“Âhir zaman”, dünya hayatının kıyamet kopmadan önceki son dilimi anlamında kullanılan bir kavramdır. İslâm akîdesine göre, âlemin başlangıcı olduğu gibi sonu da vardır. Ancak bu sonun ne zaman gerçekleşeceğini bilmek, insanın bilgisi dışındadır. İnsanın kaderi gibi, âlemin ömrünü belirleme hususundaki bilgi de Allah (c.c.)’a aittir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu gerçek, şöyle dile getirilmektedir.
“Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun süresini O'ndan başkası açıklayamaz…” (A‘râf, 7/187) Diğer taraftan Rasulullah (s.a.s.)’den sonra elçi gönderilmeyeceği için, O’na “âhir zaman peygamberi”, ümmetine de “âhir zaman ümmeti” denmiştir. Bu anlamda “biz ‘ahir zamanda yaşamaktayız” diye biliriz.
Sevban (r.a)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi size karşı (savaşmak için) biribirlerini davet edecekler." Birisi: Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak? dedi. Rasûlullah (s.a.s.): "Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çerçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak" buyurdu. Yine bir adam: Vehn nedir ya Rasûlullah? diye sorunca: "Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir" buyurdu. (Ebu Davud, Melahim, (4297)
İslâm düşmanları, Müslümanların kuvvetlerini kırmak, onları bölüp parçalamak ve neticede yok etmek için birbirlerini, iş birliği yapmaya dâvet edeceklerdir. Bugün yaşanan durum, ümmetin hâlini beyân eder gibi. Yeryüzünde bugün, İslâm’a karşı kafirlerin ittifak çağrısında bulunup Müslümanların canlarına kastetmeleri, topraklarına musallat olup zenginliklerini sömürmeleri yerli işbirlikçileriyle de o derece kolay olmuştur.
Kâfirleri cesaretlendiren şey ise, Müslümanların azlığı değil, aksine onların iman ve takva bakımından zayıflığı ve dünyaya aşırı düşkünlükleri olacaktır! Çünkü ölümden korkan ve dünyaya meyleden insan, fedakârlıklara, zorluklara katlanamaz, canı ve malı ile yapması gereken cihadı unutur. Böylece Müslümanlar, düşmanlarının kalbine korku salan manevâ heybetini kaybederler. Bundandır ki İslâm düşmanları, artık Müslümanlardan korkmaz ve çekinmez oldular.
Allahu alem âhir zamanı yaşıyoruz. Son Gazze olayı da İslâm ümmetinin düştüğü hâli beyân eder durumda. Şair, ne kadar güzel söylemiş:
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.”
“Vuslat Dergisi” olarak bizler de şu ucube zaman dilimindeki hâlimizi hatırlatmak ve kendimize bir çeki düzen verebilmek adına “Âhir Zamanda Müslüman Olmak” serlevhasıyla Mart sayımızda karşınıza çıkıyoruz. Değerli makaleleriyle katkı veren hocalarımıza müteşekkiriz. Gelecek sayıda buluşmak dileğiyle. Âlemlerin yegâne Rabbi olan Allah (c.c.) emanet olun. Selâm ve duâ ile