Bin dört yüz yıldan bu yana cennetin bu kadar kolay elde edilebilir olduğunu bu ümmete anlatılmış. Gerek bu ümmet ve gerekse bizden önceki ümmetler (Yahudi ve Hristiyanlar) de bu kolaylığa rağmen çoğunluğun takip ettiği inkâr yolunu tutmuşlar ve yaptıklarının karşılığında cehenneme bilet almışlar. Bugün bizde cennete bilet almanın bu kolay yolunu anlamaya ve anlatmaya gayret edeceğiz.
Daha savaşın meydana gelmediği ve kurtuluş yurtlarının arandığı bir dönemde inen bu ayet bizlerin ufkunu açmaktadır.
İkinci akabe beyatında sözcülük yapan Abdullah bin Revaha’nın bize öğrettiklerine bir kulak verelim. Muhammed bin Kab el Kurazi şöyle anlatır: Akabe gecesinde Abdullah bin Revaha:
“Ya Resulullah! Rabbin ve kendin için dilediğini şart koş.” dedi. Resulullah (s.a.s): “Rabbim için ona ibadet etmenizi ve hiçbir şeyi ona ortak yapmamanızı şart koşuyorum. Kendim için ise kendinizi koruduğunuz her şeyden beni de korumanızı şart koşuyorum.” buyurdu. Ensar: “Bunu yaptığımız takdirde bizim için ne vardır?” dediler. Resulullah (s.a.s): “Cennet” diye cevap verdi. Bunun üzerine Ensar: “Bu alış-veriş karlı oldu. Ne bu alış-verişi bozarız ne de vazifeden muaf tutulmayı talep ederiz.” dediler. Bunun üzerine, Allah, müminlerden canlarını satın aldı ayeti indi.1 Mealen Allahu Teala şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine verilecek cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaaddir. Allah’tan daha iyi sözünü yerine getiren kim vardır.? O halde onunla yapmış olduğunuz bu alış verşten dolayı sevinin. İşte büyük kazanç budur.2
“İşittik ve itaat ettik. Affına sığınırız ey Rabbimiz” diyerek bu ayeti anlamaya gayret edeceğiz.
Üstad Mevdudi bu ayeti şöyle izah ediyor: “Allah’ın indinde bu mukavelenin (alışveriş) şartları şunlardır: Eğer siz gönüllü olarak hayatınızın, sahip olduklarınızın ve bu dünyadaki her şeyin aslında benim, bana ait ve kendinizi sadece onların emanetçisi olduğunu kabul etmeye ve böyle görmeye razı olursanız, ben de bunun karşılğında size sonsuz ahiret hayatında cennetler vereceğim. Allah ile böyle bir pazarlık yapan kimse bir mümindir. Dolayısıyla iman, aslında bu alışverişin başka bir adıdır. Öteyandan bu pazarlığı yapmayı reddeden veya yaptıktan sonra sanki böyle bir taahhüde girmemiş insanın tavrını takınan kişi ise kafirdir. Çünkü teknik olarak küfür kelimesi böyle bir pazarlığa red edişe uygulanan bir terimdir.”3
İşte iddianızın gerçekliği ve gerekliliği, işte iddianızın isbatı ve izharı, işte iddianızın defterinize tasdik edip gereğini yaptığınızı yazdırma alanı ve imkânı. Ben ve sen şimdi ne yapmalıyız. Bu iddiamızı nasıl ispat edeceğiz. Nasıl sadıklardan olacağız? Rabbim firasetimizi ve amellerimizi bereketlendir. Kur’an’ı çok okuyup anlamaya ve anlatmaya gayret etmemize rağmen ahdimizi yerine getirecek bir amel ortaya koyamıyoruz. Ashap inen ayetleri ezberler hayatına aktarıp amel ederek diğer bir ayete geçerdi. Acaba biz bugün bunu unutmuş mu olduk. Ondan mı cennet biletini kaçırıyoruz. Yahu bu bilet bize ne kadar çok pahalı ve zor görünüyor. Onlar vallahi ben kazandım derken cennetin biletini kazanıyordu. Bugün “Ben kazandım” diyenler makam ve mekân kazanıyor, o da ahdi yerine getirme noktasında ayağına bir pranga oluveriyor. İnsanlığın efendisi ondört yamalıklı elbise ile bileti kazanırken, onlarda üzerlerini örtecek kefenleri bile olmadan kazanıyorlardı. Bizlerde fakirlerimizde ondört çeşit elbise ile bu sözü anlamaya gayret ediyoruz. Aslında atın yükü ne kadar hafif olursa hızı o kadar süratli olur. Sattığın şeyde gözün olmazsa aldığın şey sana güzel görünür. Böylelikle bileti kolayca elde edersin ve onlarda böyle kolay elde ettiler.
Resulullah bir gün bu ayeti okurken bedevi bir arap yanından geçmiş ve: “Bu kimin sözüdür” diye sormuş, Resulullah (s.a.s), “Allah’ın sözüdür” diye buyurunca, bedevi şöyle demiş: “Allah’a yemin ederim ki bu çok karlı bir alışveriştir. Biz ne bu alışverişten geçeriz ne de geçme teklifini kabul ederiz. Bunun üzerine gazaya çıkmış ve şehid düşmüş.”4
Bedevinin tasdik edişine bakıyorum, bir de günümüzde kendimin, alimlerin, Müslümanların ve çok değerli İslam’ın son kalesi olduğunu söyleyen insanların durumuna bakıyorum. Ayetin nüzulünde ismi geçen Abdullah bin Revaha’nın Mute Savaşı’nda bu ayeti tastik edişine bakıyorum. Resulullah (s.a.s) şehid olacağını bildirmesine rağmen sadakat gösterip itaat ediyor. Hazırlık yapıp savaşa katılıyor, şehid olmak için sırasını bekliyor ve sırası geldiğinde ağzındaki hurmayı ve gayrısını terk etmek kaydıyla ahdini yerine getiriyor. Kendim de Rabbimden böyle bir son istiyorum, bu sonucu bana kolaylaştırsın.
Baktığımızda hocalarımıza ve cemaatlere bu sözden karış karış uzaklaştıklarını görüyoruz. Sebebi bu alışverişin hoşlarına gitmeyişidir. Ümmetin yığınlarla mal biriktirmeye ve yıllık çirosunu arttırmaya yönelik hesap ve plan yaptıklarından dolayıdır. Öyleyse öncelikle alimlerin sözleri ve kanları bu ümmetin ufkunu açacaksa haydin cennetin biletini almaya diyecekler. Yıllık plan ve projelerinde Allah yolunda can vermeyi ve cihat etmeyide koyacaklar. Müslümanlardan da nice adamlar çıkacak ve bu ticaretin fiiliyatını ortaya koyacaktır. Balık baştan kokar misali. Ümmetin alimleri ve önderleri tuli emel peşinde iken, Müslümanlarda hisselerine düşen dünyevileşme ve başıboşluktan nasibini almış durumda bulunmaktadır. Ne dünyada kardeşlerinin dertleri ile dertlenmekte ne de onların acıları ile acı duymaktadır. Allah için atılacak adımlar dahi kameralara ve flamalara yönelik tarzdadır.
Tüm çağlara yönelik inen vahiy bugün menfaatlerde hapsolundu ve zillete rıza gösterildi. Artık bizi nasuh tevbesi ve birbirimizle kardeş olmaktan başka hiçbir şey içine düştüğümüz bu bataklıktan kurtarmaz. Öyle bir tevbe edeceğiz ki bir daha bu çöplüğe aldanmayacağız. Öyle bir tevbe edeceğiz ki ahidlerimizi hatırlayacağız. Öyle bir tevbe edeceğiz ki cennetin biletini kazanacağız… Öyle bir kardeş olalım ki bu yolda ayağı tökezleyenin koluna girelim. Öyle bir kardeş olalım ki bu yolda birbirimize veliler olalım. Ve öyle bir kardeş olalım ki o cennetin biletinden başka önümüze hiçbir hedef koymayalım…
“Allah’tan daha iyi sözünü yerine getiren kim vardır?” sorusuna elbette kimse yoktur diyorsak, öyleyse korku ile ümit arasında kol kola girelim. El ele tutuşalım, diz-dize verip gereğini öğrenelim, omuz omuza verip gereğini yapalım. Bu alışverişten kaçmak veya görevi yerine getirmemek bize çok pahalıya patlayacaktır. İçinde bulunduğumuz şu zamanda yapılanlara nasıl şahidlik ettiğimize bir bakalım. Birgün Hasan Basri’nin yanına biri gelir ve şöyle der, filan senin hakkında şöyle şöyle dedi, O, bunları derken sen ne yaptın, deyince adam susmuş. Kardeşim Allah’tan bize şahitlik ettiğimiz bunca dine ve müslümanlara yapılan zulmün hesabını sorduğunda ne diyeceğiz. Kulağımızın hesabını sorarken Müslümanların ve müstezafların feryatlarını duymazdan gelişimizin hesabı bize ağıra patlamaz mı? Gözlerin hesabında Müslümanlara ve müstezaflara yapılanların seyredildiği ve kadınlar gibi yerimizde saydığımızın hesabı sorulduğunda görmezden gelişimiz pahalıya patlamaz mı? Allah sözünde duracaktır. Rabbim bizlerede sözünde durmayı nasib eylesin….
“O halde yapmış olduğunuz bu alışverişe sevinin” diyor Rabbimiz. Kendi hesabımıza baktığımız zaman sevine biliyor muyuz? Sözümüzü yerine getirmeyişimizin üzüntüsü bize daha çok baskın geliyor. Hayatımızı Kur’ân ve Sünnet ile tarttığımızda korkumuz daha ağır geliyor. Ve biliyoruz ki hepimizde bu hissiyattayız. Öncelikle nefsime, sonra siz değerli kardeşlerime nasihatımızdır. Bu dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibaret olmadığıdır. Bu dünya hayatı her alanı ile kulluk sahasıdır. Öyleyse bu kulluktaki eksiklerimizi hep beraber giderelim ve Allaha tevbe istiğfarda bulunmak kaydıyla onu yüceltelim. İşte en büyük kurtuluş budur diyor alemlerin Rabbi Allah (c.c.), tasdik ediyorum ve talip oluyorum. Sizlerde şartsız ve pazarlıksız sadece İslam ve Müslüman olmak kaydıyla bu yolda yürümeye davet ediyorum.
Bize öyle uçurumlar açıldı ki, öyle fitne ve ihtilaflar yerleştirildi ki sanki bir daha bir araya gelmiyecek, bir ve kahhar olan Allah’ın huzurunda hesaba çıkılmayacak gibi bir ortama sevk ettiler. Bu büyütülecek bir durum olmadığını anlamalıyız ve örümcek ağı gibi kolayca yıkacağımıza inanarak birlik ve beraberliğimizi ortaya koyacağız. En büyük kurtuluşa büyük adamlarla gidilir. Büyük adam olalım, fikriyat ve ihtilaflardan öteye şehadet ve zafere uzanan bedenler olalım.
Yüce Allah müminlerin canlarının ve mallarının karşılığını fazlası ile vermiştir. Bu en fazla olan rahmete talip olalım. Azabı da çok çetindir ki hayatı oyun ve eğlence yaparak yaşayanlara da elem verici bir azab vaad etmiştir. Selam olsun cennetin biletine tabi olanlara…
Dipnot:
1- İbnü’l-Cevzi, Zadül-Mesir, 3/504; Taberi, 11/27, 1987 baskısı, ayet 9/111; Saffetü’t-Tefasir, c, 2 s:538.
2- Tevbe Suresi, 9/111.
3- Mevdudi, Tefhimu’l-Kuran, c,2 s:257.
4- Kurtubi, el-Camiu li Ahkami’l-Kur’ân, c, 8 s:415.