabı verdi: Ya Rasulallah! Biz, gidiyoruz-geliyoruz... Seninle birlikte oturuyoruz... Senin yüzüne bakıyoruz... Yarın (ahiret günü), sen cennette peygamberlerin yanına çıkacaksın. Biz ise sana ulaşamayacağız... Senden ayrı kalacağız... (İşte buna üzülüyorum Yâ Rasulullah!..) Rasulullah (s.a.s.) adama hiç bir cevap vermedi. Zira cevabı Cebrail (a.s.) şu ayeti getirerek verdi:
Kim Allah ve Rasulüne itaat ederse (Allah ve Rasulunün emirlerini tutup yasaklarından kaçarsa), işte onlar, (ahirette) Allahın kendilerine nimet verdiği Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlihler ile birlikte olacaktır... Onlar ne güzel arkadaştırlar... ( Nisa, 4/ 69)
Beşinci Nükte: Bütün bu ayetler ve hadisler, bizlere büyük müjdeler veren, gönlümüzü sevinç ve huzur ile dolduran, ruhumuzu tatlı bir meltem gibi okşayan muazzam haberlerdir... Çünkü bu haberler, ahirette Hz. İbrahimleri, Hz. Musaları, Hz. İsaları, şehitleri, sıddıkları, evliyaları, hele hele Peygamberler peygamberi Fahr-i Cihan Hz. Muhammed (s.a.s)ı görmenin, onlarla birlikte olmanın, onların sohbetiyle mutluluk denizinde boğulmanın yollarını göstermektedir...
Ey bu gökleri direksiz ayakta tutan, kendisinden başka hiç bir ilah ve mabud olmayan, yerin ve göklerin mutlak hâkimi, meleklerin, ruhun ve muazzam Arşın Rabbi yüce Allahım!... Biz seni, mahlukatının adedince, kelimelerin sayısınca, Arşının ağırlığınca hamd ile tesbih ederiz!.. Senden istemeye yüzümüz yok ama Sen yüce kitabında, affının, rahmetinin ve ikramının çok bol olduğunu söylüyorsun. İndirdiğin bütün kitaplara, gönderdiğin bütün peygamberlere iman ettik. Fahr-i Cihan, Ebûl-Kâsım, Hz. Muhammed b. Abdullah aleyhissalatü vesselama olan sevginin hürmetine, kıyamete kadar okunan Kuranlar hürmetine, seni hamd ile tesbih ve takdis edenlerin hürmetine, teheccüdlerde yanık kalplerle seni zikr eden diller hürmetine, gözyaşları içinde dudaklardan fışkıran kelime-i tevhid hürmetine, bizleri ahirette Rasulullahın yanından ayırma!... Cennette Onun komşusu olmaktan bizleri mahrum etme!... Şehidlerin, sıddıkların, salihlerin sohbetinden bizleri yoksun etme!...