Biz, her insana kuşunu (işlediklerini,
yaptıklarını) kendi boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için açılmış olarak
önüne konacak bir kitab çıkarırız.
Kendi kitabını oku. Bu gün nefsin hesab sorucu
olarak sana yeter. (İsra, 17/13-14)
Yeryüzüne, yalnız ve yalnız Allaha ibadet etmek,
yani kanun koyucu olarak yalnızca Allahı tanıyıp kabul ederek itaat etmek
üzere yaratılıp gönderilen insanlar, her ne işlemişlerse tastamam olarak
karşılığını bulacaklardır
Yaptığı iyiliklerden, işlediği kötülüklerden zerresi
kaybolmadan hepsini önüne konulan kitabda kayıtlı olarak bulacaktır
Dünyada
ettiklerini, ahirette biçecektir
Çünkü dünya, ahiretin tarlasıdır
Ne yapmış
ise hepsi kayıt altına alınmaktadır
Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu
görür.
Artık kim zerre ağırlığınca bir şerr (kötülük)
işlerse, onu görür. (Zilzal, 99/7-8)
O gün, hesab ve hesablaşma günüdür
Her varlık,
İlâhî Adâletin tecellisini apaçık görecek ve hiçbir şübhe duymadan iman edip
tasdik edecektir
Boynuzsuz koyunun hakkı, boynuzlu koyundan alınacak, her hak
sahibine hakkı hiçbir noksanlık olmadan teslim edilecek
De ki: Allah sizi diriltiyor, sonra sizi
öldürüyor, sonra kendisinde hiçbir kuşku olmayan kıyamet günü O, sizi bir araya
getirip toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Göklerin ve yerin mülkü Allahındır. Kıyamet saatinin
kopacağı gün, (işte) o gün, bâtılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır.
O gün sen, her ümmeti diz çökmüş (veya toplanmış)
olarak görürsün. Her ümmet, kendi kitabına çağrılır: Bu gün yaptıklarınızla
karşılık göreceksiniz.
Bu, Bizim kitabımızdır, sizin aleyhinizde hak ile
konuşuyor. Gerçekten Biz, sizin yaptıklarınızı yazıyorduk. (Casiye, 45/26-29)
Furkan günü!.. Safların tamamen ayrıldığı gün
Hak
safının, bâtıl safından ayrıldığı, iman safının küfür safından ayrıldığı, iman
edenlerin, inkâr edenlerden ayrıldığı gün
O gün:
Artık iman edip salih amellerde bulunanlara
gelince, Rabbleri, onları kendi rahmetine sokar. İşte apaçık olan büyük
mutluluk ve kurtuluş budur.
İnkâr edenlere gelince: Size karşı ayetlerim
okunduğunda büyüklük taslayan (müstekbir olan)lar ve suçlu-günahkâr bir kavim
olanlar sizler değil miydiniz?
Gerçekten Allahın vadi haktır, kıyamet gününde
hiçbir kuşku yoktur. denildiği zaman,
siz: Kıyamet saati de neymiş, biz bilmiyoruz. Biz, yalnızca bir zanda (ve
tahminde) bulunup zannediyoruz. Biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar
değiliz. demiştiniz.
Onların yaptıkları şeylerin kötülüğü kendileri için
açığa çıktı ve alay konusu edindikleri de onları sarıp kuşattı.
Denildi ki: Bu gününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz
gibi, Biz de sizi bu gün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için
hiçbir yardımcı yoktur.
Bunun nedeni şudur: Çünkü siz, Allahın ayetlerini
alay konusu edindiniz, dünya hayatıda sizi aldattı. Böylece ne ordan (ateşten)
çıkarılırlar, ne (Allahdan) hoşnudluk dilekleri kabul edilir.
Şu hâlde hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve
Âlemlerin Rabbi Allahdır.
Göklerde ve yerde büyüklük Onundur. O, üstün ve
güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Casiye, 45/30-37)
O gün gelmeden, insan o güne ulaşmadan önce, o gün
için iyi ve hayırlı bir hazırlık yapması, onun ebedî mutluluğu için
vazgeçilmez, ihmal edilmez bir görevdir
hele hele kul, iman eden, dünyanın
fânî, ahiretin bâkî olduğuna inanan bir kul ise!.. Geleceğinden hiçbir şübhe
olmayan o gün için hazırlık konusunda acele temeli ve emrolunduğu gibi dosdoğru
davranmalıdır
Ey iman edenler, Allahdan korkun. Herkes yarın
için neyi takdim ettiğine baksın. Allahdan korkun. Hiç şübhesiz Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır.
Kendileri Allahı unutmuş, böylece O da, onları
kendi nefislerine unutturmuş onlar gibi olmayın. İşte onlar fasık olanların tâ
kendileridir.
Ateş halkı ile cennet halkı bir olamaz. Cennet
halkı, umduklarına kovuşup mutluluk içinde olanlardır. (Haşr, 59/18-20)
Böyle buyuruyor Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ
Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın!
Bügün dünya, yarın ahiretttir!.. Dünya, kazanç yeri,
ahiret ise kazancının karşılığının verildiği yerdir
Dünyadan ahirete ne
gönderilir, ne takdim edilirse, oraya varıldığında karşısına çıkacak o
dur
Dünyada iken, ahireti hatırda tutmuş
ve ona göre çalışmış ise, ahirette hatırlanır ve kendisini mutlu edecek
karşılığı verilir
Dünyada iken, ahirette inanmamış ve unutmuş ise, o da
ahirette unutulmuşlardan olur
Dünyada iken, şuurlu, idraklı ve uyanık davranmış,
kendisine hatırlatılanları hatırda tutmuş, yanında hazır bulunan şahidlerin
gözetiminde olduğunun farkında vararak, yaratılış gayesine uygun ibadetini
yapmış ve itaatte bulunmuş ise, ahirette sonsuz nimetlere ulaşmayı elde
edenlerden olur
Allahın rahmetiyle cennete, salih kullar arasına girer,
onlara arkadaş olur
İnsan, kendisini yalnızca Ona ibadet etsin diye
yaratan Allah Azze ve Cellenin gözetimi ve denetimi altındadır
Allah Teâlâ,
onu bilmektedir ve görmektedir
Allaha gizli olan hiçbir şey yoktur:
De ki: Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, açığa vursanız da - Allah
bilir. Ve göklerde olanı da, yerler olanı da bilir. Allah, herşeye güç
yetirendir.
Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu
ve her ne kötülük işlediyse, onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını
istediği o günü (düşünün). Allah, sizi kendisinden sakındırır. Allah, kullarına
karşı şefkatli olandır. (Âl-i İmrân,
3/29-30)
Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne
vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz, ona şahdamarından daha yakınız.
(Kaf, 50/16)
Allah, yarattığı insan kullarının herşeyini bilir ve
onları yaptıklarından dolayı hesaba çeker
Çünkü insanın sorumluluğu
yaptıklarındandır:
Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.
(Nahl, 16/93) buyurur Allah!..
Rabbimiz Allah, insan kullarının yapıp ettiklerini
kayıt altına alan Melek kullarını vazifeli kılmış ve yazıcı melekler, devamlı
insan ile beraber bulunmaktadırlar
O vazifeli
Meleklerin varlığını şöyle haber veriyor Rabbimiz Allah Teâlâ:
Onun (insanın) sağında ve solunda oturan iki
yazıcı kaydederlerken.
O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyi versin,
mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır. (Kaf, 50/17-18)
Üzerinde gözetleyici-koruyucu bulunmayan hiçbir
nefis (kimse) yoktur. (Tarik, 89/4)
Oysa gerçekten sizin üzerinizde koruyucular var.
Şerefli-üstün yazıcılar.
Her yapmakta olduğunuzu bilirler. (İnfitar,
82/10-12)
Onların (insanların) işlemiş oldukları herşey
kitablarda (yazılı)dır.
Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır.
(Kamer, 54/52-53)
Şahid Melekler tarafından kulun, amel kitabı
hazırlanmış ve o gün açılıp okunacaktır
Kul, yaptıklarının bütününü orada
hazır bulacaktır:
Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse,
O, kolay bir hesab (sorgu) ile sorguya çekilecek,
Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.
Kiminde kitabı ardından verilirse,
Oda helâk (yok olmayı)ı çağıracak,
Çılgın alevli ateşe girecek.
Çünkü o (dünyada) kendi yakınları arasında
sevinçliydi.
Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini
sanmıştı.
Hayır, gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi görendir.
(İnşkak, 84/7-15.)
Böyle buyuran Rabbimiz Allah, herkesin yaptığının
karşılığını alacağını ve hiç kimseye asla haksızlık yapılmayacağını beyan eder:
Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını
yüklemeyiz. Elimizde hakkı söylemekte olan bir kitab vardır ve onlar hiçbir
haksızlığa uğratılmazlar. (Müminun, 23/62.)
Önlerine Kitab konulmuştur. Artık suçlu-günahkârların,
onda olanlardan dolayı dehşetle koruya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: Eyvahlar
bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük- büyük bırakmayıp herşeyi sayıp döküyor?
Yapıp ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin, hiç kimseye zulmetmez.
(Kehf, 18/49)
Kıyamet mutlaka kopacak ve insanlar kabirlerinden
terar dirileceklerdir
Bunda hiçbir şübhe yoktur, muhakkak gerçekleşecektir
Gök, çatlayıp yarıldığı zaman,
Yıldızlar, dağılıp yayıldığı zaman,
Denizler, fışkırtılıp taşırıldığı zaman,
(Artık her) nefis, önceden takdim ettiklerini ve
ertelediklerini bilip öğrenmiştir. (İnfitar, 82/1-5.)
Her insan, önden ahirete gönderdiğini ve ihmâl edip
geride bıraktığını, her söylediği ve her yaptığını amel defterinde apaçık
yazılı bulcaktır:
Siz, o gün arzolunursunuz. Sizden yana hiçbir gizli
(şey), gizli kalmaz.
Artık kitabı sağ elinden verilen kişi, der ki:
Alın, kitabımı okuyun.
Çünkü ben, gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış
(anlamış)tım.
Artık o, hoşnud bir yaşama içindedir.
Yüksek bir cennette.
Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır.
Geride kalan günlerde peşin olarak sunduklarınıza
karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
Kitabı sol eline verilen ise, oda, der ki: Keşke
bana kitabım verilmeseydi.
Hesabımı hiç bilmeseydim.
Keşke o (ölüm her şeyi) kesip bitirseydi.
Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı.
Güç ve kuvvetim yok olup gitti.
(Allah emreder:) Onu tutuklayın, hemen bağlayın.
Sonra çılgın alevler içine atın.
Daha sonra onu, uzunluğu yetmiş arşın olan bir
zincire vurup gönderin.
Çünkü o, büyük olan Allaha iman etmiyordu.
Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı.
Bundan dolayı bu gün, kendisine hiçbir sıcak dost
yoktur.
İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur.
Bunu da, hatâ edenlerden başkası yemez. (Hakka,
69/18-37)
Muvahhid mümin kul, dünya hayatında ahiret için
gerekli hazırlığını yapmalı, hâl ve hareketlerini, durumunu ve tavrını, akîde
ve amellerine devamlı kontrol etmeli, gözden geçirmeli ve İslâm ölçüsü ile
ölçüp, noksanlığını, fazlalığını değerlendirmelidir
Dünyadaki hayatında yaradılış gayesine uygun hareket
edip etmediğini sorgulayacak ve kendi kendisini hesaba çekecektir
Acaba
yalnızca Allaha mı itaat etmiş, yoksa Allahdan başkalarına mı?.. Yalnız
Allahın hükümleriyle mi hayatını tanzim etmiş, yoksa Allahdan başka hüküm
koyucu tağutların yasalarına göre mi?.. Bu tanzimi gündeme getirmiştir?..
Mümin müslüman kul, kendisini sorgulamalı ve bu
sorgulama neticesinde noksanlıklarını tamamlamalı, fazlalıklarını terk
etmelidir
Yani, ifrad ve tefridden uzak kalıp sakınmalıdır
Rabbi Allahın
buyurduğu gibi, vasat ümmetin vasat bir ferdi olmalıdır
Takva elbisesini
giyinmeli ve haseneyi elde etmelidir
Ey Âdem oğlu, Biz, sizin çirkin yerlerinizi
öretecek bir elbise ve size süs kazandıracak bir giyim indirdik (var ettik.)Takva
ile kuşanıp donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allahın ayetleridir. Umulur
ki, öğüt alıp düşünürsünüz. (Arâf, 7/26)
Onlardan öyleleri vardır ki: Rabbimiz, bize
dünyadada haseneyi ver, ahirettede haseneyi (ver) ve bizi ateş azabından koru.
der. (Bakara, 2/201) diye buyuran Rabbimiz Allah Azze ve Celle, takva
elbisesini kuşanıp giyinmek ve haseneyi elde edebilmek için, emrolunduğu gibi
dosdoğru davranmak gerekli olduğunu buyurmuştur:
Seninle birlikte tevbe edenlerle beraber emrolunduğun
gibi dosdoğru ol! (Hud, 11/112)
Şübhesiz: Bizim Rabbimiz Allahdır deyip sonra
doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu) artık onlar için korku yoktur ve onlar
mahzun olmayacaklardır.
İşte onlar, cennet halkıdır. Yaptıklarına karşılık
olmak üzere, içinde ebedî kalacaklardır. (Ahkaf, 46/13-14)
Katıksız iman edip dosdoğru olan iman ehli bir
şahsiyetin, Allaha itaat konusunda istikamet üzere oluşu, onun yegâne kurtuluş
yoludur
O kul, üzerine düşen kulluk vazifesini, şirkten ve küfürden arınmış
bir hâlde yerine getirirse, takva elbisesi giyinir haseneyi, yani bütün iyiliği
elde eder
Sağ eline verilecek amel defterinde çokça sevabı olur
Dünya
hayatında şirk koşmadan, Tevhid ederek yalnızca Allaha ibadet, yani itaat
etmiş ve kitabı sağdan verilmiştir
Bu şekilde davranmayanlar, yani Allaha
şirk koşanlar, Ona ibadet etmeyenler, tağutlara itaat edenlerin ise, kitabı
soldan verilir
Kul oluşunun şuurunda olan insan, Allaha kul
olmasının gereği ne ise onu yapmaya gayret eder
Onun bütün çabası, Rabbi
Allahın rızasına uygun, kabul gören bir iman ile salih amel işlemektir
Dünyaya aldanmamak ve Allah adına kullanarak
aldatanlara kanmamak gerekir
Dünyayı, ahirete hazırlık yurdu olarak gören ve
bir yolcu olduğunu idrak eden akıllı, şuurlu kul, ebedî yolculuğu ve ebedî
yurdu için çok ciddî hazırlıklar yapar
Üzerine düşen vazifelerini, Kurân ve
Sünneti ölçü edinerek hakkıyla yerine getirmeye çalışır, hatâlarından, kusurlarından
ve günahlarından dolayı tevbe edip Rabbi Allahdan af diler
Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir
amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın. (Kehf, 18/110)
emri gereği hareket eden mümin müslüman kul, bilip inanır ki:
Şübhesiz iman edip salih amelde bulunanlar, onlar
için kesintisiz bir ecir vardır. (Fussilet, 41/8)
Ve iman ehli kullar, Rabbleri Allahın şu emrine
âmâde olmuş ve gereğini yerine getirmişlerdi:
Ey iman edenler, Allahdan sakının ve sözü doğru
söyleyin.
Ki O (Allah), amellerinizi ıslah etsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Kim Allaha ve Rasulüne itaat ederse, artık o, en
büyük kurtuluşla kurtulmuştur. (Ahzab, 33/70-71)
İşte, o gün mutluluk bunlar içindir!..