21 Mart 2025 - Cuma

Şu anda buradasınız: / İMÂM MÜSLİM’İN YAYINLANAN ÜÇ ESERİ ÇERÇEVESİNDE RİCÂL İLMİNDEKİ YERİ
İMÂM MÜSLİM’İN YAYINLANAN ÜÇ ESERİ ÇERÇEVESİNDE RİCÂL İLMİNDEKİ YERİ

İMÂM MÜSLİM’İN YAYINLANAN ÜÇ ESERİ ÇERÇEVESİNDE RİCÂL İLMİNDEKİ YERİ Dr. MUSTAFA TAŞ

Giriş

İmâm Müslim el-Câmi‘u’s-sahîh adlı eseri ile tanınmış bir âlimdir. Onun sahih hadisleri toplama hususundaki çalışmaları takdirle karşılanmış, kendisinin bu alandaki yetkinliği pek çok uzman tarafından dile getirilmiştir. Bunun yanında İmam Müslim’in ricâl alanında da eserlerinin olduğu görülmektedir. Bu bağlamda onun söz konusu edilen eseri dışında et-Tabakât, Kitâbu’l-künâ ve’l-esmâ ve el-Münferidât ve’l-vuhdân adında kitapları vardır. İşte bu çalışmada Müslim’in kısa hayatı ve ilmî şahsiyetinden sonra mezkûr eserleri metot ve muhteva bakımından tanıtılmaya çalışılarak ricâl ilmi alanındaki yeri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

1.Hayatı ve İlmî Kişiliği

Künyesi Ebu’l-Hüseyn olan Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî’nin doğum tarihi ile ilgili olarak kaynaklarda 201 (816-17), 202 (817-18) ve 204 (819-20)[1] yılları zikredilmekle birlikte çoğunluğa göre o, 206 yılında Nîşâbur’da doğdu.[2] Meşhur bir Arap kabilesi olan Benî Kuşeyr’in mevâlisinden olup doğduğu yere nisbetle Nîsâbûrî diye de anılır.[3] Müslim’in doğum yeri olan Nîşâbur, döneminin önemli ilim ve kültür merkezlerindendir.[4] Kabilesi Hz. Peygamber’in vefatından itibaren İslam tarihinde az çok mühim rol oynamıştır. Geniş İslam fütuhatından sonra çeşitli Kuşeyr aileleri, Arabistan’dan hicret etmiş, bazıları şarkta bazıları da garbda muhtelif bölgelere yerleşmişlerdir.[5]

Çocukluk yılları hakkında çok az bilgi bulunan İmâm Müslim, ilk eğitimini babasından ve çevresindeki âlimlerden aldı. Onun ilmî bir çevrede doğup büyüdüğü anlaşılmaktadır.[6] On iki yaşında hadis öğrenmeye başlayan Müslim ilk defa 218/833’de Nîşâbur’da Muvattâ’ın râvilerinden Yahya b. Yahya’dan hadis dinlemiştir.[7] Hayatını Buhârî (ö. 256/870) gibi hadis ilmine adadı[8] ve ilim için Hicaz,[9] Mısır, Suriye, Mezopotamya ve Türkistan’ı dolaştı. Birkaç defa Bağdat’a gitti.[10] İshak b. Râhûye (ö. 238/852), Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) gibi meşhur hadisçilerden ilim aldı.[11] Kûfe’de Ahmed b. Yûnus’tan hadis öğrendi; birkaç defa gittiği Rey’de el-Câmi‘u’s-sahîh’ini baştan sona kendisine okuyarak tenkitlerini aldığı Ebû Zür‘a er-Râzî (ö. 264/878) ve İbn Vâre (ö. 270/884) ile hadis müzâkere edip onlardan rivayette bulundu.[12]  250/864’den önce Mısır’a geçti ve Harmele b. Yahyâ’dan (ö. 243/857) hadis rivayet etti. Rıhleleri sırasında kendilerinden faydalandığı diğer hocaları arasında İbn Nümeyr (ö. 234/849), Ebû Bekir İbn Ebû Şeybe (ö. 235/849), Ebü’l-Hasan İbn Ebû Şeybe (ö. 239/853), Ebû Sevr (ö. 240/854), Ebû Hayseme Züheyr b. Harb (ö. 234/849), Abd b. Humeyd, İbnü’l-Müsennâ (ö. 252/866), Bündâr lakabıyla tanınan Muhammed b. Beşşâr (ö. 252/866), Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî de (ö. 255/869) vardır. On beş yılda kaleme aldığı el-Câmi‘u’s-sahîh’te yüz elli hocasından rivayette bulunmuştur.[13] Ömrünün sonlarında Buhârî ile tanışmış, kendisinden hadîs almakla birlikte ondan hadis yazmamıştır. Çünkü Müslim’in Buhârî ile ilk görüşmesi Buhârî’nin Nîşâbur’a geliş tarihi olan hicrî 250 yılına tekabül ettiğinden bu tarihte Müslim eserini tamamlamıştır.[14] Yine Müslim, Ali b. el-Medînî (ö. 234/849) ve Muhammed b. Yahya ez-Zühlî’den de (ö. 258/872) Sahîh’inde tahric etmemiştir.[15]

Müslim’in önde gelen talebeleri arasında Ebû İsâ et-Tirmizî (ö. 279/892), İbn Huzeyme (ö. 311/923), Ebû Avâne el-İsferâyînî (ö. 316/929), İbn Saîd el-Hâşimî (ö. 318/930), Degûlî (ö. 325/937), İbn Ebî Hâtim (ö. 327/938), İbn Mahled el-Attâr (ö. 331/943) gibi muhaddisler bulunmaktadır.[16]  Tahsilinden sonra Nîşâbur’a yerleşmiş, maişetini ticaret vasıtasıyla kazanmıştır.[17] Ticaretle uğraşması kendisini ilimden alıkoymamış, dükkânında öğrencilerine hadis rivayet etmiştir.[18] Muayyen bir hadisi araştırmakla meşgulken hicri 261/875 tarihinde vefat etmiştir.[19]

Müslim yardımseverliğinden dolayı “Nîşâbur’un cömerdi” diye anılmış, kaynaklarda kendisi hakkında sabırlı, azimli, çalışkan, cesur, güvenilir, vefalı gibi sıfatlarla övgü ifadeleri kullanılmıştır. Yine onun kimsenin gıybetini yapmadığı, kimseye kötü söz söylemediği de ifade edilmiştir.[20]  

Âlimler onun hadiste imâm ve rivayette mütehassıs olduğunda müttefiktir.[21] Müslim, râviler hakkındaki tenkit ve değerlendirmelerine güvenilen cerh ve ta‘dîl âlimlerinden biridir. Onun sika bir hadis hâfızı olduğunu söyleyen İbn Ebî Hâtim babasının Müslim hakkında “sadûk” dediğini belirtmiş, kendisi de hafızlardan sika biri olduğunu ifade etmiştir.[22] İbnü’l-Ahrem de (ö. 344/955) Nîşâbur’dan üç önemli kişi yetiştiğini, bunların Muhammed b. Yahyâ ez-Zühlî (ö. 258/872), Müslim b. Haccâc ve İbrâhim b. Ebû Tâlib olduğunu ifade etmiştir.[23] Hocası Bündâr (ö. 252/866) o devirde dört büyük hadis hâfızı bulunduğunu söylemiş, bunların Rey’de Ebû Zür‘a er-Râzî (ö. 281/894), Nîşâbur’da Müslim, Semerkant’ta Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî (ö. 255/869) ve Buhâra’da Buhârî (ö. 256/870) olduğunu belirtmiştir.[24]

Müslim, hocalarına karşı son derece saygılı idi. Buhârî, Nîşâbur’a gelince Müslim onun derin bilgisine hayran kalmış ve kendisinden hiç ayrılmamıştır. Kur’an’ın mahlûk olduğunu kabul etmeyen Buhârî’ye karşı bazı devlet adamları ve âlimler cephe alınca Müslim onu savunmuştur. Hocası Zühlî’nin bir derste, “Kim Kur’an mahlûk değildir diyorsa meclisimizde bulunmasın” sözleriyle Buhârî’ye cephe aldığını gören Müslim oradan ayrılmış, Zühlî’den yazdığı bütün hadisleri onun evine göndermiş ve bir daha kendisiyle görüşmemiştir.[25] Hem Zühlî’den hem Buhârî’den çokça faydalanan Müslim, hocaları arasındaki anlaşmazlıkta Buhârî’nin tarafını tutmakla beraber el-Câmi‘u’s-sahîh’inde her iki hocasından da rivayette bulunmamıştır. Müslim’in Zühlî ile anlaşmazlığa düşmesinin ilim çevrelerinde pek uygun karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim hadis hâfızı Ebû Kureyş Muhammed b. Cum‘a b. Halef el-Esam el-Kuhistânî (ö. 313/925), Ebû Zür‘a’ya Müslim’i kastederek, “Bu zat dört bin sahih hadisi bir araya getirdi” dediğinde Ebû Zür‘a, “Geri kalan sahihleri niye toplamamış?” diyerek tepki göstermiş, Müslim’i hocası Zühlî’ye ters düştüğü için eleştirmiştir.[26]  

Müslim’in diğer Ehl-i hadîs gibi selefin akîdesini benimsediği, İmam Mâlik (ö. 179/795), Şâfiî (ö. 204/820) ve Ahmed b. Hanbel’in (ö. 241/855) görüşlerine meyli bulunmakla beraber fıkıh mezheplerinden hiçbirine mensup olmadığı belirtilmiştir.[27] Onun daha çok Şâfiî olarak tanınması, muhtemelen bâb başlıklarını tertip ederken Nevevî’nin (ö. 676/1277) kendi mezhebinin bazı görüşlerini yansıtmış olması sebebiyledir.[28]

İmam Müslim’in hayatı ve ilmî kişiliği ile ilgili pek çok değerlendirme bulunmaktadır. Onun el-Akrân, Efrâdü’ş-Şâmiyyîn, el-İhve ve’l-ahavât, Evlâdü’s-sahâbe, Ma’rifetü ruvâti’l-ahbâr, el-Muhadramûn, et-Târîh, Tafdîlü’s-sünen, el-İlel[29] adlı eserleri olmakla birlikte bu makalede günümüze ulaşan üç eseri üzerinden ricâl ilmindeki yeri ortaya konulmaya çalışılacaktır. Görüldüğü gibi Müslim’in özellikle ricâl ve cerh-ta‘dîlle ilgili kitapları ön plana çıkmaktadır. Ancak bu eserlerin günümüze ulaşıp ulaşmadığı hakkında bir bilgi yoktur. Kaybolan bu eserlerin ortaya çıkmasıyla yapılacak çalışmalarla onun ricâl ve cerh-ta‘dîl alanındaki metodu hakkında kapsamlı sonuçlara ulaşılacaktır. 

2.Ricâl İlmindeki Yeri

Hadis ilimleri (ulûmu’l-hadis), rivâyetü’l-hadis ve dirâyetü’l-hadis ilmi olarak iki kısımda incelenmektedir.[30] Ricâl ilmi ise dirâyetü’l-hadis ilminin bir alt dalıdır. Ricâl, hadis usulünde hadisleri rivayet eden râviler hakkında kullanılan genel bir tabirdir.[31] Râvilerin kimliklerini, şahsiyetlerini ve ilmî yeterliliklerini inceleyen hadis ilmine ricâl ilmi, bu konuya dair yazılmış eserlerin tümüne de ricâl edebiyatı veya ricâl literatürü denilmektedir. Ricâl ilmi, hadis râvilerini hadis rivayeti bakımından tetkik eden hadis dalıdır. Onların terceme-i hallerini, hangi bölgelere gittiklerini, kimlerle görüşüp kimlerden hadis naklettiklerini ne zaman doğup ne zaman vefat ettikleri vb. hususları inceler.[32] Zaman içinde bu ilim dalı çeşitli kollara ayrılarak, her asırda dönemin ihtiyaç ve şartlarına göre muhtelif çalışmalara zemin teşkil etmiştir.[33] Tabakât, târîhu’r-ruvât, esmâu’r-ricâl, terâcimu ahvâl, tezkire, el-esmâ ve’l-künâ gibi isimlerle de anılan ricâlle ilgili eserler çeşitli kategorilere ayrılmıştır.[34]

İslam ilim tarihinde en eski telif yöntemlerinden biri olarak tabaka kavramı­nın erken dönemde geliştirilip kullanılmasının arka planında bu yöntemin sağladığı bazı kolaylıkların ve pratik faydaların bulunduğu belirtilmiştir. Genel olarak İslam ilim ve kültür tarihi, özelde hadis ilmi ve tarihi açısından tabaka esaslı biyografik taksimin sağladığı faydalardan birkaçı şöyledir:

1) Sahabe ve tabiîn tabakasının birbirinden ayrılması ile hadiste irsâl, inkita ve tedlisin bilinmesine yardımcı olur.

2) Râvilerin tabakalarını bilmek, aynı isimli râvileri ayırdetmek için önemlidir.

3) Râvilerin vatanlarını bilmek yine aynı isimli râvileri birbirinden ayırmada mühim bir yere sahiptir.[35]

2. 1. et-Tabâkât

Hadis ilminde “Hadis ricâlinin ilk tabakasını oluşturan sahâbeden başlayarak daha sonraki dönemlerde birbirine yakın yaşlardaki râvilerin teşkil ettiği gruplar” anlamında kullanılan tabakât terimi hadis âlimlerinin geliştirdiği ve diğer ilim dallarının da benimsediği bir telif türüdür.[36] Hadislerin senedlerinde ricâlle ilgili bazı meseleleri çözmek amacıyla sahâbe, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîn sıralamasına göre telif edilen tabakât türü eserlerin III. (IX.) yüzyıldan itibaren farklı metot ve muhtevalarla kaleme alınmaya başlandığı görülmektedir. Bu eserlerden bir kısmı, genel Tabakât kitaplarıdır. Kendi dönemlerine kadar bütün râvileri veya ricâli tanıtmak amacıyla yazılan bu eserlerin sonrakilere kaynaklık eden ve günümüze de ulaşan en önemlileri İbn Sa‘d’ın et-Tabakâtu’l-kübrâ, Halîfe b. Hayyât’ın Kitâbu’t-Tabakât (Tabakâtu’r-ruvât), Buhârî’nin et-Târîhu’l-kebîr ve Müslim b. Haccâc’ın et-Tabakât adlı eserleridir.[37] Özel Tabakât kitapları ise belli râvi tabakalarına ait eserler, belli kitaplara ait ricâl ile ilgili edebiyat,  Kütüb-i sitte ricâli ile ilgili eserler, belli vasıflara sahip ricâlle ilgili edebiyat ve belli bölge ricâli ile ilgili eserler şeklinde tasnif edilebilir.[38]

