Alemlerin Rabbi insanı yeryüzünde imtihan etmek için göndermiştir. Akledenlere de düşen de kendisini yeryüzüne kimin gönderdiğine bakmasıdır. İnsanı yeryüzüne gönderen, kimin daha güzel amel edeceğini sınamak için imtihanlardan geçirecektir. Rabbimiz de kitabında insana vazifelerini ve sakınması gerekenleri bildirmektedir. Daha güzel ameli ortaya koymak için Kur'an her bir ayetiyle mesajlardan oluşur. Akleden insan için mesaj vermeyen ayet yoktur. Mesele, verilen mesajı anlayıp, kendi üzerine almaktır.
İmanla ilgili mesajlar, ahlakla ilgili mesajlar, toplumsal ilişkiler ve ibadetlerde ve nasıl olacağıyla ilgili Kur'an da binlerce ayetlerle mesajlar verilmektedir. Geçmişe nasıl bakılması gerektiğiyle ilgili iki bin beş yüz civarında ayetlerle verilmek istenen mesajlar olduğu gibi, sonsuz ahiret hayatına hazırlıkla ve orayla alakalı yüzlerce ayetlerin verdiği mesajlar. Bunun yanında Rasulullah'ın (s.a.s) yüzlerce hadisiyle verilen dünyaya ve ahirete bakışla alakalı mesajları.
İnsan için bakış çok önemlidir. İmtihana bakış, dünya hayatına ve ahirete bakış, belâ ve musibete ve sonrasında gösterilen duruşa bakış, imtihanlar unutulduğunda devamında gösterilen bakış, yer, gökler ve içindekilere bakış, geçmişe ve geleceğe bakış, ilaha, Rabbe, veli ve vekile, mâlik ve melike bakış, şirke, küfre ve tağuta bakış, dünün ve bugünün Firavun ve Nemrutlarına bakış, mala ve makama bakış, hayata ve ölüme bakış, kadere ve kazaya bakış, zamana ve nasıl kullanıldığına bakış, amele ve nasıl işlendiğine bakış, ahirete, hesaba, kendi hesabını vermeye ve insanlarla hesaplaşmaya bakış, eşyaya ve kimin için kullanıldığına bakış, kitaba ve itaat edilip edilmediğine bakış, Peygambere ve ona tabi olunup olunmadığına bakış, eşe, çocuğa ve nasıl bir aile olunduğuna bakış, akrabaya ve komşuluğa bakış, bütün müminleri vücudunun parçası gören kardeşliğe, ümmet olmaya ve cemaatleşmeye bakış, davete, nasıl yapıldığına ve kimin için yapıldığına bakış, sâlih amele, ihlasa, takvaya, ihsana, tevekküle, sabra ve yapılıp yapılmadığına bakış, hasete, kibre, riyaya, gıybete ve onlardan kalbini sakındırıp sakındırmadığına bakış, bilgiye ve ne amaçla elde edildiğine bakış, nasihate ve nasihatı kendi üzerine alıp almadığına bakış gibi, kitabın verdiği nice bakışlar.
Fâtiha’nın ve Bakara Suresi, Nâs, İhlas ve Kâfirun Surelerinin verdiği mesajlar. İmam Şâfi'nin "Kur'an inmeseydi, Asr Suresi insanın kurtuluşu için yeterdi" dediği Asr Suresi’nin verdiği mesaj, Tebbet Suresi’ne ve müşrik akrabaya bakış gibi nice sûre ve ayetlerin verdiği bakışlar.
Hz. Adem'e, imtihanına ve sonrasına bakış, Hz. Nuh'a ve kavmine, Ad ve Semud kavmine, onların söylediklerine ve yaptıklarına bakış, Hz İbrahim’e ailesine ve onların yaşantılarına, Nemrut’a toplumuna ve yaptıklarına bakış, Hz. Yusuf ve yaşadıklarına bakış, Hz Musa’ya, Firavun’a ve toplumuna bakış, Hz Zekeriya, Yahya ve İsa’ya bakış. Rasulullah'a (s.a.s.) ve ashabının örnek hayatlarına bakış. Ashabı Kehf’e, ashabı Uhdud’a, Habibin Neccar’a, Firavun ve karşısında iman eden sihirbazlara, Talut ve tabi olanlara bakış. Hz Bilal'e, Yasir ailesine, Hz Habbab bin Eret’e ve nice ashabın Mekke ve Medine de yaşantılarındaki örnekliklerine bakış. Tüm bunlara ve bu zamana taşınıp taşınılmadığına bakış. Tüm bu mesajlar üzerinden Kur’an’a ve sünnete ve bugün bizde müminiz diyenlere ve yaşantılarına bakış.
Kur'an'ı elinize aldınız ve ilk sûre olan Fatiha’nın bize vermesi gereken mesaj. Kitabın son suresi olan Nas Suresi’nin bize verdiği ve bizin almanız gereken mesaj. "De ki" emriyle bildirilen yüzlerce ayetlerin mesajı ve onlara bakış. "Ey iman edenler" diye hitap edilen doksana yakın ayetlerin mesajına bakış. "Ey inananlar" "Ey Ademoğlu" diye başlayan ayetlere ve bu ayetlerin inancı ne olursa olsun her insanın bilme hakkı olduğu ve söylenilmesi gerektiğine bakış.
Değişmek isteyen, gidişatını beğenmeyen, yarının hesabını yapan, geçmişe ve kendi geçmişine bakan, bir ömrün hesabını düşünenlerde ancak Kur’an’ın verdiği bu bakışlar oluşur. İnsan kendisine, etrafına, yer ve göklerde bulunan nice delillere ve insanların başlarına gelen sıkıntılara baksa nice akledecek, kendisinde bakış oluşacak deliller bulur.
“Ben cinleri ve insanları yalnız bana ibâdet etsinler diye yarattım.” (Zariyat, 56)
İnsan yeryüzünde imtihanda, birine boyun eğip, emredilenlere uymak, birine güvenip yönelmek zorundadır. İsteyerek, gönülden kime boyun eğip, emredileni yerine getirirse ona ibadet etmiştir. Ayetin verdiği mesaj, insan birine boyun eğip itaat edecek, emredileni gönülden yaparak ibadet edecektir. Bu boyun eğerek yaptığı itaati, gönülden teslimiyet olan ibadeti kime yapacaktır. İnsan mutlak ibadet edecek, yani birine uyacak, yönelecek, övüp sevecek, ölümüne bağlanacak ve güvenecektir. Bunu ya Allahu Teâlâ’ya ya da siyasi ve din adına insana yapacaktır.
Rabbimiz kitabında müminlere, amel işleyin değil de, sâlih amel işleyin bakışı verir. Kur’an da 91 kez sâlih amel işleyin diye emredilir.
“Şüphesiz iman edenlerin sâlih amel işleyenlerin, namazı kılıp zekatı verenlerin Rableri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de.” (Bakara, 277)
“İman edin salih amel işleyenler.” (Asır, 3)
Bir amelin ıslah edilip sâlih olabilmesi için, içinde Allah’a sıfatlarında eş tutulan şirk, Hakkın üstünü örtmek olan küfür, kalben inanılmayıp ikiyüzlü olunan nifak, Rabbimizin yasakladığı haram, dine sonradan sokulan ve hakkın yerine geçirilen bid’at ve hurafe, amelleri yok eden ve başkasına verilenlere karşı yapılan hased, nimeti kendine mal edip onunla övünülen kibir, verilenleri imtihan aracı göremeyip insanlara gösterme yarışı olan riya ve müminlerin hoşlanmayacağı şeyleri arkalarından konuşmak olan gıybetten arındırılmış olması gerektiği gibi, her kötülükten arındırılarak ihlas ile, Allahu Teâlâ görüyor düşüncesiyle en iyisini yapma çabasıyla ihsan ile, her yasaktan sakınarak takva ile ve yalnızca Rabbe güvenerek tevekkülle yapılması gerekir. İman olmadan da hiçbir amelin geçerliliği olmayacaktır. Ayetlerin verdiği mesaj, amelin değil de ıslah edilmiş sâlih amelin kabul edileceği ve ahirette karşılığının olacağı bildirilir.
“De ki: Sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.” (Bakara, 155)
İmtihan herkes insan için güçleri kadar farklı, fakat kim o imtihanı sabırla karşılayıp Rabbine daha da yakınlaşırsa, sınandığı imtihanın değil de, gösterdiği sabrın karşılığını alacaktır. Yoksa kişi çektiği imtihan ve sıkıntıyla kalır. Ayetin verdiği mesaj her insanın mutlak imtihan olacağı, fakat ne zaman ve hangisiyle sınanacağını bilmemesidir.
“De ki: Bize ancak Allah’ın bizim için yazdığı isbet eder. O bizim Mevlâmızdır. Mü’minler sadece Allah’a tevekkül etsin.” (Tevbe, 51)
İmtihanların bir bölümü insanların ellerinden olsa da Allah’ın dilemesi olmadan hiçbir şey gerçekleşemez. Rasulullah (s.a.v) “Bütün dünya insanı bir araya gelip sana bir iyilik isteseler ancak Allah’ın takdir ettiği kadar ulaştırabilirler. Yine tüm insanlar bir araya gelseler ve sana bir kötülük dileseler, yine Allah’ın takdir ettiği kadar kötülükte bulunabilirler.” (Tirmîzi, Müsned)
Sebepler ve sebep olan farklı olsa da, Rabbimizin her kula olan takdiri değişmeyecektir. Verilen mesaj, imtihan için takdir değişmeyecekse mümine düşen de sadece Rabbine güvenip tevekkül etmesi gerektiğidir. Çünkü insanın sığınıp yardım umacağı, yardım bekleyeceği mevlası sadece Allahu Teâlâ’dır. Takdire rıza gösterenlerin yapacağı ve söylemesi istenilen söz ve bakış budur. Bazen Rabbimiz imtihan gereği sınarken, bazen de insanlar kendi yaptıklarının sonucunu yaşarlar.
“Size isabet eden her musibet ellerinizin kazandığı sebebiyledir. Bir çoğunu da affeder.” (Şura, 30)
Her kişi başına gelenin hatalarının sonucu olup olmadığına bakmalıdır ki, Rabbini suçlamaya kalkmasın. Rabbimiz, insanların hatalarının karşılığında hemen ceza vermez, hataların çoklarının cezasını da dünyada affeder. Musibetlere kader deyip kendini temize çıkarmaya çalışmak çoğu insanın bir hastalığıdır. İnsanın elinden olan sapmanın, şımarmanın, kibirlenmenin ve imtihanı unutmanın sonucunda sınanma her zamanda ve her yerde gelebilir bakışında olunmalıdır.
“Yoksa o memleket halkı uyurlarken, kendilerine geceleyin azabımızın gelmesine karşı emin mi oldular. Ve yine onlar azabımızın kendilerine kuşluk vakti eylenirken gelmesine karşı emin mi oldular.” (Âraf, 97-98)
Sıkıntı inanç ayrımı yapmadan herkese taşıyacakları kadar gelir. Kimse imtihandan, gece yada gündüz gelmesinden emin olmamalıdır. Musibet sadece kötüye gelir denilemez. Musibetin olduğu yerde her çeşit insan vardır. Allahu Teâlâ bir toplumu toptan helak edecekse müminleri oradan çıkarır. Hz. Nuh ve müminleri gemiyle, Hz. Lut’u da iman edenlerle o beldeden çıkartmış, geride kalanların tamamını büyük küçük demeden helak etmiştir. Bu devrin musibeti herkese gelir. Hadiste bildirildiği gibi herkes de inancına göre haşrolur.
“O hanginizin daha güzel amel edeceğini imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır. …” (Mülk, 2)
Ayetin verdiği mesaj, dünya hayatı imtihan ve sınanma yeridir. Bu imtihanların sonucunda kim daha güzel bir kullukta bulunup, itaat ve ibadet edip sadece Allah’a boyun eğecek belli olsun. Kimsenin kimseyi beğenmediği, geçmişi kınamadığı bir yerde, Rabbimiz de bakalım siz nasıl bir kulluk ortaya koyacaksınız görülsün buyurur. Ayetin verdiği mesaj, hayatın ve ölümün amacını, herkesin kendi kulluğuna bakması gerektiğidir. Hayatın ve ölümün amacı bunun içindir, yani kim daha güzel kulluk yapacaktır.
“Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği ile yükümlü kılar….” (Bakara, 286)
Hiç bir kimse imtihanını büyük görüp, diğerlerininkini hafif görmemelidir. Her sınanma kişinin kaldıracağı kadardır. Rabbimiz taşınacak yük yüklerken, insanlar birbirlerine taşıyamayacağı yükleri yüklerler. Rabbimiz, kırkta bir zekat yüklerken, insanlar onlarca vergi koyarak insanların işlerine ortak olurlar. İnsanlarda kendilerine yapılan zulme destekleriyle ortak olurlar. Ayetin mesajı Rabbimiz taşınamayacak yük yüklemez. Ağır olmayan yükte de sabır gerekir.
“Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153)
“Sabredenleri müjdele,” (Bakara, 155)
“Sabret. Bil ki sabretmen ancak Allah’ın yardımıyla olur.” (Nahl, 127)
“Allah sabredenleri sever,” (Ali İmran, 146)
“O halde sabret, çünkü dünya ve ahirette hayırlı son takva sahiplerinindir.” (Hud, 49) “Sabretmenizden dolayı size selam olsun.” (Rad, 24)
“Sabredenlere mükafatları hesapsız verilecektir.” (Zümer, 10)
Sabır, genişlikte ve darlıkta olan imtihanlarda işin hakkını verip imtihanının gereğini yerine getirmeye çalışmaktır. Sabır sıkıntılardan çıkmak için verilen mücâdeledir. Sabır boyun bükmek değil, hakta ve hak için direnmektir. Sabırla iman, amel ve davet mücâdelesi verenlerle Rabbimiz beraber, onları ahiretle müjdeler, bu sabrı gösterenleri sever, onlara ecirlerini hesapsız verir. Sabırla imtihanının hakkını vermek Rabbimizin yardımıyladır. Sabır dünya ve ahiret için hayırlıdır, bu da hakka uyan takva sahipleri içindir. Ayetlerin verdiği mesaj, sabır, oturup yardım beklemek değil, mücadele edip hak etmektir.
“Öyleyse seninle birlikte tevbe edenlerle emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Haddi aşmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hud, 112)
Sabır, şirk, küfür, haram, bid’at, hurafe ve her türlü yasaktan dönüp tevbe eden ailesi ve müminlerle beraber iman, ahlak, muamelat ve ibadetlerde emrolundukları gibi kulluk yapmaktır. Ayetin verdiği mesaj, emrolunan şeyleri yapmayanlar imanda ve amellerde tağutlaşıp haddi aşmışlardır. Şüphesiz Rabbimiz, her yapılan ameli ve niyetini derecesiyle bildiği bakışında olunmalıdır.
“Allah’a itaat edin” yani, hükmedip yönetmede hakimiyeti mutlak ona verip, sadece ona boyun eğerek emrettiklerini yerine getirin diye emredilir. “Rasul’e itaat edin” ise, o nasıl iman edip güvenmiş, nasıl boyun eğip itaat etmiş ise, sizde öyle itaat edin. İtaat emri seksen beş ayette geçer ki, önemine binaen. İman etmekle veya ettim demekle işin bitmeyeceği, kurtuluşun iman ve emrolunduğu gibi amel ederek itaatten geçtiğinin bakışı verilir. Herkes itaat ediyor da, emrolunduğu gibi itaat eden çok azdır.
Tevekkül, tedbir alıp işin sonucunu vekil kılarak Rabbe teslim etmektir. Müminler sadece şartsız ve aracısız Allah'a güvenir, tevekkül ederler. Tevekkül ayetlerinin verdiği mesaj insana, sen sana yetemezsin, yaratanına muhtaçsın, mücadele edin, tedbir alın ve sonrasında Rabbe güvenin bakışı.
Asr Suresi mutlak kurtuluşun dört reçetesini bildirir. İman olmadan diğerlerinin bir geçerliliği yoktur bakışı. Salih amel, hakkı ve sabrı tavsiye de, imanın sağlam olması ve devamlılığı için vazgeçilmezdir. Asr Suresi okunarak tavsiye edilir ki, ahirette kurtuluşun bundan başka yolu yoktur.
Nâs Suresi’nde verilen mesaj, mutlak olarak insanların hayatlarına hükmedip yöneten, eğitip terbiye eden, hakimiyet kayıtsız ve şartsız kendisine ait olan Rab, insanları ve bütün yarattıklarını hükmüyle sevk ve idare eden Melik, kendisinden asla vazgeçilemeyip itaat edilen, övülüp sevilen İlah olarak Allah’tan başkasına yönelmemeleri gerektiğini bildirir.
İhlas Suresi’nin verdiği mesaj, O Allah tektir diyen, O’nu isim ve sıfatlarıyla bilinip birleyecek ki tevhid denilen birleme gerçekleşsin ve kişi mümin ismini alsın. Surenin sonu O’na sıfatlarında hiçbir şey denk tutulmayacaktır bakışı verilir. Allahu Teâlâ’nın sıfatlarının ve hükümlerinin üstü örtülürse küfür, O’na her hangi bir şey sıfatlarında denk tutulursa şirk olduğu bilinmelidir.
Kâfirun Suresi’nin verdiği mesaj, Nas Suresiyle rab, melik ve ilah olarak Allah’a mutlak sığındınız, ihlas suresiyle de Allah’ı sıfatlarıyla birlediniz, “De ki” emriyle de bunları dediniz, artık safların ayrılma zamanıdır. Kafirun Suresi’ndeki deki emriyle hakkı anlatıp anlamalarını sağladığınız ve onlarında Bâtılı tercih ettikleri zaman, artık siz onlara, ben sizin boyun eğip itaat ettiğiniz, kalben yönelerek ibadet ettiklerinize ibadet etmediğim gibi, siz de benim gibi Allah’a tüm isim ve sıfatlarıyla boyun eğip ibadet etmiyorsunuz. O takdirde sizin yaşantınız ve inancınız sizin olsun, benimki de benim olsun mesajı verilir. İki yüzün üzerindeki ”De ki” emri, önce kişinin bunları yaptığını sonrasında da bunları etrafına dediğini gösterir. “De ki” emri tercih değil, bir emirdir.
“İyilik ederseniz kendiniz için yapmış olursunuz, kötülük yaparsanız da kendiniz için yapmış olursunuz.” (İsra, 7)
Ayetin verdiği mesaj, kimsenin kimse için ne dünyasına ne de ahiretine birşey yapmadığıdır. Ayrıca Rabbimizin insanların iman ve amel tercihlerine karışmadığının göstergesidir. İyi ya da kötü davranışlar ve kazanımlar herkesin kendisi içindir. Bunun için kimsenin kimseye minnet duyması, övmesi, kınaması ve eleştirisinin önemi yoktur. Herkesin yaptığı ve kazandığı kendine ait ise, kınama ve eleştiri de kişinin kendine olmalıdır.
Herkesin sadakatten, davetten, samimiyetten bahsettiği bir yerde Hz. Nuh’un 950 yıllık verdiği sabırlı davetin, samimi hak da kalmanın, aynı şeyi söyleme sabrının verdiği mesaj önemlidir. Bir kaç yılda veya birkaç davetten sonra bıkan, yıpranan, mızmızlananların, 950 yıllık daveti anlamaları kolay olmasa gerek. Konuşurken 950 yıl, dile kolaydır.
Tağutu ve haddi aşmak olan tuğyanı anlamak için kendisinden ismen 78 defa bahsedilen Firavun örneğini iyi anlamak gerekir. O zalimin üzerinden verilen mesajı akledenler ve zamanına indirenler, ayetlerin verdiği mesajları anlayacaklardır. Yeryüzünde gezip dolaşanların alacakları mesaj, bunlar sadece tarihin kalıntıları, yaşanmışlıkları değil de, Allah’a ya itaatin ya da isyanın eserleri olduğudur. Yerlerinde yeller esmekte ya da başka isyanlar ve sapmalar o yerlerde ibret alınmadan yapılmaktadır.
Rabbimiz kitabında bir kısım peygamberin hayatından zamanın akledenlerine mesajlar verir. Hz. Âdem ve Hz. Nuh üzerinden verilen nice mesajlar. Bin yılda geçse haktan ve hakkı söylemekten vazgeçmemek. Hz. İbrahim üzerinden verilen mesaj, tek başınıza kalsanız ve ateşe atılma pahasına olsa da hakkı yaşama ve söylemeden vazgeçmemek. Hz. Musa üzerinden verilen mesaj, Firavun gibi bir zâlime hakkı söyleseniz gerektiğinde yumuşak lisan ile söylemek ve etrafınızdakiler hak karşısında direnseler de Rabbe teslim olup, sabırla düzeltmeye çalışmak. Hz. Yusuf üzerinden verilen mesaj, yakınlardan sıkıntı görüp köle yapılsanız dahi affedici olabilmek. Hz. Süleyman gibi saltanat içinde dahi olsanız Rabbe teslimiyet ve itaatten vazgeçmeyip kulluğa devam etmek. Hz. Lut üzerinden verilen mesaj, bir tane mümin erkeğin olmadığı bir toplumda dahi hakta kalıp davet etmek. Rasulullah (s.a.v.) üzerinden verilen mesajlar, Mekke’de zulümle yaşanılan bir ortamda tevhidi söylem ve eylem, Medine de İslam’ın hâkim olduğu toplumda ise, emrolunduğu gibi dosdoğru olup, muâmelat, ibâdet, savaş, davet gibi nice alanlarda emrolunanlara uyma hassasiyeti göstermek.
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Herkes yarına ne gönderdiğine baksın. …” (Haşr, 18) ve “…Kendiniz için önceden gönderdiğiniz her hayrı Allah katında bulacaksınız. ..” (Bakara, 110)
Sahabeyle bu zamanın insanlarını ayıracak en belirgin farklardan biri, onlar verilen mesajı kendi üzerlerine alırlardı ve hemen uyma çabasındaydılar. Başkalarını kınayan ve uğraşanlara ayetlerin verdiği mesaj, siz önceden ne gönderdiğinize bakın, çünkü yarın onu hazır bulacaksınız Kur’an’ın bildirdiği mesajlara uyan veya uymayıp hevasına uyanlar, mutlak olarak ahirete kendi paylarına söylem ve amellerini gönderirler. Verilen destekler savunmalar ve vesile olunanların sonucu da ahirete gönderilecektir. Herkes önceden ne göndermiş ve vesile olmuş ise, onu orada hazır bulacaktır. Gönderilenlere göre de karşılık görülecektir. Dolayısıyla cennet ve cehennem herkesin önceden gönderdiği kazanımlardır. İnanç ve amellerinin karşılığı olarak herkes emek harcadığı ve hak ettiği yere girecektir. Müminler için Allah’ın affı, bağışlaması bir tarafa, kimseye haksızlık yapılmadan hak edilen ele geçecektir. Dolayısıyla da kimsenin kimseye kızma hakkı yoktur.
Ahirete ciddi hazırlık yapmayanların söyleyeceği nice keşkeler olacaktır. Nice imtihanlardan ders çıkarmayan, verilen zamanları gereği gibi kullanmayanların keşkelerinin faydasının olmayacağı malumdur. Rabbimizin ayetlerinden elbette muhakeme ve muhasebe yaparak akledenler ders ve ibret çıkarır ve alırlar. Âkıbetin güzeli de elbette onlar için olacaktır.