İslâmın
hayata hükmeden yegâne amir sistem olmasını önlemek için onun yerine insanlara
benimsetilmeye çalışılan demokrasi, Halktan
başka ilah yoktur amentüsüdür. İslâm ise Allahtan başka ilah yoktur amentüsüdür. Bunların ikisinin durumu
gece ile gündüz gibidir. Demokrasi gece karanlığı, İslâm ise gündüz
aydınlığıdır. Karanlığın olduğu yerde aydınlık, aydınlığın olduğu yerde de
karanlık olmaz.
Demokrasiye
alışanlar, köleliğe alışanlardır. Demokrasi, Firavunların kölelik
alıştırmalarının anasıdır. Demokrasiye alışan, köleliğin her çeşidine alışmış
demektir. Demokrasiyle, insan müslümanlaşmaz bilakis münkir ve müşrikleşir. Demokrasi;
Kuranca değil, Yunancadır. Köken olarak demokrasi kavramı; Yunanistana,
Romaya, Mısıra ve Firavuna dayanır.
Dünyanın
en büyük çelişkisi, Lâ ilahe İllâllahdiyenlerin biz demokrasi istiyoruzdemeleridir. Bir ülkenin insanları yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu da
inkâr edecek kadar âlim olmuşlarsa, o ülkenin kıyameti kopmuş demektir.
İslâm mevcut müşrik ve münkir dünyaya bir meydan okumadır.
İslâm şirk derdine yakalanmış mevcut dünyanın dertlerine ilaç taşıyan yegâne
eczanedir.
Kendi
dininden kaynaklanmayan kavramlarla, kurumlarla kalkınacaklarına inanmış bir
ümmetin istiklali ve istikbali olmaz. Eğer bir ülkeyi değiştirme işi size verilseydi ne yapardınız
dediklerinde Konfüçyüs; hemen o ülkenin
kelimelerini değiştirirdim diyor. Evet, kelimeleri değiştirilmiş,
kavramlarının içi boşaltılmış, kavramlarından utanır hale getirilmiş bir
toplumun köleliği garantilenmiş demektir.
İslâm topraklarını işgal ve istilâ eden mürted ve harbiler, müslümanları önce mankurtlaşma sürecinden geçirdiler. Yani onlara dinlerini ve dinlerinden kaynaklanan değişmez ve değiştirilemez değerlerini unutturdular. Şimdi mankurtlaştırdıkları müslümanlardan emin olmak için darbelerle, alaverelerle onları demokrasi ile imtihan ediyorlar. Demokrasiyle imtihan olunmak, şirk ve müşriklikle imtihan olunmaktır. Biz demokrasiyi istiyoruz,Biz demokratız diyenlere Allahın size gönderdiği dinin adı demokrasi değil, İslâmdır diye ikaz da bulunsanız tepkiyle karşılanmaktasınız. Bir müslüman ben şura istiyorumdiyebilir. Bu söylemle zamanın zorba ve zalimlerine karşı meydanlara inebilir. Çünkü şura isimlendirilmesi Kurana aittir. Kuranda, sünnette olmayan, İslâm dininin onaylamadığı bir isimlendirme adına müslüman olarak meydanlara inemeyiz.
Kuran-ı Kerim, bütün mesele ve
müesseselerimizin isimlendirmesini yapmıştır. Allah Teâlâ buyuruyor:
1
Kuran-ı Kerim, meselelerimizin
ve müesseselerimizin isimlendirilmesi hususunda bizleri muhayyer bırakmamıştır.
Bu (sözde ilahi varlık)lar sizin ve atalarınızın uydurduğu boş isimlerden başka şeyler değildir (ve) Allah onlara hiçbir yetki vermemiştir. Onlar, (o putlara tapanlar,) sadece zannın ve kuruntuların peşine takılıyorlar; hâlbuki şimdi onlara Rablerinden bir yol gösterici gelmiştir.2
Bu ayetin hemen öncesinde Lat, Menat ve Uzza anlatılır. Mekke toplumu bu üç puta farklı anlamlar yüklerler. Bu putlara ibadet edenlerin işlerinin açılacağına, savaşlar kazandıracağına, evine bereket geleceğine, erkek çocuğu olmayanların erkek çocukları olacağına vs. daha birçok şeye sebep olduğuna inanılıyordu. Doğal olarak bu putlar sadece bir isim almış olmuyorlar aynı zamanda bu işlevlerine binaen yeni ibadet yöntemlerini de beraberinde getiriyordu. Adaklar sunuluyor, kutlamalar yapılıyor, paralar toplanıyor, yeni tapınaklar ve yeni putlar imal ediliyordu. Kısacası bu putların oluşturduğu hava ile bir ticari piyasa oluşuyordu ama gelin görün ki bütün bunlar Allahın belirlediği bir tanımlama, istediği bir hayat değildi.
Bu yalnızca müşriklerin kuruntularından ibaret olan ve Allah katında cehennemden başka karşılığı olmayan bir isimlendirme, tanımlama idi. Vahyi karşısına çıkartılan bütün ideolojiler, karşılığı cehennem olan isimlendirmelerdir. İster bunları çağdaşımız olan insanlar yapsınlar isterse atalarımız yapmış olsunlar, insanı Allahtan, Allahın dininden uzaklaştıran ideolojiler bila şekü şüphe birer putturlar.
Her asrın kendine has ve mahsus birtakım putları vardır. Asrımızın putları; Şeriatullaha muhalif kul kaynaklı yasalar, anayasalar ve ideolojilerdir. Bugünün Latları, Menatları, Uzzaları yok mudur? Elbette vardır. Bu ilahlardan biri haz ilahı, bir diğeri piyasa ilahıdır. Günümüzde yeni ibadethaneler, AVMler olmuş ve bu dinin ibadeti ise tüketim çılgınlığı olmuştur. Artık marketler mabedlerin yerini alıyor. Harcadıkça kazan, kazandıkça harca piyasa ilahının, kullarına sürekli tekrarlattığı bir slogandır.
İşte bunlarda kapitalistlerin, liberallerin uydurduğu isimlendirmelerden başka bir şey değildir. Hakiki bir Firavun olan Batı, İslâm topluluklarını kavramsal bir vesayet altında tutmaktadır. Kendi kavramlarıyla düşünmemizi ve kendi kavramlarının sınırları ölçüsünde değer üretmemizi arzu etmektedirler. Geçer akçe olarak kabul edilen yaşam tarzını onların kavramlarıyla tanımlayacak olursak hümanist, özgürlükçü, liberal, seküler, modern, post modern, demokrat, laik, agnostik, dualist vs. yaşam tarzıdır.
Bu kavramların
temeli insanın vahiyden bağımsız olan aklıdır. Yani belirleyici olan insandır.
Çünkü Batılı zihniyet için insan bir ilahtır. Daha doğrusu modern akıl, Allah
ile insanın sınırını çizmiştir. Allah yalnızca manevi boşluğu dolduran bir
alana hükmederken, insan fizik dünyasına yani içinde yaşadığı dünyaya hükmeder.
Doğal olarak modern aklın belirlediği kavramlar da insanın ilahlık oyununu
geliştirmesi için vardırlar. Modern aklın belirlediği kavramların menşei de
batıdır. Batı, aklı ilahlaştırmanın kalesidir.
Müslüman olarak bir kavramı incelerken, kullanırken,
kavramın doğduğu şartları, onu geliştiren ve onu kendisi yapan şeyi iyi
bilmemiz gerekir. İslâm topraklarında
halkın ilahlığını esas alan demokratik anlayış, batıdan transfer edilmiş müşrik
bir anlayıştır. Demokrasiye
inanmak, Hz. İsanın ilah olduğuna inanmak anlamına gelir. Hak kuvvetin
mağlubu, kalabalığın da mahkûmu olursa, insanların ilahı Allahtan başkası
olur.
Asrımızda Mısırlı müslümanlar üçlü bir sınavdan
geçiriliyorlar: Demokra(si), Mur(si) ve Si(si). Fatımilerden sonra ilk defa
Mısırın başına bu seviyede ve yoğunlukta kripto Yahudi ve Judaizerler
geçmiştir. Bu Mısırda İslâmı bitirme planının bir parçasıdır. Batılılar
tarafından Nobel Barış
Ödüllü liberal darbeci Muhammed Ali Baradey, Şûra Meclisine üye
olmayacağını zira o çatı altında Holokostun inkâr edildiğini söylemiştir. Adam
Mısır halkına değil İsrailin âli menfaatlerine bağlıdır.
Mısır darbeden sonra dönmelerin ve döneklerin
ahırı haline gelmiştir. Abdulfettah Sisi adlı cunta lideri de siyasi bir
travestidir. Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip de vesikalı bir şekilde Mübarek
Partisinin (Hizbul Vatani) ileri gelen üyelerinden birisiydi yani fülul ve
kalıntılardan Belamın birisidir. Bundan dolayı utanmadan sıkılmadan Papa
Tovadros ile birlikte darbenin destek kıtası içinde yerini almıştır. Sisinin
darbe konuşması sırasında huzurda olan şahsiyetlerden birisi Tovadros olmuştur
ve şu anda Mısır Kıpti Kilisesi Batının himayesinde 1890lı yıllarda
Ermenilerin II. Abdulhamite karşı yaptığını yapmakta ve ülkeyi
istikrarsızlaştırma faaliyetlerini yürütmektedir.
Batı desteğiyle geçmişten gelen hazımsızlığını
karışıklık çıkarmak suretiyle göstermektedir. Fırsattan istifade Mısırda
İslâmı sona erdirmek istedikleri gibi aynı zamanda dünyada da İslâm fobisini
körüklemektedirler. ABDde müslümanları kışkırtmak ve İslâm fobisini yaymak
için yapılan müslümanların masumiyeti filmi Mısırlı Kıptilerce kurgulanmış ve
ipleri Kıpti Kilisesine kadar uzanmaktaydı.
İhvanul Müslimini (Müslüman kardeşleri)
seviyoruz. İhvanul Müsliminin Mısırın yeni Firavunu ve avaneleri
karşısındaki direnişlerini bedenimizin bütün hücreleriyle destekliyoruz. Ancak
diyoruz ki; Mısır İhvan Hareketi ile bu hareketi sevenler ve savunanlar bilsin
ki: İslâm coğrafyasının dönmelerin ve döneklerin ahırı haline gelmemesi için
yapılacak acil faaliyet, demokrasiyi bütün kurum ve kuruluşlarıyla
reddetmektir. İslâmı, Şeriatullahı hayata hâkim kılmak için Lâ ed- Dimokratiyye/Demokrasiye hayırdeyip meydanlara inmektir. Demokrasiden ve demokrasinin bir kurumu olan politik
particilikten vazgeçmeyenler, örgütlü deliliğin altına imza atanlardır.
Günümüz Mısır İhvan Hareketinin Rabiatul
Adaviyye Meydanındaki Mea ed-
Dimokratiyye/ Demokrasiyle beraberiz söylemine asla ve kata katılmıyoruz.
Bu söylem, zihinsel köleliği kabul etmenin ilanıdır. Mea ed- Dimokratiyye/ Demokrasiyle beraberiz söylemiyle Rabiatul Adaviyye Meydanına
inenler, henüz Lâ sınavından
sınıfı geçmeyenlerdir. Lâsınavından sınıfı geçmeyenler, Firavunları deviremezler.
İslâm coğrafyasında genelde bütün
insanların özelde ise müslümanların kurtuluşu; başta demokrasi ve laiklik olmak
üzere bütün kul kaynaklı ideolojilere Lâdemekle başlar. Sadece ve sadece İslâm
ile idare olunma şuurunu kaybetmiş müslümanlar ümmet olmaktan çıkarlar,
rüzgârın önünde savrulan kuru kalabalıklar hâlinde yok olur giderler. Demokraside
Allahın emrettiği değil, halkın arzu ettiği, halkın dediği olur. Demokrasi ile
imtihan olunanların önünde iki seçenek vardır: Allahın emrettiği mi, halkın
arzu ettiği mi? Allahın emrettiği değil,
halkın dediği olur diyenler, İslâm dini yerine demokrasiyi kendilerine din
edinmiş olanlardır.
İslâm inzal olunmuş, demokrasi ise uydurulmuş bir dindir.
Demokratlar, uydurulmuş olanı Allah tarafından inzal olunmuş olana tercih eden
halk düşmanlarıdır.
Allah Teâlâ buyuruyor:
İşte böylece biz onu
(Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun, sana gelen bu ilimden
sonra, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan
ne bir yardımcı-dost, ne bir koruyucu vardır.3
İnsanoğlu
burada hem kendi hevâsına ve hem de başkalarının hevâsına karşı uyarılmıştır.
Hasan
el- Basrî (rh.a.) der ki:
İnsanın
kendi hevâsını ilah edinmesi, Allaha şirk koştuğunun delilidir.4
İmam
Serahi (rh.a.) der ki:
Şirk,
her kötülüğün başıdır.5 Aynı zamanda şirk, müşriklerin aşıdır.
Müşrikler, şirksiz yaşayamazlar.
Şirki ve
müşrikliği ifade eden ideolojiler, insanları Allahsız bir hayata alıştırmak
için vardırlar. İdeolojileri haklı kılacak hiçbir delil ve emare yoktur.
Rabbimiz
buyuruyor:
Allahı bırakıp da taptıklarınız, sizin
ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar
hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allaha aittir. O size
kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur.
Fakat insanların çoğu bilmezler.6
Demokrasi, insanların Allahtan başka
edindikleri sahte ilahlar adına kurdukları bir ilahlar rejimidir. Demokrasi insanoğlunun hevâ ve hevesine
dayanır ve Allahın hükmü hâkimiyetinden arındırılmış bir sistemi dayatır. Demokraside,
Allahın dini İslâmın neye uygun olup olmadığı tartışılır, neyin İslâma uygun
olup olmadığı tartışılmaz.
Demokrasi, Allahın dinini devletsiz
kıldıktan sonra devleti dine emreden duruma getiren Lâ Dini bir rejimdir. Bu rejimde Firavunlardan ve Firavunlaşmaya
çalışanlardan başka hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Demokrasi, bir seyl-i huruşandır; önüne çıkan her
engeli darmadağın etmek ister. Dolayısıyla insanca yaşamak ve insanca kalmak
isteyenler için demokrasiye isyan etmekten başka çare yoktur.
Şehid Abdülkadir Udeh (rh.a.) der ki:
İslâma muhalif olarak ortaya konulmuş kanunlara ve
durumlara hücum etmek, bütün müslümanların üzerine farzdır. İslâma muhalif
olan kanunları ve durumları himaye edenlere hücum etmek farzdır. Yeryüzünün her
noktasında İslâma muhalif kanunları ve durumları ortadan kaldırmak için
yardımlaşmakta farzdır.7
Allah Teâlânın bizim için seçtiği ve razı olduğu
İslâm dininin eksiği veya fazlası yoktur. Dinim
İslâm, ismim müslüman dediği halde demokrasiyikavram olarak, sistem olarak savunanlar, İslâmda eksiklik ve fazlalık olduğu
hissine kendilerini kaptıranlardır. Birileri de sandık demokrasinin
namusudur deyip, demokratik sistemde her şeyi sandığa bağlıyor. Böyle
düşünüp, böyle inanmış olana diyoruz ki; demokrasinin sahipleri diyorlar ki iş sandıkla bitmiyor! Bunun manası; Biz kanla geldik, kartonla gitmeyizdemektir. İktidara geldiğinde görürsün, ya İslâmla yükselir veya inkârda
çürürsün!
Dipnot
1- Rum Sûresi 58
2- Necm Sûresi 23
3- Rad
Sûresi 37
4- El- Cami-u Li Ahkâmil Kuran (İmam
Kurtubî) C: 10, Sh: 392, Kahire 1967
5- El- Mebsut (İmam Serahsi) C: 10, Sh: 2,
Mısır 1324
6- Yusuf Suresi 40
7- El- İslâmu ve
Evdaunel Kanuniyye, Sh: 18, Mısır 1967