29 Mart 2024 - Cuma

Şu anda buradasınız: / O GÜN

 

 

                                                                          

 


“Biz, her insana kuşunu (işlediklerini, yaptıklarını) kendi boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitab çıkarırız.

‘Kendi kitabını oku. Bu gün nefsin hesab sorucu olarak sana yeter.” (İsra, 17/13-14)

Yeryüzüne, yalnız ve yalnız Allah’a ibadet etmek, yani kanun koyucu olarak yalnızca Allah’ı tanıyıp kabul ederek itaat etmek üzere yaratılıp gönderilen insanlar, her ne işlemişlerse tastamam olarak karşılığını bulacaklardır… Yaptığı iyiliklerden, işlediği kötülüklerden zerresi kaybolmadan hepsini önüne konulan kitabda kayıtlı olarak bulacaktır… Dünyada ettiklerini, ahirette biçecektir… Çünkü dünya, ahiretin tarlasıdır… Ne yapmış ise hepsi kayıt altına alınmaktadır…

“Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür.

Artık kim zerre ağırlığınca bir şerr (kötülük) işlerse, onu görür.” (Zilzal, 99/7-8)

O gün, hesab ve hesablaşma günüdür… Her varlık, “İlâhî Adâlet”in tecellisini apaçık görecek ve hiçbir şübhe duymadan iman edip tasdik edecektir… Boynuzsuz koyunun hakkı, boynuzlu koyundan alınacak, her hak sahibine hakkı hiçbir noksanlık olmadan teslim edilecek…

“De ki: ‘Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra kendisinde hiçbir kuşku olmayan kıyamet günü O, sizi bir araya getirip toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler.’

Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Kıyamet saatinin kopacağı gün, (işte) o gün, bâtılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır.

O gün sen, her ümmeti diz çökmüş (veya toplanmış) olarak görürsün. Her ümmet, kendi kitabına çağrılır: ‘Bu gün yaptıklarınızla karşılık göreceksiniz.

Bu, Bizim kitabımızdır, sizin aleyhinizde hak ile konuşuyor. Gerçekten Biz, sizin yaptıklarınızı yazıyorduk.” (Casiye, 45/26-29)

Furkan günü!.. Safların tamamen ayrıldığı gün… Hak safının, bâtıl safından ayrıldığı, iman safının küfür safından ayrıldığı, iman edenlerin, inkâr edenlerden ayrıldığı gün…

O gün:

“Artık iman edip salih amellerde bulunanlara gelince, Rabbleri, onları kendi rahmetine sokar. İşte apaçık olan büyük mutluluk ve kurtuluş budur.

İnkâr edenlere gelince: ‘ Size karşı ayetlerim okunduğunda büyüklük taslayan (müstekbir olan)lar ve suçlu-günahkâr bir kavim olanlar sizler değil miydiniz?

Gerçekten Allah’ın va’di haktır, kıyamet gününde hiçbir kuşku yoktur.’  denildiği zaman, siz: ‘Kıyamet saati de neymiş, biz bilmiyoruz. Biz, yalnızca bir zanda (ve tahminde) bulunup zannediyoruz. Biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz.’ demiştiniz.

Onların yaptıkları şeylerin kötülüğü kendileri için açığa çıktı ve alay konusu edindikleri de onları sarıp kuşattı.

Denildi ki: ‘ Bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi, Biz de sizi bu gün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur.

Bunun nedeni şudur: Çünkü siz, Allah’ın ayetlerini alay konusu edindiniz, dünya hayatıda sizi aldattı.’ Böylece ne ordan (ateşten) çıkarılırlar, ne (Allah’dan) hoşnudluk dilekleri kabul edilir.

Şu hâlde hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve Âlemlerin Rabbi Allah’dır.

Göklerde ve yerde büyüklük O’nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Casiye, 45/30-37)

O gün gelmeden, insan o güne ulaşmadan önce, o gün için iyi ve hayırlı bir hazırlık yapması, onun ebedî mutluluğu için vazgeçilmez, ihmal edilmez bir görevdir… hele hele kul, iman eden, dünyanın fânî, ahiretin bâkî olduğuna inanan bir kul ise!.. Geleceğinden hiçbir şübhe olmayan o gün için hazırlık konusunda acele temeli ve emrolunduğu gibi dosdoğru davranmalıdır…

“Ey iman edenler, Allah’dan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah’dan korkun. Hiç şübhesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da, onları kendi nefislerine unutturmuş onlar gibi olmayın. İşte onlar fasık olanların tâ kendileridir.

Ateş halkı ile cennet halkı bir olamaz. Cennet halkı, umduklarına kovuşup mutluluk içinde olanlardır.” (Haşr, 59/18-20)

Böyle buyuruyor Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ…

“Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın!”

Bügün dünya, yarın ahiretttir!.. Dünya, kazanç yeri, ahiret ise kazancının karşılığının verildiği yerdir… Dünyadan ahirete ne gönderilir, ne takdim edilirse, oraya varıldığında karşısına çıkacak o dur…  Dünyada iken, ahireti hatırda tutmuş ve ona göre çalışmış ise, ahirette hatırlanır ve kendisini mutlu edecek karşılığı verilir… Dünyada iken, ahirette inanmamış ve unutmuş ise, o da ahirette unutulmuşlardan olur…

Dünyada iken, şuurlu, idraklı ve uyanık davranmış, kendisine hatırlatılanları hatırda tutmuş, yanında hazır bulunan şahidlerin gözetiminde olduğunun farkında vararak, yaratılış gayesine uygun ibadetini yapmış ve itaatte bulunmuş ise, ahirette sonsuz nimetlere ulaşmayı elde edenlerden olur… Allah’ın rahmetiyle cennete, salih kullar arasına girer, onlara arkadaş olur…

İnsan, kendisini yalnızca O’na ibadet etsin diye yaratan Allah Azze ve Celle’nin gözetimi ve denetimi altındadır… Allah Teâlâ, onu bilmektedir ve görmektedir… Allah’a gizli olan hiçbir şey yoktur:

“De ki: ‘Sinelerinizde olanı  -gizleseniz de, açığa vursanız da - Allah bilir. Ve göklerde olanı da, yerler olanı da bilir. Allah, herşeye güç yetirendir.’

Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse, onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün). Allah, sizi kendisinden sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.” (Âl-i  İmrân, 3/29-30)

“Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz, ona şahdamarından daha yakınız.” (Kaf, 50/16)

Allah, yarattığı insan kullarının herşeyini bilir ve onları yaptıklarından dolayı hesaba çeker… Çünkü insanın sorumluluğu yaptıklarındandır:

“Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl, 16/93) buyurur Allah!..

Rabbimiz Allah, insan kullarının yapıp ettiklerini kayıt altına alan Melek kullarını vazifeli kılmış ve yazıcı melekler, devamlı insan ile beraber bulunmaktadırlar… 

 O vazifeli Meleklerin varlığını şöyle haber veriyor Rabbimiz Allah Teâlâ:

“O’nun (insanın) sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken.

O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyi versin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır.” (Kaf, 50/17-18)

“Üzerinde gözetleyici-koruyucu bulunmayan hiçbir nefis (kimse) yoktur.” (Tarik, 89/4)

“Oysa gerçekten sizin üzerinizde koruyucular var.

Şerefli-üstün yazıcılar.

Her yapmakta olduğunuzu bilirler.” (İnfitar, 82/10-12)

“ Onların (insanların) işlemiş oldukları herşey kitablarda (yazılı)dır.

Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır.” (Kamer, 54/52-53)

Şahid Melekler tarafından kulun, amel kitabı hazırlanmış ve o gün açılıp okunacaktır… Kul, yaptıklarının bütününü orada hazır bulacaktır:

“ Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,

O, kolay bir hesab (sorgu) ile sorguya çekilecek,

Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.

Kiminde kitabı ardından verilirse,

Oda helâk (yok olmayı)ı çağıracak,

Çılgın alevli ateşe girecek.

Çünkü o (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi.

Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı.

Hayır, gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendir.” (İnşkak, 84/7-15.)

Böyle buyuran Rabbimiz Allah, herkesin yaptığının karşılığını alacağını ve hiç kimseye asla haksızlık yapılmayacağını beyan eder:

“Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz. Elimizde hakkı söylemekte olan bir kitab vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.” (Mü’minun, 23/62.)

“Önlerine Kitab konulmuştur. Artık suçlu-günahkârların, onda olanlardan dolayı dehşetle koruya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: ‘Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük- büyük bırakmayıp herşeyi sayıp döküyor?’ Yapıp ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin, hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf, 18/49)

“Kıyamet mutlaka kopacak ve insanlar kabirlerinden terar dirileceklerdir… Bunda hiçbir şübhe yoktur, muhakkak gerçekleşecektir…

“Gök, çatlayıp yarıldığı zaman,

Yıldızlar, dağılıp yayıldığı zaman,

Denizler, fışkırtılıp taşırıldığı zaman,

(Artık her) nefis, önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip öğrenmiştir.” (İnfitar, 82/1-5.)

Her insan, önden ahirete gönderdiğini ve ihmâl edip geride bıraktığını, her söylediği ve her yaptığını amel defterinde apaçık yazılı bulcaktır:

“Siz, o gün arzolunursunuz. Sizden yana hiçbir gizli (şey), gizli kalmaz.

Artık kitabı sağ elinden verilen kişi, der ki: ‘Alın, kitabımı okuyun.

Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım.’

Artık o, hoşnud bir yaşama içindedir.

Yüksek bir cennette.

Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır.

‘Geride kalan günlerde peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.’

Kitabı sol eline verilen ise, oda, der ki: ‘Keşke bana kitabım verilmeseydi.

Hesabımı hiç bilmeseydim.

Keşke o (ölüm her şeyi) kesip bitirseydi.

Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı.

Güç ve kuvvetim yok olup gitti.’

(Allah emreder:) ‘Onu tutuklayın, hemen bağlayın.

