Siyonist iÅŸgal rejiminde 1 Kasım 2022 tarihinde gerçekleÅŸtirilen seçimlerden sonra, Siyonist partilerin saÄŸ kanadının başını çeken Likud Partisi’nin lideri ve iÅŸgal rejiminin eski baÅŸbakanlarından Benyamin Netanyahu’nun kurduÄŸu hükümet medyada, “Ä°srail Tarihi”nin en “aşırı saÄŸcı” hükümeti olarak nitelendiriliyor.
Ä°ÅŸgal rejiminin bundan önceki hükümeti karma bir hükümet olarak kabul ediliyordu. Ortaklarının arasında eÅŸcinselinden kippalısına, solcusundan saÄŸcısına, kendini dindar olarak tanımlayanından dini tamamen mitlerden ibaret olarak gören ateistine kadar çok farklı anlayıştaki siyasi partiler ve oluÅŸumlar yer alıyordu. Ancak bunları bir araya getiren tek ortak yönleri Siyonist olmalarıydı.
Dini inançlarıydı, demek doÄŸru olmaz çünkü içlerinde dine hiç inanmayanları da vardı. Ama onlar da YahudiliÄŸi bir kimlik olarak görür. Fakat onların tanımlamalarına göre Yahudilik dini kimlikten ziyade etnik yani ulusal bir kimliktir. Siyonizm de iÅŸte bu tanımlamayı esas alan bir ideolojik anlayıştır.
Siyonizme göre YahudiliÄŸin etnik kimlikle ilgili yanı dini kimlikle ilgili yanından önceliklidir. EÄŸer ki YahudiliÄŸi bir inanç ve deÄŸer olarak kabul etse, dine inanmayanları yani ateistleri, deistleri veya öyle olmasa bile Musa ÅŸeriatıyla bugün devletin yönetilemeyeceÄŸine inanan laik düÅŸüncedekileri kapsama alanının dışında bırakması gerekir. O yüzden Siyonizm, soy olarak YahudiliÄŸe nispet edilen herkesin önemsenmesi ve diÄŸer insanlardan üstün görülmesi gerektiÄŸine inanan bir ideolojidir. Bundan dolayı da ırkçıdır. Irkçılık ise baÅŸlı başına bir aşırılıktır. Çünkü ırkçılığın temelinde belli bir soya nispet edilenlerin diÄŸer insanların tümünden üstün ve öncelikli görülmesi gerektiÄŸi anlayışı temele oturtulan bir anlayıştır. DiÄŸer düÅŸünsel detayların tümünün bu anlayışın içinde kalması ve onu bir temel prensip olarak esas alması gerekir.
BilindiÄŸi üzere Yahudilik zamanla, Hz. Musa’nın çizgisinden kayarak, tüm ÅŸirk inançlarından uzaklaşıp tevhidi esas almakla ve vahiyle gelmiÅŸ bir ÅŸeriatı uygulamakla yükümlü kılınan topluluÄŸu belli bir soydan gelenlerin üstünlüÄŸünü esas alan bir sapmanın içine doÄŸru çekmek suretiyle ırkçı bir renk almıştır.
Oysa peygamberlerin tebliÄŸ ettiÄŸi tevhid inancı tüm insanlara açıktır. Bu inanç soy üstünlüÄŸü anlayışını benimsemediÄŸi gibi kimseyi de doÄŸuÅŸtan suçlu ilan etmez. Fıtrat itibariyle herkes tevhid inancını benimsemeye yatkındır ama sonradan kazandığı yanlış düÅŸünce ve anlayışlar onu bu yoldan uzaklaÅŸtırabilir. Hz. Musa (a.s.)’nın insanlara tebliÄŸ ettiÄŸi ilkeler de bu temele dayanıyordu.
Fakat ne kadar ilginçtir ki Firavun’u bile Allah’ın dinine davet etmekle yükümlü kılınan Musa (a.s.)’nın ÅŸeriatı zamanla, belli bir soydan gelenleri üstün nesil kabul ederken soy itibariyle bu kesime mensup olmayanların sonradan sadece inanç ve yaÅŸayışla Allah’ın seçilmiÅŸ topluluÄŸuna dahil olamayacaklarını ileri süren bir anlayışa dönüÅŸmüÅŸtür.
Siyonizm ise bu anlayışı ideolojik bir çerçeveye oturtmuÅŸ, bunu yaparken inanç ve deÄŸerlerle ilgili duyarlılığı tamamen devre dışı bırakarak sadece soy üstünlüÄŸünü yeterli görmüÅŸ, ulusal mensubiyetle sahip olunan üstünlüÄŸün itikadi sapmalar sebebiyle kaybedilmeyeceÄŸi anlayışını esas almıştır. Bu itibarla Siyonizm tamamen ırkçı bir anlayıştır ve onda dini hassasiyet tamamen ikinci plandadır.
Bu özelliÄŸinden dolayı Siyonist ideolojinin Yahudiler arasında yaygınlaÅŸmaya baÅŸlaması aÅŸamasında, dini hassasiyete öncelik verenler, bu ideolojiye mesafeli durmayı tercih etti. Ama bu ideolojinin dünya Yahudilerinin yeniden izzetlerine kavuÅŸmalarını saÄŸlayacak bir yapılanmaya vesile olabileceÄŸi yönünde ümitler verilmesi ve zaman içinde de bu ideolojiyi resmi ideoloji olarak benimseyen bir siyasi sistemin kurulması Yahudiler arasında ona ilgi ve raÄŸbetin de artmasına sebep oldu. O zaman dini duyarlılığı önemseyenlerin de büyük bir çoÄŸunluÄŸu kendilerini Siyonizm ideolojisinin içinde buldu. Bu noktada bir ayrışma da baÅŸlamış oluyordu. Bazıları kendilerini saÄŸcı ve dindar Siyonist olarak tanımlarken, bazıları da dini duyarlılığı ikinci plana iten solcu Siyonist olarak tanımlanmayı tercih etti. Ama dediÄŸimiz gibi bunların ortak yönleri Siyonist olmalarıdır. Yani Siyonizm ortak zemininde buluÅŸmuÅŸ, inançla ilgili deÄŸerlere öncelik ve önem verme konusunda ise ayrışmışlardır.
Bu ayrışmadan dolayı bir kesim “aşırı saÄŸcı” olarak tanımlandı. Bu tanımlamanın mefhumu muhalifinden de diÄŸer kesimin “aşırı” olmadığı sonucu çıkarıldı.
Oysa aşırılık Siyonizmin bizzat kendisinden yani ideolojik yapısından kaynaklanmaktadır. Her ÅŸeyden önce Siyonizm ideolojisi temelde ırkçıdır ve ırkçılık baÅŸlı başına bir aşırılıktır.
Siyonizmin ırkçı bir ideoloji olduÄŸu uluslararası düzeyde tescillenmiÅŸtir. BirleÅŸmiÅŸ Milletler Genel Kurulu 10 Kasım 1975 tarihinde çıkarmış olduÄŸu 3379 nolu kararıyla Siyonizmin bir tür ırkçılık ve ırk ayrımı politikası olduÄŸunu tescil etmiÅŸti. BM Genel Kurulu'nun bu kararı farklı tarihlerde yayınlanan ve muhtelif uluslararası kuruluÅŸların hazırlamış olduÄŸu raporları, bildirileri ve ayrımcılığa karşı düzenlenen toplantılarda alınmış kararları dayanak edinmiÅŸti. Söz konusu raporların, bildirilerin ve kararların tümünde Siyonizmin, belli bir ırkın üstünlüÄŸünü esas alan ideolojik doktrin mahiyeti taşıdığına dikkat çekildiÄŸi gibi dünya barışı ve güvenliÄŸi için ciddi bir tehdit oluÅŸturduÄŸu da vurgulanıyor, bütün dünya ülkelerinin bu tehdide karşı ortak tavır sergilemesi için çaÄŸrı yapılıyordu. Siyonizmin ırkçı tutumunun deÄŸiÅŸmemesine raÄŸmen eski ABD BaÅŸkanı Baba Bush döneminde BM'ye yapılan baskılar sonucu 16 Aralık 1991'de çıkarılan 4686 sayılı BM Genel Kurulu kararıyla söz konusu karar iptal edildi. Bu, elbette Siyonizmin ırkçı vasfının deÄŸiÅŸtiÄŸini ortaya koymuyor; BM'nin siyasi baskılar karşısında Siyonizmin ırkçılığını belgeleyen onca rapor ve beyannamenin üzerine örtü çekmesi anlamına geliyordu. Bush'un söz konusu kararı iptal ettirmek için Siyonistlerden daha çok uÄŸraÅŸması emperyalizmin gayri meÅŸru çocuÄŸuna sahip çıkma gayretlerini gösteriyordu. ABD'nin Siyonizm hakkında alınmış karardan bu derece rahatsız olması ise sadece Ä°srail iÅŸgal devletini deÄŸil aynı zamanda onun resmî ideolojisi sayılan Siyonizmi de sahiplendiÄŸini ve himaye ettiÄŸini gösterir.
Siyonizmin dini deÄŸerleri ikinci plana iten solcu kanadı büyük ölçüde faydacı yani pragmatist ve devlet politikasında da makyavelist bir anlayışa sahiptir. Yani onlara göre Siyonist rejiminin çıkarının olduÄŸu yerde ahlaki deÄŸerlerin, insan haklarının ve hukukun önemi yoktur. Özellikle de Yahudi ırkından olmayanlar hakkında bütün bu deÄŸerlere uyulmasına gerek görülmez. Bu anlayış Yahudi ırkından olmayanlara yönelik olarak ÅŸiddete baÅŸvurmada onların önlerini açmaktadır. Bu da ırkçılığın mayasında olan bir aşırılığın Batı emperyalizminin ürünü olan makyavelist ve pragmatist felsefeyle buluÅŸması suretiyle çifte aşırılığa sebep olmaktadır.
SaÄŸ kanattaki kesim ise her ne kadar dini deÄŸerler konusunda duyarlı görünse de din onlarda tevhid çizgisinden uzaklaÅŸtırılıp soy üstünlüÄŸü anlayışına ve bu yüzden bir ırkçılığa dönüÅŸtürüldüÄŸü için bir istismar aracı, dolayısıyla bu konudaki duyarlılık da kendilerinden olmayanlara karşı ÅŸiddetin gerekçesi olarak kullanılabilmektedir. Bu itibarla Siyonizmin saÄŸ ve sol kanadının ideolojik temelde buluÅŸtuÄŸu gibi Yahudi olmayanlara özellikle hak arayanlara karşı ÅŸiddete baÅŸvurmada son derece rahat davranma konusunda da buluÅŸtuklarını görüyoruz.
Dolayısıyla Siyonist iÅŸgal rejiminde iktidarın bir sol kanada bir saÄŸ kanada geçmesi gerçekte elbise deÄŸiÅŸtirmekten ibaret kalmaktadır. Bu ÅŸekilde elbise deÄŸiÅŸtirmesi de Siyonist rejimin birtakım stratejik hesaplarında ve taktiklerinde iÅŸe yaramaktadır. Ä°ÅŸgal altında tutulan Filistin topraklarının asıl sahibi olan halk açısından pek deÄŸiÅŸen bir ÅŸey olmamaktadır.
ÖrneÄŸin 2022 yılında Siyonist rejimde çok farklı renklerdeki siyasi akımların ittifak kurduÄŸu hükümetin iÅŸ başında olmasına raÄŸmen, Filistin halkı açısından 2022’nin son birkaç yılın en zorlu ve en kanlı yılı olduÄŸu hadiseleri yakından takip eden araÅŸtırmacılar tarafından dile getirilmiÅŸtir.
Ancak Siyonist iÅŸgalcilerin siyaset arenasında varlık gösteren partiler hakkındaki aşırılık puanlamasında eylemlerden ziyade söylemler nazarı dikkate alınmaktadır. Bu partilerin eylemlerinde ve özellikle iÅŸgal altında tuttukları toprakların asıl sahiplerini oradan çıkmaya zorlama konusundaki politikalarında pek fark olmamakla birlikte söylemlerinde belirgin farklılıklar olduÄŸu gerçeÄŸini göz ardı edemeyiz.
Söylem farklarını ise, söz konusu partilerin oy kazanma açısından deÄŸerlendirmeleri konusunda dikkate almak ve Siyonist toplumun temayüllerinin hangi söyleme yönelik olduÄŸu açısından tahlil etmek gerekir.
Son yıllarda Siyonist toplumun siyaset arenasında, aşırı ırkçı, saldırgan, tehditkâr ve faÅŸist söylemlere yöneliÅŸte çok büyük bir artış olduÄŸu gözlenmektedir.
ÖrneÄŸin bugün Siyonist siyasetin en çok öne çıkan bir ÅŸovmeni durumundaki Itamar Ben-Gvir köken itibariyle Meir Kahane’nin kurmuÅŸ olduÄŸu Kach isim terör örgütüne mensuptur. Bugün her ne kadar o örgütle ilgisinin kalmadığını ileri sürse de anlayış olarak yine o örgütün çizgisindedir ve Kahane’nin öldürülmesinin yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen anma törenlerine katılmayı ihmal etmez. Kahane, tüm Arapların Filistin topraklarından sürgün edilmesi gerektiÄŸi görüÅŸünü savunan aşırı ırkçı biriydi. 25 Åžubat 1994 tarihinde Ramazan ayının ortasında sabah namazı esnasında El-Halil’deki Hz. Ä°brahim Camisi’nde namaz kılan insanların secdeye vardıkları anda arkadan kurÅŸun yaÄŸdırarak onlarca kiÅŸiyi katleden Barush Goldstien de Kahane’nin örgütüne mensuptu.
Siyaset alanında lider kadroyu eylemlerine göre, kitlesel tabanı ise söylemlere olan meyillerine göre deÄŸerlendirmek ve kategorize etmek gerekir. Çünkü lider kadronun belli bir ideolojik birikimi olsa da taban kesimin büyük çoÄŸunluÄŸu ideolojik birikimden yoksundur ve daha çok sloganlara göre tavır belirler.
Aşırılık açısından dediÄŸimiz gibi Siyonist liderler arasında pek fark yoktur. Ama kitlesel tabanın son yıllarda aşırı ırkçı ve saldırgan söylemlere meyillerinin belirgin bir ÅŸekilde artması aslında ciddi ÅŸekilde göz korkutucu bir durumdur. Bu durum Siyonist liderlerin hitap ettiÄŸi kesimde aşırılığa, ÅŸiddet ve ırkçılık yanlısı söylemlere ilgi ve meylin arttığını ortaya koyması açısından endiÅŸe vericidir.