Ricâlü’l-hadîs tabakâtı olarak sahâbe, tâbiîn, tebeu’t-tâbiîn başta olmak üzere yaş veya öğrenim itibariyle birbirine yakın olan hadis ricâlini belirli bir düzene göre tertip ederek haklarında bilgi veren ve genellikle tabakât kitapları diye anılan çok sayıda eser vardır. Hz. Peygamber’in övgüsünü kazanan ilk üç nesil ayrı tabakalar halinde ele alınmıştır. II. (VIII.) yüzyıldan itibaren telif edilmeye başlanan ve farklı şekillerde tasnif edilen tabakât kitapları sonraki dönemlerde alfabetik olarak düzenlenmiştir.[39] 

Müslim’in söz konusu eseri kaynaklarda Tabakâtü’t-tâbiîn, Tabakâtu’r-ruvât, Esmâu’r-ricâl isimleriyle de zikredilmektedir.[40] Erken dönem eserlerinden biri olan Müslim’in et-Tabakât’ında, sahâbe ve tâbiînden[41] iki bin iki yüz kırk altı râvinin isimleri Medineliler, Mekkeliler, Kûfeliler, Basralılar, Şamlılar (Suriyeliler) ve Mısırlılar sıralamasına göre dizilmiştir. Eser, Ebû Ubeyde Meşhûr b. Hasan tarafından neşredilmiştir. Müslim önce sahabeyi tek tabaka, sonra da tabiîni iki-üç tabaka halinde, ilim merkezi olan beldelere göre tasnif etmiş, her iki kısmın sonunda kadınların isimlerini de bu şekilde sıralamıştır.[42]

Müslim, ricâl ve cerh-ta‘dîl ilimlerinde eser sahibi olup otorite kabul edilen Yahya b. Maîn, Ahmed b. Hanbel ve İmam Buhârî gibi hocalarından ve onların eserlerinden istifade etmekle birlikte yeni bir tasnif sistemiyle kendi kitabını oluşturmuştur.[43] Onun da bu alanlarda eser telif edip önemli bir âlim olarak zikredilmesinde hocalarının ve onların eserlerinin bariz etkisinin olduğu söylenebilir.

Müslim daha önceki tabakât yazarlarından İbn Sa‘d (ö. 230/845) ve Halife b. Hayyât’ın (ö. 240/854) nesep esaslı taksiminin aksine sahâbîleri sırasıyla Medîne (191 kişi), Mekke (30 kişi), Tâif (18 kişi), Kûfe (89 kişi), Basra (61 kişi), Şam (57 kişi), Mısır (30 kişi), Yemen (5 kişi), Rakka (1 kişi), ve Yemâme (2 kişi) gibi sadece yaşadıkları şehirlere göre tanzim etmektedir. Erkek sahâbîlerden sonra yine aynı taksimle Medîne (71 kişi), Mekke (8 kişi), Kûfe (11 kişi), Basra (4 kişi) ve Şam (3 kişi) şehirlerine yerleşen kadın sahâbîleri zikretmektedir. Bu yönüyle de İbn Sa‘d ve İbn Hayyât’tan ayrılmaktadır. Müslim’in eserinde 516’sı erkek, 97’si kadın olmak üzere 613 sahâbî ismi yer almaktadır.[44] et-Tabakât’ta sahâbî’yi tespit hakkında “صاحب النبي”,[45]حب رسول الله[46], “كاتب النبي[47], “مولى النبي[48], “مئذن رسول الله[49], “راعي رسول لله[50] gibi kişinin sahâbî olduğuna delil olacak nitelemelere de yer verilmiştir.[51]

Müslim, kendi beldesi olan Horasan’ın muhaddislerini, Basra ve Kûfelilere dâhil etmiştir. Metrûk ve yalancı olanları esere almamış, ancak hadisleri terk edilmeyen ama kendileri zayıf kabul edilen bazı meşhur râvileri zikretmiştir. Kitabının sonunda tabiînden tam olarak beldeleri bilinmeyen yirmi sekiz muhaddisi sıralamıştır. Bunların bazıları meçhul sayılmışsa da rivayet ettikleri hadisler maruf olup hadisçiler tarafından yaygın olarak kullanıldığı için onları da kitabına almıştır.[52]

Müslim’in et-Tabakât’ı ilk bakışta sadece isim listesi olarak görülse de ricâli tanıtmadaki öneminden dolayı mühim bir eserdir. Eser muhaddislerin isimlerini doğru bir şekilde tespit etmesi ve sahabeyi beldelere ayırarak tasnif etmesi bakımından önemlidir. Ancak Ahnef b. Kays (ö. 67/686) ve Velîd b. Müslim (ö. 195/810) gibi meşhur olan ve künyeleriyle tanınan tabiîlerden bir kısmı eserde yer almamıştır.[53]

Müslim kitabına ilk önce Hz. Ebû Bekir’in (ö. 13/634) ismi ile başlamış, onun başka isimlerini zikretmiş bununla ilgili bir rivayete de yer vermiştir. O daha sonra Hz. Ömer (ö. 23/644), Hz. Osman (ö. 5/656) ve diğer öne çıkmış meşhur sahabîlere yer vermiştir. Müslim bu sahâbîlere yer verirken tabakât kitaplarının ön plana çıkan özelliği olarak râvinin tanıtıcı unsurları olan kimlik bilgilerine bu bağlamda bazılarının künyesine ve ismine işaret etmektedir. Örneğin Müslim, Suheyb b. Sinân’ın Ebû Yahya olarak künyelendiğini ifade etmiştir. Üseyd b. Hudayr’ın Ebû Atîk olarak künyelendiğini zayıf bir görüşe göre Ebû Yahya şeklinde künyelendiğini ifade etmiştir. Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin isminin Hâlid b. Zeyd b. Küleyb olduğunu zikretmiştir.[54]

İbn Sa‘d’ın et-Tabakât’ı ise ilk önce Resûlullah’ı diğer peygamberlerle irtibatlandıran kısa bir risâlet tarihinden sonra onun anne ve babasının soyuna yer vererek bi‘set öncesi ve sonrası Mekke dönemi hayatını anlatır. İlk iki cildinde Hz. Peygamber’in hayatını vermektedir. Daha sonra sahâbe, tâbiûn ve müellifin kendi devrinde yaşayan muhaddis, tarihçi ve ensâb âlimlerinden toplam 4300 kadar şahsın biyografisini ihtiva etmektedir. O, sahâbîleri Bedir harbine katılan muhâcirler, Bedir harbine katılan Ensâr, Bedir harbine iştirak edemeyen ilk Müslümanlar, Mekke’nin fethinden önce Müslüman olanlar, Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olanlar şeklinde beş tabakaya ayırmıştır.[55] Buhârî ise et-Târîhu’l-kebîr’e Allah’ın Hz. Peygamber’i (as) seçmesi, Allah Resûlünün Hz. Âdem’e kadar uzanan nesebi, şemâili, peygamberliği, kendisine vahyin gelişi, altmış üç yaşındayken vefat etmesi ve hicrî takvimin başlangıcıyla ilgili birtakım rivayetlerin yer aldığı bir giriş ile başlamaktadır. Daha sonra Hz. Peygamber’in ismine duyduğu saygıdan dolayı “Muhammed” ismiyle başladığını, sonra “elif” harfiyle başlayan isimlere geçtiğini, o şekilde alfabetik olarak devam ettiğini ifade etmektedir. İsmi Muhammed olan sekiz yüz yetmiş bir kişi baba adlarına göre alfabetik olarak sıralanmaktadır. Daha sonra adı İbrâhim olanlar ile alfabetik sıralamaya geçilmektedir.[56]

Müslim râvilerin kardeş bilgisine de yer vermekte bazen de bahsi geçen râvinin babasının ismini zikretmektedir. Meselâ, söz konusu eserinde Katade b. Nu‘mân’ın, Ebû Saîd el-Hudrî’nin anne bir kardeşi olduğunu ifade etmiştir. Yine Müslim, Zeyd b. el-Hattâb’ın Ömer b. el-Hattâb’ın kardeşi olduğunu belirtmiştir. Haccâc el-Eslemî’nin Haccâc b. Haccâc’ın babası olduğunu ifade etmiştir.[57]

Müslim et-Tabakât’ında bazı râvilerin önemli görevlerine de işaret etmektedir. Örneğin Abdullah b. el-Erkam ile Hanzala b. er-Rebî’nin Hz. Peygamber’in kâtibi olduğunu ifade etmiştir.[58] Bunun yanında İmâm Müslim, bazı râvilerin belirgin özelliklerini zikretmektedir. Meselâ, Abdullah b. Selâm’ın İsrâiloğulları’ndan olduğunu belirtmiştir.[59] Buhârî de et-Târîhu’l-kebîr’de ricâl edebiyatının muhtevasına uygun olarak râvinin hal tercemesinde adını, babasının adını, künyesini, soyunu veya vatanını belirtir. Hocalarının ve talebelerinin bir kısmını zikreder. Onların rivayetlerinden bir veya birkaç örnek verir. Bazı râvilerin bedenî, ahlakî ve ilmî özelliklerini kaydeder. Bazı muhaddislerin mesleklerine işarette bulunur.[60]

İlk dönem tabakât eserlerinden olup günümüze ulaşmış olan Müslim’in mezkûr eseri kendisinden sonra önemli bir kaynak olarak zikredilmiş ve âlimler ondan iktibasta bulunmuşlardır. Örneğin, İbn Abdülber el-İsti‘âb, İbnü’l-Esîr Üsdü’l-gâbe adlı eserlerinde sahâbe bilgisi hakkında Müslim’in değerlendirmelerini aktarmışlardır.[61]           

2. 2. Kitâbü’l-künâ ve’l-esmâ (el-Esâmî ve’l-künâ, el-Esmâ ve’l-künâ, el-Künâ)

el-Esmâ ve’l-künâ, hadis râvilerinin isim ve künyeleri manasına gelir. Yalnızca ismiyle veya künyesiyle tanınmış olanların konu edildiği bir ilim dalıdır.[62] Klasik hadis kitaplarında rivayetler râvilerin isim (çoğulu esmâ) ve künyelerini (çoğulu künâ) ihtiva eden senedlerle birlikte zikredildiği için rivayetlerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi râvilerin tanınmasına ihtiyaç gösterir. Râvilerin bir kısmı sadece künyesi veya ismiyle, bir kısmı da hem künyesi hem ismiyle tanınmıştır. İsmiyle tanınan bir râvinin künyesiyle anılması veya künyesiyle bilinen râvinin ismiyle zikredilmesi karışıklığa yol açtığı gibi isim ve künyelerin birbirine benzemesi de senedlerin değerlendirilmesinde zorluklar meydana getirmiş, hatta bazı yanlışlıklara yol açmıştır. İsim veya künye benzerliğinin sebep olduğu hatalar arasında, bir fikrin onun aksini savunan kimseye nisbet edilmesi durumu yer almaktadır.[63] Yine râviler adâlet ve zabt bakımından aynı derecede değildirler. Aynı adı taşıyan iki râviden birisi âdil kabul edilirken diğeri olmayabilir.[64] İşte bu nedenlerden dolayı râvilerin isim ve künyelerinin araştırılması gerekmektedir.

Müslim’in Kitâbü’l-künâ ve’l-esmâ adlı eseri, hadîslerin senedlerinde isimleriyle tanınan râvilerin, bazı senedlerde künyeleriyle anılması veya künyeleriyle bilindiği halde isimleriyle zikredilmesi yüzünden ortaya çıkan karışıklığı gidermek amacıyla yazılmıştır. Mutâ‘ et-Tarâbîşî, eserin Dâru’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bulunan nüshasını esas alarak geniş bir mukaddimeyle birlikte tıpkıbasımını yapmıştır.[65]

Müslim bu kitabında daha çok isimleri bilinen künye sahiplerinden 3804 kişiye yer vermiştir. Şahısları alfabetik tertiple veren Müslim, genellikle aynı harf içinde çok şahıs bulunan künyeleri başa alarak ilgili harfi, sonunda iki-üç kişi bulunan künyelerle bitirmektedir. Her harfin sonunda o harfte önceden geçmemiş olan münferid künyeleri sıralamaktadır.[66] Müslim bu alanın bazı müelliflerinden farklı olarak râviler hakkında nadiren de olsa cerh-ta‘dîl değerlendirmelerine yer vermiştir.[67]

Müslim bahsi geçen eserinde râviler hakkında kısa bilgiler de vermektedir. Ricâl eserlerinde râvileri tanıtıcı bilgilere burada da yer verildiğini görmekteyiz. Örneğin eserde ilk râvi olarak yer alan Ebû İshak Sa‘d b. Ebî Vakkâs b. Mâlik b. Vüheyb b. Abdi Menâf b. Zühre b. Kilâb el-Kureşî (el-Bedrî) şeklinde râvinin isim, neseb ve künye olarak tam adından sonra Resûlullah ile birlikte Bedir savaşına katıldığı ifade edilmiştir.[68] Müslim tanıtılan râviden rivâyet eden râvileri de zikretmektedir. Meselâ, Ebû İshak Ka‘b b. Mati‘ el-Himyerî’den İbn Abbâs, İbn Amr, Ebû Hureyre ve İbn Zübeyr’in rivayet ettiğini ifade etmiştir.[69] Bunun yanında tanıtılan râvinin semâ yoluyla hadîs aldığını da zikretmiştir. Örneğin Ebû İshak İbrahim b. Abdurrahman b. Avf’ın; babasından, Osman b. Affân’dan ve Sa‘d b. Ebî Vakkâs’dan işittiğini (semâ) ifade etmiştir.[70]

Buhârî et-Târîhu’l-kebîr’inin tamamlayıcı cüzü olan Kitâbu’l-künâ’da ise daha çok isimleri bilinmeyenlerin künyelerini toplamıştır. Cüzün bu alfabetik kısmında, toplam 804 künye sahibi zikredilmiştir. Daha sonra, “bir ismi bilinmekle beraber künyesi daha meşhur olan” toplam 189 kişi karışık olarak sıralanmıştır. Son olarak da, künyesiyle tanınan sekiz kadının isimleri verilmiştir. Böylece bu cüzde toplam 1001 künye sahibi tanıtılmış olmaktadır.[71] Buhârî el-Künâ’da künyeleri verilen kişilerin isimlerini, nisbelerini ve lakaplarını zikretmeye çalışmıştır. Örneğin Ebû Bahriyye’nin isminin Abdullah b. Kays, nesebinin ise Ebû Bekr b. Ebû Meryem olduğunu nakletmiştir. Ebü’l-Kunûd’un ismi Abdullah b. İmrân’dır.[72] Esved b. Âmir Ebû Abdurrahman’ın lakabı ise Şazân’dır.[73] Her iki eserde bu şekilde benzerlikler görülmektedir.

Müslim’in bu kitabının Buhârî’nin et-Târîhu’l-kebîr’inden aynen nakil olduğu söylenerek onun Buhârî’ye atıfta bulunmaması tenkit edilmiştir.[74] Muallimî de Müslim’in isimleri bilinenlerin künyelerini Buhârî’nin et-Târîhu’l-kebîr’inden, bilinmeyenlerin künyelerini de onun Künâ cüzünden naklettiğini söylemiştir.[75] Fakat bu iddialara rağmen Müslim’in kitabının Buhârî’nin kitaplarından aynen nakil olduğu söylenemez. Buhârî’nin mezkûr eserinden pek çok âlim istifade etmiştir. Ancak Müslim’in eserinde Buhârî’den farklı bir tasnif metodu vardır. Müslim isim ve künyelerle ilgili bu eserinde güzel bir tertip oluşturmuş ve Buhârî’nin ifadelerinde tasarrufta bulunmuştur. Müslim’in tasnifteki bu başarısının el-Câmi‘u’s-sahîh’inde de müşahede edildiğini burada zikredebiliriz. Bu nedenle Müslim’in sözkonusu eserinin bazı kısımları orijinal bir telif haline gelmiştir. Ayrıca Müslim başka kaynaklardan da istifade etmiştir. Diğer yandan Buhârî, mezkûr cüzünde et-Târîhu’l-kebîr’deki gibi künye sahiplerinin rivâyetlerinden bir örnek sunarken, Müslim böyle bir yol takip etmemiştir.[76]        

Müslim’in künyeler hakkında telif ettiği bu kitap, kendisinden sonra gelen âlimler için önemli bir kaynak olmuştur. Râvilerin isim ve künyelerini tespitte Müslim’e atıfta bulunulmuştur.[77]

2.3. el-Münferidât ve’l-vuhdân

Kendisinden sadece bir râvinin hadis rivayet ettiği kimseler ya da tek râvileri olan kimselerin rivayet ettikleri hadisler hakkında vuhdân terimi kullanılmıştır.[78] Sahabe, tabiîn ve sonraki dönemlerde hadis imamlarının farklı bir takım hocaları olmuştur. Hatta bu hadis imamlarından başka kimse o kişilerden rivayet nakletmemiştir. Bu bağlamda kimi sahabîlerden, sadece çocukları rivayet etmiştir.[79] Vehb b. Huneyş, Muhammed b. Safvân ve Muhammed b. Sayfî bu çeşit râvilerdendir. Bu üç sahâbîden sadece Şa‘bî rivayet etmiştir.[80] İbnü’s-Salâh, tek râvisi olan sahâbîlerin hadislerini Buhârî ve Müslim’in tahric etmesini sahâbîlerin meçhul olmaları ile ilgili hususu ortadan kaldırıp onların adâletini temin ettiği şeklinde değerlendirmiştir.[81] İbn Hibbân, kendisinden âdil bir kimsenin rivayette bulunduğu mechûlu’l-aynın cerhi zahir oluncaya kadar, ihticâca ehil olduğuna cevaz vermiştir. Meselâ Müslim’in Kitâbu’l-münferidat ve’l vuhdân adlı eserinde râvisi tek olan pek çok sahâbî ismi yer almaktadır. Sahâbîlerin meçhul sayılması rivayeti zedeleyen bir sebep değildir. Zira sahâbenin dindeki adâleti meşhurdur. Bu nedenle sika olup tek râvisi olan sahâbîlerin cehâletu’l-ayn vasıfları kalkmış ve ayrıca rivayette adâlet (sıdk) ile maruf oldukları açığa çıkmış olur.[82] Kendilerinden sadece bir tek râvinin rivayette bulunduğu kişilerin hayatını konu alan çalışmalar onların güvenilirlik derecesini de tesbite yaramaktadır.[83]

Vuhdân, ricâl ilminin önemli konularındandır. Vuhdân tespiti ile meçhul râviler bilinmiş olur. Vuhdân alanında telif edilen eserlerden dördü günümüze ulaşmıştır. Bununla birlikte kaynaklarda zikredilmesine rağmen günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen eserler de mevcuttur. Bu konuda Müslim’in dışında eserleri elimizde olan Nesâî ve Ezdî’nin de çalışmaları vardır. Ancak Müslim’in söz konusu eseri, ihtiva ettiği râvi sayısı bakımından diğerlerine göre en hacimli olanıdır. Bu konuyla ilgili muasır çalışmalar da yapılmıştır.[84] Kendilerinden sadece bir râvinin rivayette bulunduğu bazı sahâbî veya tâbiî râvileriyle ilgili olan Müslim’in söz konusu eseri müstakil olarak ve Buhârî’nin ed-Duafâu’s-sagîr, Nesâî’nin ed-Duafâ ve’l-metrûkûn’u ile birlikte de yayımlanmıştır.[85] El-Münferidât ve’l-vuhdân adlı eser el-Efrâd, Kitâbu’l-müfred, el-Evhâd, Men leyse lehu illa râvin vâhid adlarıyla da zikredilmiştir.[86]

Müslim’in bu eseri tashîf, tahrîf ve kalb gibi nedenlerle râvilerin isimleri konusunda ortaya çıkan ihtilafı ortadan kaldırmaya yönelik önemli kaynaklardan biri kabul edilmiştir. Yine bu eser, râviler hakkında bazı tarihî bilgilerin verilmesinde de önemlidir.[87] Örneğin eserde bazı râvilerin cahiliye dönemini idrak ettiği bilgisi yer almaktadır.[88] Müslim mezkûr eserinde bazı sahâbîlerin cahiliyedeki isim ve künyelerine de yer vermektedir. Örneğin Hânî b. Yezîd Ebû Şureyh’in cahiliye döneminde Ebu’l-Hakem olarak künyelendiği, ancak Hz. Peygamber’in onu büyük oğlu dolayısıyla Ebû Şureyh olarak künyelediği zikredilmiştir.[89] Yine Müslim, Abdurrahman b. Ebî Sebre’nin cahiliye döneminde Azîz ismini aldığını ancak Allah Resûlu’nun onu Abdurrahman olarak değiştirdiğini ifade etmiştir.[90] Müslim bazı râvilerin künyesine de işaret etmiştir. Meselâ, Temîm ed-Dârî’nin Ebû Rukayye olarak künyelendiğini ifade etmiştir.[91]

Yapılan bir araştırmada Müslim’in el-Münferidât ve’l-Vuhdân’da bahsettiği seksen dokuz sahâbînin otuz beşinden sadece tek râvinin bir hadis rivayet ettiği tespit edilmiştir. Yine seksen dokuz sahâbîden otuz sekizinin birden fazla râvisinin olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda bu sahâbîler vuhdân sayılmayacaklardır. Bu çerçevede otuz beş sahâbîden yirmi birinin hadisinin Kütüb-i Sitte’de geri kalan on dördünün hadisinin ise diğer kaynaklarda yer aldığı tespit edilmiştir.[92]

Sonuç

Müslim küçük yaşlarda başlamış olduğu hadis tahsilinde erken dönemlerden itibaren uzmanlaşmış, ricâl ilminde yetkin bir âlim payesini kazanmıştır. Yaşadığı yer olan Nîşâbur’un bir ilim merkezi ve ailesinin de ilimle meşgul olan kimseler olması, Müslim’in erken yaşlardan itibaren ilme yönelmesini ve çok sayıda âlimden istifade etmesini sağlamıştır.

Ricâl kitaplarının telif edilmelerindeki esas maksat, hadis ilmine hizmet etmektir. Bu kitaplar hadis rivayetiyle ilgisi olan herkesin kimliğinin, tabakasının, hoca ve talebelerinin, cerh ve ta‘dîl durumunun bilinmesi için yazılmıştır. Müslim’in ricâl ilminin temel telif türlerinden olan et-Tabakât, el-Küna ve’l-Esmâ, el-Münferidât adlı eserleri bu alanın önemli kaynakları arasındadır. O, mezkûr eserlerinde hocalarından ve onların eserlerinden istifade etmekle birlikte eserlerini bazı özellikleriyle farklılaştırmış, onlardan farklı bir tasnif metodu ortaya koyarak özgün bir kaynak oluşturmuştur.

Günümüze ulaşmış bulunan bu üç eser, bu alandaki müellifler tarafından temel kaynak olarak kullanılmıştır. Müslim’in ricâlle ilgili eserleri muhteva olarak râvilerin isim, neseb ve künye gibi kimlik bilgilerine, râvilerin önemli özelliklerine dikkat çekilen erken dönem eserlerinden olması itibariyle mühimdir. Yine o, bu alanın bazı müelliflerinden farklı olarak râviler hakkında nadiren de olsa cerh-ta‘dîl değerlendirmelerine de yer vermiştir.    

Kaynakça

Atuv, Muhammed Evlâd. Mustalâhatu’l-cerh ve’t-ta‘dîl ve tatavvuruha’t-târîhiyyu fî’t-turâsi’l-matbu‘î li’l-İmâmi’l-Buhârî ma‘a dirâsetin mustalâhiyyetin, Fas: Dâru’s-selâm, 2013.

Aydınlı, Abdullah. Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul: MÜİFAV. Yayınları, 2009.

Bâcî, Ebü’l-Velîd Süleymân b. Halef b. Sa‘d et-Tücîbî. et-Ta‘dîl ve’t-tecrîh limen harrece ‘anhu’l-Buhârî fi’l-Câmi‘i’s-Sahîh, thk. Ahmed Libzâr, yy., ts.

Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmâîl b. İbrâhim el-Cu‘fî. Kitâbu’t-Târîhi’l-kebîr, thk. Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, ts.

_____, et-Târîhu’s-sağîr, thk. Mahmut İbrahim Zâyed, Hadislerinin Fihristi: Yusuf Mar’âşî, Beyrut: Dâru’l-ma‘rife, 1986.

Çakan, İsmail Lütfi. Anahatlarıyla Hadis, İstanbul: Ensar Neşriyat, 2009.

______, Hadis Edebiyatı, İstanbul: İFAV., 2008.

_____, “Dirâyetü’l-Hadis”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA.), 9: 366, İstanbul: TDV. Yay., 1994.

Çilek, Mehmet. İmam Müslim ve Kitâbü’t-Temyîz Adlı Eseri, Ankara: Fecr Yayınları, 2017.

Dalkılıç, Hatice Nur. Müslim’in el-Münferidât ve’l-Vuhdân’ındaki Sahâbîler ve Rivayetleri, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, 2016.

Dihlevî, Abdulaziz b. Şah Veliyyullah. Büstanu’l-muhaddisin, çev. Ali Osman Koçkuzu, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1986.

Efendioğlu, Mehmet. Sahâbeye Yöneltilen Tenkitler, İstanbul: İFAV., 2014.

 _________, “Tabakat”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA.), 39: 291-292, İstanbul: TDV. Yayınları, 2010.

Eren, Mehmet. Hadis İlminde Ricâl Bilgisi ve Kaynakları, İstanbul: İSAM. Yayınları, 2012.

Fayda, Mustafa. “İbn Sa‘d”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA.), 20: 294-297, İstanbul: TDV. Yayınları, 1999.

Güler, Zekeriya. “Hadislerin Anlaşılmasında Rivayet-Dirayet Bütünlüğü”, İLAM Araştırma Dergisi, c. 1, S. 2 (Temmuz-Aralık 1996): 113-132.

Hâkim el-Kebîr, Ebû Ahmed Muhammed b. Muhammed en-Nîsâbûrî. el-Esâmî ve’l-künâ, nşr. Yusuf b. Muhammed ed-Dahîl, Medine: Dâru’l-Gurâbâi’l-Eseriyye, 1994.

Hatîb, Ebû Bekr Ahmed b. Alî b. Sâbit el-Bağdâdî. Târîhu Medîneti’s-Selâm, thk. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, Beyrut: Dâru’l-garbi’l-İslâmî, 2001.

Hatiboğlu, İbrahim. “Ricâlü’l-Hadis”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA.), 35: 83, İstanbul: TDV. Yayınları, 2008.

İbn Abdülber, Ebû Ömer Cemâlüddîn Yûsuf b. Abdillâh b. Muhammed b. en-Nemerî. el-İsti‘âb fî ma‘rifeti’l-ashâb, haz. Adil Mürşid, Dâru’l-‘Alâm, 2002.

İbn Ebî Hâtim, Ebû Muhammed Abdurrahman b. Muhammed b. İdris. Kitâbu’l-cerh ve’t-ta‘dîl, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1953.

İbn Hacer, Ebü’l-Fazl Şihâbüddîn Ahmed b. Ali b. Muhammed el-Askâlânî. Tehzîbu’t-tehzîb, thk. Âdil Mürşid, İbrahim Zeybek, Beyrut: Müessesetu’r-risâle, ts.

İbn Hallikân, Ebü’l-Abbâs Şemseddin Ahmed b. Muhammed. Vefeyâtü’l-‘ayân ve enbâu ebnâi’z-zaman, thk. İhsan Abbâs, Beyrut: Dâru Sader, 1978.

İbnü’l-Esîr, Ebü’l-Hasen İzzüddîn Alî b. Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî. Üsdü’l-gâbe fî ma‘rifeti’s-sahâbe, thk. Ali Muhammed Muavvad-Avil Ahmed Abdulmevcûd, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, ts.

İbnü’s-Salâh Ebû Amr Osman b. Abdurrahman eş-Şehrezûrî. Ulûmu’l-hadîs, thk. Nûreddîn Itr, Dımeşk: Dâru’l-fikr, 2012.

İzmirli İsmâil Hakkı. Hadis Tarihi, Tenkitli Neşir: İbrahim Hatiboğlu, İstanbul: Erkam Matbaası, 2002.

Kandemir, M. Yaşar. “Müslim b. Haccâc”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA.), 32: 93-94, İstanbul: TDV. Yayınları, 2006.

Karacabey, Salih. Hadis Tenkidi, İstanbul: Sır Yayıncılık, 2001.

Karahan, Abdullah. “Türkiye’de Cerh ve Ta’dil İle Alakalı Yapılmış Çalışmalar”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, c. 13, Sayı: 2, (2004): 183-196.

Kettânî, Muhammed b. Ca‘fer. Hadis Literatürü, trc. Yusuf Özbek, İstanbul: İz Yayıncılık, 1994.

Koçkuzu, Ali Osman. Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1983.

Koçyiğit, Talat. Hadis Istılahları, Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1980.

Mizzî, Ebü’l-Haccâc Cemâlüddîn Yûsuf b. Abdirrahmân. Tehzîbu’l-kemâl fî esmâi’r-ricâl, thk. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, Beyrut: Müessesetu’r-risâle, 1994.

Müslim, Ebü’l-Hüseyn Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî. el-Künâ ve’l-Esmâ, thk. Abdurrahîm Muhammed Ahmed el-Kaşgarî, Medine: el-Meclisu’l-İlmî, ts.

______, et-Tabakât, tah. Ebû Ubeyde Meşhûr b. Hasan b. Mahmûd b. Selmân, Riyad: Dâru’l-hicre, 1991.

______, el-Münferidât ve’l-vuhdân, thk. Abdulgaffâr Süleyman el-Bündârî, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1988.

______, Kitâbu’t-temyîz, Muhammed Mustafa el-A’zâmî’nin Menhecu’n-nakd inde’l-muhaddisîn neş’etuhu ve târîhuhu içinde, Riyâd: Şirketu’t-tibaâti’l-Arabiyye, 1982.

Nûristânî, Muhammed b. Muhammed. el-Medhal ilâ Sahîhi’l-İmâmi’l-Müslim b. el-Haccâc, Kuveyt: Mektebu’ş-Şuuni’l-Fenniyye, 2007.

Özgüdenli, Osman Gazi. “Nîşâbur”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA.), 33: 149-151, İstanbul: TDV. Yayınları, 2007.

Selmân, Hasan Mahmûd. el-İmâm Müslim b. el-Haccâc, Dımeşk: Dâru’l-kalem, 1994.

Sıddıkî, M. Zübeyr. Hadis Edebiyatı Tarihi, İstanbul: Yeni Zamanlar Yayınları, 2004.

Sönmez, Mehmet Ali. İbn Hibbân ve Cerh-Ta‘dîl Metodu, İstanbul: Umrân Yayınları, ts.

Subhi es-Salih. Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, çev. M. Yaşar Kandemir, İstanbul: MÜİFAV. Yayınları, 2009.

Sübkî, Ebû Nasr Tâcüddîn Abdülvehhâb b. Alî b. Abdilkâfî. Tabakâtü’ş-Şâfi‘iyyeti’l-kübrâ,, nşr. Mahmûd Muhammed et-Tanâhî-Abdülfettâh Muhammed el-Hulv, Kahire: Dâru ihyâi’l-kütübi’l-Arabî, 1992.

Süyûtî, Celâlüddîn. Tedrîbü’r-râvî fî şerhi Tâkrîbi’n-Nevevî, Beyrut: Dâru İbn Hazm, 2009.

Taş, Mustafa. “Müslim’in Kitâbu’t-Temyîz Adlı Eserinde Hadis Tenkit Örnekleri”, Hikmet Yurdu, Yıl: 10, C: 19, Sayı: 10, (Ocak-Haziran 2017/1): 127-139.

Tavâlibe, Muhammed Abdurrahman. el-İmâmu Müslim ve Menhecuhu fî Sahîhihi, Ammân: Dâru Ammâr, 2000.

Tekin, Dilek. “Yazılı-Şifâhî Rivayet Bağlamında Msülim’in Eser Sahibi Hocalarından Rivayetleri”, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 2015.

Uğur, Mücteba. “Esmâ ve Künâ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA.), 11: 419, İstanbul: TDV. Yayınları, 1995.

____, Hadis İlimleri Edebiyatı, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1996.

____, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara: TDV., 1992.

Yâkût el-Hamevî, Ebû Abdillâh Şihâbüddîn b. Abdillâh el-Bağdâdî er-Rûmî. Mu‘cemu’l-buldân, Beyrut: Dâru Sader, 1977.

Yazıcı, Mahmut. Sahâbe Bilgisinin Tespiti, İstanbul: İFAV. Yayınları, 2015.

Zehebî, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman et-Türkmânî el-Fârikî ed-Dımaşkî. Kitâbu Tezkireti’l-huffâz, thk. Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1954.

_____, el-İber fî haberi men gaber, thk. Ebû Hâcir Muhammed b. es-Saîd Zağlûl, Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, ts.

_____, el-Kâşif fî ma‘rifeti men lehu rivâye fi’l-kütübi’s-sitte, thk. Muhammed Avvâme-Ahmed Muhammed Nemr el-Hatîb, Cidde: Müessesetu Ulûmi’l-Kur’an, ts.

_____, Siyeru a‘lâmi’n-nübelâ, thk. Şu‘ayb el-Arnaût vd., Beyrut: Müessesetu’r-risâle, 1983.

Zerkî, Âdil b. Abdişşekûr. Târîhu’l-Buhârî, Riyad: Mektebetu’l-Kahire, 2002.

 

 


[1] Zehebî, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman et-Türkmânî el-Fârikî ed-Dımaşkî, Kitâbu Tezkireti’l-huffâz, thk. Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî, (Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1954), 2: 588; a.mlf., el-Kâşif fî ma‘rifeti men lehu rivâye fi’l-kütübi’s-sitte, thk. Muhammed Avvâme-Ahmed Muhammed Nemr el-Hatîb, (Cidde: Müessesetu Ulûmi’l-Kur’an, ts.), 2: 258.

[2] Zehebî, Siyeru a‘lâmi’n-nübelâ, thk. Şu‘ayb el-Arnaût vd., (Beyrut: Müessesetu’r-risâle, 1983), XII: 558; İbn Hallikân, Ebü’l-Abbâs Şemseddin Ahmed b. Muhammed, Vefeyâtü’l-‘ayân ve enbâu ebnâi’z-zaman, thk. İhsan Abbâs, (Beyrut: Dâru Sader, 1978), 5: 195; Nûristânî, Muhammed b. Muhammed, el-Medhal ilâ Sahîhi’l-İmâmi’l-Müslim b. el-Haccâc, (Kuveyt: Mektebu’ş-Şuuni’l-Fenniyye, 2007), 17.

[3] Zehebî, Siyer, 12: 558; a.mlf., el-‘İber fî haberi men gaber, thk. Ebû Hâcir Muhammed b. es-Saîd Zağlûl, (Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, ts.), 1: 375.  

[4] Bkz. Yâkût el-Hamevî, Ebû Abdillâh Şihâbüddîn el-Bağdâdî er-Rûmî, Mu‘cemu’l-buldân, (Beyrut: Dâru Sadır, 1977), 5: 331-333; Nûristânî, el-Medhal, 13-14; Osman Gazi Özgüdenli, “Nîşâbur”, c. 33, (İstanbul: TDV. Yayınları 2007), 149-151; Kettânî, Muhammed b. Ca‘fer, Hadis Literatürü, çev. Yusuf Özbek, (İstanbul: İz Yayıncılık, 1994), 2.

[5] M. Zübeyr Sıddıkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, (İstanbul: Yeni Zamanlar Yayınları, 2004), 168.

[6]  Nûristânî, el-Medhal, 17.

[7] Zehebî, Tezkire, II: 588.

[8] Sıddıkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 169; İsmail Lütfi Çakan, Anahatlarıyla Hadis, (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2009), 123.

[9] İmam Müslim, ilim için yolculuğa çıkanlardan (rahhâl) birisidir. İlk yolculuğunu on dört yaşında 220/835 yılında hac farizasını eda etmek için Hicaz’a yapmıştır. Bkz. Nûristânî, el-Medhal, 22; Müslim, el-Künâ ve’l-Esmâ, thk. Abdurrahîm Muhammed Ahmed el-Kaşgarî, (Medine: el-Meclisu’l-İlmî, ts.), 16. (Kaşgarî’nin girişi)

[10] Hatîb, Ebû Bekr Ahmed b. Alî b. Sâbit el-Bağdâdî, Târîhu Medîneti’s-selâm, thk. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, (Beyrut: Dâru’l-garbi’l-İslâmî, 2001), 15: 121.

[11]  Zehebî, Tezkire, 2: 588.

[12] Zehebî, Siyer, 12: 568.

[13]  Hatîb, Târîh, 15: 121-122; Zehebî, Siyer, 12: 561. Bu konuda yapılmış bir çalışma için bkz. Dilek Tekin, “Yazılı-Şifâhî Rivayet Bağlamında Müslim’in Eser Sahibi Hocalarından Rivayetleri”, (Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 2015).

[14] Muhammed Abdurrahman Tavâlibe, el-İmâm Müslim ve Menhecuhu fî Sahîhihi, (Ammân: Dâru Ammâr, 1421/2000), 45-46. Dönemin siyasi tartışmaları ve mezhep çatışmaları dolayısıyla Müslim’in Buhârî’den rivayet etmediği ancak tam olarak rivayet etmeme nedeninin bilinmediği ifade edilmiştir. Bunun yanında Mizzî ve Zehebî, Müslim’in Sahîh dışındaki eserlerinde Buhârî’den hadis rivayet ettiğini belirtmiştir. Bkz. Mizzî, Ebü’l-Haccâc Cemâlüddîn Yûsuf b. Abdirrahmân b. Yûsuf, Tehzîbu’l-kemâl fî esmâi’r-ricâl, thk. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf, (Beyrut: Müessesetu’r-risâle, 1994), 3: 1170; Zehebî, Siyer, 12: 397; Tekin, “Yazılı-Şifâhî Rivayet Bağlamında Müslim’in Eser Sahibi Hocalarından Rivayetleri”, 70.

[15]  Zehebî, Siyer, 12: 561.

[16] Hocaları ve talebeleri için bkz. Mizzî, Tehzîb, 27: 499-505; Zehebî, Siyer, 12: 558-562; a.mlf., Tezkire, 2: 588.

[17] Kumaş ticareti yaptığından kendisine “bezzâz” denilmiştir. Bkz. Zehebî, Siyer, 12: 570.

[18]   Zehebî, Siyer, 12: 570-571.

[19] Mizzî, Tehzîb, 27: 507; Zehebî, Siyer, 12: 580; a.mlf., el-‘İber, 1: 375; Sıddıkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 169; M. Yaşar Kandemir, “Müslim b. Haccâc”, c. 32, (İstanbul: TDV. Yayınları, 2006), 93-94.

[20] Bkz. Dihlevî, Abdulaziz b. Şah Veliyyullah, Büstanu’l-muhaddisin, çev. Ali Osman Koçkuzu, (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 1986), 191; Selmân, Hasan Mahmûd, el-İmâm Müslim b. el-Haccâc, (Dımeşk: Dâru’l-kalem, 1994/1414), 26-27; 

[21] Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, çev. M. Yaşar Kandemir, (İstanbul: MÜİFAV. Yayınları, 2009), 323; Dihlevî, Büstanu’l-muhaddisin, 190; Nûristânî, el-Medhal, 19.

[22] İbn Ebî Hâtim, Ebû Muhammed Abdurrahman b. Muhammed b. İdris, Kitâbu’l-cerh ve’t-ta‘dîl, (Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1953), 8: 182; Zehebî, Siyer, 12: 564; İbn Hacer, Tehzîbu’t-tehzîb, thk. Âdil Mürşid, İbrahim Zeybek, (Beyrut: Müessesetu’r-risâle, ts.), 10: 115.

[23] Hakkında zikredilen övgü ifadeleri için bkz. Zehebî, Siyer, 12: 579; İbn Hacer, Tehzîb, 10: 113. 

[24]  Zehebî, Siyer, 12: 564; Nûristânî, el-Medhal, 29-30.

[25] Zehebî, Tezkire, 2: 589-590; Sıddıkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 169; Nûristânî, el-Medhal, 19.

[26] İbn Hallikân, Vefeyât, 5: 194.

[27] Müslim, et-Tabakât, thk. Ebû Ubeyde Meşhûr b. Hasan b. Mahmûd b. Selmân, (Riyad: Dâru’l-hicre, 1991), 1: 104. (Muhakkikin girişi); Nûristânî, el-Medhal, 27-28; Çakan, Anahatlarıyla Hadis, 132.

[28] Kandemir, “Müslim b. Haccâc”, 94.

[29] Eserleri için bkz. Zehebî, Siyer, 12: 579; Müslim, et-Tabakât, 1: 110-133. (Muhakkikin girişi); Kandemir, “Müslim b. Haccâc”, 94.

[30] Bkz. Subhi Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları, 81; Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, (Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1980), 146; İsmail L. Çakan, “Dirâyetü’l-Hadis”, c. 9, (İstanbul: TDV. Yay. 1994), 366; Zekeriya Güler, “Hadislerin Anlaşılmasında Rivayet-Dirayet Bütünlüğü”, İLAM Araştırma Dergisi, c. 1, S. 2 (Temmuz-Aralık 1996): 114.

[31] Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, (Ankara: TDV., 1992), 322; Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, (İstanbul: MÜİFAV. Yayınları, 2009), 253; İbrahim Hatiboğlu, “Ricâlü’l-Hadis”, c. 35, (İstanbul: TDV. Yay. 2008), 83.

[32] Emin Âşıkkutlu, Fesevî ve Ricâl İlmindeki Yeri, (İstanbul: MÜİFAV. Yayınları, 2007), 80; Mehmet Eren, Hadis İlminde Ricâl Bilgisi ve Kaynakları, (İstanbul: İSAM. Yayınları, 2012), 29; Özafşar, Hadis İlmine Giriş, (İstanbul: DEM Yayınları, 2009), 37; İbrahim Hatiboğlu, “Ricâlü’l-Hadîs”, 83.

[33] M. Yaşar Kandemir, “Hadis”, c. 15, (İstanbul: TDV. Yay. 1997), 55; Abdullah Karahan, “Türkiye’de Cerh ve Ta’dil İle Alakalı Yapılmış Çalışmalar”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, c. 13, Sayı: 2, (2004): 184.

[34] Ali Osman Koçkuzu, Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1983), 55; Sıddîkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 250-251; Salih Karacabey, Hadis Tenkidi, (İstanbul: Sır Yayıncılık, 2001), 107.

[35]Müslim, et-Tabakât, 1: 59 vd. (Muhakkikin girişi); Emin Âşıkkutlu, “Tabaka Kavramı ve Muhaddislerin Tabaka Anlayışı”, MÜ? İlahiyat Fakültesi Dergisi<

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul