İnsana İmtihan İçin Fucur ve Takva Verilmesi
Rabbimiz, akıl ve irâde verdiği her insana imtihan edilmek üzere yeryüzüne göndermiştir. İmtihan olunmak içinde kalbine kötülük yapabileceği fucur özelliği verildiği gibi, bir de emredilenlere boyun eğip, itaat edeceği takva özelliği verilmiştir. İnsana iyi ve kötüyü yapabilecek özellik verilmemiş olsaydı imtihan olunamaz, ceza ve mükafat verilemezdi. Akıl ve irade verilmeyen insanlara Rabbimiz emanet yüklememiştir. Yani yaptıklarının sorumluluğunu yüklememiş ve hesabını da sormayacaktır. Akıl ve irâde verilenler emanet yüklenmiş ve bunların kullanım hakkı kendilerine verilip sorumlu tutulmuşlardır. Dolayısıyla da hesabı ahirette sorulacak, ceza ve mükafat verilecektir.
“Sonra da ona kötülüğünü ve takvasını ilham edene yemin olsun ki, nefsini arındıran şüphesiz kurtuluşa ermiştir.” (Şems 8-9)
Kur’an’ın her bir emri ve yasağı birer emanettir. Bunları yerine getirerek takvalı olunur. Sakınılması ve yapılması gereken yüzlerce emir ve yasakla nefis terbiye edilir. Kötülüğü emreden fucur yönü bastırılıp, nefis yaratıcısına ve yaratılış amacına itaat etmeye zorlanır. Bugün dünya insanı bilerek veya bilmeyerek şirk, küfür, nifak, haram, hırs, hased, kibir, riya gibi nice yasakları, hayatımız üzerinde hüküm koymada hakimiyet bize ait diyerek çiğner.
Kur'an'ın İndiriliş Amacı
“İşte bu kitap, kendisinden asla şüphe olmayan ve takva sahipleri için doğru yolu gösterendir.” (Bakara/2)
Rabbimiz, imtihan için yeryüzüne gönderdiği ve halife olarak sorumlu kıldığı insanı, sahipsiz ve hükümsüz bırakmamış ve yapacağı sorumluluğun ölçülerini kitabında ayrıntılı olarak bildirmiştir. İnsan kendisine hükmedecek yeni hakimler, yöneten rab ve itaat edeceği ilahlar aramasın. Sakınacağı takva özelliği ve kitap ile de sakınması gerekenleri bildirmiştir. Kur’an hakimiyeti mutlak olarak Allah’a verenlerin uyacakları emir ve yasakları içerir. Bu emir ve yasakları yerine getirerek sakınan ve emredilenlere boyun eğerek itaat edenlere, muttaki denir. Kur’an, sadece ona uyan muttakileri doğru yola iletir ve hedefe varıncaya kadar ona uyanlara yol gösterip rehberlik eder. Rasul de, kitaba uyan ilk örnek rehberdir.
“...Bu Kur’an kendisiyle sizi ve ulaştığı kimseyi uyarmam için bana vahy olunmuştur. …” (En’am/19)
Kitap, içerdiği emir ve yasakları yerine getirmeyi emrettiği gibi, bir de bu emir ve yasakları insanlara ulaştırarak uyarmayı emreder. Nasıl inanç ve amel emretmiş ise buna kişi uyacak ve insanların da uymaları için bilgilendirecektir. Herkes, gücü, bilgisi ve ulaşabildiği kadar insanları uyaracaktır.
“Kur’anla takva sahiplerini müjdelemen ve onunla çokça tartışan inatçı bir topluluğu uyarasın diye onu senin dilinle uyardık.” (Meryem/97)
Kitap kendisine uyanları yolunda tutar ve cennetle müjdeler. Kitaba muhalif olan, onun hükümlerini hayatlarına sokmayanları da azap ile uyarır. Kitap ile emir ve yasaklara uymaya davet edilecek ve onun emir ve yasaklarına uyan ve uymayanların ahiretteki kâr ve zararları bildirilecek ki, insan bu kâr ve zararını bilsin ve ona göre hareket etsin.
Emanet Yüklenen İnsan
“Şüphesiz ki Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve endişe ettiler. Onu insan yüklendi. Şüphesiz ki insan çok zâlim ve çok câhildir.” (Ahzab/72)
İnsan, akıl ve irâde verilerek emanet yüklenecek hale getirilmiş ve sonrasında verilenlerle sorumlu kılınmıştır. Emanet, sorumluluk yüklenmektir. Emaneti kabul etmek de sorumlu olmayı kabul etmek ve razı olmaktır. Kur’an emanet, Rasul'ün yolu emanet, el, dil, göz, kulak, zeka, akıl ve irade emanet, eş ve çocuk emanet, mal emanet, yer ve içinde bulunanlar emanettir. İnsanın istifade ettiği, ahirette hesabı sorulacak, ceza veya mükafat kazandıracak ne varsa emanettir. İnsana düşen bu emanetleri Kur’an’ın belirlediği emir ve yasaklarına uyarak yönetmesi ve istifade etmesidir. Yoksa ayette bildirilen zâlim ve câhil durumuna düşecektir.
İnsanın Yaratılış Amacı
“Ben cinleri ve insanları yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat/56)
Akıl ve irâde verilen her insan sadece yaratıcısına ve kendisine emanet yükleyen Rabbinin emir ve yasaklarına boyun eğerek ibadet etmek için yaratılmıştır. İbadet; boyun eğmek, emredilenleri yerine getirmek, kendini aşağılamak, itaat etmektir. Dolayısıyla insan, kendi iradesiyle “hayatım üzerinde emir ve yasak belirlemede hakimiyet bana aittir” desin ve öyle yaşasın diye yaratılmamıştır. Yaratıcısının emir ve yasaklarını bilsin ve yerine getirsin diye yaratılmıştır.
“De ki, ben dini sadece Allah’a has kılarak O’na ibadet etmekle ve müslümanların ilki olmakla emrolundum.” (Zümer/11-12)
Herkes bulunduğu yerde Rabbinin her bir emir ve yasağını yerine getirecek ve ilk yapan olacaktır. Kimse söylememiş ve yapmamışsa o diyecek ve yapacaktır. Her bir emir ve yasağı yerine getirerek Rabbine boyun eğecek ve hayat programı olan dini Allah’a has kılacaktır. Dini Allah’a has kılmak, hayatı üzerinde emir ve yasak belirleme hakkını O’na vermektir. Her bir emir ve yasağına gönülden uymaktır.
“O, hanginizin daha güzel amel edeceğini imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır. O, her şeye galip ve çok affedendir.” (Mülk /2)
Akıl ve irâde verilen insan emanet yüklenmiş, fucur ve takva özelliği verilerek de imtihan olunacaktır. Her insanın asıl amacı, emaneti yükleyen Rabbinin emrine ne kadar uyup uymadığına bakması ve bu itaatinde daha güzelini yapmaya çalışmasıdır. Takvada yarışmak da budur. Yeryüzüne gelişin, hayat ve ölümün var edilmesinin sebebi, kimin daha güzel amel edeceği belli olsun içindir.
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Herkes yarına ne hazırlayıp gönderdiğine bir baksın. Allah’dan korkun. şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan çok iyi haberdardır.” (Haşr/18)”
Kim, ben Allah’a tüm sıfatlarıyla güveniyorum, kitabındaki her hükme güveniyorum, Rasulü nasıl örneklik bırakmış ve ne söylemişse güveniyorum, ahiret için ne bildirilmişse güveniyorum diyorsa mü’mindir. O zaman herkes güvendim dediği Rabbinin emir ve yasaklarına uysun. Yani Allah’a karşı muttaki olsun. Çünkü Rabbimiz her ne yapılmışsa haberdardır ve hesabını soracaktır. Dolayısıyla herkes bilerek Rabbine itaat etsin ve âhirete ne gönderdiğine baksın. Kişi, başkasıyla uğraşmak yerine, âhirette karşılaşacağı ve karşılığını göreceği amellerine baksın.
Yaratılış Amacına Uygun Hareket Etmek
Kalbin yaratılış amacı, şirk, küfür, nifak, hased, kibir, riya gibi kötü hasletlerden arındırıp, iman, takva, ihlas, ihsan, tevekkül gibi güzel hasletleri kullanarak yaratıcısına boyun eğdirerek, akıl, irâde ve vicdanı kullanmak içindir. Elin, dilin ve gözün yaratılış amacı da emir ve yasaklara uyarak, yaratılış amacına uygun kullanılmasıdır. İnsanın istifade ettiği bedeninde, ruhunda, yer ve göklerde var edilen her bir şeyi yaratılış amacına uygun emir ve yasaklarla kullanmak ibadettir. Zikir, sadece anmak, hatırlamak değil, yaratılanları yaratılış amacına uygun kullanmak, şükür de sadece dilin sözü değil, yaratılan ve lutuf olarak verilenleri verenin yolunda kullanmaktır.
Halk Ve Hulk Yaratılışındaki İlişkiler
Takva, emredilen ve yasaklananları yerine getirip bedeni ve ruhu terbiye etmektir. Halk, bedenin, yani dış görünüşün yaratılışı, hulk ise, manevi yaratılış, ruh bölümünün yaratılmasıdır. Ahlak, hulk kelimesinden türemiştir. Kalp bölümünün Kur’an ile terbiye edilmesidir. Kalp bölümü terbiye edilirse beden ona uyar. Kalp, bölümü sabır ile, emir ve yasaklara itaat ederek takva ile, sırf Allah’ın rızasını gözeterek ihlas ile, Rabbi görüyor düşüncesiyle en iyisini yapmaya çalışıp ihsan ile ve sadece Rabbine güvenip tevekkül ile desteklenmelidir. Kalp bölümü, şirk, küfür, nifak, hased, kibir, riya gibi kötü hasletlerden arındırılacaktır. Kalbin taşıdığı hale göre beden hareket eder. Beden kalbin dışa yansıyan aynasıdır. “Muhakkak ki sen elbette büyük bir ahlak üzeresin” (Kalem/4)
Ahlakı Kur’an olan bir örnek. İnsanların kalp yönüyle ahlak bakımından en üstün yaratılanı. Böyle bir örneği hayatına rehber almayanın rehberi, hevasını ilah edinip hayvandan aşağıda olanlar olacaktır.
“Hevasını ilah edineni gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?” (Furkan/43)
Nefsini Kur’an ile terbiye etmeyenler, hayatları üzerinde emir ve yasak belirleme de hakimiyeti kendilerinde görüp kurallar koyacaklar ve o kurallara göre inanacak ve yaşayacaklardır. Kendi koyduğu kurallara göre yaşamak hevayı ilah edinmektir. İlah, itaat edilendir.
Nefis Cimriliği Emreder
“O halde gücünüzün yettiği kadar Allah’dan korkun. Dinleyin, itaat edin ve kendiniz için hayır olarak infak edin. Kim nefsinin cimriliğinden korunmuş olursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Teğâbun/16)
Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak takva ile nefsin cimriliği terbiye edilir. Dinleyip emir ve yasaklara boyun eğerek itaat etmek gerekir ki, nefis kontrol altında tutulsun. Nefis Allah’ın yolunda harcamada ele cimrilik yaptırırken, dünya harcamalarında cimrilik yaptırmaz. Dünya işlerinde dile konuşmada, kulağa dinlemede cimrilik yaptırmayan nefis, iş islam olunca, Allah’a itaat olunca cimrilik yaptırır. Kur’anda bildirilen her bir emir ve yasağa itaat olursa, nefsin cimrilik yapması engellenmiş olur.
Takva ve Nefis Terbiyesi
Takva; Korumak, korunmak, sakınmak, saygı göstermek, itaat etmek, korkmak, çekinmektir.
Takva, Kur’an da türevleriyle 285 defa geçer. Kur'an'ın yüzlerce emir ve yasaklarına uymak, gelecek azaptan korkmak, korunup sakınmak ve sonucunda da itaat etmek takvadır. Zoru sevmeyen, başıboş hareket etmek isteyen nefis, ancak yaratıcısına itaat ettirilerek terbiye edilir. “İşte bu Kur’an kendisinden asla şüphe olmayan ve takva sahipleri için doğru yolu gösterendir.” (Bakara/2)
Kendisinde bozulma, değişme, zamana yetersiz kalma noktasında şüphe olmayan kitabın hükümleri doğru yoldur ve doğru yola ileterek o yolda tutar. Kitaba uyan muttakidir ve kişi kendisini doğru yola sokarak ve o yolda tutarak sakınır ve korumuş olur.
“Ey iman edenler! Rabbinizden korkun (takvalı olun). Babanın çocuğuna, çocuğun da babasına herhangi bir şey sağlayamayacağı günden korkun. ..” (Lokman/33)
Kim kendisine indirilen kitaba uyarak inanç belirlerse mümindir. O kitabın emir ve yasaklarına uymakla da teslim olan Müslümandır. Herkes kendi payına iman ve teslimiyet ortaya koyacaktır. Yarın ahirette babanın çocuğuna, çocuğun da babasına fayda sağlayamayacağı hesap gününden kendisini korumuş olur. Peygamber de olsa baba çocuğuna ahirette fayda sağlayamaz. Herkes kendi payına sonsuz ahireti için kazanır. Allah’ın Rasulü kızına “Sakın babanın peygamber oluşuna güvenme. Eğer sen Allah’ın emir ve yasaklarına uymazsan ben sana yardım edemem.” buyurarak yukarıda belirtilen ayetin gereğini söylemiştir. Peygamber çocuğu da olunsa, kitabın emir ve yasaklarına uyarak nefsini itaatle terbiye edip kurtarmak zorundadır.
“...İyilik ve takvada yardımlaşın. günah işlemek ve düşmanlık yapmada yardımlaşmayın. Allah’dan korkun. ..” (Mâ’ide/2)
Bugün bâtıl yollarda inanç ve yaşamda yarışılırken, Allah’a boyun eğen müminlerde iyilik etmede ve emir ve yasaklara uymada, yani takvada yardımlaşmalıdırlar. Ki, hak her alanda galip gelsin ve insanlar özgürce istedikleri inanç ve yaşantıda kalabilsinler. İnananların eksik bıraktıkları, mücadele etmedikleri her bir alanda, bâtıl hükmünü uygulayacak ve kimseninde şikayet hakkı kalmayacaktır. Kişiye düşen nefsini ne kadar Rabbine itaat ettirdiğidir.
“Kim ahdini yerine getirir ve Allah’tan korkarsa şüphesiz ki Allah takva sahiplerini sever.” (Ali İmran/76)
Kim verdiği Rab sözünün, la ilahe illallah sözünün gereğini yerine getirirse, insanlara verdiği ahidleri yerine getirirse Rabbinin sevgisini kazanır. Yüklendiği emanetleri, yükleyen Rabbinin istediği şekilde kullanırsa, ahdini yerine getirmiştir. Emredilenleri yerine getirip, yasaklananlardan da sakınanlar ahidlerini takva ile yerine getirmiştir. Rabbimizde kendisine itaat eden muttakileri sevdiğini bildirmiştir.
“Rabbinin affına ve genişliği gökler ve yer kadar olan takva sahipleri için hazırlanmış olan cennetlere koşun.” (Ali İmran/133)
Muttaki, kendisine emredilenlere uyan, sakınıp korunandır. Rabbimiz kendisine boyun eğen, nefsinin arzularına gem vuran takvalılar için, genişliği yer ve gökler kadar olan cennetler hazırlamıştır. Her itaatkar muttaki için sonsuz nimetler hazırlanmıştır.
Rab Sözü ve La İlahe İllallah Tasdikiyle Takva İlişkisi
“...Ben sizin Rabbiniz değil miyim? buyurmuş, onlarda, evet şahid olduk demişlerdi. ..” (Araf /172), “İlahınız tek bir ilahtır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rahmandır, Rahimdir.” (Bakara/163)
“Sen bizim Rabbimizsin” demek, “üzerimizde emir ve yasak belirleme ve yönetme hakkını sana veriyoruz” demektir. “Senden başka ilah kabul etmiyorum” demek de, “Senin Rab olarak belirlediğin hükümlerinden başkasına boyun eğip itaat etmeyeceğim” demektir.
Takva, her bir emre itaat ederek Allah’ı Rab ve İlah edinmektir. Allah’ın Rasulü “Kimin son sözü la ilahe illallah olursa o kişi cennete girer.” (Ebu Davud) Son söz, ruhlar aleminde verilen ilk söze bağlıdır. Rab kabul edilenin emir ve yasaklarına uymakla ilah edinilmiştir. Kişinin diliyle söylediği son sözü değilde, Allah’tan başka itaat edilecek hiçbir ilah kabul etmiyorum diyerek yaşantısıyla ortaya koyduğu itaatleri kurtuluşu olacaktır..
Kur'an'ın Takva İle Terbiye Eden Emir ve Yasakları
“Allah ile beraber başka ilah ve rab edinmeyin, zulmetmeyin ve zâlimlere meyletmeyin, kâfirlere, münafıklara, müşriklere, şeytana, zâlime, fâsıka boyun eğip emirlerine itaat etmeyin, şeytanın adımlarına uymayın, Allah’tan başkasına boyun eğip ibadet etmeyin, dua ederek yardıma çağırmayın, Allah’ın dışında sığınıp yardım istediğiniz veli, güvendiğiniz vekil edinmeyin, cahillerden yüz çevirin, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, israf etmeyin, gözünüzü haramdan sakının, kendinizi temize çıkarmayın, dilenciyi azarlamayın, isteyeni hor görmeyin, dünyaya meyletmeyin, israf etmeyin, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın, cahillerden yüz çevirin, düşmanlık üzere yardımlaşmayın, yapamayacağınız, yapmayacağınız şeyleri söylemeyin, birbirinizin gıybetini yapmayın, lakap takmayın, ayıplarını araştırıp yaymayın, birbirinize haset etmeyin, iftira edip yalan söylemeyin, alay etmeyin, zandan sakının, mallarınız ve evlatlarınız sizi Allah’ı anmaya engel olmasın, ayetlerin alaya ve hafife alındığı yerde oturmayın, hainlerin savunucusu olmayın, birbirinizin imkanlarına göz dikmeyin, zorluklar karşısında gevşemeyin, üzülmeyin, Allah’a ve Rasulü’ne hıyanet etmeyin, beğenmediğinizi başkalarına vermeyin, iyilikleri başa kakmayın, dinde zorlama yapmayın, birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin, dinde ayrı düşüp fırkalara ayrılmayın, günahın görüneninden ve görünmeyeninden sakının, onların itaat ettiği ilahlarına sövmeyin, dünya hayatının aldattığı kimselerden uzak durun, kibirlenip, büyüklenmeyin, bilmediğinizin ve bilmemenin gereken şeylerin ardına düşmeyin, zinaya yaklaşmayın, haksız yere adam öldürmeyin” gibi yüzden fazla yasak bildirilmiştir.
Rabbimizin kitabında yapılmasını bildirdiği emirlerin bir kısmı da şunlardır: “Kur’anı okuyun ve üzerinde genişçe düşünün, emredilenlere boyun eğerek her uzvunuzla secde edin, Allah’a ve Rasulü’ne boyun eğerek itaat edin, yalnızca Allah’ın emir ve yasaklarına gönülden uyarak ibadet edin, sabırlı olun ve mücadele edin, gecelerinizi değerlendirin, yalnız Allah’a dayanın (tevekkül edin), namazı ikame edin ve sabırla devam edin, ailenize namazı emredin, sabırla ve namazla Allah’tan yardım isteyin, zekat verin, oruç tutun, Allah’ın yasaklarından uzaklaşarak tevbe edin, hatalarınızın silinmesi için mağfiret isteyin, insanları uyarın, hakka davet edin, açıklayarak tebliğ edin, bildiklerini hatırlatıp nasihat edin, yaptıklarınızı da tavsiye edin, yalnızca Allah’ın adını yüceltin, Kur’an ile öğüt verin, Allah’ın lutfundan verdiği nimetleri hatırlayın, Rabbinizden indirilen emir ve yasaklara uyun, dini Allah’a has kılarak emir ve yasaklara uyun, nimetlerden israf ederek ve cimrilik yapmadan istifade edin, insanların hatalarından dolayı af yolunu tutun, şeytandan, hasetçiden, insanların şerlerinden Allah’a sığının, Kur’an okunurken susun ve dinleyin, şeytanı ve yolunda olanları düşman edinin, yeryüzünde gezin dolaşın haddi aşanların sonlarına bakın, ibret ve ders çıkarın, nasihat ve öğüt alın, ana babaya, akrabaya iyilikler ederek ihsanda bulunun, helal rızık yiyin ve şükredin, özü ve sözü doğru olan sadıklarla beraber olun, Allah’ın ipi olan emir ve yasaklarına beraberce sımsıkı sarılın, Allah’ın helal kıldığını haram kılmayın, ağzınızın alıştığı gibi bu helaldir bu haramdır demeyin, iyilik ve takva üzere yardımlaşın, elinizle ve dilinizle ve size emanet edilenlerle Allah’ın yardımcıları olun, kendinizi ve ehlinizi şirkten, haramlardan koruyun, mü’minlerin arasını bulun, haksızlık yapan ve saldıranın karşısında durun, iman ve amellerde haddi aşan fasık olmuşların haberlerini araştırmadan yaymayın, bekarlarınızı emlendirin, ırzınızı koruyun, emanetleri ehil olanlara verin, birbirinize danışarak istişareli olun, hayra çağırın ve yasaklardan sakındırın, borçlandığınızda ve ticaret yaptığınızda yazın ve şahid tutun, faizden uzak durun, yaptığınız her ne ise güzel yapın, sahip olduğunuz her ne varsa başkalarını da istifade ettirin, sizinle mücadele edenlerle siz Allah yolunda mücadele edin, temiz ve helal olanlardan kazanın ve yiyin, hayırlarda yarışın ve hayırlara öncülük edin, yalandan sakının, iyi ve güzel söz söyleyin, bilmediklerinizi bilenlerinize sorun, yalnızca Allah’a güvenen mü’minlerle beraber olun, Allah’a doğru yol alın, O’na kaçın, sığının (firar edin), kötülükleri iyilikle savın, her halde Allah’dan ümit kesmeyin, Rab sözü verdiğinizi, halife seçilip emanet yüklendiğinizi unutmayın, Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğip itaat ederek ilah edindiğinizi unutmayın, Allah’a, insanlara ve kendinize karşı emir ve yasaklara uyarak adil olun, Allah’a ve insanlara karşı ahidlerinize sadık olun” gibi nice yapılması istenilenler.
Her bir emre uymakla ve yasaklardan sakınmakla takva artar. Her boyun eğip itaat etmek de nefsi terbiye eder. İnsanın en zor terbiye ettiği kendi nefsidir. Çünkü nefis kolay olanı istemediği gibi zorlanmak ve terbiye edilmek istemez. Kur’an mutlak kendisine boyun eğip itaat edenleri terbiye edip, genişliği yer ve gökler kadar olan cennetlere muttaki olarak sokar. Herkes kendi kazanımı kadar cennet nimetlerine kavuşacaktır. Birilerini övüp yüceltmenizin size bir faydası olmayacaktır. Her insan kazanıp ahirete gönderdiğini hazır bulacaktır. Dolayısıyla da bugünden yarına ne gönderdiğine herkesin bakması akıllıca olan ve kendi menfaatinedir.
Nasihat, elbette almak isteyenleredir.