Sonra çılgın alevler içine atın.

Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin.

Çünkü o, büyük olan Allah’a iman etmiyordu.

Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı.

Bundan dolayı bu gün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur.

İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur.

Bunu da, hatâ edenlerden başkası yemez.” (Hakka, 69/18-37)

Muvahhid mü’min kul, dünya hayatında ahiret için gerekli hazırlığını yapmalı, hâl ve hareketlerini, durumunu ve tavrını, akîde ve amellerine devamlı kontrol etmeli, gözden geçirmeli ve İslâm ölçüsü ile ölçüp, noksanlığını, fazlalığını değerlendirmelidir…

Dünyadaki hayatında yaradılış gayesine uygun hareket edip etmediğini sorgulayacak ve kendi kendisini hesaba çekecektir… Acaba yalnızca Allah’a mı itaat etmiş, yoksa Allah’dan başkalarına mı?.. Yalnız Allah’ın hükümleriyle mi hayatını tanzim etmiş, yoksa Allah’dan başka hüküm koyucu tağutların yasalarına göre mi?.. Bu tanzimi gündeme getirmiştir?..

Mü’min müslüman kul, kendisini sorgulamalı ve bu sorgulama neticesinde noksanlıklarını tamamlamalı, fazlalıklarını terk etmelidir… Yani, ifrad ve tefridden uzak kalıp sakınmalıdır… Rabbi Allah’ın buyurduğu gibi, vasat ümmet’in vasat bir ferdi olmalıdır… Takva elbisesini giyinmeli ve haseneyi elde etmelidir…

“Ey Âdem oğlu, Biz, sizin çirkin yerlerinizi öretecek bir elbise ve size süs kazandıracak bir giyim indirdik (var ettik.)Takva ile kuşanıp donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın ayetleridir. Umulur ki, öğüt alıp düşünürsünüz.” (A’râf, 7/26)

“Onlardan öyleleri vardır ki: ‘Rabbimiz, bize dünyadada haseneyi ver, ahirettede haseneyi (ver) ve bizi ateş azabından koru.’ der.” (Bakara, 2/201) diye buyuran Rabbimiz Allah Azze ve Celle, takva elbisesini kuşanıp giyinmek ve haseneyi elde edebilmek için, emrolunduğu gibi dosdoğru davranmak gerekli olduğunu buyurmuştur:

“Seninle birlikte tevbe edenlerle beraber emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hud, 11/112)

“Şübhesiz: ‘ Bizim Rabbimiz Allah’dır’ deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu) artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

İşte onlar, cennet halkıdır. Yaptıklarına karşılık olmak üzere, içinde ebedî kalacaklardır.” (Ahkaf, 46/13-14)

Katıksız iman edip dosdoğru olan iman ehli bir şahsiyetin, Allah’a itaat konusunda istikamet üzere oluşu, onun yegâne kurtuluş yoludur… O kul, üzerine düşen kulluk vazifesini, şirkten ve küfürden arınmış bir hâlde yerine getirirse, takva elbisesi giyinir haseneyi, yani bütün iyiliği elde eder… Sağ eline verilecek amel defterinde çokça sevabı olur… Dünya hayatında şirk koşmadan, Tevhid ederek yalnızca Allah’a ibadet, yani itaat etmiş ve kitabı sağdan verilmiştir… Bu şekilde davranmayanlar, yani Allah’a şirk koşanlar, O’na ibadet etmeyenler, tağutlara itaat edenlerin ise, kitabı soldan verilir…

Kul oluşunun şuurunda olan insan, Allah’a kul olmasının gereği ne ise onu yapmaya gayret eder… Onun bütün çabası, Rabbi Allah’ın rızasına uygun, kabul gören bir iman ile salih amel işlemektir…

Dünyaya aldanmamak ve Allah adına kullanarak aldatanlara kanmamak gerekir… Dünyayı, ahirete hazırlık yurdu olarak gören ve bir yolcu olduğunu idrak eden akıllı, şuurlu kul, ebedî yolculuğu ve ebedî yurdu için çok ciddî hazırlıklar yapar… Üzerine düşen vazifelerini, Kur’ân ve Sünneti ölçü edinerek hakkıyla yerine getirmeye çalışır, hatâlarından, kusurlarından ve günahlarından dolayı tevbe edip Rabbi Allah’dan af diler…

“Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın.” (Kehf, 18/110) emri gereği hareket eden mü’min müslüman kul, bilip inanır ki:

“ Şübhesiz iman edip salih amelde bulunanlar, onlar için kesintisiz bir ecir vardır.” (Fussilet, 41/8)

Ve iman ehli kullar, Rabbleri Allah’ın şu emrine âmâde olmuş ve gereğini yerine getirmişlerdi:

“ Ey iman edenler, Allah’dan sakının ve sözü doğru söyleyin.

Ki O (Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, artık o, en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.” (Ahzab, 33/70-71)

İşte, o gün mutluluk bunlar içindir!.. 

 

 

 

        

           

Yazar:
logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul