21 Mart 2025 - Cuma

Şu anda buradasınız: / MÜSLİM’İN HADSİLERİ TASNİF YÖNTEMİ 1
MÜSLİM’İN HADSİLERİ TASNİF YÖNTEMİ 1

MÜSLİM’İN HADSİLERİ TASNİF YÖNTEMİ 1 Dr. Murat Mirzaoğlu

Hadis müelliflerinin hadisleri tasnif yöntemleri büyük bir önem taşımaktadır. Her müellif, benimsediği metotlar doğrultusunda hadisleri tasnif ederken diğerlerinden az ya da çok farklılık göstermiştir.

Buhârî, eserlerinde hadisleri nasıl tasnif ettiğine dair herhangi bir açıklamada bulunmazken, Müslim, Mukaddime adlı giriş bölümünde rivayetleri, râvîlerin güvenilirliklerine göre tabakalara ayırdığını ifade etmiştir.

Buhârî, bâb başlıklarına fıkhını yansıtarak[1] mülaki ve muasır olma şartını aradığı ravilere[2] ait rivâyetleri istidlal amaçlı sıralamaktadır. Müslim ise yaklaşık üç yüz bin hadis arasından seçtiği rivayetleri tasnif ederken[3] bu rivayetlerin senedlerinde yer alan râvîlerde sadece muasır olma şartını öne sürer[4] ve kendine özgü bir metotla sıhhatine hükmettiği rivâyetleri kuvvet derecelerine göre bir araya getirmektedir. Müslim, Mukaddime’de, Sahîh’te nasıl bir yöntem takip ettiğini kısmen izah etmiştir. Bu yöntem, diğer hadis kitaplarında görülmeyen, Müslim’e has ve onu diğerlerinden ayıran bir özelliktir.

Müslim, eserini, hadis ve isnâd özellikleri açısından ilmî bir tertibe göre düzenlemiştir. Böylece benzeri olmayan ilmî bir yöntem oluşturmuş, bu özelliği ile diğer hadis eserlerinden hatta Buhârî’den ayrılmış olmaktadır. Bundan dolayı da bazıları Müslim’i Buhârî’ye tercih etmişlerdir.[5] İbnü’s-Salâh (ö. 643/1245), Ebû Ali en-Nîsâbûrî’nin (ö. 349/960) “Gök kubbe altında hadis ilminde Müslim b. Haccâc’ın kitabından daha sahih bir hadis eseri yoktur,”[6] sözünü Müslim’in hadisleri usul, mütabi ve şahitleri ile birlikte serd etmesine hamletmektedir.[7] Diğer bir deyişle Müslim, hadisleri ve bâbları birbirine karışmış bir şekilde ele almaz.[8] O, farklı lafızları ve çeşitli senedleri olan hadisleri bir konu altında sıralayarak belli bir yöntem dâhilinde eserini yazmıştır. Bu yönüyle, hadislerine ulaşım konusundaki kolaylık sebebiyle bazı alimler tarafından Buhârî’ye tercih edilmiştir.[9] Müslim’in hadisi farklı tariklerle tek bir yerde zikretmesi ve hadisin muhtelif isnad ve lafız farklılıklarına değinmesi sebebiyle kitabından yararlanılması kolay hale gelmiştir.[10] Müslim’in, farklı tarikleri bulunan rivâyetleri bir yerde toplaması, metin inşasına ve rivâyetler arasındaki farklılıkların görülmesine imkân tanımaktadır. 

Bununla birlikte Müslim’in bazı hadisleri farklı yerlerde tekrarladığı da görülmektedir. İsmail Lütfi Çakan, Müslim’in farklı yerlerde tekrar ettiği hadislerin sayısının 137 olduğunu söylemektedir.[11] Milîbârî de Müslim’in zarurete binaen bazı haberleri tekrarladığını kaydetmektedir. Müslim’in, metni kısa bir hadisin birden fazla konuyu içermesi, kendisinden önce ele alınan hadisin metninde ya da isnadında bulunan illetin giderilmesi veya ilmi bir gerekçeyle hadisin tekrarlanmasını gerektiren bir durumun hasıl olması gibi sebeplerle tekrara düşerek hadisi yeniden yazdığı görülmektedir.[12]

Müslim, Mukaddime’de, sevap ve ikâb, terğib ve terhib gibi dinin sünen ve ahkâmına dair birçok konuyu, çok sık tekrarlamaksızın bir telif ile özetlediğini ve haberleri üç kısma ayırdığını söylemektedir.[13] Bu üç kısım şu şekilde sıralanmaktadır:

Birinci tabakadaki râvîler: Sika râvîlerin tabakası. Müslim, dereceleri farklı olsa bile sika, güvenilir râvîleri birinci tabakaya yerleştirir. Birinci tabakadaki râvîler evsak, sika, sadûk olabilmektedir. Müslim, birinci tabakaya ait râvîlerin hadislerini sıralarken evsak olanı ilk sıraya yerleştirir.[14] Bu tabakadaki rivayetlerin râvîlerin ta’n[15] edilmesine sebep olan haller ancak nadir olarak bulunmaktadır.

İkinci tabakadaki râvîler: Mütabi olmaya uygun zayıf ravilerin tabakası. Müslim bu tür rivâyetleri mütabaat için zikreder. Bu tabakadaki râvîler sıdk ve setr ehli râvîlerdir. Bu tabakadaki râvîlere, kizb ve fısk; kesret-u ğalat ya da fahşu’l-hata’ gibi şeylerle ile itham edilmemiş, diğer bir ifadeyle münker sınırına ulaşmamış Atâ’ b. es-Sâib, Yezîd b. Ebî Ziyâd ve Leys b. Ebî Süleym gibi şahıslar örnek gösterilmektedir.[16] 

Üçüncü tabakadaki râvîler: Metrûk râvîlerin tabakası. Müslim dereceleri farklı olan metrûk râvîleri bu tabakada zikreder. Bu derecedeki râvîler fahiş hatalar yapan kizb ve fısk ile itham edilmiş Abdullah b. el-Misver Ebû Ca’fer el-Medâinî, Amr b. Hâlid, Abdülkudûs eş-Şâmî, Muhammed b. Saîd el-Maslûb, Ğiyâs b. İbrâhîm, Süleymân b. Amr ve Ebû Dâvûd en-Nehâî gibi râvîlerdir.[17]

Birinci gruptaki râvîlere ait rivâyetler, Müslim’in en çok ele aldığı rivâyetler olup Sahîh’te asıl olarak kullanılır. İkinci ve üçüncü grupta yer alan rivâyetlerin Sahîh’te yer alıp almadığı konusu ise Müslim üzerine araştırma yapanlar arasında tartışılagelmiştir. Konu hakkındaki görüşleri şöyle sıralayabiliriz:

Birinci görüşe göre Müslim, ikinci ve üçüncü tabakadakilerin rivâyetlerini tahrîc etmeden vefat etmiştir; dolayısıyla sadece birinci tabakadaki ravilerin rivâyetlerini yazmaya muvaffak olmuştur. Bu görüşte olanlar Hâkim en-Nîsâbûrî (ö. 405/1014), Ebû Bekr el-Beyhakî (ö. 458/1066),[18] Gassânî (ö. 498/1105)[19] ve İbn Asâkir’dir (ö. 571/1176).[20] Bu âlimlere göre Müslim, ikinci kısım rivâyetleri tahrîc etmeden vefat etmiştir.[21]

İkinci görüşe göre Müslim, birinci ve ikinci kısım tabakada yer alan ravilerin rivâyetlerini bir araya getirmeye muvaffak olmuştur. İbnü’s-Salâh (ö. 643/1245), Müslim’in, birinci kısım olan hafız ve mütkin râvîlerin rivâyetleri ve ikinci kısım olan hıfz ve ıtkan konusunda mütevassıt ve mestur olan râvîlerin rivâyetlerini bir araya getirmeye muvaffak olduğunu; ancak üçüncü kısım olan zayıf ve metrûk râvîlerin rivâyetlerini bir araya getiremediğini söylemektedir.[22] Müslim üzerine çalışmalar yapan son devrin muhaddislerinden Herevî (ö. 2019)[23] de bu görüşü benimsemiştir.

Üçüncü görüşe göre ise Müslim, üç tabakaya ait rivâyetleri Sahîh’e almıştır. Kâdî İyâz (ö. 544/1149), Müslim’de, yalancılıkla ve bid’atla itham edilen ve zayıf görülen râvîlerin rivâyetlerine yer verildiğini söyleyerek, tıpkı Mukaddime’de zikredildiği gibi, üç tabakaya ayrılan râvîlere ait rivâyetlerin yer aldığını, böylece bu taksimi yapmaya ömrünün yettiğini söylemektedir.[24] Kâdî İyâz’ın düşüncelerine uzunca yer veren Nevevî’nin de bu konuda onun gibi düşündüğünü söylemek mümkündür. Müslim’in, üç tabakaya ait râvîlerin rivâyetlerini eserine almaya ömrünün vefa ettiğine, sahih şartlarını haiz olmayan râvîlere ait rivâyetleri eserine aldığı için münekkitlerce tenkit edilmesi delil olarak gösterilebilir.[25]

Ne var ki Müslim, Mukaddime’de üçüncü tabakada yer alan râvîlerin hadislerini Sahîh’e almadığını söylemektedir: 

فَأَمَّا مَا كَانَ مِنْهَا عَنْ قَوْمٍ هُمْ عِنْدَ أَهْلِ الْحَدِيثِ مُتَّهَمُونَ أَوْ عِنْدَ الأَكْثَرِ مِنْهُمْ فَلَسْنَا نَتَشَاغَلُ بِتَخْرِيجِ حَدِيثِهِمْ كَعَبْدِ اللهِ بْنِ مِسْوَرٍ أَبِي جَعْفَرٍ الْمَدَائِنِيِّ وَعَمْرِو بْنِ خَالِدٍ وَعَبْدِ الْقُدُّوسِ الشَّامِيِّ وَمُحَمَّدِ بْنِ سَعِيدٍ الْمَصْلُوبِ وَغِيَاثِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ وَسُلَيْمَانَ بْنِ عَمْرٍو أَبِي دَاوُدَ النَّخَعِيِّ وَأَشْبَاهِهِمْ مِمَّنِ اتُّهِمَ بِوَضْعِ الأَحَادِيثِ وَتَوْلِيدِ الأَخْبَارِ. وَكَذَلِكَ مَنِ الْغَالِبُ عَلَى حَدِيثِهِ الْمُنْكَرُ أَوِ الْغَلَطُ أَمْسَكْنَا أَيْضًا عَنْ حَدِيثِهِمْ.

“Hadis ulemasına ya da hadis ulemasının çoğunluğuna göre, itham edilmiş ravilerin haberlerine gelince, onların hadislerini tahric etmekle uğraşacak değiliz. Bu raviler Abdullah b. Misver Ebû Ca’fer el-Medâinî, Amr b. Hâlid, Abdülkuddûs eş-Şâmî Muhammed b. Saîd el-Maslûb, Giyâs b. İbrâhîm, Süleymân b. Amr, Ebû Dâvûd en-Nehâî ve emsalleri gibi hadis uydurma ve haber üretme ile itham edilmişlerdir. Keza çoğunlukla hadisleri münker veya yanlış olan kimselerin hadislerini rivâyet etmekten de çekindik.”[26] 

Yukarıdaki metinden anlaşıldığına göre Müslim, üçüncü tabakada yer alan ravilere ait rivâyetleri Sahîh’e almamıştır.[27] Hal böyle iken Müslim üzerine çalışmalar yapanların, bu konuyu tartışma gündemine almaları, onların Mukaddime üzerinde yeterince etüt yapmadıklarını gösterir. Müslim’in haberleri üçe ayırması, üç tabakaya ait rivâyetleri Sahîh’e almasıyla ilgili değil, bilakis rivâyetlerin ayıklanması ile ilgilidir. Yukarıda da ifade edildiği gibi birinci tabakada sika, ikinci tabakada mütabi olmaya uygun zayıf, üçüncü tabakaya da metruk ravileri yerleştirir. İlk iki tabakadaki ravileri, üçüncü tabakadaki itham edilmiş metruk ravilerden ayırarak Sahîh’e almıştır.

Müslim Mukaddime’de, ikinci tabakada yer alan, sıdk ve setr ehli râvîler olmakla birlikte kizb ve fısk; kesret-u ğalat ya da fahşu’l-hata’ gibi sebeplerle itham edilmeleri sebebiyle terk ve münker sınırına ulaşmamış ravilere örnek olarak Atâ’ b. es-Sâib, Yezîd b. Ebî Ziyâd ve Leys b. Ebî Süleym’i örnek olarak gösterir.[28] Yaptığımız araştırmada Sahîh’te, Müslim’in ikinci tabakada adını zikrettiği Atâ’ b. es-Sâib ve Yezîd b. Ebî Ziyâd’ın rivâyetlerine ulaşamadık. Leys b. Ebî Süleym’e ait sadece bir rivâyete ulaştık.[29] İbn Mencûye (ö. 428/1036), Ricâlü Sahîh-i Müslim adlı eserinde Yezîd b. Ebî Ziyâd ve Leys b. Ebî Süleym’in adlarına yer vermektedir.[30]

Müslim, fahiş hatalar yapan kizb ve fısk ile itham edilmiş Abdullah b. el-Misver Ebû Ca’fer el-Medâinî, Amr b. Hâlid, Abdulkudûs eş-Şâmî, Muhammed b. Saîd el-Maslûb, Ğiyâs b. İbrâhîm, Süleymân b. Amr ve Ebû Dâvûd en-Nehâî gibi râvîleri üçüncü tabakada zikrettiğini belirtilir.[31] Yaptığımız araştırmada adı geçen râvîlere ait haberleri Sahîh’te bulamadık. İbn Mencûye de adı geçen bu ravilere yer vermemektedir.

Nevevî’nin kaydettiğine göre, Müslim’in şahit olarak rivâyetlerini kullandığı kişiler arasında Matar el-Verrâk, Bakiyye b. El-Velîd, Muhammed b. İshâk b. Yesâr, Abdullah b. Ömer el-Umerî ve Nu’mân b. Râşid’in isimleri geçmektedir.[32] Adı geçen bu râvîlerden Matar el-Verrâk’a[33] ait 4, Nu’mân b. Râşid’e[34] ait sadece bir rivâyet tespit edebildik. Geri kalan râvîlere ait rivâyetlere ise ulaşamadık. Bu bilgiler ışığında Sahîh hakkında şu ihtimallerden söz etmek mümkündür:

Birincisi, Hâkim en-Nîsâbûrî (ö. 405/1014), Ebû Bekr el-Beyhakî (ö. 458/1066), Gassânî (ö. 498/1105) ve İbn Asâkir’in (ö. 571/1176) kabul ettiği, ikinci ve üçüncü tabakadakilerin rivâyetlerini tahrîc etmeden vefat etmiş olması görüşüdür. İkinci tabakada yer alan Leys b. Ebî Süleym’e ait bir rivâyetin yer almış olması bu ihtimali zayıflatmaktadır. Bu görüşü zayıflatan bir diğer teori de Sahîh’in câmi’ türü bir eser olması, yani sekiz ana konuyu[35] ihtiva ettiği için tamamlanmış olmasıdır. Gerçi Müslim’in câmi’ türü bir eser olmadığını söyleyenler de vardır. Örneğin Hindistanlı hadis âlimi Mübarekfûrî (1865/1935), Tuhfetü’l-Ahvezî’nin mukaddimesinde câmi’ türü eserlerin içerdiği sekiz ana konudan tefsir ve kıraatle ilgili hadisleri ihtiva etmediği için Müslim’in câmi’ olarak değerlendirilemeyeceğini söylemektedir.[36] Sıddîk Hasan Han (ö. 1307/1890) da aynı bilgilere yer vermektedir.[37] Her iki hadis âliminin söylemiş olduğu sözün asıl sahibi ise Hindistanlı müfessir ve muhaddis Abdülazîz ed-Dihlevî’dir (ö. 1239/1824). Zira o, el-Ucâletü’n-Nâfi’a adlı eserinde câmi’ kelimesinin tanımını yaparak bir eserin câmi’ olarak değerlendirilebilmesi için sekiz ana konuyu içeren rivâyetlere yer vermesinin gerekli olduğunu ve Müslim’in, tefsir ve kıraat konularına dair rivâyetlere yer vermediği için câmi’ olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmektedir.[38] Günümüzde matbu olan Müslim baskısına ve İbn Hayr nüshasına baktığımızda tefsire dair bir bölümün olduğunu görmekteyiz.[39] Pakistanlı âlim Muhammed Takî el-Usmânî de, bu tür eleştirilerin yersiz olduğuna işaret ederek, câmi’ kelimesinin ilk defa sekiz ana konuyu içeren kitaplar için kullanıldığını belirten kişinin de Abdülazîz ed-Dihlevî (ö. 1239/1824) olduğunu söyler. Takî el-Usmânî, Kitâbü’t-tefsir’de az sayıda da olsa hadisin bulunduğunu; bunun sebebini de Müslim’in hadis alımındaki şartlarının ağır olmasına ve sadece merfu hadislere yer vermesine bağlamaktadır. Öte yandan Müslim, Sahîh’in muhtelif yerlerinde tefsire dair başka rivâyetlere de yer vermiştir. Ancak tekrara düşmemek için Kitâbü’t-tefsir’de bunlardan söz etmemiştir. Muhtelif yerlerdeki rivâyetlerle beraber düşündüğümüzde Müslim’de tefsir ile ilgili hiç de azımsanmayacak sayıda rivâyetin olduğu görülecektir.[40] Abdülazîz ed-Dihlevî’den (ö. 1239/1824) önce gelen Aliyyü’l-Kârî (ö. 1014/1605) ve Kâtip Çelebi (ö. 1067/1657) gibi müellifler, câm’i kelimesini Müslim’in Sahîh’i için de kullanmışlardır.[41]

İkincisi, Mukaddime’de adı yazılanlar, fısk, kesret-u ğalat ya da fahşu’l-hata’ gibi cerh konusunda darb-ı mesel haline gelen kişiler olduğu için Müslim’in onların adlarını zikretmiş olmasıdır. Bundan dolayı adlarını zikretmiş olması da onlara ait rivâyetlerin Sahîh’e alınacağını göstermez.

Üçüncüsü ise, Müslim, ilk iki tabakadaki ravilerin rivâyetlerini Sahîh’e almış olmasıdır. Müslim’in, Mukaddime’de adlarını verdiği ikinci tabakada yer alan râvîlerden sadece birinin adına yer vermesi, onun Sahîh’i yazarken ne kadar titiz davrandığını göstermektedir. Üçüncü tabakaya gelince, Müslim bu tabakaya ait rivâyetleri ise almamıştır. Müslim, Mukaddime’de üçüncü tabakadaki râvilerin rivâyetlerinden kaçındığını ifade etmiştir. Kanaatimize göre Müslim, bazı musanniflerin yaptığı gibi zaman zaman Sahîh’i gözden geçirmiş ve bazı rivâyetleri de kitabından çıkarmıştır. Birtakım düzeltmelerle beraber kitabını tekmil etmeden vefat etmiştir.

Yukarıda anlatılanlardan hareketle Müslim’in hadisleri tasnif etmede râvî eksenli bir yöntem takip ettiği söylenebilir. Bu durumda Sahîh-i Müslim’de bir bâbın nerde başlayıp nerde bittiği râvîlerin durumuna bakarak anlaşılabilir. Başka bir deyişle bâb başlangıcı, birinci tabakada yer alan sika râvî/râvîlerle, bâb sonu da mütabi olmaya uygun zayıf râvî/râvîlerle gerçekleşir. Zayıf bir râvîden sonra sika güvenilir bir raviye ait rivayetin yer alması, aynı zamanda yeni bir bâbın da başladığını gösterir. Müslim’in hadis ve isnâd özellikleri açısından yapmış olduğu tertibi bir örnekle açıklayalım:

Nevevî’nin, el-İstitâbe (بَابُ الَاسْتِطَابَةِ) bâbında ele almış olduğu rivâyetler, birbirinden farklı konuları içeren ve birbirinden farklı bâblar altında sıralanması gereken hadisler olduğu halde sadece mezkûr bâb başlığı altında sıralanmıştır. Konu ile ilgili açıklamalara geçmeden önce rivâyetlerin senedlerini ele alalım:

  • Birinci rivayet: Ebûbekir b. Ebû Şeybe Ebû Muâviye ve Vekî‘ A’meş (tahvîl) Yahyâ b. Yahyâ Ebû Muâviye A‘meş İbrâhîm Abdurrahmân b. Yezîd Selmân.  
  • İkinci rivayet: Muhammed b. el-Müsennâ → Abdurrahmân → Süfyân → A‘meş ve Mansûr → İbrâhîm → Abdurrahmân b. Yezîd → Selman.
  • Üçüncü rivayet: Züheyr b. Harb → Ravh b. Ubâde → Zekeriyyâ b. İshâk → Ebû Zübeyr → Câbir.
  • Dördüncü rivayet: Züheyr b. Harb ve İbn Nümeyr → Süfyân b. Uyeyne (Tahvîl) Yahyâ b. Harb → Süfyân b. Uyeyne → Zührî → Atâ’ b. Yezîd el-Leysî → Ebû Eyyûb.
  • Beşinci rivayet: Ahmed b. el-Hasen b. Hirâş → Ömer b. Abdilvehhâb → Yezid → Ravh → Süheyl → el-Ka‘k‘a → Ebû Sâlih → Ebû Hüreyre.
  • Altıncı rivayet: Abdullah b. Meseleme b. Ka‘neb → Süleymân → Yahyâ b Sa’id → Muhammed b. Yahyâ → Vâsı’ → Abdullah b. Ömer.
  • Yedinci rivayet: Ebûbekir b. Ebî Şeybe → Muhammed b. Bişr el-Abdî → Ubeydullah b. Ömer → Muhammed b. Yahyâ b. Hibbân → Vâsı‘ b. Hibbân → İbn Ömer.

Hadisler, ihtiva ettikleri konulara göre, farklı bâb başlıkları altında yazılmaları gerekirken, Nevevî, bu rivâyetlerin tümünü (بَابُ الَاسْتِطَابَةِ)’de[42] zikretmektedir. Nevevî’nin Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabi’nin 1972 tarihindeki ikinci baskısına göre yukarıdaki rivâyetler birbirinden farklı üç bâb altında zikredilmekteydi. Bu bâblar şunlardır: (بَابُ الَاسْتِطَابَةِ), (اداب قضاء الحاجة) ve (اداب الاستنجاء وكراهيته استقبال القبلة وقت قضاء الحاجة).[43]

Müslim’in bâb taksimine göre, Selmân’a ait birinci ve ikinci rivâyetler,[44] iki tarik ile ve birinci derecedeki râvîler kanalıyla tahrîc edilmiştir. İlk iki hadis birinci derecedeki râvîler olan A’meş ve Mansûr tarikiyle tahrîc edilen rivâyetlerdir. Üçüncü hadis[45] ise ikinci derecede olan Ebû Zübeyr’in Câbir tarikiyle rivâyet ettiği hadistir.[46] Böylece üçüncü hadis ilk iki rivâyet için mütabi olarak bâbtaki yerini almıştır.

Dördüncü hadisi,[47] birinci dereceden Süfyân b. Uyeyne, Zühri’den o da Atâ’ b. Ebî Yezîd el-Leysî’den o da Ebû Eyyûb’tan rivâyet etmektedir.[48] 

Beşinci hadisi,[49] Ebû Sâlih, Ebû Hüreyre’den rivâyette bulunmuştur. Ebû Sâlih ise Müslim’in asıl ve şahit olarak kendisinden rivâyette bulunduğu bir râvîdir.[50] Asıl ve şahit olarak Müslim’in kendisinden rivâyette bulunduğu düşünüldüğünde birinci derecede bir râvî olan Ebû Sâlih rivâyeti, Nevevî’de mütabi olarak zikredilmiştir.

Altıncı ve yedinci rivâyetler,[51] İbn Hibbân’ın, İbn Ömer’den yapmış olduğu rivâyetlerdir. Bu rivâyetin senedinde yer alan râvîler Müslim’in şartlarına göre birinci derecede olan râvîlerdir.[52] Dolayısıyla Nevevî’nin tüm rivayetleri gelişigüzel tek bâb altında sıralaması, Müslim’in tasnif yönteminde kullandığı metoda aykırıdır. Müslim’in isnad sistemine göre bâb taksimi şu şekilde olmalıydı:

1. Bâb: (النَّهْيُ عَنِ الِاكْتِفَاءِ فِي الِاسْتِطَابَةِ بِأَقَلَّ مِنْ ثَلَاثَةِ أَحْجَارٍ) Birinci ve ikinci hadisler için Nesâi’nin[53] koyduğu bâb başlığı ya da münasip başka bir bâb seçilebilirdi.

2. Bâb: (بَابُ مَا يُنْهَى عَنْهُ أَنْ يُسْتَنْجَى بِهِ) veya (بَابُ كَرَاهِيَةِ مَا يُسْتَنْجَى بِهِ) Üçüncü hadis olan Câbir rivâyetine ise uygun olacak bâb ise Ebû Dâvûd[54] ve Tirmizî’nin[55] koymuş oldukları başlığı olabilirdi.  

3. Bâb: (بَابٌ فِي النَّهْيِ عَنِ اسْتِقْبَالِ الْقِبْلَةِ بِغَائِطٍ أَوْ بَوْلٍ) Dördüncü ve beşinci hadisler için münasip olan bâb, konu bütünlüğü açısından, Buhârî,[56] Tirmizî,[57] Ebû Dâvûd,[58] Nesâî[59] ve İbn Mâce’nin[60] koymuş oldukları başlık olmalıydı.

4. Bâb: (بَابُ مَا جَاءَ مِنَ الرُّخْصَةِ فِي ذَلِكَ) Altıncı ve yedinci hadisler için de uygun olan bâb Tirmizî,[61] Nesâî,[62] Ebû Dâvûd[63] ve İbn Mâce’nin[64] koyduğu bâb başlığı gibi olmalıydı.

Muhammed Fuâd Abdulbâkî’nin, tahkikini yaptığı Müslim baskısında ilk üç rivâyet, (بَابُ الَاسْتِطَابَةِ) “İstitâbe”[65] bâbında, dördüncü hadisten itibaren geri kalan rivâyetler ise (باب إذا أتيتم الغائط فلا تستقبلوا القبلة ولا تستدبروها)[66] bâbında zikredilmiştir. Abdulbâkî, muhtemelen konu değişikliğine işareten söz konusu ara bâbı oluşturmuştur.   

Müslim’in İbn Hayr nüshasında da Milîbârî’nin işaret ettiği taksime yakın bâb başlıkları bulunmaktadır.

SONUÇ

Hadis müelliflerinin hadisleri tasnif etme yöntemleri, onların ilmî yaklaşımlarını ve metodolojik farklılıklarını ortaya koymaktadır. Buhârî ve Müslim’in hadisleri tasnif etme yöntemleri, bu farkların belirgin örnekleridir. Her iki müellif de hadisleri sınıflandırırken farklı kriterler ve metodolojiler kullanmıştır. Buhârî’nin, rivayetleri bâb başlıklarına uygun şekilde sıralaması, fıkhî bir bakış açısını yansıtırken, Müslim’in rivayetleri güvenilirliklerine göre tabakalara ayırması ve senedlerin özelliklerine göre düzenlemesi, hadis ilminde özgün bir yöntem olarak öne çıkmaktadır.

Müslim’in eserinde hadisleri farklı tariklerle bir araya getirmesi ve hadisin muhtelif isnad ve lafız farklılıklarına değinmesi, kitabını kullanmayı kolaylaştırmış ve rivayetler arasındaki farklılıkların görülmesine imkân tanımıştır. Hadislerin bir konu altında toplanması, metin inşasına ve rivayetler arasındaki bağlantıların daha net anlaşılmasına katkıda bulunmuştur. Netice itibarıyla, hadis âlimlerinin tasnif yöntemleri arasındaki bu farklılıklar, hadislerin anlaşılması ve yorumlanmasında önemli etkiler yaratmış, İslam dünyasında büyük takdir görmelerine neden olmuştur. Bu metodolojik farklılıklar, hadis ilminin zenginleşmesine ve derinleşmesine katkıda bulunmuş, hadislerin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır.

KAYNAKÇA

Bağcı, H. Musa, Hadis Tarihi H. İlk Üç Asır, Ankara Okulu Yay. Ankara: 2009.

Buhârî, Ebû Abdillah, es-Sahîh, Thk. Mahmud Muhammed Nassâr,  7. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut: 2013. 

Çakan, İsmail Lütfi, Hadis Edebiyatı, M.Ü.İ.F.V. Yay. 4. Basım, İst. 1997.

Ebû Dâvûd, es-Sicistânî, es-Sünen, Thk. Şuayb el-Arnavud - Muhammed Kamil Karabelilî, 1. Baskı, Dâru’r-Risâletü’l-Alemiyye, Beyrut: 2009.

el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, c. XV, s. 121; Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl.

Erul, Bünyamin, “Ta’n,” D.İ.A. İst. 2010.

Herevî, Muhammed Emin b. Abdillah, el-Kevkebu’l-Vehhâc ve’r-Ravdatü’l-Behhâc fî Şerhi Sahîh-i Müslim b. Haccâc, Dâru’l-Minhâc, Beyrut: 2009.

İbn Hacer, el-Askalânî, Fethü’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut: H. 1379. 

İbn Mâce, Ebû Abdillah el-Kazvînî, es-Sünen, Thk. Ahmed Şemsuddin, 4. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut: 2013.

İbn Mencûye, Ebû Bekir Ahmed b. Ali, Ricâlü Sahîh-i Müslim, Dâru’l-Marife: 1407/1987.

İbnü’s-Salâh, Ebû Amr eş-Şehrezûrî, Sıyânetü Müslim mine’l-İhlâli ve’l-Ğalati ve Himâyetühü mine’l-İskâtı ve’s-Sekat, Thk. Muvaffık Abdullah Abdulkadir, Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, Beyrut: 1984.

Kâdî İyâz, Ebü’l-Fadl, İkmâlu’l-Mu’lim bi Fevâid-i Müslim, Thk. Yahya İsmail, Dâru’l-Vefâ, Mansûra: 1998.

Mâzerî, Ebû Abdillah Muhammed, el-Mu’lim bi Fevâid-i Müslim, Tahkîk: Muhammed eş-Şâzilî en-Nîfer, Dâru’t-Tûnusiyye, Tunus: 1987.

Milîbârî, Hamza Abdullah, Abkariyetü’l-İmâm Müslim fî Tertîbi Ehâdîs-i Müsnedihi’s-Sahîh, Dâru İbn Hazm, Beyrut: 1998.

Mizzî, Yusuf b. Abdurrahman Ebû’l-Haccâc, Tehzîbu’l-Kemâl fî Esmâi’r-Ricâl, Müessestü’r-Risâle, Beyrut: 1980.

Müslim, Sahîh-i Müslim, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 6. Baskı, Beyrut: 2011.

Müslim, Sahîh, Thk. Muhammed Fuâd Abdulbâkî, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arab, Beyrut: Trs. 

Nesâî, Ebû Abdirrahman, es-Sünen, Thk. Ahmed Şemsuddin, 3. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut: 2013.

Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref, Sahîhu Müslim bi Şerhi’l-İmâm Muhyiddîn en-Nevevî el-Müsemmâ el-Minhâc, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut: 2008..

Subhî, İbrâhim es-Sâlih, İbrahim,  Ulûmu’l-Hadis ve Mustalahuh, Dâru’l-İlm li’l-Melâyîn, Beyrut: 1984.

Tirmizî, Ebû Îsâ, es-Sünen, Thk. Halid Abdulğani Mahfûz, 5. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut: 2014.

Zehebî, Şemsuddin Ebû Abdillah, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ’, Thk. Şuayb el-Arnâvud, Müsessesetü’r-Risâle, Beyrut: 1985.

__________, Zikru Esmâ-i Men Tüküllime fih ve Huve Muvessek, Muhakkik: Muhammed Şekûr, Mektebetü’l-Menâr, Zerkâ’: 1986.

 


[1] İbn Hacer, el-Askalânî, Fethü’l-Bârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut: H. 1379,  c. I, s. 13. 

[2] Subhî, İbrâhim es-Sâlih, İbrahim,  Ulûmu’l-Hadis ve Mustalahuh, Dâru’l-İlm li’l-Melâyîn, Beyrut: 1984, s. 120.

[3] Mizzî, Yusuf b. Abdurrahman Ebû’l-Haccâc, Tehzîbu’l-Kemâl fî Esmâi’r-Ricâl, Müessestü’r-Risâle, Beyrut: 1980, c. I, s. 168.

[4] Subhî es-Sâlih, Ulûmu’l-Hadis ve Mustalahuh, s. 120.

[5] Milîbârî, Hamza Abdullah, Abkariyetü’l-İmâm Müslim fî Tertîbi Ehâdîs-i Müsnedihi’s-Sahîh, Dâru İbn Hazm, Beyrut: 1998, s. 21.

[6] el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, c. XV, s. 121; Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, c. I, s. 168.

[7] İbnü’s-Salâh, Ebû Amr eş-Şehrezûrî, Sıyânetü Müslim mine’l-İhlâli ve’l-Ğalati ve Himâyetühü mine’l-İskâtı ve’s-Sekat, Thk. Muvaffık Abdullah Abdulkadir, Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, Beyrut: 1984, s. 69.

[8] Mâzerî, Ebû Abdillah Muhammed, el-Mu’lim bi Fevâid-i Müslim, Tahkîk: Muhammed eş-Şâzilî en-Nîfer, Dâru’t-Tûnusiyye, Tunus: 1987, c. I, s. 161.

[9] İbnü’s-Salâh, Sıyâne, s. 70.

[10] Bağcı, H. Musa, Hadis Tarihi H. İlk Üç Asır, Ankara Okulu Yay. Ankara: 2009, s. 269.

[11] Çakan, İsmail Lütfi, Hadis Edebiyatı, M.Ü.İ.F.V. Yay. 4. Basım, İst. 1997, s. 63.

[12] Milîbârî, Abkariye, s. 31.

[13] Müslim b. Haccâc, Sahîh-i Müslim, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 6. Baskı, Beyrut: 2011. Mukaddime, s. 9.

[14] Müslim, Mukaddime, s. 10.

[15] Hadis terimi olarak, adâlet ve zabt sıfatlarından birini veya her ikisini tam anlamıyla taşımadığını söyleyerek râviyi tenkit etmek, mânasında kullanılmaktadır. (Bkz. Erul, Bünyamin, “Ta’n,” D.İ.A. İst. 2010, c. XXXIX, s. 559-560.)

[16] Müslim, Mukaddime, 10.

[17] Müslim, a.y.

[18] İbnü’s-Salâh, Sıyâne, s. 90.

[19] Kâdî İyâz, Ebü’l-Fadl, İkmâlu’l-Mu’lim bi Fevâid-i Müslim, Thk. Yahya İsmail, Dâru’l-Vefâ, Mansûra: 1998, c. I, s. 92, 93.

[20] Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ’, Thk. Şuayb el-Arnâvud, Müsessesetü’r-Risâle, Beyrut: 1985, c. XII, s. 574.

[21] İbnü’s-Salâh, Sıyâne, s. 90.

[22] İbnü’s-Salâh, a.y.

[23] Herevî, Muhammed Emin b. Abdillah, el-Kevkebu’l-Vehhâc ve’r-Ravdatü’l-Behhâc fî Şerhi Sahîh-i Müslim b. Haccâc, Dâru’l-Minhâc, Beyrut: 2009, c. I, s. 90.

[24] Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref, Sahîhu Müslim bi Şerhi’l-İmâm Muhyiddîn en-Nevevî el-Müsemmâ el-Minhâc, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut: 2008, (Nevevî’nin Mukaddimesi), s. 141, 142.

[25] Nevevî, a.y.; İbnü’s-Salâh, Sıyâne, s. 94.

[26] Müslim, Mukaddime, 10.

[27] Milîbârî, Abkariye, s. 55.

[28] Müslim, Mukaddime, 10.

[29] Müslim, Libâs ve’z-Zînet, 3.

[30] İbn Mencûye, Ebû Bekir Ahmed b. Ali, Ricâlü Sahîh-i Müslim, Dâru’l-Marife: 1407/1987, c. II, s. 160, 359.

[31] Müslim, Mukaddime, 10; Milîbârî, Abkariye, s. 28.

[32] Nevevî, Minhâc, (Nevevî’nin Mukaddimesi) s. 143.

[33] Müslim, Îmân, 2; Buyû’, 87, 88; Eymân, 9.

[34] Müslim, Nikâh, 119.

[35] Hadis ilminde sekiz ana konu olan iman ve akaid; ahkâm; rikâk; yeme içme ve sefer adâbı; tefsir, tarih ve siyer; şemâil; fiten ve melâhim ve menâkıb konularının tümünü bir araya getiren hadis eserlerine câmi’ denir. (Bkz. Kandemir, M. Yaşar, “Câmi’,” D.İ.A. İst. 1993, c. VII, s. 94.)

[36] Mübarekfûrî, Ebü’l-Ulâ Muhammed Abdurrahmân, Mukaddimetü Tuhfetü’l-Ahvezî Şerhu Câmi’i’t-Tirmizî,  Dâru’l-Fikr, Beyrut: trs. c. I, s. 66.

[37] Sıddîk Hasan Hân, el-Hıtta fî Zikri’s-Sıhhati’s-Sitte, Dâru’l-Kütübi’t-Ta’limiyye, Beyrut: 1985, s. 67.

[38] Dihlevî, Abdülazîz b. Şâh Veliyyullâh, el-Ucâletü’n-Nâfi’a, Mektebetü Kur’an Menzil, Dâkâ: trs. s. 47.  

[39] Bkz. Müslim, Tefsîr; Müslim, Sahîh, (Dâru’t-Ta’sîl), c. VII, s. 431.

[40] Muhammed Takî el-Usmânî, Tekmiletü Fethi’l-Mülhim, Dâru’l-Kalem, Dımeşk: 2006, c. VI, s. 273-274.   

[41] Ali el-Kârî, Ebü’l-Hasen Nûrüddîn Alî b. Sultân, Mirkâtü’l-Mefâtîh Şerhu Mişkâti’l-Mesâbîh, Dâru’l-Fikr, Beyrut: 2002, c. I, s. 19; Kâtip Çelebî, Keşfü’z-Zünûn, c. I, s. 555; Geniş bilgi için Bkz. Kılıç, Bilge, Hadis Edebiyatında Câmi’ Türü Kaynaklar ve Câmi’ Kavramının Sorunları (Hicri I-IV. Asır), Basılmamış Doktora Tezi, Diyarbakır: 2021, s. 103.

[42] Nevevî, Minhâc, c. III, s. 144.

[43] Milîbârî, Abkariye, s. 115.

[44] Müslim, Tahâret, 57.

[45] Müslim, Tahâret, 58.

[46] Milîbârî, Abkariye, s. 115.

[47] Müslim, Tahâret, 59.

[48] Milîbârî, Abkariye, s. 115

[49] Müslim, Tahâret, 60.

[50] Zehebî, Zikru Esmâ-i Men Tüküllime fih ve Huve Muvessek, Thk. Muhammed Şekûr, Mektebetü’l-Menâr, Zerkâ’ (Ürdün): 1986, s. 96.

[51] Müslim, Tahâret, 61, 62.

[52] Milîbârî, Abkariye, s. 115.

[53] Nesâî, es-Sünen, Thk. Ahmed Şemsuddin, 3. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut: 2013, Tahâret, 37.

[54] Ebû Dâvûd, es-Sünen, Thk. Şuayb el-Arnavud - Muhammed Kamil Karabelilî, 1. Baskı, Dâru’r-Risâletü’l-Alemiyye, Beyrut: 2009, Tahâret, 19.

[55] Tirmizî, es-Sünen, Thk. Halid Abdulğani Mahfûz, 5. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut: 2014, Tahâret, 14.

[56] Buhârî, es-Sahîh, Thk. Mahmud Muhammed Nassâr, 7. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut: 2013.   Buhârî, Vudu’, 11.

[57] Tirmizî, Tahâret, 6.

[58] Ebû Dâvûd, Tahâret, 4.

[59] Nesâî, Tahâret, 19, 20.

[60] İbn Mâce, es-Sünen, Thk. Ahmed Şemsuddin, 4. Baskı, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut: 2013, Tahâret, 17.

[61] Tirmizî, Tahâret, 7.

[62] Nesâî, Tahâret, 22.

[63] Ebû Dâvûd, Tahâret, 5.

[64] İbn Mâce, Tahâret, 18.

[65] Bkz. Müslim, Sahîh, Thk. Muhammed Fuâd Abdulbâkî, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arab, Beyrut: Trs. Tahâret, 57. 

[66] Müslim, Tahâret, 57, (M. Fuad Abdulbâkî).

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul