09 Şubat 2025 - Pazar

Şu anda buradasınız: / ALLAH’A SIĞINMAK (İSTİÂZE)
ALLAH’A SIĞINMAK (İSTİÂZE)

ALLAH’A SIĞINMAK (İSTİÂZE) HÜSEYİN KERİM ECE

 

Kur’an’da bir kaç yerde Allah (cc) mü’minlere bazı şeylerin şerrinden Allah’a sığınmalarını emrediyor. Bunun elbette farklı sebepleri var.

Her şeyden önce insanın gücü sınırlıdır, mahiyetini bilmediği tehliklerle kerşılaştığı zaman her şeye el-Kâdir olan Allah’ın yardıma muhtaçtır.

İstiâze Kur’an’ın mü’minlere emri, Peygamber’in (sav) yeri ve zamanı gelince yaptığı bir ibadettir.

 

İstiâze Nedir?

İstiâze sözlükte; himayeye girmeyi istemek, hoşlanılmayan şeylerden kendisini korumasını istemek üzere birinin yanında olmak demektir.

“Uztü bi-fülan ve este’îztü bihi” ‘falana sığındım, falanın himayesini istedim’, “eûzü billahi minke-Senden Allah’a sığınırım” demektir.

‘Kavram veya ibadet olarak ‘istiâze’ her türlü kötülükten korunabilmek için Allah'ın yardım ve hima­yesini istemeyi ifade eder.

Herhangi bir münasebetle “Eûzü billahi mine'ş-Şeytani'r-racîm (Kovulmuş olan şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım)” cümlesini söylemektir.   

Hz. Peygamber'in istiâze duasını okuduğuna dair pek çok hadis nakledilmiştir.

“Eûzü billahi mine'ş-Şeytani'r-racîm (Kovulmuş olan şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım)” duası, bazı rivâyetlerde “Eûzü billahi’s-semî’ı’l-alîmi mineş-şeytanırracim (Kovulmuş şeytandan her şeyi işiten ve bilen Allah'a sığırınım)" ilâvesiyle nakledilmiştir.[1]

Hadislerde bir kaç istiâze sözü olmakla beraber en çok bilinen ve en yaygın olan budur.

‘İstiâze’de; “meâzallah (Allah'a sığınırım)”, “ne-ûzübillâh (Allah'a sığınırız)” ibareleri de kul­lanılır.

 

Şeytanın Ayartılarına Karşı Istiâze

“Sen affa sarıl. Ma’ruf (iyi) olanı emret ve câhillerden yüz çevir.

Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse, hemen Allah'a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (A’raf 7/199-200)

Peygamber (sav) (dolayısıyla her mü’min), kendini bilmezlerin uygunsuz davranışları karşısında öfkeye kapılıp bu ince tutumunu terkederek sertleşmesine, câhillerin kötülüklerine kötülükle karşılık vermesine yol açacak bir kışkırtma duygusuna kapılırsa, bunun şeytandan gelen bir fitleme olduğunu bilerek Allah’a sığınır.

Takva sahipleri bu kışkırtmanın Şeytandan geldiğini anlayıp öfkelerine hakim olurlar ve gerçeği görürler.

Bir başka âyette şöyle deniliyor: 

Bu nedenle, eğer Şeytandan gelen bir vesvese seni (bir öfkeye) sürükleyecek olursa, hemen Allah'a sığın. Şüphesiz yalnız O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir!” (Fussilet 41/34-36)

Âyet bu büyük ve tehlikeli engeli aşmanın çaresini göstermektedir: İstiâze.

Bu Allah’a sığınma emri aynı zamanda şeytana boyun eğmeme iradesini ve çabasını da ihtiva eder. 

 

Kur’an Okurken İstiâze

Kur’an okumaya başlarken istiâze Allah’ın emridir. Allah (cc) şöyle

buyuruyor:

“Kur’an okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytana karşı Allah'a sığın.

Gerçekte, onun, imana erişenlerin ve Rablerine güven bağlamış olanların üzerinde bir nüfûzu/etkisi yoktur:

Onun yalnızca kendisini izlemeye istekli olanlar üzerinde ve bir de O’na ortak koşanlar üzerinde etkisi vardır.” (Nahl 16/98-100)

Kur’an insanlara kapsamlı değişmez ahlâkı ilkeler sunar. Zaten değişmez değerlerin kaynğı Kur’an’dır. 

Şeytan, Kur'an okuyan kişiyi, Kur'an'ı anlamaktan ve onunla amel etmekten vazgeçirmek için var gücüyle uğraşır, kalbine vesvese sokarak Kur'an üzerinde düşünmekten onu alıkoymaya çalışır. 

Şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak, Kur'an tilavetine zemin hazırlatmak için bir mukaddimedir. Böylece okuyucu samimi bir kalp ve açık zihinle Kur'an'ı okumağa başlar. 

Öyleyse Kur’an okurken Şeytantan Allah’a sığınmalı. Daha da önemlisi “eûzü billah” derken ne dediğimizin farkında olmalıyız.

 

İstiâzenin Fazileti ve Önemi

Süleyman b Sürad şöyle anlatıyor: “İki kişi Peygamberin yanında birbirlerine sövdüler. Onlardan birisi kızmaya, yüzü kızarmaya, damarları şişmeye başladı. Peygamber (sav) ona bakıp şöyle buyurdu: “Ben bir söz biliyorum ki onu söylecek olursa bu hali sona erer. (Bu söz:) “Eûzü billahi mineş-şeytanır-racîm (Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım).”

Peygamberin sözünü işitenlerden birisi ayağa kalkıp şöyle dedi: “Az önce Rasûlüllah (sav)’in ne dediğini bilmiyor musun?” O şöyle buyurdu: “Ben bir söz biliyorum ki onu söylecek olursa bu (öfke) hâli ondan giderdi: “Eûzü billahi mineş-şeytanır-racîm (Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım)” sözüdür. Kızan adam bu sözü söyleyene şu cevabı verdi: “Sen beni deli bir kimse mi sanıyorsun?”[2]

Havle b. Hakim anlatıyor: Ben Rasûlüllah’ı şöyle söylerken işittim: “Her kim bir yere konaklar, daha sonra da Eûzü bi-kelimâtillahi min şerri mâ halaka (Ben bütün yaratıkların kötülüklerinden Allah’ın eksiksiz kelimelerine sığınırım)” diyecek olursa oradan ayrılıncaya kadar ona hiç bir şey zarar vermez.”[3]

 

İstiâze Söyleyen Bir Müslüman Ne Yapmış Olur? 

1-Eûzü söylemenin faydası öncelikle emre itaat ve onu yerine

getirmektir.

Bir müslüman için şer’î (dinî) hükümleri, ister emir olsun, ister

nehiy olsun, onları yerine getirmek son derece önemlidir.

2-İstiâze akla manevî abdest aldırmaktır.

Kalpleri evirip çeviren, ferman dinlemeyen gönüle fermen dinleten Allah’tır. Kafa karışıklığı da denilen akıl ve duygu kirlenmesi şeytana nisbet edilir. (A’raf 7/200) Zira insanın özü temizdir. Arızi kirleri temizleme tezkiyedir. İstiaze şeytani kirlenmelere karşı insanın bilinçaltını inşa eden kalbî bir ameldir. 

3-Eûzü Kur’anla bütünleşmek üzere söylendiği gibi müslüman şeytandan ve başka yaratıklardan gelebilecek tehlikelere karşı, kötülüklerden, kötülük odaklarından, şeytanî bütün dürtülerden düşünce ve eylem (amel) planında kaçabilmek için Allah’ın kendisini korumasını ister. Zaten en güzel koruma da Allah’ın korumasıdır.

4-İstiâze Allah’tan yardım isteme anlayışı, imanın tezahürü, Allah’a tevekkülün ispatıdır. İstiaze bir manada ‘sığınma ve yardım isteme’ ahlâkıdır, tavrıdır.

5-Kişi istiâze ile kendi acziyetini, Rabbinin Kadir-i Mutlak olduğunu da ifade etmiş olur.

6-Mü’min istiâze ile Allah’ın Kur’an’daki uyarılarına kulak verdiği göstermiş olur. Zira Kur’an sakınılması veya dikkat edilmesi gereken bazı kötülük odaklarına karşı insanları uyarıyor.

7-Eûzü ile mü’min,  kötülük, vesvese, günah ve isyan gibi insanın iç dünyasını işgal eden duygulardan kurtulmak için Rabbinin ismine sığınmasıdır. O’nun ismiyle, sevgisiyle, O’nun yakınlığı ile duygularını doyurma (itmi’nan) çabasıdır.

8-İstiâze hem amel, hem düşüncedir.

Kişi kötülükten uzaklaşmadan iyiliğe yaklaşamaz. Zulmü reddetmeyen adalete yaklaşamaz. Kulluk görevlerini yapmayan Allah ve Peygamber sevgisini kazanamaz.

9-İstiâze önemli bir zikirdir.

Zikir Allah’ı unutmamak, her an ve her işte Allah’ı hatırlamak olduğuna göre istiâze ile mü’min Rabbini anar. Kişi sevdiğini ve saydığını anar. İstiâze en çok sevilenin farklı bir şekilde hatırlanmasıdır.

10-İstiâze ma’rifettir.

Yani hem dostu ve düşmanı tanımak, kimin kendisine ve neye karşı yardım edebileceğini bilmektir. Şeytanın geçmisini, rolünü, düşmanlığını unutmamaktır. Bu konuda şuur sahibi olmaktır.

11-İstiâze teselli ve mutluluk sebebidir.

Bir kimse Allah’tan yardım istese istediği geri çevrilmez, dua etse duası yüzüne çarpılmaz. Şeytana karşı yardım isteyen kuluna Allah yardım eder. Eûzü ile yardım isteyenin gönlü müsterihtir.

12-İstiâze aynı zamanda duadır.

Nitekim Peygamberin nelerden Allah’a sığındığına bakarsak, pek çoğunun Allah’a dua olduğunu görürüz.

Peygamber (sav) çeşitli vesilerle bazı şeylerin şerrinden Allah’a sığınmıştır. Muhtelif rivâyetlerden şöyle bir liste çıkarabiliriz:

- Yaratıkların şerrinden,

- Enkaz altında kalmaktan,

- Aşağılanmaktan,

- Boğulmaktan,

- Son nefeste Şeytana aldanmaktan,

- Dine hizmetten geri kalmaktan,

- Zehirlenmekten,

- Aciz olmaktan,

- İhtiyarlığın getirdiği güçsüzlükten,

- Tembellikten,

- Korkaklıktan, 

- Cimrilikten,

- Kabir azabından,

- Hayatın ve ölümün imtihanından,

- Huşu duymayan kalpten,

- Doymak bilmeyen nefisten,

- Kabul edilmeyen duadan,

- Faydasız ilimden,

- Günahlardan,

- Cehennem azabından,

- Kibirlendirecek zenginliğin şerrinden,

- Yoksulluğun sefaletinden,

- Duyu organlarının şerrinden,

- Hırsın şerrinden,

- Belânın dayanılmaz oluşundan,

- Helakın ansızın gelmesinden,

- Kötü olaylardan,

- Düşmanların şamata yapmasından,

- Günaha ve nifaka düşmekten,

- Kötü ahlâktan,

- Deccalin fitnesinden,

- Yaptıklarının şerrinden.

 


[1] Buhârî, B. Halk/2, Edeb/76. Müslim, Birr/109, 110. Ebû Dâvud, Salât/18, 119, 120, 122. Tirmizî, Mevâkît/65, S. Kur'ân/22. Dârimî, Salât/33, F. Kur'ân/22.

[2] Buhârî, Edep/76. Müslim Birr/109-110.

[3] Müslim Zikir ve Dua/54. Muvatta İsti’zan/34. Tirmizi Deavat/40

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul