Memlükler döneminde Sahîh-i Buhârî’yi teberrüken okuma geleneği
İslam dünyasında otoritesini tahkim ettikten sonra özellikle Memlükler döneminde Sahîh-i Buhârî’yi teberrüken okuma geleneği yaygınlaşmıştır.[2] Memlük dönemi tarihçilerinin eserlerinde sıklıkla Sahîh-i Buhârî kıraati veya Sahîh-i Buhârî hatminden bahsedilmesi teberrüken Sahîh-i Buhârî okumalarının 7/13. asırda var olduğunu gösterir. Bu asırda Moğollarla Memlüklerin yaptığı mücadelede Memlük sultanları tarafından Sahîh-i Buhârî okumalarının emredildiği bilinmektedir.
İbn Dakîkul‘îd’in (ö. 702/1302) kerametleri arasında zikredilen bir olay bunun bir örneğidir. Sultanın emri üzerine ulema heyetinin Sahîh-i Buhârî okumalarını tamamlayıp hatmi Cuma gününe erteledikleri bir gün, henüz ordunun galip olduğu haberi şehre ulaşmadan önce İbn Dakîkul‘îd Sahîh-i Buhârî okuyan âlimlere gelip “Buhârînizle ne yaptınız? Dün Müslümanlar galip geldi ve muzaffer olarak gecelediler” demiştir. Ertesi gün Müslümanların galip geldiği haberinin ulaştığı ve İbn Dakîkul‘îd’in bunu bir gün önceden haber verdiği kaynaklarda zikredilir.[3] Bu onun teberrüken Sahîh-i Buhârî okumalarına olumlu yaklaştığını da göstermektedir.
680/1281 yılında Moğolların Suriye’ye girmesi dolayısıyla Sultan Kalavun’un (ö. 689/1290) Sahîh-i Buhârî okumaları yapılmasını teşvik ettiği bilinmektedir.[4] Moğolların 700/1300 senesinde Haleb’e girmesiyle halk Sahîh-i Buhârî kıraatine başlamış,[5] 707/1307-8 senesinde Dımaşk’ta bir yağmur duası sebebiyle Sahîh-i Buhârî kıraat edilmiş,[6] 749/1348-9 senesinde veba ve taun salgını sonrası Dımaşk’ta Emeviye Camii’nde ve sonrasında Kahire’deki Ezher Camii’nde Sahîh-i Buhârî kıraat edilmiştir.[7]
İbn Hacer, Kahire’de vuku bulan bir depremden sonra Sultan’ın huzurunda Sahîh-i Buhârî kıraatine başlanıldığını ve Zeynüddin el-Irakî’nin kârî olduğu bu meclislere Ahmed b. Ali el-Uryânî’nin de katıldığını belirtmiştir.[8] İbn Hacer 790/1388 senesinde Ezher ve Hâkimî Camii’nde veba salgınından ötürü Sahîh-i Buhârî kıraat edildiğini, hatmin akabinde ise vebanın yok olması için dua edildiğini belirtir.[9]
Bu bilgilerden Osmanlı döneminde yaygınlaşacak olan bu uygulamanın aslında Memlükler döneminde de yapıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim Taşköprîzâde (ö. 968/1561), kim Sahîh-i Buhârî’yi hangi niyetle hatmederse niyetinin en güzel şekilde gerçekleşeceğini belirtip özellikle tâûn zamanında tâûna yakalananların bulunduğu evde okunursa ev halkının tâûndan korunacağını zikretmiştir.[10]
Osmanlı’da Sahîh-i Buhârî Hatimlerinin Başlaması ve Yaygınlaşması
Sultan I. Mahmud (ö. 1168/1754) Ayasofya Kütüphanesi ile Fatih Camii’nin haziresine yaptırdığı kütüphanelerin açılışında Sahîh-i Buhârî hatimleri yaptırmıştır. Ayrıca Kütüphane’nin vakfiyelerine Sahîh-i Buhârî okuyacak görevliler tayin etmiş ve bunun için tahsisat ayırmıştır. Ayasofya Kütüphanesi için 15 Şevval 1152/15 Ocak 1740 tarihinden hazırlanan vakfiye gereği her ay bir hatim yapılması kararlaştırılmıştır. Hatim için otuz ciltlik bir nüshanın hazırlandığı bunun hatmin devam etmesini sağlamakla görevli noktacının sorumluluğundaki sandığa konulması ve noktacının her gün sandığı açarak görevlilere vermesi kararlaştırılmıştır.[11]
24 Muharrem 1153/21 Nisan 1740 tarihinde açılan Ayasofya Kütüphanesi’nin açıldığı gün ise Sultan I. Mahmud ve devlet eşrafı Ayasofya Camii’nde hazır bulunmuştur. Sultan ders mekânı olarak belirlenen şebîkenin içine girmiş devlet eşrafı şebikenin dışında, Sahîh-i Buhârî okuyacak Buhârîhânlar ise şebîkenin önünde oturmuşlardır. Açılış merasiminde Sahîh-i Buhârî hatmi tamamlandıktan sonra İmam Sâhib Efendi hatim duası yapmıştır. Her gün kuşluk vaktinden sonra başlayan hatmin yanı sıra perşembe günleri Üsküdarlı muhaddis efendinin Sahîh-i Buhârî’den hadis nakletmek üzere, Sahîh-i Buhârî şârihi Yusufefendizâde Abdullah Efendi’nin (ö. 1167/1754) ise her Çarşamba Kur’ân-ı Kerîm kırâat eylemek üzere tayin edildiği belirtilmiştir.[12]
Sultan I. Mahmud aynı şekilde Fatih Camii’nde ikinci bir kütüphane daha yaptırmış ve orada da Sahîh-i Buhârî hatmi yapılmasını talep etmiştir. 26 Rebîülevvel 1163/5 Mart 1750 tarihinde Sadrazam, Şeyhülislam ve Yeniçeri ağası gibi devlet ricâlinin katıldığı merasimde Padişah, caminin içinde kütüphaneye bitişik yapılan şebikeye teşrif etmiş akabinde Buhârîhânlar hatimden kalan son kısmı okumuşlar ve sonrasında Fatih Camii şeyhi Abdülhalîm Efendi ile Reisü’l-muhaddisîn hatim duası yapmışlardır. Daha sonra ise Abdülhalîm Efendi, şebike içindeki kürsüde bir hadis naklederek va‘z etmiştir.[13] Caminin içinde sağ tarafında yapılan bu şebîke, Sahîh-i Buhârî kırâati amacıyla yapılmış bir mekândır.
Osmanlı Döneminde Sahîh-i Buhârî Hatimlerinin Başlamasının Sebepleri
Osmanlı döneminde teberrüken Sahîh-i Buhârî okumalarının başladığı dönem, Sultan III. Ahmed’in (ö. 1149/1736) daha sonra Lale devri olarak tarif edilecek damadı Nevşehirli Damad İbrahim Paşa (ö. 1143/1730) ile birlikte lüks ve sefahate düştükleri ve devlette israfın arttığı yönünde dini çevrelerde bir hoşnutsuzluk meydana getirdiği dönem olarak bilinmektedir. Patrona isyanı sonrası III. Ahmed yönetimden el çektirilirken yeğeni I. Mahmud tahta çıkmıştı. Sultan I. Mahmud tahta geldikten sonra isyancıların tepkilerini dikkate almış ve Lale devrinin sembol yapılarından olan Sadâbâd’daki köşklerin isyancılar tarafından yıkılmasına müsaade etmiştir. Sultan I. Mahmud, tahta çıktığında halkın devlete karşı tepkilerini dikkate almış, toplumun dinî duygularına yönelik faaliyetleri artırmıştır. Bunun en bariz örneği, kütüphane açılışlarında Sahîh-i Buhârî okumalarını bir geleneğe dönüştürecek olan uygulamayı başlatmasıdır.
Teberrüken Sahîh-i Buhârî Okunan Yerler
7/13. asrın sonlarından itibaren teberrüken okunmaya başlanılan Sahîh-i Buhârî hatimlerinin özellikle Şam Emeviye Camii’nde ve Mısır Ezher Camii’nde yapıldığı bilinmektedir. Bunun yanında Memlük döneminde sultanların himayesinde onların huzurunda Sahîh-i Buhârî kıraati yapılmıştır.[14] Sultan, vefat ettikten sonra türbesinde Sahîh-i Buhârî hatimleri tertip edilmiştir.[15]
Osmanlı dönemindeyse Sultan I. Mahmud’un ilk olarak yaptırmaya başladığı ancak III. Osman (ö. 1171/1757) döneminde tamamlanan Nuruosmaniye Camii’nde de Buhârîhânlık görevine atamaların yapılması Sultan I. Mahmud’un Sahîh-i Buhârî okumalarındaki öncü rolünü fazlasıyla üstlendiğini gösterir. 1169/1755-6 tarihli bir belgede Nuruosmaniye Camii’nde biri ser-buhârîhân olmak üzere 10 buhârîhân, buhârîhânları takip etmekle görevli bir noktacı bir de kırâatin akabinde dua okuyacak görevli olmak üzere 12 kişinin bu görev için atandığı görülür.[16] Ayrıca aynı belgede haftada iki gün ders vermek şartıyla bir muhaddis ataması yapılmıştır.[17]
Sultan II. Mahmud, kurduğu vakıflarla Sahîh-i Buhârî okuma geleneğinin yaygınlaşmasına etki eden önemli padişahlardandır. Bu dönemde özellikle Ravza-i Mutahhara’da Sahîh-i Buhârî kıraati atamalarıyla ilgili birçok bilgi bulunmaktadır. 25 Ramazan 1258/30 Ekim 1842 tarihli bir beratta Ravza’da iki kişi Buhârî-i şerîf ve iki kişi de Şifâ-i şerîf okumak için görevlendirilmiştir. Konevî Seyyid Ömer Efendi ile Dersiâm Mehmed Âlim Efendi Sahîh-i Buhârî cihetine, yarımşar hisse olarak Sadullah ve Kırımî Ömer Efendi Şifâ-i şerîf cihetine tayin edilmişlerdir.[18]
Hırka-i Şerîf Camii’nin bu hatimlerde özel bir yeri vardır. Sultan Abdülmecid’in 1267/1851 senesinde yeniden yaptırdığı Hırka-i Şerîf Camii’nde 1270/1854 tarihinden itibaren, Sahîh-i Buhârî okumak isteyen dersiâmların talebi kabul edilmiş ve yeni bir vakıf ciheti tertip edilerek Hamidiye Vakfı’ndan karşılanması karar kılınmıştır.[19] Hırka-i Şerîf Camii’nde Sahîh-i Buhârî kırâati, 1854 tarihinden sonra son dönemlere kadar yapılagelmiştir.
Osmanlı döneminde Sahîh-i Buhârî kıraatinin olduğu türbeler, II. Mahmud’un validesi olan Nakşıdil Sultan’ın Fatih’teki türbesi ile babası I. Abdülhamid’in Eminönü’deki Hamidiye Türbesi olarak bilinen türbesi, İstanbul’da Sahîh-i Buhârî okunan türbelerin başında gelmektedir. Bunun yanında Bursa’da medfun bulunan Osmanlı Devleti’nin ilk altı padişahının türbeleri de sultanların türbelerinde Sahîh-i Buhârî kıraatinin yaygınlığını göstermesi açısından önemlidir. Aynı zamanda Bursa’daki Emir Sultan Türbesi, Sivas’taki Şemseddin Sivâsî’nin türbeleri Sahîh-i Buhârî kıraatinin yapıldığı mekânlardır.[20] Eyüp Sultan Türbesi’nde de Sahîh-i Buhârî okuyan on kişiye aylık yüzer kuruştan toplam bin kuruş verilmektedir.[21] İstanbul dışında da Sahîh-i Buhârî hatimlerinin yapılmasının teşvik edildiği görülmektedir. 1188/1774 senesinde Haremeyn, Kudüs ve Şam’da Sahîh-i Buhârî hatimlerinin tamamlanması için emirler gönderilmiştir.[22]
Sahîh-i Buhârî Okunan Zaman ve Hatim Merâsimi
Sahîh-i Buhârî kıraatinin genel olarak üç aylarda başladığı ve yine üç aylarda tamamlanması yaygın bir uygulamadır. Ayrıca hatmin sonunda bir merâsim yapılması ve devlet eşrafının, ulemânın ve halkın katılımının sağlanması bu uygulamanın toplumun farklı kesimlerine hitap eden bir yönünün olduğunu vurgulamaktadır.
Osmanlı Devleti’nde de Memlükler dönemindeki Ramazan ayında hatmin tamamlanması uygulamasının devam ettirildiği görülmektedir. Hırka-i Şerîf Camii’nde Ramazan ayında tamamlanan Sahîh-i Buhârî hatimlerinin Ramazan ayının kaçıncı günü tamamlanmasının uygun olacağı hakkında Evkaf Nezâreti’nin Sadârete gönderdiği yazılar mevcuttur. 1305/1888 ve 1321/1903 Ramazan’ında hangi gün tamamlanmasının uygun olacağı hakkında Evkaf Nezâreti’nden birçok yazı kaleme alınmıştır. Hatmin sonu, devlet erkânının katılımına göre belirlenmiştir. Ayrıca 1299/1882 senesinde Hırka-i Şerîf Camiinde tamamlanan Sahîh-i Buhârî hatim duasının Mabeyn-i Hümâyûn’da icra edilmesi talep edilmiştir.[23]
Sahîh-i Buhârî Kırâatinin Yapılışı
Sahîh-i Buhârî okumalarının nasıl yapıldığı ile ilgili bazı bilgiler bulunmaktadır. Mısır’da yapılan bir hatimde Sahîh-i Buhârî’nin on iki ciltlik bir nüshasının getirildiği zikredilmektedir.[24] Bu bilgi, hatim meclisinin on iki kişiden oluşan bir heyetle okunduğunu ve herkesin elinde Sahîh-i Buhârî’nin belli bir kısmının olduğunu göstermektedir.
Ayasofya Kütüphanesi’nde bulunan bazı Sahîh-i Buhârî nüshalarının birçok ciltten oluşması, bu ciltlerin bu hatimler için hazırlanmış nüshalar olduğunu göstermektedir. Nitekim Ayasofya Kütüphanesi, 831-838, 821-830 numaralarda bulunan nüshalar tek nüshanın farklı ciltleridir. Bu durum, hatim meclisine katılan her buhârîhânın elinde Sahîh-i Buhârî’den bir bölüm olduğunu göstermektedir. Fatih Kütüphanesi’ndeki 1060-1073 numaralarda bulunan bazıları birlikte ciltlenmiş 30 ciltlik Sahîh-i Buhârî de kıraat amaçlı olarak kullanılan nüshalardandır. Yine 10 ciltlik 1074-1083 numaralar arasında bir nüsha daha bulunmaktadır. Ayrıca müselsel olmayan farklı on ciltlik nüshalar da vardır. Bu bilgiler Sahîh-i Buhârî okumalarının bir heyetle birlikte icra edildiğini gösterse de keyfiyeti hakkından net bilgiler vermez. Özellikle hatim meclislerin tek kişinin sesli okuyup diğer kişilerin dinlemesi mi yoksa aynı anda herkesin kendisinin sessiz olarak mı okunduğu konusunda şu ana kadar herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Ancak genel uygulamanın tek kişinin okuyup diğerlerinin dinlemesi şeklinde olduğu öne sürülebilir.
Teberrüken Sahîh-i Buhârî Okuma Sebepleri
Savaş, kıtlık gibi zamanlarda okunan Sahîh-i Buhârî’nin özellikle devlet savaşa girdiği zaman okunması yaygın bir uygulamadır. Düşmanın hezimeti için yapılan Sahîh-i Buhârî hatimleri, özellikle III. Selim döneminde sıklıkla görülür. Bu artışın; cephede alınan yenilgilerin halk üzerindeki etkisini ve geçilmeye çalışılan yeni nizama yönelik tepkilerini azaltmaya yönelik olması muhtemeldir.
Sahîh-i Buhârî hatmiyle ilgili isimsiz olarak padişaha takdim edilen 1213/1798-9 tarihli bir belgede ulemadan bir zat, bu okumaların gerekçesini şöyle takdim etmiştir: Hz. Peygamber zamanında beş müşrik bir araya gelerek bir ittifak kurmuş ve emr-i ilâhî olarak Hz. Peygamber ve dört halife de ittifak kurarak müşriklerin tuzaklarını boşa çıkarmıştır. Fransa Devleti’nin Memâlik-i Osmaniye’ye kastetmesi üzerine her gün beş kişinin Sahîh-i Buhârî okumak için bir araya gelmesi gerekmektedir. Fransa Devleti’nin de karar mevkiinde beş kişinin bulunmaktadır. Arzuhal sahibi devamında padişahtan halis niyet ile iki rekat namaz kılmasını ve ehl-i hadisten beş kişinin her ayda bir hatim yapmak üzere ‘Buhârî okumaya başlasınlar’ şeklinde bir emr-i hümâyûn yayınlamasını talep etmektedir. Ayrıca her ne kadar Enderun-ı Hümâyûn’da Sahîh-i Buhârî okunmakta ise de başka bir yerde okuyacak beş müttaki ve salih kişinin bulunabileceğini belirtmiştir. Padişahtan talep edilen ise iki rekat namaz kılıp kendisine hitaben “Beş adam bulasın ve Buhârî-i şerîf okutasın” yazısını içeren bir emr-i hümayun olduğu özellikle belirtilmiştir. Ayrıca arzuhal sahibi bu uygulamaya sırr-ı hams denildiğini, beş büyük peygamber olduğunu (Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Hz. Muhammed) bunun yanında Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Hz. Fatıma’nın beş kişi olduğunu belirtir. Sırr-ı hamsin faydalı olacağını “Biriniz bir taşa bile itikad etse o taş ona fayda verir”[25] anlamındaki rivayeti aktararak delillendirmiştir.[26]
Sultan III. Selim döneminde hem Ruslar hem de Fransızlarla yapılan mücadelelerde de Sahîh-i Buhârî kıraat edildiğine dair birçok belge bulunmaktadır.[27] Ayrıca savaş esnasında orduda da Sahîh-i Buhârî okumaları yapılmaktadır. Ordu, sefer halindeyken tilâvet edilen Sahîh-i Buhârî hatimlerinin orduyla beraber sefere çıkarılan livâ-i şerîfin (sancak) muhafaza edildiği mekânda okunduğu belirtilmiştir.[28]
Ordu seferde iken Sahîh-i Buhârî kıraat eden Müderris Şeyh Âdem Efendi, kırâati ordu İstanbul’dan hareket ettiği andan itibaren okumaya başladığını ve aksatmadan her gün ikindi namazından sonra tilâvet ettiğini belirten bir arzuhal kaleme almıştır. Bu arzuhalde Şeyh Âdem Efendi, “mansûriyet-i asâkir-i müslimîn ve makhûriyet-i a‘dâ-yı müşrikîn için okunan Sahîh-i Buhârî kıraatinde bazı müjdeli yerlere tesadüf ettiğini şöyle açıklamıştır:
“Alâ sebîli’t-tefe’ül, Buhârî-i şerîfin birer beşâretli mahalline tesâdüf eylediğinden kat’-ı nazar Nemçe Kralı’nın büyük ordusu kendü beraber olduğu halde satvet-i kâhire-i İslâmiyye’ye tâb-âver mukâvemet olamayup eftân ?âfitân ve hîzân hayzan? makhûren ve münhezimen firar edeceği gece Buhârî-i şerifin kitâb-ı tefsîrinde süre-i Feth-i şerîfin tefsirine dair olan ehâdîs-i şerîfeye gelinmişti. Tefsîr-i süre-i Feth-i şerîf ol-gün vakt-i asırda tekmîl olunup ol-gece düşman-ı dîn hızy u husrâne karîn olduğu halde firar eylediği ma‘lûm-ı âsafâneleridir.”[29]
Bu belgede orduda Buhârîhân olan Âdem Efendi, Sahîh-i Buhârî’nin Fetih Süresi ile ilgili naklettiği hadisin okunduğu günün gecesinde düşmanın mağlup edildiğini belirterek Sahîh-i Buhârî okumalarının tesirini yönetime bizzat ifade etmiştir.
Kaynakça
el-Aclunî, İsmail b. Muhammed, Hilyetu ehli’l-fazl ve’l-kemal bi-ittisâli’l-esânid bi-kümmeli’r-ricâl, thk. Muhammed İbrahim el-Hüseyin, Daru’l-Feth, Amman, 2009/1430.
Ahmed Akgündüz vd., Üç Devirde Bir Mabed Ayasofya, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 2005.
Aliyyü’l-kârî, el-Esrâru’l-merfû‘a fî ahbâri’l-mevdû‘a, Dâru’l-emâne/Müessesetü’r-Risâle, Beyrut, 1971.
Altuntaş, Mustafa Celil, Osmanlı İlim Geleneğinde Buhârîhânlık, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2010.
------------ Osmanlı Döneminde Hadis İlmi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2018.
------------ “Osmanlı Döneminde Buhârîhânlık Geleneğinin Başlaması ve Osmanlı Hadisçiliğine Etkisi”, Sahîh-i Buhârî: Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar, 2020, s. 185-205
İbn Hacer, Ahmed b. Ali, İnbâu’l-gumr, nşr. Ḥasan Ḥabeşî, Lecnetu İhyai’t-Türasi’l-İslamî, Mısır 1389/1969.
İbn Kesîr, İmâdüddin, İsmail b. Ömer, el-Bidâye ve’n-nihâye, nşr. Alî Şîrî, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, [y.y. 1408/ 1988.
İbn Teymiyye, Takıyyüddin Ahmed b. Abdülhalim, el-Fetâva’l-kubrâ, Dâru’l-Marife Beyrut, [t.y.]
İbnu’l-Muvaffaḳ, Mürşidü’z-züvvâr ilâ kubûri’l-ebrâr, ed-Dâru’l-Mısriyyetü’l-Lübnâniyye, Kâhire, 1415/1995
Kandemir, Mehmet Yaşar, “el-Câmiu’s-Sahîh”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/el-camius-sahih-buhari (03.07.2019);
el-Makrîzî, Takıyyüddin Ahmed b. Ali, es-Sulûk, nşr. Muḥammed Abdulḳâdir Aṭâ, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1418/1997.
es-Safedî, Salahuddin Halil b. İzzüddin, A‘yânu’l-asr ve a‘vânu’n-nasr, Dâru’l-Fikr, Dımaşk; Dârü’l-Fikri’l-Muasır, Beyrut, 1418/1998.
----------- el-Vâfî, Dâru İhyâi’t-Turâs, Beyrut, 1420/2000.
es-Sehâvî, Şemsüddin Muhammed b. Abdurrahman, ed-Dav’u’l-lâmi‘, Dâru Mektebeti’l-Hayât, Beyrut, [t.y.]
----------- el-Mekâsıdu’l-hasene, Dâru’l-Kütübi’l-Arabî, Beyrut, 1405/1985.
Subhî Mehmed Efendi, Subhi tarihi, [y.y.] İstanbul, 1783.
es-Subkî, Tâcüddin Abdülvehhab b.Ali, Ṭabakâtu’ş-Şâfi‘iyyeti’l-kübrâ, nşr. Maḥmûd Muḥammed et-Ṭanâḥî, Abdulfettâḥ Muḥammed el-Ḥulv, Matbaatu İsa el-Babi el-Halebi, Kâhire, 1964.
Süleyman İzzî Efendi, Tarîh-i İzzî, [y.y.] İstanbul, 1199.
Şemdânîzâde Süleyman Efendi, Şemdânîzâde Fındıklılı Süleyman Efendi tarihi, 1193/1779, (haz. M. Münir Aktepe). İÜEF. Yay., İstanbul, 1976.
Şemdânîzâde Süleyman Efendi, Mür’i’t-tevârih, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, 5144.
Taşköprîzâde, Ahmed b. Muslihuddin Mustafa, Miftâhu’s-saâde ve misbâhu’s-sıyâde fî mevzuati’l-ulûm, Dâru’l-Kütübi’l-Hadîse, thk. Kamil Kamil Bekri, Abdülvehhab Ebu’n-Nur, Dâru’l-Kütübi’l-Hadîse, Kahire, 1968.
Osmanlı Arşivi ve Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi Kaynakları
BOA, AE.SABH.I, 22/1802.
BOA, C.AS, 1136/50481.
BOA, C.AS, 314/12951
BOA, D, 4284/2.
BOA, E.BRT, 124/28.
BOA, İ.DH. 306/19406.
BOA, MB.İ, 102/158.
BOA, MB.İ, 69/11-16-18.
TSMA, E, 428/30.
[1] Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
[2] Bu yazı, Sahîh-i Buhârî: Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar isimli daha önce yayımlanan eserdeki metinden Vuslat dergisinin talebi üzerine özetlenmiştir. İlgili yazı için bk: Altuntaş, Mustafa Celil, “Osmanlı Döneminde Buhârîhânlık Geleneğinin Başlaması ve Osmanlı Hadisçiliğine Etkisi”, Sahîh-i Buhârî: Geleneksel ve Çağdaş Yaklaşımlar, 2020, s. 185-205
[3] Zeynuddîn İbnu’l-Muvaffaḳ, Murşidu’z-zuvvâr ilâ kubûri’l-ebrâr, II, 29; es-Safedî, A‘yânu’l-asr ve a‘vânu’n-nasr, IV, 583; Tâcuddîn es-Subkî, Tabakâtu’ş-Şâfi‘iyye, IX, 211.
[4] Kandemir, Mehmet Yaşar “el-Câmiu’s-Sahîh”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/el-camius-sahih--buhari (03.07.2019); es-Safedî, A‘yânu’l-Asr, IV, 583.
[5] es-Safedî, A‘yânu’l-asr, V, 82; es-Safedî, el-Vâfî, IV, 254.
[6] İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye, s. 106.
[7] el-Makrîzî, es-Sulûk, IV, 85-86.
[8] İbn Hacer, İnbâu’l-gumr, I, 61.
[9] İbn Hacer, İnbâu’l-gumr, I, 354.
[10] Taşköprîzâde, Miftâhu’s-saâde ve misbâhu’s-siyâde fî mevzûuati’l-ulûm, II, 134.
[11] Ahmed Akgündüz vd., Üç Devirde Bir Mabed Ayasofya, s, 445.
[12] Subhî Mehmed Efendi, Subhi Tarihi, 174b.
[13] Süleyman İzzî Efendi, Tarih-i İzzî, İstanbul, 1199, 219b; Şemdânîzâde Süleyman Efendi, Şemdânîzâde Fındıklılı Süleyman Efendi Tarihi [Mür’i’t-tevârîh], I, 96.
[14] es-Sehâvî, eḍ-Dav’u’l-lâmi‘, I, 241.
[15] es-Sehâvî, eḍ-Dav’u’l-lâmi‘, III, 181.
[16] BOA, D, 4284/2.
[17] BOA, D, 4284/2.
[18] BOA, EV.BRT, 124/28.
[19] BOA, İ.DH. 306/19406.
[20] Altuntaş, Mustafa Celil, Osmanlı ilim geleneğinde buhârîhânlık, s, 101.108.
[21] BOA, MB.İ, 69/11-16-18.
[22] BOA, C.AS. 1136/50481.
[23] BOA. MB.İ, 102/158.
[24] İbnu’l-Muvaffak, Mürşidü’z-züvvâr, II, 29.
[25] (لَوِ اعْتَقَدَ أَحَدُكُمْ عَلَى حَجَرٍ لَنَفَعَهُ) Farklı lafızlarla nakledilen bu rivayet hakkında âlimler “ittifakla mevzu” demişlerdir. Bk., İbn Teymiyye, el-Fetâva’l-kubrâ, III, 44; İbnü’l-Kayyım, el-Menâru’l-münîf, s, 139; Sehavî, el-Mekâsıdu’l-hasene, s, 542; Aliyyü’l-kârî, el-Esrâru’l-merfû‘a fî ahbâri’l-mevdû‘a, I, 288, 335, 496.
[26] TSMA.E, 428/30.
[27] BOA, C.AS, 1136/50481.
[28] BOA, C.AS, 314/12951
[29] BOA, AE.SABH.I, 22/1802.