28 Mayıs 2023 - Pazar

Şu anda buradasınız: / Sosyal Psikoloji Açısından Afet
Sosyal Psikoloji Açısından Afet

Sosyal Psikoloji Açısından Afet Prof. Dr. Prof. Dr. İbrahim Balçıoğlu

Afet, oldukça sık karşılaşılan bir tablo olup çok sayıda insanın ölümüne yol açan yıkıcı bir durumdur. Tarihe ve yakın zamanımıza göz atarsak afetlerden milyonlarca kişinin öldüğünü ya da yaralandığını görürüz. Maddi ve sosyal kayıplara yol açan afet; toplumları derinden sarsmakta, yaraların sarılması yılları almaktadır. Toplumun kaynaklarını tüketen ve insanları çaresiz bırakan afet gelecekle ilgili planlamaları da aksatmaktadır. Önünü göremeyen, geleceğini bilemeyen çaresiz insanların meydana getirdiği toplumda yoğun anksiyete ortaya çıkmakta, gerginlikler ileri safhaya ulaşmaktadır

Felaketlerin hızla arttığı bir yüzyılı yaşıyoruz. Hem etkilenen insan sayısı hem de ulusal ve uluslararası kuruluşlardan yardım isteyenlerin sayısı hızla artmaktadır. Göçün ve nüfus artışının hızlanması, olumsuz çevre şartları (plansız yapılaşma, ihtiyaçları karşılama amacı ile deniz-dere kıyılarında konut yapımına girişilmesi, yaşam alanlarının çoğalması vb.), küresel ısınma afete davetiye çıkaran sebepler olarak öne çıkmaktadır. Diğer yandan mikrobik hastalıklar kitleleri tehdit edecek boyutlara ulaşmış, son iki yüzyılda pandemi sıklığında artış gözlenmiştir. Buna insanların yol açtığı afetleri (kazalar, hava yolu araç kazaları, toksik kimyasal sıkıntı veya kaçakları) ve terör olaylarını da ekleyebiliriz. 

Son olarak Kahramanmaraş merkezli 40 binden fazla vatandaşımızın ölmesine, 100 bin kişinin yaralanmasına sebep olan şiddetli deprem afetine maruz kaldık.

Afetin tanımını yaparak konuya devam edelim

1.    Afet; sebep olduğu yıkım ve insan kırımı ile hayati faaliyetleri durduran ve toplulukların imkânlarını ortadan kaldıran, yerel kaynakların yetmeyeceği doğanın ve insanların yol açtığı olayların sonuçlarına verilen isimdir. 

2.    Afet, «sosyoekonomik ve fiziksel, çevresel zararlara yol açan, günlük olağan hayatı durduran veya kesintiye sebep olan, dış desteğe gerek duyulan doğal veya yapay olaylara» denir. 

Afetten söz edildiğinde insan akla gelir. Afetin meydana getirdiği sosyoekonomik, çevresel ve fiziksel kayıplardan en çok zararı insan görür. Afetin meydana getirdiği zararlar arasında; ölüm, yaralanma, hastalık, mala ait zararlar, günlük olağan hayatın aksaması, çevrenin kirlenmesi sayılabilir. Afetin oluşturduğu zararlarla baş etmek oldukça zor bir süreçtir ve genellikle dış yardıma, desteğe ihtiyaç duyulur. Afet sinsi veya birdenbire gelişip ortaya çıkar. Afet dar bir bölgeyi kapsadığı gibi geniş bir alana da yayılabilir. Afetin ortaya çıkışı doğal veya insan eliyle gerçekleşir. Bütün afetlerin ortak yönleri vardır. Bunları bilirsek önlemek için kendimize bir yol haritası yol çizebiliriz. 

Afetin ortak özellikleri şunlardır: 

1.    Afet doğadaki bütün canlıları ve özellikle insanları derinden etkiler. 

2.    Afet olgusunun daima bir tetikleyicisi vardır. Bu tetikleyici mevcut bir tehdit, bir risktir. 

3.    Afette toplum ve insan doğrudan zarar görür.

4.    Afette sosyokültürel aşınmalar söz konusudur.

5.    Afetin kökeninin doğal veya teknolojik (yapay) olması önemlidir. Ancak afetin toplumla ilgili yönü ağır basar. 

Afetlerin çocuklar üzerindeki etkilerinden söz etmek gerekir:

Yeryüzündeki afetlerden çok sayıda çocuk, aile, insan ve özellikle fakir topluluklar etkilenmekte ve sağlıkları bozulmaktadır. Doğal ve yapay afetlerin çocuklardaki olumsuz yönde etkileri son 50 yılda daha çok dile getirilmektedir. Afetlerde özellikle savaşlardaki feci tablolar ve travmalar çocuklarda ruhsal bozukluğa yol açmaktadır. Bunun adına «travmatik şok» denir. Ebeveyn kaybı ile bu bozukluk daha da ağırlaşır. 

Doğal ve yapay afetlerin yol açtığı kırım ve yıkımlar sağlığımız üzerinde olumsuz yönde tesir ederler. Travmanın insan üzerindeki etkileri sanılanın ötesinde ağır seyretmektedir. İnsanlar savunma düzeneği olarak korku ve anksiyeteyi (kaygı) kullanırlar. Korku ve anksiyete; tehdit ve tehlikeyi önceden fark edip tedbir almayı sağlayan ve sağ kalabilmeyi temin eden önde gelen savunma düzenekleri içinde yer alır. Korku ve anksiyete kişide gerginliğe ve tehlike beklentisine yol açar. 

Afetlerden sonra kalıcı özellik gösteren travma (örselenme) semptomları (belirtileri) tabloya egemen olur. Bunlar arasında anksiyete semptomları, uyum problemleri, hırçınlık, saldırganlıklar sayılabilir. Çocuklardaki uyum problemleri ailenin ahengine ve işlev düzeylerine bağlıdır. Kızlarda anksiyete oranları daha yüksek seyir göstermektedir. Buna karşılık erkek çocuklarda agresif davranışlar daha baskındır. Travmaya maruz kalma süresi ve yaşı arttıkça anksiyete bozuklukları, depresyon, saldırganlık daha çok ön plana çıkmaktadır. Yaş ilerledikçe belirtilerde azalma dikkati çekmektedir. 

Afetin ortaya çıkardığı problemler çocuklarda daha sık görülmektedir. Bunlar arasında korku, yaşla ilgili problemler (tuvalet eğitimi ile ilgili olanlar gibi). Çocuklarda afetlerin psikolojik etkilerinin dozunu etkileyen faktörler mevcuttur: Afetin doğası, maruz kalma düzeyi, çevredeki psikolojisi bozulan diğer çocukların varlığı, çocuğun yaşı ve gelişim seviyesi, ailesinin travmayla başa çıkma yeterliği sayılabilir. Çocukların psikolojik yönden toparlanmasında ebeveynlerin ruhsal durumlarının da rolü vardır. Bunlardan kastedilen ebeveynlerin travmadan ne kadar etkilendiğidir. 

Afet olgularında aslında tüm aile bireyleri travmaya maruz kalırlar. Ebeveynlerin travmanın etkisinde kalması sebebiyle onlarda görülen psikolojik bozukluklara dikkat çekmek gerekir. Çünkü ebeveynlerde ortaya çıkan bu belirtiler onların hayat kalitesini düşürür. Böyle durumlardaki ebeveynler travma mağduru çocuklara ne ölçüde yararlı olurlar? Bu soruya cevap arayıp bulmak gerekir.

Afetin ilk günlerinde çocuklarda ortaya çıkan inanamama, red, hüzün gibi tepkiler ve korku cevapları dikkate alınmalıdır. Afetten aylar ve haftalar sonra çocuklarda gelişime ait gerileme (regresyon) ve duygusal zorluğa ait semptomlar (anksiyete, agresyon, apati, geri çekilme, somatizasyon, gelecek hakkında olumsuz düşünce, uyku bozuklukları, travmayı andıran oyunlar) meydana gelebilir. Bu olumsuz belirtilerin gerilemesi beklenir. Eğer bu semptomlar 1 ayı aşarsa TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) ile agresif davranışların gelişme riski artabilir. 

Çocuklar yaşları büyüdükçe travmanın altta yatan sebeplerini ayırt edebilmektedirler. İlkokul dönemindeki çocuklar oyunlarının içeriğini travmatik temalardan seçerler. Bunlar arasında agresyon, uyku problemleri, regresif davranışlar (ayrılık kaygısı, enürezis) sayılabilir. İlkokul çağının sonuna çocuklarda sosyal kognisyon ve empati yeteneği gelişmeye başlar. Bundan dolayı ailesel problemleri algılarlar, yaşananları analiz ederler ve toplumsal güven konusunda kafa yorarlar. Bu çocuklar en çok yakınlarının ölümünün ve yaralanmasının gerçekleşmesinden korkarlar. 

Çocukların cinsiyeti travmaya verilen cevabı belirler. Erkek çocuklarda şiddet, saldırganlık, çevreye zarar verme gibi antisosyal davranışlar ortaya çıkar. Kız çocuklarında anksiyete ve affektif bozukluklar daha çok görülür. Kız çocukları afet ile ilgilerini ve duygularını dil yoluyla ifade ederler. Televizyon ve diğer iletişim araçları travmaya cevabı tetikler.

Afetlerde psikopatoloji değerlendirmesi

Afetlerden sonra görülen (TSSB, depresyon, anksiyete vb.) psikiyatrik bozukluklar çocuklarda psikolojik semptomlara, ailede işlevsel bozukluğa, ebeveynlerde ruhsal hastalıklara, bakım verenlerde uyumsal bozukluğa yol açar. Afetler ailenin sevdiği nesnelerden ve canlılardan ayrılmasına (hayvanlar vb.), su ve gıda desteğine mahkûm kalmasına sebebiyet verir. Bunlara ev yıkımlarını, okula ve işe devamsızlığını, aile içi çatışmaları, iletişim problemlerini, bedensel sağlık meselelerini, toplumdaki gerginliği ve umutsuzluğu eklemek gerekir. 

Afetlerin olumsuz sonuçlarından birisi de uyum bozukluğudur. Travmanın ortaya çıkardığı semptomlar birçok toplumsal problemlere yol açar. Stres etkenlerinin meydana getirdiği tepkiler çok çeşitlidir. Bunlar arasında duygusal ve davranışa ait belirtilerin varlığı sayılabilir. Bu semptomlar toplumsal, mesleki ve okul işlevselliğinde aksamaya sebebiyet verir. Uyum bozukluğunda depresif ve anksiyete belirtileri, agresyon, kurallara uymama, tehlikeli eylemlerde bulunma, okul sorunları, alkolü ve maddeyi kötüye kullanma görülür. Bunlara intihar düşüncesi ve girişimi de eklenebilir. 

Doğal afetler sonucunda insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma duygusu güçlenerek artar. Birbirini tanımayan ve yakınlığı olmayan kişiler birbirlerine el uzatırlar ve bağlanırlar. Yardımsever insanlar olumlu bir tutum ve duygu içindedirler, özel beceri ve bilgi sahibidirler. Ayrıca bu insanların benlik saygıları ve özgüven hisleri oldukça yüksektir. Doğal afetler yüksek meziyet nitelikleri olan insanlara kendilerini ifade fırsatı verir. 

Yapay ve doğal afetleri insanları çaresizliğe ve kurtarıcı aramaya itmektedir. Çaresiz kalan afetzedeler moral değerlere sarılmakta, ibadet ve dua davranışlarında artma gözlenmektedir. Bu durumu açıklayan değişik değerlendirmeler vardır. Bunlar arasında ihtiyaca dayalı olma, dinsel arzu, gerginlik telafi etme gibi motivasyonlar sayılabilir. Bu varsayımlar doğru olsa bile esas etken inancımızın ve inancımıza ait davranışların psikolojik sağlığımızı koruduğu gerçeğidir. 

Doğal ve yapay afetler kişiyi suçluluk duygusuna itebilir. Suçluluk duygusunun değişik yönleri vardır. Dayanılmaz ve o kişileri çaresiz bırakan bir hal alan suçluluk hissi geniş bir spektrumu kapsayabilir. Pişmanlık duygusu bunun bir ayağıdır. Diğer yandan duygusuzluk ve dini değerlere saldırı da karşımıza gelebilir. «Neden ben, niçin ben seçildim?» gibi sorulara cevap aranır. Ne yazık ki, çoğu kere bu sorulara cevap verilemez.  

Afetlerin mağdurları duaya ve ibadete yönelebilirler. Kudreti sonsuz bir güce ibadet etmek ve O’ndan yardım istemek insan psikolojisinin derinliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu yapının adı «sosyal benlik» tir. Sosyal benlik zorluklar ve afetler karşısında zedelenen hasarını gidermek için arayışına gider. Bu arayışın cevabının, derinliklerin anlam bulduğu, dinsel etkinlikler olduğu muhakkaktır. Çünkü bu tip faaliyetler ve inanışlar sığınak görevi yapar ve kusursuz dünya özlemini giderir. 

Afetzedelerde acizlik hislerinin arttığı ve onları ibadete yönlendirdikleri araştırmalarla ortaya konulmuştur. Dini faaliyetlerin bireyin kendisini denetlemeye ve dengeli bir tutum takınmasına yardımcı olduğunu biliyoruz. Kendini yenileyen birey, ibadet sayesinde diğer insanlarla yakınlık kurabilmektedir. Ortak bir tutum ve davranışın meydana gelmesinde sosyokültürel ritüellerin rolü vardır. Sosyal ilişkilerin gelişmesiyle toplumdaki gerginliklerin ve öfkenin giderilmesinde ortak tutumun büyük etkisi mevcuttur. 

Yapay ve doğal afetlerin bireyin ve toplumun değer yargılarını ortaya çıkarttığını görüyoruz. Kişinin değer yargıları onun için vazgeçemeyeceği yorumlarıdır ve dolayısı ile süreklilik gösterir. Değerler sistemi bireyin kişiliğine ve kimliğine olumlu yönde katkıda bulunur. Bu sayede birey her türlü şartlarda ayakta kalmaya çabalar, kendindeki gizli cevherin, yeteneklerin ortaya çıkmasına gayret göstermiş olur. Yerel ve evrensel ilkeleri keşfeden birey çevresi ile olumlu ve uyumlu ilişkiler kurar.

Yapay ve doğal afetler sosyal bütünlüğün bozulmasına yol açabilir. Travmanın etkisi toplumlarda yıllarca sürebilir. Afetlerin diğer bir yönü de entegrasyona ve ortak duyguya sebebiyet vermesidir. Afetzedeler arasında yakınlaşmalar ve problemleri birlikte çözme eğilimleri ortaya çıkar. Afetler sırasındaki yardımlaşmalar kardeşlik bağlarını kuvvetlendirir.

 

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul