- Lehv Ne Demektir?
‘Lehv’ kelimesinin kökü olan ‘lehâ’; sözlükte, bir şeyle oynamak, bir şeyden pek hoşlanarak onunla avunup durmak anlamına gelir.
‘An’ (edatı) ile kullanılırsa, bir şeyden gafil olmak, bir şeyden yüz çevirmek demektir.
Aynı kökten gelen ‘elhâ’; oyalanmak, bir kimseyi sazlarla veya oyun aletiyle oyalamak, meşgul etmek,
‘lehhâ’; bir şeyle oyalandırmak, eğlendirmek manalarına gelirler.1
‘Lehv’; insanı faydalı ve önemli şeylerden meşgul eden şeydir. ‘Şu şeyle oyalandım’, yani ‘onunla eğlenerek meşgul oldum’ şeklinde söylenilir.2
el-lahvu; insanı, kendisini ilgilendiren ve endişenlendiren, ya da huzursuz eden, hüzünlendiren bir şeyden uzaklaşıp meşgul eden, dikkatini başka bir şeye çevirmesine sebep olan şey demektir.
Günlük dilde şöyle kullanılır: “Bir şeyle ilgilendim, bu nedenle ondan dikkatimi bir başka şeye yönelttim.”
‘Lehv’ insanın kendisinden faydalandığı her şey hakkında da kullanılır.
‘el-lehve’; değirmen taşı boşa dönmesin diye ağzından çıkanı geri koyarak taşı oyalamaktır.3
Bir başka deyişle ‘lehv’; eğlence demektir. Kendisinden insanın zevk alıp eğlendiği, ama bir müddet sonra bitip sona eren şeydir.4
‘Lehv’, insanı neşelendiren ama başka (önemli) şeylerden alıkoyan bir oyundur. Araplar insanı lüzümsıuz yere meşgul eden her şeye ‘lehv’ derler.5
“Onlar bir ticaret ve lehv gördükleri zaman ona koşuştular ve seni ayakta bıraktılar.” (Cuma, 62/11) âyetinde geçen ‘lehv’, ticaret kervanının geldiğini haber vermek üzere çalınması adet olan kös, def, dümbelek veya davul gibi çalgı aleti olarak da tefsir edilmiş.6
- Lehv: İnsanı Oyalayan Şey
İnsanı oyalayan, eğlendiren ve onu asıl görevini yapmaktan alıkoyan bütün uğraşılar; boş ve amaçsız hedefler, dünya hayatının geçiciliği ve insanı oyalandırması bu kelime ile anlatılıyor.
Kendisinden zevk alınan, ama devam etmeyen, günün birinde sona ermesi kesin olan bütün oyalanmalar ‘lehv’dir.
Dünya hayatı çeşitli açılardan insanlara zevk vermekte, onları eğlendirmekte, oyalandırmaktadır. Ancak dünyadaki bütün bu zevkler ve eğlenceler bitmeye mahkûmdur.
Bu durumu ‘lehv’ kelimesi güzel bir şekilde ifade ediyor.
Kur’an dünya hayatının hâlini, geçici zevk verici tarafını, oyalandıran yönünü, eğlendiriciliğini ‘lehv’ ve laib-oyun’ kelimeleri ile anlatıyor.
“Ve eğer dönüp onlara sorsan: “Gökten suyu indiren ve onunla ölü toprağa can veren kimdir?” diye, hiç şüphen olmasın ki “Elbette Allah” diyecekler. De ki: “Hele şükür, (bari şunu olsun bileydiniz). Ama ne gezer... Onların çoğu akıllarını kullanmayı dahi beceremezler.
Zaten (akletselerdi, bileceklerdi ki) şu dünya hayatı (tek başına) geçici bir oyun (laib) ve oyalanmadan (lehv’den) başka bir şey değildir. Bir de hayatın öteki yüzü vardır ki, işte odur gerçek hayat. Keşke bunu olsun bilebilseydiler.” (Ankebût, 29/64)
Yani, dünya hayatı herkes için çocukların eğlenmek için bir süre çıkıp vakit geçirdikleri, sonra eve geri döndükleri bir oyun gibidir. O oyunda kral rolü oynayan asıl kral değildir. Oyun bitince krallık da sona erer.
Dünya hayatının hiç bir günü devamlı değildir. Herkes belirli bir süre rolünü oynamaktadır. Bu hayatın cazibesine kapılarak iman ve vicdani duyguları kaybedenler, dünyada eğlence, zevk ve faydasız oyunlarla mutlu olacaklarını zannederler. Bu gibi oyuncaklarla kendilerini avuturlar.
Ölüm kapılarını çalıp gerçekle yüzyüze geldikleri zaman, elleri boş kalacaktır. Dünyada oynadıkları oyuncakların âhiret hayatında hiç bir faydası olmayacak.
- Lehve’l-Hadis
‘Lehv’ ile ‘hadis’ kelimelerinden meydana gelen bu kalıp ifade sözlük anlamıyla ‘söz eğlencesi, ya da oyalayıcı söz’ demektir.
Yani duyanı etkileyen, önemli şeylerden oyalayan, kendi havasına çeken, çevresindeki başka şeylere karşı duyarsız hale getiren söz, eğlence, takıntı veya faydasız meşguliyet demektir.
Sözlük anlamı yönünden bunun pek olumsuz bir yanı yoktur. İnsan etkileyici, ruha hoş gelen seslerden, nağmeli, sanatlı sözlerden etkilenir, tad alabilir. Sonuçta insanın yapısı bu türlü nağmeli, müziksel, hoş seslere meyillidir. Bunun kınanacak bir tarafı da yoktur.
Ancak Kur’an ‘lehve’l hadîs’i tümüyle olumsuz anlamda kullanıyor. Çünkü burada kasdedilen ‘boş ve oyalayıcı söz’ insanı Allah’tan ve O’na itaat etmekten, faydalı faaliyetlerden oyalayan söz veya takıntıdır.
‘Lehve’l-hadis’ istek ve tutkuları kışkırtan, azdıran, lüzumsuz yere meşgul eden, ona kulluk görevlerini ihmal ettiren veya unutturan, boş, gereksiz, faydasız sözleri ve eğlenceleri de anlatır.
Bunlar, dedi kodu olduğu gibi; saçma sapan konuşmalar, sulu ve pespâye şakalar, seviyesiz güldürüler, gevezelik, saçma sapan hikâyeler, masallar, efsâneler, nağmeler, müzikler, sapık görüşler olabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken şey, ‘lehve’l hadis’ diye nitelenen şeyin, insanı hidâyetten uzaklaştırması ve Allah’a itaatten alıkoymasıdır.
Şüphesiz hafif ve ders verici şakalar, ibret/ders verici, hikmetli hikâyeler, günâha sürüklemeyen süslü sözler, çirkinliği ve günahı övmeyen müzikler, İslâm inancına aykırı olmayan fikirler haram/kötü değildir.
Taberî diyor ki: ‘Lehve’l-hadis’, Allah’ın âyetlerinden ve O’nun yoluna uymaktan alıkoyan her türlü sözdür ki, bunu söyleyen, Allah’a ve Müslümanlara muhalafet olsun diye söylemektedir.7
Saptırıcı hurafeleri, fesada ve günâha davet eden hikâyeleri, şiirleri, şarkıları, çalgıları –eğer kişiyi oyalayıp Allah’tan uzaklaştırıyorlarsa- buna katabiliriz.8
Bu kavram, insanı haktan ve hayır’dan saptıran ve alıkoyan, bâtıla davet olan her şeyin ortak adıdır.
Öyleki insan ona takılır, onunla oyalanır, onunla zevklenir. Öylesine o zevk veren şeye dalar ki, zaman geçer, yıllar ilerler, ömür tükenmeye yüz tutar, o hâlâ oyalayıcı şeyler ile meşguldur.
Kur’an şöyle diyor:
“İnsanlardan öyleleri vardır ki, bilgisizce (insanları) Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için ‘eğlence-boş ve amaçsız (lehve’l-hadis türünden) sözleri satın alır. İşte onlara küçük düşürücü bir azab vardır.
Ona âyetlerimiz okunduğu zaman sanki onları hiç işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak (arkasını) döner. Onu acı bir azap ile müjdele.” (Lukman, 31/6-7)
Tefsir kaynakları bu âyetin iniş sebebi ile ilgili şöyle bir olay anlatılıyorlar:
“Mekkeli zengin müşriklerden Nadr b. Haris, ticaret için Irak’a giderdi. Oralarda acemlerin, Hire halkının masallarını ve onların aralarında dolaşan rivâyetleri öğrenir, öyle dönerdi.9 Sonra da onları Kur’an’ı dinlemeye gidenlerin yolları üzerine oturur, onlara bu masal ve efsâneleri anlatır, dikkatlerini anlattığı şeylere çekerek onları uyutmaya ve Kur’an’a yönelmelerinin önüne geçmeye çalışırdı.
Bu adam, bir kimsenin Peygamberimizin etkisine girdiğini duyunca, satın aldığı şarkıcı bir cariyeler kiralar, onları o müslüman olan veya İslâma ilgi duyanlara gönderirdi. Onlara şöyle derdi: “Ona yedir, içir ve şarkılarınla onu oyala ki başka tarafa (Peygamberin davetine) ilgisi kalmasın”.10
Âyetteki ‘lehve’l-hadis’ ifadesi, şüphesiz belli bir kişiyi kasdetmeyip bir zihniyete, bir kafa yapısına işaret ediyor.
Âyet, her devirde, her ülkede insanları Allah (cc) yolundan, ibadetten ve kulluk görevlerini yapmakltan alıkoyacak şeytanî tuzaklara dikkat çekiyor. Bu şeytanî tuzakların adı, şekli, icrası farklı olabilir. Ama değişmeyen özelliği, insanları birazcık zevklendirerek oyalaması. Hak yoldan ayrılmalarına sebep olması. Zevk ve eğlenceye daldırıp asıl görevlerinden gaflete düşürmesi.
Âyette işaret edildiği gibi insanlardan bazıları boş sözlere, oyalayıcı eğlencelere, faydasız ve amaçsız işlere müşteri olurlar. Ya da hak olan şeylere karşı muğalata yaparlar, gürültü çıkarırlar, olumsuz propagandalara baş vururlar.
Ancak bunlar gerçek bilgiden yoksun câhillerdir.
Böyle yapmalarının sebebi, insanları Allah’ın yolundan saptırmaktır. Kendileri zaten sapıklıkta olduğu için, başkalarını da kendi çizgilerinde görmek isterler.
Onlara ibadet, ölüm, âhiret, ebedi hayat gibi âyetler hatırlatıldığı zaman burun kıvırırlar, sırtlarını dönüp giderler.
Bunlar kibirli, gururlu, kendilerini bir şey zanneden aldanmışlardır.
- Lehve’l-Hadis Aldatması
Allah (cc) Lokman Sûresi’nin hemen başında, burada anlatılanların hikmetli bir Kitab olan Kur’an’ın âyetleri ve bu âyetlerin ‘muhsinler’ için hidâyet (doğru yolu gösterici) ve rahmet olduğunu söylüyor. Sonra da muhsinleri (iyilik edenleri, işlerini güzel yapanları) överek onların bazı özelliklerini sayıyor.
‘Muhsin olanlar’, kendileri için bir ‘hidâyet’ ve rahmet olan Kur’an’a, yani Rablerinin kendilerine ne indirdiğine kulak verirler. O’ndan gelen her şeyi can kulağı ile dinlerler. Onlar, Allah’ı âyetlerini başka bir şeyle değiştirmezler. Âyetlerin gereğini yaparak mutluluk bulurlar, bununla kurtuluşa ererler.
Buna karşın insanlardan bazıları Allah’ın âyetlerinden ve onların gereğini yapmaktan, böylece onlardan yararlanmaktan yüz çevirirler. Onların değerini bilmezler. Onlara uymakla elde edecekleri kazançtan, onlara karşı gelmekle elde edecekleri bedbahtlıktan, zararlardan haberleri yoktur.
Böyleleri, bilgisizce Rabblerini âyetlerini bir tarafa atarlar, ya da onlardan yüz çevirirler; ama ‘lehve’l hadis’i, oyalayıcı, saptırıcı ve Hakk’tan yüz çevirtici sözlere ve eğlencelere meylederler. Onlara birer muhteris müşteri olurlar. Hatta onlara yüklü miktarda para ödeyerek satın alırlar.
Satın aldıkları bu ‘lehve’l hadis’le oyalanırlar, eğlenirler. Onunla meşgul olarak kulluk görevinden gaflete düşerler. İnsan olarak yapması gereken daha önemli işlerden yüz çevirirler.
Bununla da kalmayıp bunu insanları Hakk’tan saptırmak için bir tuzak gibi kullanırlar. İslâm’ın ölçülerini küçümserler ve Kur’an’ın davetiyle alay ederler.
Nitekim İslâmî davetten hoşlanmayanlar ‘lehve’l hadis’i dün Mekke’de, daha sonra dünyanın her yerinde bir tuzak olarak kullandılar, kullanırlar. Bu yolla Kur’an âyetlerinin, Peygamberin davetinin etkisini azaltmaya çalışırlar.
Lehv kelimesinin, bir şeyle oynamak, bir şeyden pek hoşlanarak onunla avunup durmak anlamına geldiğini, insanı faydalı ve önemli şeylerden bir müddet meşgul eden, eğlence türü, ama sonunda bitip tükenen şeyler olduğunu tekrar hatırlayalım.
Unutmayalım ki Kur’an dünya hayatının geçici ve oyalayıcı oluşunu bu kelime ile anlatıyor. (En’am, 6/32; Ankebût, 29/64; Muhammed, 47/36; Hadîd, 57/20)
Dünya hayatı çeşitli açılardan insana biraz zevk verir, onu biraz oyalar, biraz eğlendirir. Ama sonunda dünya ait bütün takılmalar, zevk ve eğlenceler günün birinde biter.
Sonuç
Lehve’l-hadis tabiri hem bir gerçeği işaret ediyor, hem de bir uyarıdır.
“Evet bazıları oyalayıcı şeylere takılıp kalsa da, ey iman edenler, siz bu gaflete düşmayin. Lehv tuzağına takılıp âhireti, hesabı ve amellerin karşılığının verileceğini unutmayın” diyor.
Müslüman dünya hayatını bir imtihan, âhiretin tarlası ve ebedi mutluluğu kazanma yeri olarak bilir.
Bundan dolayı hayatı Kur’an’ın lehv (geçici zevk) ve la’b (oyun) tarzında değerlendirmez.
Kendisine ve başkalarına hiç bir faydası olmayan şeylerle meşgul olma yerine; iyiliklerin, güzelliklerin, her şeyde kaliteli ve değerli, dinen meşru olanın peşine düşer.
Kulluk görevlerini, geçici zevk veren ve oyalayan lehv’ler yüzünden ertelemez.
1. Heyet, Mu’cemu’l Vasít, 2/843.
2. İbnu Manzur, Lisânu’l-Arab, 13/246.
3. R. el-Isfehânî, el-Müfredât, s: 688.
4. S. Şerif Cürcânî, Kitâbu’t-Tarifât, İstanbul1997, s: 196.
5. İbnu Manzur, Lisânu’l-Arab, 13/246.
6. İbnu Manzur, Lisânu’l-Arab, 13/246.
7. İbni Cerir et-Taberî, Câmiu’l-Beyân, 10/205.
8. H. Tabatabâî, el-Mizan, Tahran 1342, 16/220.
9. İ. b. Ziyad el-Ferrâ, Meâni’l Kur’an, 2/326.
10. İbni Hişam, Siyer, 1/299-300. en-Nisâbûri, Esbabu’n-Nüzûl, s: 259-260.