19 Nisan 2024 - Cuma

Şu anda buradasınız: / Akaidle ilgili sorular 3
Akaidle ilgili sorular 3

Akaidle ilgili sorular 3 SEYFÜLİSLAM ÇAPANOĞLU

soru 17:Tağut nedir?

 

Cevab 17:

 

            Seyyid şerif Cürcani (Rha) tağutu şöyle tarif etmektedir:

 

            Tağut: Haddi aşan her şeydir. Allah'tan başka tapılan her şeye tağut adı verilir. Tekil ve çoğul olarak kullanılır.(Et-Tarifat(sh/145) çev: Arif Erkan Bahar y. 1997 ist)

 

            İmam Taberi (rha) tağutu şöyle tarif ediyor:

 

            " Allah'ın indirdiği hükümlerin karşısına dikilen, ayaklanan, Allah’ın emirlerine mukabil yeni hükümleri icad eden her varlık, Allah’dan başka itaat edilmesi istenen her hangi bir şey, ister bilerek, isteyerek itaat etsinler, uysunlar, ister zorla, tehditle boyun eğsinler, her iki halde de uyulan ve itaat edilen tağuttur. Bu nesnenin insan olmasının, şeytan olmasının, put olmasının yahud da bunlardan başka herhangi bir şey olmasının ehemmiyeti yoktur.(İbni Cerir Et-Taberi Camiu'l-Beyan Fi Tefsiri'l-Kur'an (3/13),ayrıca bknz. Elmalılı Hamdi Yazır Hak dini Kur'an Dili(2/166) Yenda y.)

 

            İbni Kayyım el-Cevzi (rha)'de şöyle diyor:"Her toplumun bir Tağutu vardır. Her toplumun tağutu Allah ve Rasulü dışında muhakeme olundukları veya Allah'tan başka tapındıkları, Allah’ın emir ve hükümleri karşısında basiretsizce tabi oldukları veya itaatte bulundukları şeylerdir."(LÂ ( sh/37) Mustafa Çelik yenda y.41. bsk. dan İlam'ul  Muvakkın (1/52) Mısır 1955   )

 

            Buraya alıntıladığımız tariflerden anlaşılan odur ki: Allah’tan başka kanun ve hayat nizamı belirleyenler birer tağut oldukları gibi, Allah'ın kanunlarını tanımayanlarda birer tağutturlar. Bunun bir kişi veya kurum veya devlet olması önemsizdir. Ortak paydaları Allah'ın kanunlarını tanımamak ve O'nun kanunlarına karşı kanun çıkarmaktır. Bugünkü Millet Meclislerinde yapılan uygulamalar bunlara birer örnek teşkil etmektedir. Çünkü Kanunlarını kendi heva ve görüşlerine göre düzenlemekte bu kanunları yaparken ölçü olarak kendi iradelerini mastar almaktadırlar. 

 

            Soru18: Tağutları sınıflandırıp ana başlıklar altında sıralaya bilirmiyiz.?

 

            Cevab 18: Bu sorunun cevabını Ahmed el Kattan ve Muhammed ez-Zeyn'in yazdığı "Tağut"  adlı kitabtaki sıralama işle verelim. O Tağutları beş sınıfa ayırarak şöyle sıralıyor:

 

            a)Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyen idareciler

 

            b) Şeytan

 

            c) Ahbar ve Ruhban sınıfı

 

            d) Büyü yapanlar

 

            e) Kâhin

 

            Soru19:  Tağutları inkârın dindeki hükmü nedir?

 

            Cevab 19: Müslüman olabilmek için Tağutların inkârı farzdır. Tağutlar inkâr olunmadan iman ve amel kabul olunmaz.

 

 Bu konu ile ilgili olarak Rabbimiz Allah(cc) şu sözlerini hatırlatalım:

 

            "Kim tağutu inkâr edip Allah'a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah iştendir, bilendir."(Bakara2/256)

 

            "Allah iman edenlerin velisidir. Onları Karanlıklardan nura çıkarır. Kâfirlerin dostları ise tağuttur. Onlar da onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar ateşlikdirler. Onlar orada temelli kalıcıdırlar.(Bakara 2/257)

 

            "Sana indirilene ve senden önce indirilmiş olanlara iman ettiklerini iddia edenleri görmez misin? Kendisini inkâr etmekle emr olundukları halde Tağutun hükmüne başvurmak istiyorlar. Şeytanda onları uzak bir sapıklıkla büsbütün saptırmak ister."(Nisa 4/60)

 

            Soru 20:Kur'an-ı Kerim de inanç bakımından insanlar kaça ayrılmaktadırlar?

 

            Cevab 20: Kur'an- Kerim insanları üç kısma ayırmaktadır. Birincisi Kâfirler, ikincisi müşrikler ve üçüncüsü münafıklar.  Yalnız İslam ulemasından bazıları küfür ile şirkin aynı şeyler olduğunu söylemişlerdir. Bir kısmı da küfür ve şirkin birbirinden farklı şeyler olduğunu söylemişlerdir. Ahmed Saim Kılavuz "İman ve küfür sınır" adlı eserinde s/75'de imam Azam (rha); Küfür şirkten daha umumi olup şirki de şümulüne aldığını söyledikten sonra şöyle demektedir: "Bu manada her müşrik kâfirdir, fakat her kâfir müşrik değildir."( Age S/75 Marifet y.1996 ist)

 

             Diğer ulumamızın dediği de kabul edilebilinecek bir görüş olmakla birlikte her inanç içerisinde şirk barındırmaya bilir. Mesele Ateizme inananlar kâfirdirler ama müşrik değildirler.  Çünkü onlar Zaten Allah(cc) hiç kabul etmemektedirler.

 

            Bununla birlikte insanların birçoğunda şirk bulunmaktadır. Allah(cc) Yusuf süresinde 106 ayette mealen şöyle buyurmaktadır:

 

            "Onların birçoğu Allah'a (katıksız)iman etmezler Ancak onlar müşrik(Allah'a eşler koşarak iman edenler)dir."

 

             Tabiki Allah’a şirk koşarak iman edenlerin imanı kabul olmaz. Çünkü Allah(cc) (Nisa süresi 48). ayette şöyle buyurmaktadır:

 

            " Doğrusu Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz.."

 

             Bu iki ayete ifade edilen Rükün katıksız ve şirke bulaşmamış bir iman sahibi olan kişiye Müslüman denileceğidir. Bu Müslümanım diyen kişinin kaçamayacağı bir temeldir. Çünkü Dinin sahibi Allah şirksiz bir imanı istemektedir. Allah'a imanla birlikte şirk koşulmak suretiyle kişi ölecek olursa Cennet ona haram olur. Bu gerçeği Allah (cc) Maide süresi 72.ayette şöyle beyan etmektedir:

 

            "...Kim Allah'a ortak koşarsa, hiç şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır. Onun varacağı yer ise ateştir. Zulmedenlerin de hiç bir yardımcısı yoktur."

 

             Cenneti kişiye haram kılan bu amelin çok iyi öğrenilip canını verme bahasına bile olsa ondan uzak durmak gereklidir. Şirk ne olduğunu iyi bilmek için Allah (cc) isim ve sıfatlarının iyice öğrenilmesi gereklidir. Yoksa bilmeyerek veya bilerek kişi Allah'a ortak koşabilirde kendine cenneti haram eder.

 

            Üçüncü bir inanç sahibi de münafıklardır. Allah (cc) bunlardan çok bahsederek mü'minleri bunlardan korumaya çalışmıştır. Münafık asıl itibariyle Allah'a ve Ahiret gününe inanmadığı halde inananlara inandığını söyleyen şahsiyetlerdir. Allah(cc) Bakara sürfesi 8. ayetten 20. ayete kadar bunların genel özelliklerini sıralamıştır. Oradaki ayetlerden hareketle onların şahsiyetini ortaya başlıklar halinde koyalım:

 

            a) Allah'a ve Ahiret gününe iman etmezler.

 

            b) Allah'ı ve mü'minleri aldatmaya çalışırlar.

 

            c) Kalblerinde hastalık vardır.

 

            d)Yeryüzünde fesat çıkarırlar

 

            e)İman edenleri akılsızlıkla itham ederler.

 

            f) Hidayete karşılık sapıklığı tercih etmişlerdir.

 

            h) Allah onları şöyle temsil ederek anlatmıştır:"Onların durumu bir ateş yakanın durumu gibidir. Ateş etrafını aydınlatınca Allah onların nurlarını giderip söndürür ve onları etraflarını göremeyecek halde karanlıklar içinde bırakır." Buradaki temsile dikkat edin Birincisi onlar Ateşin aydınlattığı yer kadar alanı görerek hesaplarını bu kısır alan üzerine kurarlar.  Birde dıştan o ateşi görenler onların münafık olduğu bilir anlar ve onların o işlerinden uzak durur. Ama o kimsenin kendisini görmediğini sanır. Çünkü....

 

            ı)Onlar manen sağır, dilsiz ve kördürler.

 

            i) Yahut hakkı duymamak için kulaklarını tıkarlar...

 

            Böylelerinin amelleri görünüşte varsa da Allah (cc) onların hepsini heder etmiştir. Maide süresi 53–54 ayetlere müracaat ediniz...

 

 

            Soru 21: Allah'a  "Şey" demek caiz midir?

 

            Ceva21:  Bu konuda Ehli Sünnet anlayışına göre ayetin zahirinden hareketle Allah'a şey demekte bir mahsur bulunmamaktadır. Ayette Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: "Leyse Ke mislihi şeyun= (hiç bir)şey O'nun misli gibi değildir."(Şura 42/11)

 

             Ama bu  "şey" kavramından anlamamız gereken nedir? Onu da İmam Kurtubi (rha) tefsirine müracaatla beyan edelim:

 

            "Kimi Muhakkik ilim adamı şöyle demiştir: Tevhid, diğer zatlara benzetilmeyen ve sıfatlarından da muattal(sıfatsız) kabul edilmeyen bir zatı kabul etmektir. El -Vasıtî-Allah'ın rahmeti üzerine olsun, bunu daha da açıklayarak şöyle demektedir: Onun zatı gibi bir zat, Onun ismi gibi bir isim, Onun fiili gibi bir fiil, Onun sıfatı gibi bir sıfat olamaz. Sadece lafız bakımından bir uyum söz konusu olabilir. Kadim olan zat hadis ( sonradan yaratılmış) bir sıfat sahip olmaktan yüce ve münezzehtir. Tıpkı hadis (sonradan yaratılmış) zatın kadim bir sıfatının olmasının imkânsız oluşu gibi. Bütün bunlar hak ehlisünnet ve cemaatin kabul ettiği görüşlerdir. Allah ondan razı olsun."(El Camiu Li ahkamil Kur'an (15/378) Çev: M. Beşir Eryarsoy Buruc.y)

 

            Burada şu noktaya açıklık getirmek gerekmektedir; "Şeyun" kelimesi Arapçada: "nesne ve mevcut olan" manalarına gelmektedir.  Bu manaların Allah (cc) hakkında kullanılıp kullanılmayacağı tartışma konusu olmuştur. Netice itibariyle Ehlisünnet âlimleri diğer nesnelere benzetmeksizin Allah (cc) hakkında "Şey" kelimesini kullanmakta bir beis olmadığını söylemişlerdir. Bu konu da Aliyul  Kari (rha)  Fıkhul ekber Şerhine bakılabilinir.

 

            Soru 22:Allah(cc) tanımanın yolu nasıldır?

 

            Cevab22: Allah(cc) Tanımanın ve iman etmenin iki yolu vardır. Birincisi akli yollarla tanımak. İkincisi Nakli metodlara tanımaktır.

 

            Evveliyatla İslama inanmayan Allah diye bir şeyi kabul etmeyenlere Kur'an ve Sünnetten delil getirmek yersiz olacaktır. Çünkü İnanmadığı bir kitabdan deliller serd etmek ne kadar doğru olur! Ama Eğer doğruyu bulmak istiyorsa bunun yolu kolaydır. Öncelikler Allah (cc) şu ayetini bir hatırlatalım. Bu iman edenlerin imanını artırır, sonra akli yorumlara geçelim:

 

            "Gökler de ve yer de nice ayetler vardır ki, onlar bunlardan yüz çevirerek üzerlerinden geçer, giderler."(Yusuf 12/105)

 

            Şimdi aklı olanlara dönüp soralım, siz bu etrafımızı kuşatan şeyi, bir yaratıcının yarattığına inanıyor musunuz? Eğer bu soruya :" hayır biz bir yaratıcının olmadığına inanıyoruz "diye cevap verirse biz Onun fizik ilmini bilmediğini söyleriz. Çünkü fizikte bir Kural vardır."etki olmadan tepki olmaz" yani  eğer bir yaratıcı yoksa bu gördüğümüz nesneler kendi kendine birden oldu demektir ki bunun kadar gülünç bir mantık olamaz.... Bu şuna benzer: demir parçalarının kendiliğinden harekete geçip bir araba olmasına benzer. Bu ne kadar imkânsız bir şeyse yaratıcı olmadan da bir şeyin var olması o kadar imkânsız bir şeydir. Bundan dolayı Bir yaratıcının varlığı zaruridir.

 

            İkincisi matematik alanında düşünüldüğünde de tek bir yaratıcıya işleri ulaştırmak zorunludur. Tekden tüme varım veya tümden teke varım kurallarından hareketle... Bu etrafımızda olan şeyleri kimin yarattığını yaratıcıya inanmayan kişiye soralım. Bize Allah'ın dışında gösterdiği her nesne için ona şu soruyu sorarız: "Onu kim yarattı". Bize vereceği cevap her seferinde liste ne kadar uzarsa uzasın bizi bir sayısına ulaştıracaktır. İşte O bir Allah (cc) dan başka bir şey değildir. Burada aklımıza Rasulullah (sas) bir hadisi gelmektedir. O Buyuruyor ki:" Sizden herhangi birinize şeytan gelir ve: "Şunu böyle kim yarattı? (şunu) böyle kim yarattı? En sonunda: "Rabbini kim yarattı? Deyinceye kadar sorup vesvese verir. İmdi  şeytanın vesvesesi Rabbinize kadar erişince, o vesveseli kişi hemen:"Euzu billahi mineş -şeytanirracim=Taşlanmış şeytandan Allah'a sığınırım" desin vesveseye son versin."(Buhari K. bedil Halk) Bunu burada zikretmemizin nedeni şunu vurgulamaktır; doğmak veya yaratılmak sonradan olanlara mahsus hallerdir. Yegâne yaratıcı bundan münezzehtir. Çünkü Yaratılan şey ilah olamaz. Zaten adı üstünde "YARATICI". O'nun işi yaratmaktır. O yaratılmış olsaydı ona yaratıcı denmezdi!

 

           

 

            İman etmenin ikinci yolu ise Doğru bir şekilde bize ulaştırılan nakli bilgiler ışığında doğru görüp o yolda şüphe etmeden ilerlemektir. Şimdi Allah'ın Resulu Muhammed (sas) bize tebliğ ettiği Allah'ın Kitabından akıl sahiplerine bir kaç ayet aktaralım:

 

            "Allah'ın emri geldi, artık onda acele etmeyin. O (Allah), şirk koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir. (1)

 

Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka ilah yoktur, şu halde benden korkup-sakının, diye uyarın." (2)

 

Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden yücedir. (3)

 

İnsanı bir damla sudan yarattı, buna rağmen o, apaçık bir düşmandır. (4)

 

Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz. (5)

 

Akşamları getirir, sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır. (6)

 

Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir. (7)

 

Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? (8)

 

Yolu doğrultmak Allah'a aittir, kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi, sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi. (9)

 

Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. (10)

 

Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır. (11)

 

Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır. (12)

 

Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır. (13)

 

Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir. (14)

 

Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz. (15)

 

Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler. (16)

 

Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz? (17)

 

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (18)

 

Allah, saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı bilir. (19)

 

Allah'tan başka yakardıkları hiç bir şeyi yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar. (20)

 

Ölüdürler, diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna varamazlar. (21)

 

Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır. (22)

 

Şüphesiz Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez. (23)

 

Onlara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Eskilerin masalları" dediler. (24)

 

Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar. (25)

 

Onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti. (26)

 

Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir." (27)

 

Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, "Biz hiç bir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir. (28)

 

Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür. (29)

 

(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (30)

 

Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir. (31)

 

Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin." (32)

 

(Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (33)

 

Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey, kendilerini sarıp-kuşatıverdi. (34)

 

Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiç bir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiç bir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı? (35)

 

Andolsun, biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. (36)

 

Sen, onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur. (37)

 

Olanca yeminleriyle: "Öleni Allah diriltmez" diye yemin ettiler. Hayır; bu, O'nun üzerinde hak olan bir vaidtir, ancak insanların çoğu bilmezler. (38)

 

Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inkâr edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir). (39)

 

Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (40)"(Nahl 16/1-40)

 

 

            Düşünen bir kişi ve topluma bu ayetleri tefekkür etmek yeterlidir. Ama aklını kullanamayanlar boğazlarından  yukarıya kadar pisliğe batmış haktan olabildiğine uzaklaşmış olurlar!

 

 

 Soru 23:  Burhanu't- Temanu Ne demketir?

 

Cevab 23: " Akaid ilminde Burhanu't Temanu denince Allah'ın bir ve tek olduğunu ispatlayan ayetlerin zikri hatıra gelir.  Bu deliller serd edilerek Allah (cc) zatın da ve sıfatlarında tek olduğu açıklanır. Konu ile ilgili olarak Şu iki ayeti zikredelim:

 

            "Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir. "(Enbiya 21/22)

 

            "Allah, hiç bir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiç bir ilah yoktur; eğer olsaydı, her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı. Allah, onların nitelendiregeldiklerinden yücedir. "(Mu'minun23/91)

 

 

 

           

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul